İlaç Sınıfı Beşeri Yerli İlaç
İlaç Alt Sınıfı İEGM Tüm İlaç Fiyat Listesi
İlaç Firması ENFEXIA
Birim Miktarı 14
ATC Kodu J01DC02
ATC Açıklaması Sefuroksim
NFC Kodu BC
NFC Açıklaması Ağızdan Katı Film Kaplı Tabletler
Kamu Kodu A09141
Orijinal / Jenerik Türü 20 YIl
2023 Fiyatı Bilinmiyor
Satış Fiyatı 22,32 TL (2 Mart 2020)
Önceki Satış Fiyatı 19,93 TL (5 Şubat 2020)
Barkodu
Kurumun Karşıladığı 10,37 TL
Reçete Tipi Normal Reçete
Temin Yeri İlacınızı sadece eczaneden alınız !

İlaç Etken Maddeleri

  • sefuroksim aksetil (250 mg)

İlaç Prospektüsü

Ambalajın Niteliği Ve İçeriği

Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler

ELOCON Losyon %0.1

İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bildirilmemiştir

İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir

Mometazon furoat.

İlaç Nasıl Kullanılır

% 0.1’lik losyon formundaki mometazon furoat preparatının topikal uygulamasından sonra sistemik emilimi minimum düzeydedir. İnsanlarda sağlam deriye uygulanan dozun yaklaşık % 0.4’ü emilir. Topikal olarak kullanılan kortikosteroidler deriden emildikten sonra sistemik kortikosteroidler ile aynı farmakokinetik işlemlerden geçerek, plazma proteinlerine değişen düzeylerde bağlanırlar. Esas olarak karaciğerde metabolize olur ve sonra böbreklerden atılırlar. Bazı topikal steroidler ve metabolitleri safra ile de atılırlar.

İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır

Bilinen bir geçimsizliği yoktur.

İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır

Mometazon furoat ile yapılan genetik toksisite çalışmalarında (Ames testi, fare lenfoma deneyi ve mikronükleus testi) mutagenik bir potansiyele rastlanmamıştır.

Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası

Deriye damlatılarak kullanılır.

Beşeri Tıbbi Ürünün Adı

12.09.2011

Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki

ELOCON Losyon %0.1 30 ml

Doz Aşımı Ve Tedavisi

24 ay

Etkin Maddeler

196/9

Farmakodinamik Özellikler

30°C’nin altındaki oda sıcaklığında saklanmalı, dondurulmamalıdır.

Farmakokinetik Özellikler

ELOCON kortikosteroidlere yanıt veren dermatozların iltihap ve kaşıntı ile birlikte seyreden belirtilerini ortadan kaldırmak amacıyla kullanılır. Saçlı deri ve diğer kıllı deri alanlarındaki  psoriasis (sedef hastalığı) ve seboreik dermatit lezyonların tedavisi için endikedir.

Farmasötik Form

İzopropil alkol, hidroksipropilselüloz, sodyum fosfat monobazik dihidrat, propilen glikol, fosforik asit ve saf su.

Doz Aşımı

Doz aşımı belirtileri bir veya birkaç yan etkinin ciddi biçimde ortaya çıkması şeklindedir. Uzun süreli tedavi ile toksik etkiler daha çok görülebilir. İntravenöz yoldan her 3 saatte bir en az 15 mg folinik asit doz miktarı ve sıklığı verilen metotreksat dozuna ve metotreksat plazma yoğunluğuna göre düzenlenir (Yüksek doz metotreksat bölümüne bakınız).   İntratekal doz aşımında hemen lumbar punktür yapılabilir. Daha sonra ventrikülolumbar perfüzyon ve sistemik folinik asit tedavisi uygulanabilir. Gerekiyorsa genel destekleyici önlemler alınmalı ve kan transfüzyonları yapılmalıdır.

Endikasyonlar

Metotreksat koryokarsinoma, koryoadenoma destruens ve mola hydatidosa tedavisinde kullanılır. Mola hydatidosa’da başlıca tedavi, uterusun çıkartılmasıdır. Metotreksat profilaktik tedavide kullanılır. Düşük riskli tofoblastik tümörlerde metotreksat tek ajan olarak kullanılır. Yüksek riskli trofoblastik tümörlerde metotreksat çok ilaçlı bir tedaviye eklenir. Metotreksat normal veya yüksek dozda, tek ajan olarak veya çok ilaçlı bir tedavi rejimi içinde, akut lenfoblastik lösemi (CNS lösemi ve löseminin idame tedavisi), osteosarkom, non-Hodgkin lenfoma, Burkitt lenfoma, baş ve boynun ilerlemiş kanserleri, idrar kesesinin invazif tümörleri ve mycosis fungoidesde kullanılır. Ayrıca metotreksat erişkinlerde psoriazisin semptomatik kontrolünde kullanılır. Ancak ciddi yan etkiler göz önünde bulundurularak, diğer tedavilere dirençli vakalarda kullanılır. Teşhis mutlaka biyopsiyle ve dermatolojik muayene ile yapılmalıdır. Metotreksat ağır aktif romatoid artritte kullanılabilir, ancak bu vakalar prostoglandin sentetaz inhibitörleriyle birlikte veya tek başına kullanılmış ikinci sıra antiromatizmal ajanlara cevap vermeyen vakalar olmalıdır.

Farmakodinamik Özellikler

Metotreksat antimetabolitler grubuna dahildir. Bir folik asit antagonistidir, dihidrofolat redüktaz enzimine bağlanır, bu enzim dihidrofolik asidi tetrahidrofolik aside indirger. Bu bağlanma sonucu, timin ve pürin biyosentezleri inhibe edilir. Ayrıca yüksek yoğunluklarda metotreksat, folatın hücreye geçişini engeller. Hücre membranlarından metotreksatın geçişinin azalmasına ve dihidrofolat redüktaz enziminin metotreksata afinitesinin değişmesine bağlı olarak metotreksata karşı direnç oluşabilir. Çok yüksek yoğunluklarda (> 20 µmol/ l) metotreksat yalnız aktif transport mekanizmasıyla değil difüzyonla da hücrelere nüfuz edebilir. Bu kavram yüksek doz metotreksat tedavisi için geçerlidir.

