İlaç Sınıfı Beşeri İthal İlaç
İlaç Alt Sınıfı İEGM Tüm İlaç Fiyat Listesi
İlaç Firması TERAUMON
Birim Miktarı 15
ATC Kodu G04CA03
ATC Açıklaması Terazosin
NFC Kodu AA
NFC Açıklaması Ağızdan Katı Tabletler
Kamu Kodu A10908
Orijinal / Jenerik Türü 20 YIl
2023 Fiyatı Bilinmiyor
Satış Fiyatı 16,43 TL (2 Mart 2020)
Önceki Satış Fiyatı 14,68 TL (18 Şubat 2019)
Barkodu
Kurumun Karşıladığı 5,21 TL
Reçete Tipi Normal Reçete
Temin Yeri İlacınızı sadece eczaneden alınız !

İlaç Etken Maddeleri

  • terazosin hidroklorür (2 mg)

İlaç Prospektüsü

Doz Aşımı

Tofranil’in aşırı dozlarda alınmasının belirti ve semptomları, diğer trisiklik antidepresanlarda görülenlere benzerdir. Kardiyak anormallikler ve nörolojik bozukluklar, başlıca komplikasyonlardır. Çocuklarda ne miktarda olursa olsun kazara Tofranil alınması, ağır ve ölümle sonuçlanabilecek bir olay olarak değerlendirilmelidir.   Belirti ve semptomlar : Semptomlar, aşırı dozun alınmasını izleyen 4 saat içerisinde gözükür ve 24 saat sonra maksimal şiddet derecesine ulaşır. Emilimdeki gecikme (aşırı doza bağlı antikolinerjik etkinin artması), yarılanma ömrünün uzun olması ve ilacın enterohepatik dolaşıma girmesi hasta riskinin 4-6 gün kadar devam etmesine yol açabilir.   Şu semptomlar ve belirtiler görülebilir :   Merkezi sinir sistemi : Uyuşukluk, stupor, koma, ataksi, huzursuzluk, ajitasyon, reflekslerde şiddetlenme, kaslarda rijidite ve koreoatetoid hareketler, konvülsiyonlar.   Kardiyovasküler sistem : Hipotansiyon, taşikardi, aritmiler, iletim bozuklukları, şok, kalp yetmezliği, çok ender olarak dolaşım durması.   Diğer : Solunum depresyonu, siyanoz, kusma, ateş, midriyasis, terleme, oligüri veya anüri oluşabilir.   Tedavi : Spesifik antidot mevcut olmadığından tedavi temelde semptomatik ve destek tedavisi şeklindedir.   Aşırı doz Tofranil alındığından şüphe edilen herhangi bir kişi ve özellikle de çocuk hastaneye yatırılmalı ve en az 72 saat boyunca yakın gözetim altında tutulmalıdır.   Hastanın bilinci tam olarak yerindeyse, mümkün olan en kısa zamanda midesi yıkanmalı veya kusturulmalıdır. Hastanın bilinci yerinde değilse hava yolu, lavaja başlamadan önce balonlu bir endotrakeal tüple güvence altına alınmalı ve hasta kusturulmamalıdır. İlacın antikolinerjik etkileri midenin boşalmasını geciktirebileceğinden, bu önlemlerin aşırı dozun alınmasından sonra 12 saate kadar hatta daha uzun süre devam ettirilmesi gerekir. Aktif kömür verilmesi, ilacın emilimini azaltabilir.   Semptomların tedavisinde modern yoğun bakım yöntemleri kullanılır; kalp fonksiyonu, kan gazları ve elektrolitler aralıksız izlenir; gerekirse antikonvülsif tedavi, suni solunum, geçici olarak kalp pili takılması, plazma hacminin genişletilmesi, intravenöz damla yöntemiyle dopamin veya dobutamin kullanılması ve reanimasyon önlemleri gibi acil önlemler alınır. Fizostigminin şiddetli bradikardi, asistol ve nöbetler yapabildiği bildirildiğinden, aşırı doz Tofranil alındığında bunun kullanılması önerilmez. Tofranil plazma konsantrasyonlarının düşük olması nedeniyle hemodiyaliz ve periton diyalizi etkisizdir.