Farmakokinetik Özellikler

Emilim: Erişkilerde emilim doza bağlıdır. Kandaki en yüksek serum yoğunluğu, 1-2 saat sonra sağlanır. Metotreksat 30 mg/m2 dozlarda veya bunun altında çok iyi emilir ve ortalama biyoyararlılığı %60’dır. 80 mg/m2’nin üzerindeki dozların emilimi anlamlı olarak daha azdır, bunun muhtemel nedeni doygunluk etkisidir. Lösemili çocuklarda”ileri derecede değişken oral emilim bildirilmiştir /%23-95). En yüksek ve en düşük serum yoğunlukları arasında 20 kat fark vardır (20 mg/m2 dozdan sonra Cmax 0.11-2.3 µm’dur). En yüksek yoğunluğa erişme süresi ve emilen dozun yüzdesi de kişiler arasında farklılık göstermiştir (15 mg/m2 dozdan sonra Tmax 0.67-4 saat). Besinler emilimi yavaşlatır ve en yüksek yoğunluğu düşürür. Metotreksat parenteral uygulamadan sonra genellikle tamamen emilir. Adale içine uygulandıktan sonra en yüksek kan yoğunluğuna 30 – 60 dakika sonra erişilir.   Dağılım: Damar içi uygulamadan sonra, başlangıç dağılım hacmi yaklaşık 0.18 l/kg’dır (vücut ağırlığının %18’i). Yaklaşık 0.4-0.8 l/kg’da dengeyi bulur (vücut ağırlığının %40-80’i). Metotreksat üçüncü kompartmanlara yavaş geçer, örneğin plevra enfüzyonları ve ascites gibi, 6 saat sonra plazma yoğunlukları dengeye ulaşır. Aktif hücre membranı taşıyıcısı için redüklenmiş folatlarla metotreksat yarışır. 100 mm’den yüksek serum yoğunluklarında, etkili hücreler arası metotreksat yoğunluğunu elde etmenin en önemli yolu pasif difüzyondur. Metotreksat, serumda proteinlerin %50’sine bağlanır. Oral ve parenteral uygulamadan sonra terapötik yoğunluklarda metotreksat kan beyin bariyerini geçmez. Serobrospinal sıvıda, intratekal uygulamadan sonra yüksek yoğunluklara erişilir.   Biyotransformasyon: Emilimden sonra metotreksat karaciğerde ve hücre içinde poliglutamatlara metabolize olur, bunlar hidrolazlar tarafından metotreksata döndürülebilir. Bu poliglutamatlar dihidrofolat redüktaz ve timidilat sentetaz inhibitörleri olarak hareket ederler. Dokularda uzun süre az miktarda metotreksat poliglutamatları bulunabilir. Bu aktif metabolitlerin uzun etkilerinin süresi çeşitli hücreler, dokular ve tümörlere göre değişir. Normal doz yüksekliğinde az miktarda metotreksat karaciğerde 7- hidroksimetotreksata metabolize olabilir. Etkin olmayan bu metabolitin birikmesi yüksek doz tedavide önemli olabilir. 7-hidroksimetotreksatın sudaki çözünürlüğü orijinal molekülünden 3-5 defa daha düşüktür. Oral uygulamadan sonra metotreksat barsak florası tarafından inaktif şekle kısmen metabolize olur. Metotreksatın yarı ömrü, psoriazis tedavisi gören ve düşük dozda (30 mg/ m2’den az) antineoplastik tedavi görenlerde yaklaşık 3-10 saattir. Yüksek doz ile tedavi olanlarda 8-15 saat arasındadır.   Eliminasyon: Başlıca eliminasyon yolu böbreklerdir ve eliminasyon doza ve uygulama şekline bağlıdır. Damar içi uygulamadan sonra uygulanan dozun %44-100’ü 24 saat içinde değişmeden idrara geçer. Uygulanan dozun %10’undan azı safrayla salgılanır. Metotreksatın enterohepatik dolaşımı önesürülmüştür. Böbreklerle atılım glomerül filtrasyonu ve aktif tübüler atılım ile olur. Lineer olmayan eliminasyon böbreklerin tübülüsleri tarafından geri emiliminin doygunluğa erişmesine bağlıdır ve 7.5-30 mg dozlarla tedavi gören psoriazis hastalarında gözlenmiştir. Böbrek fonksiyonunda azalma ve tübülüslerden atılımı olan başka ilaçlarla birlikte kullanım (örneğin zayıf organik asitler) serum metotreksat yoğunluğunu oldukça arttırır. Metotreksat klirensi ve endojen kreatinin klirensi arasında iyi bir bağlantı vardır. Metotreksat klirensi çok değişkendir ve yüksek dozlarda normal olarak azalır. Klirensin ortadan kalkması, metotreksat toksisitesinin başlıca nedeni olarak gösterilmiştir. Normal dokuda metotreksat toksisitesi, temas süresinden çok elde edilen en yüksek yoğunluğa bağlıdır. Bozulmuş böbrek fonksiyonu veya üçüncü kompartmanın enfüzyonu veya başka bir nedenle hastada eliminasyonun azaldığı gözlenirse uzun süre serum metotreksat yoğunluğu yüksek olur. Yüksek doz uygulandıktan sonra veya eliminasyon azalması olursa, toksisite ihtimali metotreksatın plazma eliminasyonunun son fazında kalsiyum folinat verilerek azaltılabilir. Metotreksat’ın böbreklerdeki çözünürlüğü pH 7’ nin altında azalıp, çökme hızı artar. Bu nedenle yüksek doz tedavide böbrek toksisitesini engellemek üzere hiperhidratasyon ve idrarın alkalileştirilmesi önerilir. Metotreksat toksisite riski altındaki hastaları tesbit etmek ve kalsiyum folinat dozunu ayarlayabilmek için serum metotreksat yoğunluğunun farmakokinetik kontrolü yararlı olabilir. Serum metotreksat düzeylerini kontrol etme yöntemi ve kalsiyum folinat dozunun ayarlanması ‘Dozaj ve Kullanım Şekli’ bölümünde verilmiştir.

Farmasötik Şekli

Enjektabl solüsyon

Formülü

Metotreksat %100………………………………………25.0 mg   Sodyum hidroksit…………… …………………………4.40 mg   Sodyum klorür……………… ………………………….6.00 mg   Sodyum hidroksit (1N)……….. …………………………..k.m.   Hidroklorik asit (1N)………………………………………..k.m.   Enjeksiyonluk su…………………….. k.m. 1 ml (= 1.014 g)   * Emthexate-S 25 mg/ml Enjektabl Solüsyon koruyucu madde içermez.

İlaç Etkileşmeleri

Yüksek doz metotreksat tedavisi ( > 10 mg metotreksat/ hafta) sırasında veya öncesinde non-steroid antienflamatuar ilaçlar kullanılmamalıdır. Bu ilaçlarla birlikte yüksek doz metotreksat kullanıldığında, metotreksat serum düzeylerinin yükseldiği ve ölümle sonuçlanabilen ciddi hematolojik ve gastrointestinal toksisite bildirilmiştir.   NSAİ ilaçlar, salisilatlar, probenesid gibi zayıf asitler metotreksatın tübüler atılımını düşürebilir ve toksisite artışı görülebilir. Metotreksat bu ilaçlarla birlikte sıkı denetim altında kullandırılmalıdır. NSAİ ilaçlar ve metotreksata bir de diüretik eklenirse toksisite daha da artacaktır. Romatolojide düşük doz metotreksat ve NSAİ kombinasyon tedavisi genellikle kullanılır.   Serum proteinleine bağlanan metotreksat, salisilatlar, sülfanomidler, fenitoin, tetrasiklin, kloramfenikol, p-amino benzoik asit, sülfizoksazol, doksorubisin, bleomisin, siklofosfamid, NSAİ ilaçlar, aminoglikozidler, allopurinol, vinkristin, hidrokortizon, prednizon, asparaginaz ve sitosin arabinosid ile yer değiştirebilir, dolayısıyla plazmada serbest metotreksat düzeyi artar.   Yüksek doz metotreksatı nefrotoksik ilaçlarla (sisplatin) birlikte kullanmamaya özen gösterilmelidir. Oral antibiyotikler (bilhassa tetrasiklinler, kloramfenikol ve emilmeyen geniş spektrumlu antibiyotikler) barsak florasını etkileyebilir ve metotreksatın geri emilimini inhibe edebilir.   Radyoterapi ile etkileşim olabilir ( ‘Özel uyarılar ve özel kullanım tedbirleri’ ve ‘İstenmeyen etkiler’). Diğer sitostatik ilaçlarla farmakodinamik etkileşim olabilir. Sonuçta terapötik aktivite ve toksisite artabilir.   Metotreksat alan hastalara canlı virüs aşısı yapılmamalıdır. Kısmi veya tam bir korunma inaktif aşılar ile sağlanabilir. Folik asit veya folik asit türevlerini içeren vitaminler, sistemik olarak uygulanan metotreksatın etkisini azaltabilir. İlk yapılan insan ve hayvan çalışmaları ile kalsiyum folinatın intravenöz uygulandıktan sonra az bir miktarının 5-metiltetrahidrofolat halinde serebrospinal sıvıya geçtiği gösterilmiştir.Bu miktar, intratekal uygulanan normal metotreksat yoğunluğundan 1 –3 kat daha azdır. Yüksek doz kalsiyum folinat intratekal uygulanan metotreksatın etkinliğini azaltabilir. Folat eksiklikleri metotreksat toksisitesini arttırabilir. Metotreksat ile trimetoprim/ sülfametoksazol birlikte kullanıldığında bazı vakalarda kemik iliği supresyonunun harekete geçtiği bildirilmiştir. Burada muhtemel ek bir folik asit antagonizması olmaktadır. Dolayısıyla metotreksat ile sülfanomidlerin birlikte kullanılmaması kuvvetle tavsiye olunur.   GEÇİMSİZLİK   Metotreksat, infüzyon şişesi içinde diğer ilaçlarla karıştırılmamalıdır.