Endikasyonlar

Depresyonun tüm şekilleri; endojen, organik ve psikojenik şekiller ve kişilik bozuklukları veya kronik alkolizme eşlik eden depresyon dahil; Panik ataklar; Kronik ağrılı durumlar; Gece korkusu; Enurezis nokturna (sadece 5 yaşındaki veya daha büyük çocuklarda ve sadece organik nedenlerin olmadığı durumlarda).

Farmakodinamik Özellikler

Etki mekanizması İmipramin bir trisiklik antidepresan olup alfa-adrenolitik, antihistaminik, antikolinerjik ve 5-HT-reseptör blokajı gibi çeşitli farmakolojik özelliklere sahiptir. Ancak başlıca terapötik aktivitenin nöronlardaki noradrenalin ve serotonin (5-HT) geri-alımının inhibisyonu şeklinde olduğuna inanılmaktadır.   İmipramin “karma” bir geri-alım inhibitörüdür; örn. noradrenalin ve serotonin geri-alımını aynı derecede inhibe eder.

Farmakokinetik Özellikler

Emilim İmipramin hidroklorür, gastrointestinal kanaldan hızla ve hemen hemen tamamen emilir. Besinler, emilimi veya biyoyararlanımı etkilemez. Oral yoldan alınan imipramin karaciğerden ilk geçişi sırasında kısmen, yine antidepresif aktiviteye sahip bir metabolit olan desmetilimipramine dönüşür. 10 gün boyunca günde 3 defa 50 mg kullanılmasından sonra imipramin ve desmetilimipraminin ortalama kararlı durum plazma konsantrasyonları, sırasıyla 33-85 ng/ml ve 43-109 ng/ml olarak bulunmuştur.   Dağılım İmipraminin % 86 kadarı plazma proteinlerine bağlanır. Beyin-omurilik sıvısındaki ve plazmadaki imipramin konsantrasyonları arasında yakın bağlantı vardır. İmipraminin sanal dağılım hacmi, 21 litre/kg civarındadır.   İmipramin ve metaboliti desmetilimipramin, plazmada bulunanla benzer konsantrasyonlarda anne sütüne geçer.   Biyotransformasyon İmipramin, karaciğerde geniş kapsamlı olarak metabolize edilir. Metabolizması daha çok demetilasyon, daha az olarak da hidroksilasyon yoluyladır. Her iki metabolik yol da genetik kontrol altındadır.   Eliminasyon İmipramin plazmadan, ortalama yarı-ömrü 19 saat olacak şekilde uzaklaştırılır. Verilen dozun % 80’ i idrarla ve %20’si dışkıyla, inaktif metabolitler şeklinde vücuttan atılır. İdrardaki değişmemiş imipramin ve aktif metaboliti olan desmetilimipramin oranları, dozun yaklaşık sırasıyla % 5 ve % 6’sı kadardır. Sadece küçük miktarlar feçesle atılır.   Özel hasta grupları Yaşlı hastalardaki imipramin plazma konsantrasyonları, metabolik klirensin azalmış olması nedeniyle gençlerdekinden daha yüksektir.   Çocuklardaki ortalama klirens ve eliminasyon yarı-ömrü, erişkin kontrollerdekinden anlamlı şekilde farklı değildir ama bu bakımdan hastadan hastaya büyük değişiklikler gösterir. İleri derecede böbrek bozukluğu olan hastalarda imipramin ve konjuge olmayan, aktif metabolitlerinin idrara çıkarılmasında değişiklik olmaz. Ancak, biyolojik bakımdan inaktif oldukları kabul edilen konjuge metabolitlerin kararlı durum plazma konsantrasyonları yükselir. Bu bilginin klinik önemi bilinmemektedir.