Kontraendikasyonlar

Metotreksat gebelerde ve beslenme bakımından zayıf düşmüş hastalarda kullanılmamalıdır.   Metotreksat ayrıca ciddi böbrek ve karaciğer bozukluğu olanlarda, kemik iliği hipoplazisi, lökopeni, trombositopeni, anemi, alkol bağımlılığı, metotreksata aşırı duyarlılık hallerinde ve metotreksata bağlı akciğer toksisitesinde kontrendikedir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Metotreksat dozu, doz aralıkları, toplam doz diğer sitostatik ilaçlarla ve /veya folinik asitle kombinasyon, bilgimizin gelişmesine paralel olarak sık sık değişime uğramaktadır. Metotreksat bu alanda deneyimli ve son gelişmelerden haberdar hekimlerce uygulanmaktadır.   Baş ve boyun kanseri:   Metotreksat gelişme görülene kadar haftalık aralarla 40 mg/ m2 vücut alanı dozunda verilir. Bu doz folinik asit tedavisi yapılmadan uygulanır.   Trofoblastik tümörler:   Trofoblastik tümörlerin tedavisi uzman kişilerden oluşan bir heyet tarafından yürütülmelidir.   Metastatik olmayan ve riski az olan trofoblastik tümörlerde 5 gün süreyle oral veya intramüsküler yoldan 15-30 mg günlük metotreksat dozu uygulanır. Bir veya iki hafta sonra ikinci bir kür yapılabilir.   Genellikle 3-5 kür yapılır. Yüksek risk trofoblastik tümörleri bulunan hastalara çoğunlukla 300 mg metotreksat/ m2 vücut yüzeyi ve bunu takiben folinik asit tedavisini içeren bir kombinasyon tedavisi yapılır. Tedavi HCG (insan koryogonadotropin) plazma yoğunlukları baz alınarak değerlendirilmelidir.   MSS lösemisi:   Metotreksat meningeal löseminin tedavisinde terapötik amaçlı olduğu kadar profilaktik amaçlı da kullanılır. İntratekal kullanımda, koruyucu içermeyen metotreksat flakonları kullanılmalıdır. İntratekal uygulama için maksimum yoğunluk 1mg/ml’ dir. % 0.9 serum fizyolojik ile seyreltme yapmak mümkündür. İntratekal metotreksat dozu hastanın yaşına göre değişir. 1 yaşın altı 6 mg; 1 yaş, 8 mg; 2 yaş, 10 mg; 3 yaş ve daha büyüklere 12 mg.   Erişkinler: İntratekal metotreksat dozu 15 mg’ı geçmemelidir. Tedavi serobrospinal sıvı sitolojisine göre değerlendirilir. Metotreksat intratekal uygulandığında genel toksisiteye neden olabilecek plazma düzeylerine ulaşabilir.   Meningeal löseminin tedavisinde intratekal metotreksat verilebilir. 1 haftadan daha az aralıklarla verilirse subakut toksisitenin artışına neden olabilir. Serobrospinal sıvı sitolojisi normale dönene kadar metotreksat tedavisine devam edilir. Bu evrede bir doz daha verilmesi tavsiye edilir. Meningeal löseminin profilaksisinde tedavi dozu aynı uygulanır sadece uygulama sıklığı için hekim tıbbi literatüre başvurmalıdır.   Lösemi:   Metotreksat akut lenfoblastik löseminin idame tedavisinin bir parçası olarak, haftada bir, intravenöz veya intramüsküler, oral yollarda 15-30 mg/ m2 dozunda verilir. Osteosarkom:   Osteosarkom tedavisinde metotreksat yüksek doza diğer antineoplastik ajanlarla birlikte kullanılır (8 g/m2 – 12 g/m2). Kurtarma tedavisi olarak daha sonra folinik asit verilir (‘Yüksek doz metotreksat’ bölümüne bakınız).   Osteosarkom tedavisinde folinik asitle kombine yüksek doz metotreksat sadece bu alanda deneyimli hekimlerce uygulanmalıdır.   Mycosis fungoides:   Metotreksat tedavisi vakaların yarısında klinik iyileşme sağlar. Doz, haftalar ve aylarca, günde 2.5-10 mg’dır. Hastanın durumuna ve kan tablosuna göre dozun miktarının azaltılması ve tedavinin kesilmesi kararlaştırılır. Ayrıca intramüsküler yoldan 50 mg veya daha fazla metotreksat dozu haftada bir veya haftada iki defa 25 mg dozda uygulanır.   Psoriazis:   Kadınlarda, psoriazis tedavisine menstrüel kanamanın hemen sonrasında başlanmalıdır. Metotreksat tedavisine başlanmadan 1 hafta önce parenteral olarak 5-10 mg test doz verilip idiyosinkratik reaksiyona bakılır. Erişkinlerde haftada bir 10-25 mg, oral, intramüsküler ve intravenöz yollardan uygulanabilir. Çoğu hastada iyileşme 4 haftada görülür, en iyi sonuca 2-3 ayda ulaşılır. Metotreksat tedavisinin durdurulmasıyla 2 haftayla 6 ay arasında nüks belirtileri görülür. Optimum klinik sonuç elde edildikten sonra mümkün olan en uzun zaman süresi içinde doz en düşük düzeye indirilmelidir. En kısa zamanda klasik yerel tedavi başlatılmalıdır.   Romatoid artrit:   Romatoid artritte, erişkinlerde metotreksat intravenöz veya intramüsküler yoldan haftada bir 10 mg şeklinde uygulanır. Yine gerekirse dozu 2.5 mg’lık artışlarla haftada bir defa olmak üzere en çok 25 mg’a çıkarmak mümkündür. Romatoid artritte metotreksat intravenöz ve intramüsküler yoldan haftada bir 10 mg şeklinde uygulanır. Yine gerekirse dozu 2,5 mg’lık artışlarla haftada bir defa olmak üzere en çok 25 mg’a çıkarmak mümkündür. Her doz artışından önce yaklaşık 6 hafta geçmelidir. Hastanın idiyosinkratik reaksiyonlarını tespit etmek için tedaviye başlamadan önce 5-10 mg’lık test dozu uygulanmalıdır. Çoğu hastada klinik düzelme 4-6 hafta sonra görülür. Yaklaşık 6 ay sonra alınan cevap plato yapar. Bundan sonra bu optimum klinik cevabı devam ettirmek için dozun değiştirilmesi gerekebilir. Tedavinin kesilmesinden sonra romatoid artritte alevlenme olabilir.   Yüksek doz metotreksat:   Metotreksat infüzyonundan en az 24 saat önce oral yoldan sodyum bikarbonat verilmelidir: Her 4-6 saatte 1 gram. Son folinik asit dozundan sonra 24 saat daha bu uygulamaya devam edilir. Metotreksat uygulamasından önce idrarın pH’sı 7.5’dan yüksek, kreatinin klirensi 60 ml/ dakikadan fazla, serum kreatinin ise 120 mmol/ l’den az olmalıdır. İdrar miktarı, 24 saatte 2000 ml/ m2 ‘den fazla olmalıdır.   Metotreksat dozu 200 mg/ m2 – 12 g/ m2 arasında değişir, intravenöz infüzyon şeklinde uygulanır. Serum fizyolojik içerisinde sırasıyla 30 dakikada 100 ml ve 6 saatte 1 l içinde 2.5mg/ml – 25mg/ml yoğunluklarında verilir. Metotreksat infüzyonundan sonra 24 saat içinde folinik asit kurtarma tedavisi, normal hücreleri toksisiteden korumak için başlatılmalıdır.   Verilecek folinik asit dozu verilen metotreksat dozuna bağlıdır. Standart kurtarma tedavisi, ilk 24 saatte, her 3 saatte bir 15 mg folinik asittir. İntravenöz yoldan uygulanır. Daha sonra, ikinci 24 saat içinde, her 6 saatte bir oral yoldan 15 mg folinik asit verilir. Metotreksat plazma yoğunluğu 10-7 mol/ l’nin altına düştüğünde kurtarma tedavisine son verilir. Yüksek serum kreatinin ve düşük kreatinin klirensi halinde folinik asit dozu artırılmalıdır. Folinik asit uygulamasını içeren alternatif kurtarma doz şeması ise, metotreksat infüzyonunun başlamasından 24 saat sonra verilen total metotreksat dozunun %5’ine eşit dozda (maksimum 500 mg folinik asit), folinik asit 200 ml serum fizyolojik içerisinde 2 saatte verilir. Daha sonra 3 gün süreyle her 6 saatte bir 15 mg folinik asit oral yoldan verilir. Yüksek doz metotreksatla beraber folinik asit kurtarma tedavisi onkolojide tecrübeli hekimlerce uygulanmalıdır.   Doz düzenlemeleri   Lökosit sayımı veya trombosit sayımı, tedavinin ilk günü azalırsa metotreksat dozu (40 mg/ m2 standart doz) aşağıdaki şemaya göre ayarlanır:   Normal dozun yüzdesi            Lökosit miktarı/ mm3        Trombosit miktarı/ mm3 100                                                   > 3500                             > 125000 50                                                     2500-3500                       75000-125000 0                                                       < 2500                             < 75000   Eğer lökosit sayısı 2500 – 3500/mm3 ve/veya trombosit sayısı 75000– 125000/mm3 ise, 1 hafta için tedavinin kesilmesi gerekir. Eğer kan sayımı düzelirse tedaviye devam edilebilir. Düzelmezse doz azaltılabilir.   Kreatinin klirensi 60ml/dak.’ dan az olan hastalara Metotreksat verilmemelidir. Karaciğer toksisitesi halinde yüksek doz metotreksat tedavisi ertelenmelidir.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Emthexate – S, 2,5 mg/ml Enjektabl solüsyon, 2 ml   Emthexate – S 25 mg/ml Enjektabl solüsyon, 20 ml   Emthexate 2.5mg tablet

Saklama Koşulları

Emthexate – S 25 mg/ml, 2 ml’lik flakonlarda 25°C’nin altındaki  oda sıcaklığında ve ışıktan korunarak saklanmalıdır.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Emthexate – S 25 mg/ml, 2 ml’lik flakonlarda ambalajlanmıştır.