Farmasötik Şekli

Draje

Formülü

Bir draje 10 mg imipramin hidroklorür içerir. Yardımcı maddeler: Titan dioksit, kırmızı demir oksit, şeker.

İlaç Etkileşmeleri

MAO inhibitörleri : Tofranil, MAO inhibitörü tedavisinin kesilmesinden en az 2 hafta sonra verilmelidir (hipertansif kriz, hiperpireksi, miyoklonus, ajitasyon, nöbetler, delirium ve koma riski nedeniyle). Tofranil tedavisinden sonra MAO inhibitörü kullanmaya başlamadan önce de aradan aynı süre geçmelidir.Her iki durumda da Tofranil veya MAO inhibitörü başlangıçta düşük dozlarda kullanılmalı ve dozlar yavaş yavaş artırılarak etkileri izlenmelidir. Trisiklik antidepresanların, moklobemid gibi reversibl MAO-A inhibitörü tedavisinin sona ermesinden 24 saat sonra verilebileceği izlenimini doğuran kanıtlar vardır ama trisiklik bir antidepresandan sonra MAO-A inhibitörü kullanılacaksa, arada en az 2 haftalık bir ilaçtan arınma dönemi bırakılmalıdır.   Selektif serotonin geri-alım inhibitörleri : Bunların birlikte kullanılması, serotonerjik sistemde aditif etkilere yol açabilir. Fluoksetin ve fluvoksamin ayrıca, imipraminin plazma konsantrasyonlarını artırabilir ve buna bağlı advers etkilere neden olabilir.   Merkezi sinir sistemi depresanları : Trisiklik antidepresanlar alkolün ve merkezi sinir sisteminde depresyon yapan ilaçların (örn : barbitüratlar, benzodiazepinler veya genel anestetikler) etkilerini güçlendirebilir.   Nöroleptikler : Nöroleptiklerin birlikte alınması, trisiklik antidepresanların plazma düzeylerini yükseltebilir, konvülsiyon eşiğini düşürebilir ve nöbetlere neden olabilir. Tiyoridazinle birlikte kullanım, şiddetli kardiyak aritmilerle sonuçlanabilir.   Adrenerjik nöron blokerleri : Tofranil guanetidin, betanidin, rezerpin, klonidin ve alfa-metildopa gibi adrenerjik nöron blokerlerinin antihipertansif etkisini azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabilir. Hipertansiyon nedeniyle ilaç kullanılması gereken ve Tofranil alan depresyon vakalarında, farklı bir tip antihipertansif (diüretik, vazodilatör veya beta bloker) kulanılmalıdır.   Antikoagülanlar : Trisiklik antidepresanlar kumarin grubu ilaçların antikoagülan etkilerini, bu ilaçların karaciğerdeki metabolizmalarını inhibe ederek artırabilir. Bu nedenle plazma trombin düzeyinin dikkatle izlenmesi önerilir.   Antikolinerjik ilaçlar : Trisiklik antidepresanlar fenotiyazin, antiparkinson ilaçlar, antihistaminler, atropin ve biperiden gibi antikolinerjik ilaçların gözdeki, merkezi sinir sistemindeki, barsaktaki ve mesanedeki etkilerini artırabilir.   Sempatomimetik ilaçlar : Tofranil adrenalin, noradrenalin, izoprenalin, efedrin ve fenilefrin (örneğin lokal anestetikler) gibi ilaçların kardiyovasküler etkilerini şiddetlendirebilir.   Kinidin : Trisiklik antidepresanlar, kinidin tipi antiaritmiklerle birlikte kullanılmamalıdır.   Karaciğer enzim indüksiyonuna yol açan ilaçlar : Karaciğerdeki mono-oksijenaz sistemini aktive eden barbitüratlar, karbamazepin, fenitoin, nikotin ve doğum kontrol hapları gibi ilaçlar imipramin metabolizmasını hızlandırıp plazma düzeylerini azaltarak etki azalmasına yol açabilir. Plazmadaki fenitoin ve karbamazepin düzeyleri yükselebilir ve buna bağlı advers etkiler görülebilir. Bu ilaçların dozajının ayarlanmasına ihtiyaç duyulabilir.   Simetidin, metilfenidat : Bu ilaçlar trisiklik antidepresanların plazma konsantrasyonlarını yükseltebildiğinden, söz konusu antidepresanların dozlarını azaltmak gerekir.   Estrojenler : Estrojenlerin bazen Tofranil’in etkisini çelişkili olarak azalttığını, ancak bazen de Tofranil toksisitesine neden olduğunu gösteren kanıtlar vardır.