Uyarılar/Önlemler

Sitotoksik bir ilaç olan metotreksat, sadece onkolojide deneyimli bir hekimin yakın denetimi altında kullanılabilir. Tedavi, kanser kemoterapisinde deneyimli bir hastanede yürütülmelidir.   Psoriazis ve romatoid artrit tedavisi sadece dermatoloji ve romatolojide deneyimli bir hekimin yakın kontrolü altında yapılmalıdır.   Metotreksat kullanımı sırasında aşağıdaki laboratuar testlerinin yapılması tavsiye olunur: Hemogramlar, trombosit sayımı, hematokrit, böbrek fonksiyon testleri ve idrar analizi, karaciğer enzimlerinin ölçülmesi, toraks röntgeni. Psoriazis tedavisi sırasında şu testlerin düzenli olarak yapılması tavsiye edilir: Aylık hematoloji, her 1-3 ayda bir karaciğer ve böbrek fonksiyonu testleri. Antineoplastik tedavi sırasında genellikle daha sık kontrol uygulanır. Tedaviye başlarken veya doz değiştirilirken veya riskin artmış olduğu dönemlerde ve metotreksat kan düzeylerinin yükseldiği durumlarda (örn. dehidratasyon durumunda) kontroller daha sık yapılmalıdır. Anormal karaciğer fonksiyon testleri ve fibrozis veya karaciğer sirozu arasında bir ilişki tesbit edilememiştir. Metotreksat uygulamasından sonra sık olarak karaciğer fonksiyon testlerinde geçici sapmalar bildirilmiştir, fakat tedavinin değiştirilmesi gerek görülmemiştir. Metotreksat uygulamasının az öncesinde saptanan karaciğer fonksiyon testlerindeki sabit anormallikler ve/ veya serum albumin düzeyindeki düşüş ciddi karaciğer toksisitesine işaret eder ve ileri bir muayene gerektirir.   Akciğer fonksiyon testleri metotreksata bağlı bir karaciğer hastalığından kuşkulanıldığında, özellikle bazı değerler mevcutsa yararlı olabilir. Enfeksiyonlu, peptik ülserli, ülseratif kolitli hastalarda, düşkünlerde, çok genç ve çok yaşlılarda dikkatle kullanılmalıdır. Tedavi sırasında ağır lökopeni olursa bakteriyel enfeksiyonlar yerleşebilir. Enfeksiyon meydana gelirse metotreksat tedavisinin durdurulması ve uygun antibakteriyel tedavinin başlatılması gerekir. Nefrotoksisite başlangıcında da tedavinin derhal durdurulması gereklidir. Ağır kemik iliği depresyonunda kan ve trombosit transfüzyonu gerekli olabilir.   Metotreksatın başlattığı akciğer hastalığı potansiyel olarak tehlikeli bir durumdur ve haftada 7.5 mg’ın üzerindeki dozlarda tedavi görenlerde her an ortaya çıkabilir. Bu durum her zaman düzelme göstermez. Akciğer semptomları (özellikle kuru ve verimli olmayan öksürük) tedavinin durdurulmasını ve tam bir muayeneyi gerektirebilir. Metotreksata bağlı (interstisyel) pnömonide, tedavi hemen durdurulduktan sonra kortikosteroid tedavisi endikedir. Akciğer toksisitesinin tekrarı halinde tedavinin tekrarlanması kontrendikedir.   Diyare ve ülseratif stomatit, tedavinin durdurulmasını gerektirir çünkü kanamalı enterit riski ve barsak perforasyonu riski mevcuttur. Böbrek fonksiyonu azalmış hastaların tedavisinde tedbirli davranılmalıdır, plazma eliminasyonu yavaşlayacağı için uygulanan doz düşürülmelidir.   Bugüne kadar, örneğin psoriazis hastaları gibi uzun tedavi gören hastalarda kanser riski söz konusu olmamıştır. Metotreksat kullanan romatoid artritli hastalardaki kanser riski verileri kısıtlıdır. Metotreksat enjeksiyonunu hazırlarken koruyucu eldiven, maske ve gözlük takılmalıdır. Hazırlama işlemi, sitotoksik ajanların hazırlanmasına benzer şekilde dikey laminar hava akımlı kabin içinde yapılmalıdır. Metotreksat dökülürse hemen bol suyla yıkanmalıdır.   Metotreksat tedavisi sırasında ve tedaviden sonra en az 3 ay hem kadın hem erkek hastalar kontraseptif önlem almak zorundadırlar. Antineoplastik tedaviye nazaran psoriazis ve romatoid artritte düşük doz kullanılmasına rağmen metotreksata bağlı intoksikasyon ve ölüm görülebilir. Hastalar metotreksat tedavisinin risklerinden haberdar edilmeli ve herhangi bir toksik belirtiyi derhal bildirmeleri konusunda uyarılmalıdırlar.   1.5 g’lık kümülatif dozdan sonra psoriazisli ve romatoid artritli hastalarda karaciğer biyopsisi yapılması tavsiye olunur. Siroz ve fibroz vakalarında tedavi genellikle durdurulur. Metotreksat tedavisinin kullanılmamasını ve kesilmesini gerektirecek hafif şiddetteki değişikliklere rağmen metotreksat, hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Metotreksatla hepatotoksik ilaçlar kullanılmamalıdır, alkol de buna dahildir.   Eş zamanlı metotreksat ve radyoterapi uygulaması sonucunda, yumuşak doku nekroz riskinde artış meydana gelebilir ( “İstenmeyen etkiler”).   Çocuklarda, bilişsel bozuklukların ilk belirtilerinin tespit edilmesinde, spesifik bilişsel testler ile periyodik değerlendirmelerin yapılması tavsiye edilmiştir.   Gebelik ve Laktasyon:   Metotreksat insanlarda fetus üzerinde toksiktir. Metotreksat kullananlarda fetus mortalitesi ve konjenital anormallikler, düşük bildirilmiştir. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında kullanılmamalıdır. Metotreksat tedavisi gören annelerin emzirmemesi gerekir.   Makina ve motorlu araç kullanımına etkisi   Metotreksat görme bulanıklığı, parezi ve hemiparezi yapabileceğinden, araç ve makina kullanımını olumsuz yönde etkileyebilir.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Akut yan etkilerin sıklığı ve şiddeti doza ve kullanım sıklığına bağlıdır. En çok görülen yan etkiler ülseratif stomatit, lökopeni, bulantı ve mide-barsak sistemi problemleridir. Diğer sık rastlanan yan etkiler, kendini iyi hissetmeme hali, açıklanamayan yorgunluk hali, üşümeye bağlı titremeler, ateş, baş dönmesi, hastalıklara karşı direnç azalmasıdır. Kombine tedavi modelleri nedeniyle bu ilaca bazı yan etkileri bağlamak kolay olmamaktadır.   Metotreksat ile ilgili yan etkiler organ sistemlerine göre sıralanmıştır:   Gastrointestinal:   Jinjivit, farenjit, stomatit, anoreksi, bulantı, kusma, diare, hematemez, melena, gastrointestinal ülserasyon, kanama ve enterit. Kusma, diare veya stomatit görüldüğünde, iyileşme olana kadar dehidratasyon ile birlikte metotreksat tedavisi kesilmelidir. Ülseratif kolit ve mide ülserlerinde metotreksat çok dikkatli kullanılmalıdır.   Hematolojik:   Metotreksat, hematopoezi baskı altına alarak, anemiye, lökopeniye ve/veya trombositopeniye neden olabilir. Hematopoetik yetersizlikleri olan hastalarda bu ilaç ya çok dikkatli kullanılmalı ya da hiç kullanılmamalıdır. Psoriaziste eğer kan sayımında önemli bir düşüş olursa tedavi derhal durdurulmalıdır. Neoplazi tedavisinde ciddi miyelosupresyon riskine rağmen kullanım gerekliyse metotreksat tedavisine devam edilebilir. Metotreksatın intratekal kullanımından sonra da miyelosupresyon görülebilir. Ciddi granülositopeni ve ateş görülen hastalar hemen muayene edilmelidir. Genellikle parenteral yoldan geniş spektrumlu antibiyotik verilir.   Hepatik:   Metotreksat, akut (transaminazlarda artış) veya kronik (fibroz ve siroz) hepatotoksisiteye neden olabilir. Kronik toksisite potansiyel olarak ölümcüldür. Genellikle kronik kullanımdan sonra (çoğunlukla 2 yıl veya daha uzun süre) ve toplam doz en az 1.5 g’ın üzerinde olduğu zaman görülür. Psoriazis hastalarında da kümülatif doza bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu etki alkolizm, şişmanlık, diabet ve ileri yaşla birlikte artmaktadır. Doğru bir korelasyon henüz saptanamamıştır. Lezyonların ilerlemesi ve geri dönmesi hakkında bilgi mevcut değildir. Karaciğer fonksiyonu azaldığında veya karaciğer hasarı mevcudiyetinde dikkatli olunmalıdır. Serum albumin tayininin de dahil olduğu karaciğer fonksiyon testleri uygulamaya geçmeden önce yapılmalıdır. Test sonuçları fibroz ve siroz vakalarında genellikle normaldir. Bu vakalar sadece biyopsi ile teşhis edilebilir. Psoriazis ve romatoid artritte toplam 1.5 g’lık kümülatif dozdan sonra karaciğer biyopsisi yapılması tavsiye olunur. Fibroz ve siroz genellikle tedaviyi durdurma nedenidir. Ufak değişiklikler metotreksat tedavisini durdurmayı gerektirmez ama tedbirle uygulama yapılmalıdır.   İmmunoloji:   Aktif enfeksiyon halinde metotreksat son derece dikkatle uygulanmalıdır, immun yetmezlik sendromu olan hastalarda kontrendikedir. Metotreksat tedavisi sırasında aşılama etkili olmayabilir. Canlı aşı genellikle tavsiye edilmez. Metotreksatla tedavi edilen hastalarda su çiçeği aşısından sonra dissemine su çiçeği enfeksiyonları bildirilmiştir. Hipogamaglobulinemi nadiren gözlenmiştir.   Nörolojik:   Metotreksat uygulamasından sonra, baş ağrısı, uyku hali, görme bulanıklığı, afazi, hemiparezi, parezi ve konvülsiyonlar bildirilmiştir. Kraniyospinal radyasyon uygulanan hastalarda intravenöz metotreksat uygulamasından sonra lökoansefalopati raporları bulunmaktadır. Kronik lökoansefalopati, kraniyal radyasyon uygulanmış ancak yüksek doz metotreksat ve kalsiyum folinat verilmiş osteosarkomlu hastalarda da görülmüştür. Tedaviyi durdurmakla herzaman tam iyileşme görülmeyebilir.   Yüksek doz metotreksat tedavisi gören hastalarda geçici akut nörolojik sendrom bildirilmiştir. Klinik belirtiler, anormal davranışlar, fokal duyumotor fenomeni ve anormal reflekslerdir. Nedeni bilinmemektedir.   İntratekal uygulamadan sonra merkezi sinir sistemi üzerinde görülen muhtemel toksik yan etkileri aşağıda verilmiştir: Kimyasal araknoidit belirtiler, baş ağrısı, sırt ağrısı, boyunda sertlik ve ateş. Parezi genellikle geçicidir, bir veya birkaç omurilik sinir kökünde parapleji görülür. Konfüzyon, ajitasyon, somnolans, ataksi ve bazen ciddi konvülsiyonlarla birlikte lökoansefalopati . Pulmoner:   İnterstisyel pnömoniye bağlı ölüm bildirilmiştir, bazen kronik interstisyel obstrüktif akciğer hastalığı görülmüştür. Pulmoner semptomlar (bilhassa kuru ve verimsiz öksürük) veya spesifik olmayan pnömoni potansiyel bir lezyona işarettir ve metotreksat tedavisinin durdurulmasını gerektirir, hasta iyice muayene edilmelidir. Semptomlar değişmekle beraber metotreksatın başlattığı akciğer hastalığı olanlarda ateş, öksürük, dispne, hipoksemi ve akciğer radyografisinde infiltrasyon tipik belirtilerdir. Enfeksiyon ihtimali elimine edilmelidir. Bu durumla her doz düzeyinde karşılaşılabilir. Metotreksata bağlı akciğer patolojisi intratekal uygulamadan sonra çok nadir bildirilmiştir. Metotreksata bağlı akciğer hastalığının başlangıcında tekrar metotreksat uygulamak kontrendikedir.   Ürogenital:   Ciddi nefropati ve yetersizlik, azotemi, sistit, hematüri, defektif oogenez veya spermatojenez, geçici oligospermi, menstrüel disfonksiyon ve vajinal salgı, infertilite, düşük, fetus sapmaları, spermatojenezin bastırılması, libido kaybı, impotans olabilir. Yüksek doz metotreksat akut böbrek yetersizlikle birlikte böbrek toksisitesine neden olabilir. Nefrotoksisite nedeni genellikle metotreksatın ve 7-hidroksimetotreksatın böbrek tübülüsünde birikmesi sonucu ortaya çıkar.   Deri:   Eritem, pruritus, ürtiker, ışığa duyarlık, depigmentasyon, alopesi, ekimoz, talenjiyektazi, akne, füronküloz görülebilir. Psoriatrik lezyonlar UV ışığına maruz kalındığında fenalaşabilir. Radyasyon dermatiti ve güneş yanığı metotreksatla alevlenebilir. Diğer ender görülen yan etkiler, artralji/ miyalji, diabet, osteoporoz ve ani ölümdür. Anaflaktik reaksiyonlar da çok ender bildirilmiştir. Ayrıca pansitopeni ve romatoid nodüllerde ani artış romatoid artritli hastalarda bildirilmiştir. Az sayıda toksik epidermal nekroliz ve Steven-Johnson sendromu vakaları rapor edilmiştir.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Doz Aşımı