Kontraendikasyonlar

İmipramin veya içerdiği herhangi bir maddeye karşı aşırı duyarlık veya dibenzazepin grubu trisiklik antidepresanlara karşı çapraz duyarlık. Tofranil, bir MAO inhibitörüyle birlikte veya MAO inhibitörü tedavisinden 14 gün önce veya sonra kullanılmamalıdır (bkz. “İlaç Etkileşmeleri ve Diğer Etkileşmeler”). Moklobemid gibi selektif, reversibl MAO-A inhibitörüyle birlikte de kullanılmamalıdır. Yakın zamanda geçirilmiş miyokard enfarktüsü.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Dozaj ve uygulama yöntemi, her hastanın durumuna göre düzenlenmelidir. Amaç, mümkün olan en düşük dozlarla optimal etki elde etmek ve doz artırımını, özellikle Tofranil’e, orta yaş gruplarına kıyasla daha güçlü tepki gösteren adolesans çağındaki gençlerde ve yaşlılarda olmak üzere dikkatle gerçekleştirmektir.   Doktor tarafından başka bir şekilde tavsiye edilmediği takdirde aşağıdaki dozlar uygulanır:   Depresyon ve depresif sendromlar : Ayakta tedavi gören hastalarda : Tedaviye günde 1-3 defa 25 mg’la başlanır. Günlük dozajı yavaş yavaş 150-200 mg’a yükseltilir. Bu dozaja ilk haftanın sonunda ulaşılmalı ve belirgin düzelme sağlanıncaya kadar kullanılmalıdır. Dozun dikkatle azaltılması yoluyla her hastada ayrı ayrı belirlenmesi gereken idame dozu, genellikle günde 50 -100 mg arasındadır.   Hastanede tedavi gören hastalarda : Tedaviye günde 3 defa 25 mg ile başlanır. Dozaj her gün 25 mg artırarak günlük doz 200 mg’a çıkıncaya kadar artırılır ve bu dozaja, hastanın durumu düzelinceye kadar devam edilir. Ağır vakalarda doz, günde 3 defa 100 mg’a yükseltilebilir. Açıkça düzelme elde edildikten sonra idame dozu, hastanın gereksinimine göre belirlenmelidir (genellikle günde 100 mg).   Panik ataklar : Başlangıçta hergün 10 mg’lık 1 tablet, olasılıkla benzodiazepinle birlikte kullanılır (bkz. “Uyarılar/Önlemler”). Tolere edilme durumuna göre dozaj, istenilen cevap alınıncaya kadar yükseltilir ve benzodiazepin kullanımına yavaş yavaş son verilir. İhtiyaç duyulan günlük dozaj, hastadan hastaya büyük değişiklikler gösterebilir ve 75-150 mg arasında değişebilir. Gerekirse 200 mg’a yükseltilebilir. Tedavinin 6 ay devam ettirilmesi önerilir. Bu zaman içerisinde idame dozu yavaş yavaş azaltılmalıdır.   Kronik ağrılı durumlar : Doz hastaya göre ayarlanmalıdır (günde 25 – 300 mg). Günde 25-75 mg, genellikle yeterli olmaktadır.   Yaşlı hastalar : Tedaviye günde 1 defa 10 mg’lık tabletle başlanır. Daha sonra bu dozaj, 10 gün içerisinde yavaş yavaş artırılarak optimal düzey olan günde   30 – 50 mg’ a yükseltilir ve tedavinin sonuna kadar bu dozaj kullanılır.   Çocuklar : Tedaviye günde 1 defa 10 mg’lık tabletle başlanır. Daha sonra günlük dozaj 10 gün içerisinde, 5-8 yaşındaki çocuklarda 2 tablete, 9-14 yaşındaki çocuklarda 20-50 mg’a ve 14 yaşından büyük çocuklarda 50-80 mg’a yükseltilir. Çocuklardaki olası kardiyotoksik etkilere karşı korunmak amacıyla günlük dozaj, 2.5 mg/kg’ı aşmamalıdır.   Enürezis nokturna (sadece 5 yaşındaki veya daha büyük çocuklarda): Önerilen doz, günde 1.7 mg/kg’dır. Başlangıç dozları 5-8 yaşındaki çocuklarda günde 10 mg’lık 2-3 tablet, 9 -12 yaşındaki çocuklarda günde 25 mg’lık 1-2 tablet, daha büyük çocuklarda günde 1-3 defa 25 mg’lık tablet şeklindedir. Daha yüksek dozlar, tedaviye 1 hafta içerisinde tam cevap alınamayan hastalarda kullanılır. Tabletler akşam yemeğinden sonra tek bir doz şeklinde alınmalıdır, ama geceleri yatağını erken ıslatan çocuklarda dozun bir bölümü daha erken saatlerde (öğleden sonra saat 4’te) verilir. İstenilen cevap alındıktan sonra tedaviye 1-3 ay devam edilmeli ve doz yavaş yavaş idame dozuna düşürülmelidir.   5 yaşından küçük çocuklarda bu konuda deneyim yoktur.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Tofranil 25 mg 50 draje, blister ambalajda.

Saklama Koşulları

30 °C’nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız. Nemden koruyunuz.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Tofranil 10 mg 50 draje, blister ambalajda.

Uyarılar/Önlemler

Trisiklik antidepresanların konvülsiyon eşiğini düşürdükleri bilinmektedir ve bu nedenle Tofranil, epilepsi hastalarında veya konvülsiyonlara zemin hazırladığı bilinen diğer faktörlerin bulunduğu hastalarda, örneğin çeşitli etiyolojilere bağlı beyin hasarı olanlarda, nöroleptiklerle birlikte kullanıldığı durumlarda, alkolün veya antikonvülsif özelliklere sahip ilaçların (örneğin benzodiazepinler) kullanılmasına son verildiği durumlarda son derece dikkatle kullanılmalıdır. Nöbetlerin ortaya çıkması, doza bağımlı gözükmektedir. Bu nedenle, önerilen toplam günlük Tofranil dozu aşılmamalıdır.   Kardiyovasküler bozukluğu olan hastalarda ve özellikle de kardiyovasküler yetmezliği, iletim bozuklukları (örneğin I-III derece atrioventriküler blok) veya aritmileri olanlarda dikkat etmek gerekir. Bu gibi hastalarda ve ayrıca da ileri yaştaki hastalarda kalp fonksiyonu ve EKG izlenmelidir.   Antikolinerjik özellikleri nedeniyle Tofranil, geçmişlerinde göz-içi basıncının yükselmesi, dar-açılı glokom veya idrar retansiyonu (örneğin prostat hastalıkları) bulunan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.   Trisiklik antidepresanların ileri derecede karaciğer veya böbrek hastalığı olan hastalara ve hipertansif krizlere neden olabileceğinden adrenal medulla tümörleri (feokromositoma, nöroblastoma) olan hastalara verilmesi sırasında dikkatli olmak gerekir.   Panik hastalığı olan birçok hastada trisiklik antidepresan tedavisinin başlangıcında daha belirgin bir anksiyete görülür (bkz. “Kullanım Şekli ve Dozu”). Anksiyete düzeyindeki bu yanıltıcı artış en çok, tedavinin ilk birkaç günü görülür ve 2 hafta içerisinde genellikle ortadan kalkar.   Trisiklik antidepresanlar alan bazı şizofrenik hastalarında psikozun aktif duruma geçebildiği gözlenmiştir.   Bipolar etkili hastalıkların depresif fazında trisiklik antidepresan kullanan hastalarda mani veya hipomani atakları da bildirilmiştir. Bu gibi vakalarda; Tofranil dozajının azaltılması veya Tofranil kullanımına son vererek antipsikotik bir ilaç verilmesi gerekebilir. Bu tür ataklar yatıştıktan sonra gerekirse, düşük doz Tofranil tedavisine tekrar başlanabilir.   