Sefalosporinler aşırı dozda serebral irritasyon sonucu kovülsiyonlara neden olabilirler. Aşırı dozaj alındığı durumlarda serum düzeyleri hemodiyaliz ve peritonal diyaliz ile düşürülebilir.

Endikasyonlar

ENFEXİA Film Tablet duyarlı mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonların tedavisinde kullanılır. Üst solunum yolu enfeksiyonları: Streptococcus pyogenes’in neden olduğu farenjit ve tonsilit; Streptococcus pneumoniea, Haemophilus influenzae (beta-laktamaz üreten suşlar dahil), Branhamella catarrhalis (beta-laktamaz üreten suşlar dahil) veya Streptococcus’un neden olduğu otitis media; Streptococcus pneumoniae veya Haemophilus influenzae’nin (yalnızca beta-laktamaz üretmeyen suşlar) neden olduğu sinüzit. Alt solunum yolu enfeksiyonları: Streptococcus pneumoniea, Haemophilus influenzae (beta-laktamaz negatif suşlar), Haemophilus parainfluenzae’nın(beta-laktamaz negatif suşlar) neden olduğu kronik bronşit alevlenmeleri ve akut bronşitin sekonder bakteriyel enfeksiyonları. Ürogenital sistem enfeksiyonları: Escherichia coli veya Klebsiella pneumoniae’nın neden olduğu komplikasyonsuz idrar yolu enfeksiyonları. Deri ve yumuşak doku enfeksiyonları: Staphylococcus aureus (beta-laktamaz üreten suşlar dahil) veya Streptococcus pyogenes’in neden olduğu komplikasyonsuz deri ve yumuşak doku enfeksiyonları. Gonore: Neisseria gonorrhoeae’nin penisilinaz üreten ve üretmeyen suşlarının neden olduğu komplikasyonsuz üretral ve endoservikal gonore ve Neisseria gonorrhoeae’nin penisilinaz üretmeyen suşlarının neden olduğu komplikasyonsuz rektal gonore. Borrelia burgdorferi’nin neden olduğu erken Lyme hastalığının tedavisinde ve geç Lyme hastalığının önlenmesinde yetişkinler ve 12 yaşın üzerindeki çocuklarda kullanılabilir.

Farmakodinamik Özellikler

Sefalosporin sınıfından sefuroksimin ön ilacı olan sefuroksim aksetil, sık rastlanan toplumda edinilmiş enfeksiyonların nedeni olan organizmalar dahil, birçok Gram-pozitif ve Gram-negatif organizmaya karşı etkili bir antibiyotiktir. Sefuroksim bakteriyel beta-laktamazlara karşı iyi bir stabilite gösterir. Sefuroksim bakterisidal etkisini önemli hedef proteinlere bağlanıp bakterilerin hücre duvarı sentezini önleyerek gösterir. Sefuroksimin etkin olduğu belli başlı mikroorganizmalar şunlardır: Aerob Gram-negatif mikroorganizmalar: Haemophilus influenzae (ampisiline dirençli türler dahil), Haemophilus parainfluenzae, Branhamella catarrhalis, Neisseria gonorrhoeae (penisilinaz üreten ve üretmeyen türler dahil), Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae. Aerob Gram-pozitif mikroorganizmalar: Staphylococcus aureus (penisilinaz üretenler dahil), Streptococcus pyogenes, Streptococcus pneumoniae. Diğer organizmalar: Borrelia burgdorferi. Aşağıdaki mikroorganizmalar sefuroksime duyarlı değildir: Clostridium difficile, Pseudomonas türleri, Campylobacter türleri, Acinetobacter colcoaceticus, Listeria monocytogenes, Staphylococcus aureus, Staphylococcus epidermidis’in metisiline dirençli suşları, Legionella türleri. Aşağıdaki türlerin bazı suşları sefuroksime duyarlı değildir: Enterococcus (Streptococcus) faecalis, Morganella morganii, Proteus vulgaris, Enterobacter türleri, Citrobacter türleri, Serratia türleri, Bacteroides fragilis.

Farmakokinetik Özellikler

Absorbsiyon: Oral yolla alınan lipofilik asetoksietil-ester ön ilaç olan sefuroksim aksetil, gastrointestinl yoldan iyi emilir ve ince barsak mukozasında ve kanda nonspesifik esterazlar tarafından hızla aktif molekül olan sefuroksim ve ester grubuna hidrolize edilir. Bu hızlı parçalanma işlemini takiben serbest sefuroksim hızla kan dolaşımına geçer. Yemeklerden hemen sonra alındığında absorbsiyonu artar. Biyoyaralanımı aç karna %37, tok karna %52 olarak belirlenmiştir. Dağılım: Tok karnına alındıktan yaklaşık 2-3 saat sonra ulaşılan plazma doruk konsantrasyonları 125 mg’lık doz için 2-3 mg/L, 250’lık doz için 4-6 mg/L, 500 mg’lık doz için 5-8 mg/L ve 1 g’lık doz için 9-14 mg/L olarak saptanmıştır. Doruk düzeylerinin ardından serum yarılanma ömrü 1-1,5 saattir. Proteinlere bağlanma oranı  %33-50 arasındadır. Kan-beyin bariyerini geçerek, santral sinir sisteminde terapötik konsantrasyonlara ulaşır. Metabolizma: Sefuroksim metabolize olmaz. Eliminasyon: Sefuroksim değişmeden glomerüler filtrasyon ve tübüler sekresyon ile itrah edilir. Probenesid ile birlikte verilmesi konsantrasyon-zaman eğrisi altında kalan alanı %50 oranında artırır. Sefuroksimin serum düzeyleri diyaliz ile azaltılabilir.

Farmasötik Şekli

Film Kaplı Tablet

Formülü

Her film kaplı tablet; 250 mg Sefuroksime eşdeğer sefuroksim aksetil içermektedir. Ayrıca, koruyucu olarak, metil paraben, propil paraben, sodyum benzoat ve boyar madde olarak da titanyum dioksit (E171) bulunmaktadır.

İlaç Etkileşmeleri

Mide asiditesini azaltan ilaçlar; Sefuroksim aksetil’in açlık durumunda biyoyararlanımını azaltabilir ve Enfexia’in yemek sonrası absorpsiyonundaki artışı ortadan kaldırabilir. Laboratuvar testlerine etkisi: Sefuroksim aksetil alan hastalarda ferrisiyanid testinde yanlış negatif sonuç oluşabileceği için kan/plazma glukoz seviyelerini tayin etmek için glukoz oksidaz veya hekzokinaz metodlarının kullanılması tavsiye edilir. Sefuroksim aksetil, alkali pikrat ile kreatinin tayinini etkilemez. Aminoglikozidler beta-laktam antibiyotikleri ile in vitro olarak antagonist etkileşirler. Bu nedenle, birlikte kullanılacakları zaman ayrı yollardan uygulanmalıdırlar. Probenesid sefuroksimin böbrekten eliminasyonunu yavaşlatarak, yarı-ömrünün uzamasına neden olabilir. Dikkatli kullanılmalıdırlar.

Kontraendikasyonlar

Sefalosporin grubu antibiyotiklere aşırı duyarlı olduğu bilinen hastalarda kullanılmamalıdır.

Kullanım Şekli Ve Dozu

(Hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde) Genel olarak tedavi süresi 7 gündür (5-10 gün arası). Sefuroksim aksetil optimum absorbsiyon için yemeklerden sonra alınmalıdır. Yetişkinler: Çoğu enfeksiyonlarda: Günde 2 kez 250 mg. Üriner sistem enfeksiyonlarında: Günde 2 kez 125 mg veya 250 mg. Hafif ve orta derecedeki alt solunum yolu enfeksiyonlarında (örneğin bronşitte):Günde 2 kez 250 mg. Piyelonefritte: Günde 2 kez 250 mg. Komplike olmayan gonorede: 1 g’lık tek doz. Lyme hastalığının tedavisinde: 20 gün süreyle günde 2 kez 500 mg. Daha ciddi enfeksiyonlar ile daha az duyarlı bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlarda doz günde 2 kez 500 mg’a yükseltilebilir. Çocuklar: Alt ve üst solunum yollarının şiddetli enfeksiyonlarında: Günde 2 kez 250 mg. Beta-hemolitik streptokok enfeksiyonlarında, akut romatizmal ateş ve akut glomerulonefritten sakınabilmek için tedaviye en az 10 gün devam edilir.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Enfexia 500mg film kaplı tablet

Saklama Koşulları

30ºC’nin altında oda sıcaklığında saklanmalıdır. Çocukların erişemeyeceği yerlerde ve ambalajında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

250 mg Film Kaplı Tablet; 10, 14 ve 20 tabletlik alüminyum strip ambalajlarda.

Uyarılar/Önlemler

Enfexia ile tedaviye başlamadan önce, hastanın sefuroksim, diğer sefalosporinler, penisilinlere veya diğer ilaçlara aşırı duyarlılığı olup olmadığı dikkatle araştırılmalıdır. Beta-laktam antibiyotikleri arasında çapraz-alerji görülebildiği açık bir şekilde gösterilmiştir ve penisilin alerjisi olan hastalarda %10’a varan oranlarda çapraz aşırı duyarlılık görülebilir. Bu nedenle Enfexia penisilin alerjisi hikayesi olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Eğer ilacın kullanımı sırasında klinik olarak belirgin bir alerjik reaksiyon ortaya çıkarsa, ilaç kullanımı sonlandırılmalı ve uygun tedaviye başlanmalıdır. Şiddetli akut aşırı duyarlılık reaksiyonlarında epinefrin kullanımı ve hava yolunun açık tutulması, oksijen, intravenöz sıvı desteği, intravenöz antihistaminikler, kortikosteroidler ve presör aminlerin kullanımı gerekebilir. Sefuroksim de dahil olmak üzere, hemen bütün antibakteriyel ajanların kullanımıyla, hafif veya hayatı tehdit eden boyutlarda, psödomembranöz kolit gelişimi bildirilmiştir Bu nedenle, antibiyotik kullanımını takiben diyare gelişen hastalarda bu durum göz önünde tutulmalıdır. Antibiyotik tedavisi barsağın normal florasını değiştirir ve klostridium türlerinin aşırı çoğalmalarına neden olabilir. Çalışmalar Clostridium difficile tarafından üretilen bir toksinin antibiyotiğe bağlı diyarenin en önemli nedeni olduğunu göstermiştir. Psödomembranöz kolit tanısı konduktan sonra, uygun tedaviye başlanmalıdır. Hafif vakalarda genellikle ilacın kesilmesi yeterlidir. Orta şiddette veya şiddetli vakalarda sıvı, elektrolit ve protein suplemantasyonu ve Clostridium difficile’e etkili bir antibiyotik ile tedavi düşünülmelidir. Bütün geniş spektrumlu antibiyotiklerde olduğu gibi, sefuroksim aksetilin de uzun süre kullanımı duyarlı olmayan mikroorganizmaların (Candida türleri, enterokoklar ve Clostridium difficile) aşırı çoğalmasına neden olabilir. Eğer tedavi sırasında bir süperenfeksiyon ortaya çıkarsa, uygun tedaviye başlanmalıdır. Lyme hastalığının Sefuroksim aksetil ile tedavisini takiben Jarisch-Herxheimer reaksiyonu görülmüştür. Bu Lyme hastalığına neden olan patojen spiroket, Borrelia burgdorferi’ye Sefuroksim aksetil’in bakterisid etkisinin sonucudur. Hastalara bu reaksiyonun sık görülen ve genellikle Lyme hastalığının antibiyotiklerle tedavisinin kendi kendisini kısıtlayan bir sonucu olduğu anlatılmalıdır. Potent bir diüretik kullanmakta olan hastalarda, bu diüretikler renal fonksiyonları negatif etkileyebildiğinden, sefalosporinlerin kullanımı sırasında dikkatli olunmalıdır. Bütün geniş spektrumlu antibiyotiklerde olduğu gibi, sefuroksim aksetil de kolit hikayesi olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Gastrointestinal emilim bozukluğu olan hastalarda sefuroksim aksetilin etkinlik ve güvenilirliği belirlenmemiştir. Yapılan klinik çalışmalarda malabsorbsiyonu olan hastalar çalışma dışı bırakılmıştır. Sefalosporinler protrombin aktivitesinde bir düşmeye neden olabilirler. Renal veya hepatik fonksiyon bozukluğu olan, iyi beslenmeyen, uzun dönem antibiyotik tedavisi alan ve antikoagulan kullanmakta olan hastalar bu yönden risk altındadır. Risk altında olan hastalarda protrombin zamanı izlenmeli ve gerektiğinde K vitamini verilmelidir. Gebelikte kullanımı: Gebelik kategorisi: B Sefuroksim aksetilin deneysel olarak kanıtlanmış hiçbir teratojenik veya embriyopatik etkisi bulunmamakta ise de bütün diğer ilaçlarda olduğu gibi, gebeliğin ilk aylarında özel dikkat gösterilerek uygulanmalıdır. Laktasyonda kullanımı: Sefuroksim anne sütü ile de atıldığından emziren annelere verildiğinde dikkatli olunmalıdır. Araç ve Makine Kullanmaya Etkisi: Sefuroksim aksetilin nadiren baş dönmesine neden olduğu göz önünde bulundurularak, hastalar araç ve makine kullanmaları sırasında dikkatli olmaları konusunda uyarılmalıdır.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Sefuroksim aksetilin yan etkileri genellikle hafif ve geçici özelliktedir. Diğer sefalosporinlerde olduğu gibi nadir olarak erythema multiforme, Stevens Johnson sendromu, toksik epidermal nekroliz (ekzantematik nekroliz) ve deride kızarıklık, ürtiker, ateş, kaşıntı, serum hastalığı ve çok nadir olarak anafilaksi gibi aşırı duyarlılık reaksiyonları bildirilmiştir. Sefuroksim aksetil alan hastaların küçük bir oranında diyare bulantı, kusma gibi gastrointestinal rahatsızlıklar görülmüştür. Diğer geniş spektrumlu antibiyotiklerde olduğu gibi nadiren psödomembranöz kolit görüldüğü rapor edilmiştir. Baş ağrısı da bildirilmiştir. Sefuroksim aksetil tedavisi sırasında eozinofiliye ve hepatik enzim düzeylerinde geçici yükselmelere (ALT, AST ve LDH) rastlanmıştır. Seyrek olarak trombositopeni ve lökopeni rapor edilmiştir. Diğer sefalosporinlerde olduğu gibi çok nadiren sarılık bildirilmiştir. Sefalosporinler sınıf olarak eritrosit membranından emilmeye yatkındırlar ve ilaca karşı antikorlar ile reaksiyona girerek tedavi sırasında pozitif Coombs testi ortaya çıkarırlar (bu kanın cross-matching’ini etkileyebilir). Çok nadir olarak da hemolitik anemi görülebilir. BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.
(Visited 13 times, 1 visits today)
İçerik faydalı oldu mu?
EvetHayır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close Search Window