İntihar riski, ağır depresyonun ayrılmaz bir özelliğidir ve anlamlı bir remisyon elde edilinceye kadar devam edebilir. Tedavi başlangıcında benzodiazepinlerle veya nöroleptiklerle birlikte kombinasyon tedavisine ihtiyaç duyulabilir (bkz. “Uyarılar/Önlemler” ve “İlaç Etkileşmeleri ve Diğer Etkileşmeler”).   Postüral hipotansiyonu veya labil bir dolaşımı olan hastalarda kan basıncı düşebileceğinden, Tofranil tedavisine başlanmadan önce kan basıncının kontrol edilmesi önerilir.   İstenmeyen kardiyak etki olasılığı nedeniyle hipertiroidizmi olanlarda veya tiroid preparatlarını kullananlarda dikkatli olmak gerekir.   Karaciğer hastalığı olan hastalarda karaciğer enzim düzeylerinin belirli aralıklarla izlenmesi önerilir.   Tofranil ile sadece çok ender vakalarda lökosit sayısında değişiklikler bildirilmiş olmasına rağmen, özellikle tedavinin ilk birkaç ayı boyunca ve uzun süreli tedaviler sırasında belirli aralıklarla kan sayımı yapılmalı ve hasta ateş, boğaz ağrısı gibi semptomlar açısından izlenmelidir.   Benzer trisiklik antidepresanlar gibi, Tofranil de elektrokonvülsif tedaviyle birlikte ancak dikkatli bir gözetim altında uygulanmalıdır.   Durumları elverişli olan hastalar ve ileri yaştaki hastalarda, trisiklik antidepresanlar özellikle geceleri olmak üzere farmakojenik (delirium tipi) psikozlara neden olabilir. Bunlar, ilacın kesilmesinden sonraki birkaç gün içerisinde kaybolur.   Kronik kabızlık vakalarında dikkatli olmak gerekir. Trisiklik antidepresanlar, özellikle yaşlılarda ve yatalak hastalarda olmak üzere paralitik ileusa yol açabilir.   Genel veya lokal anestezi öncesinde anestezi uzmanı, hastanın Tofranil kullanmakta olduğu konusunda uyarılmalıdır (bkz. “İlaç Etkileşmeleri ve Diğer Etkileşmeler”).   Uzun süreli trisiklik antidepresan tedavisi sırasında diş çürüklerinde artış bildirilmiştir. Bu nedenle, uzun süreli tedaviler sırasında düzenli aralıklarla diş kontrolleri yapılmalıdır.   Trisiklik antidepresanların antikolinerjik etkisi nedeniyle gözyaşı miktarının azalması ve mükoid salgıların birikmesi, kontakt lens takan hastaların kornea epitelinde hasar meydana gelmesine yol açabilir.   Olası advers reaksiyonlar nedeniyle tedavi birdenbire sona erdirilmemelidir (bkz. “Yan Etkiler/Advers Etkiler”).   Gebelik ve Emzirme Trisiklik antidepresanların kullanılmasıyla fetustaki advers etkiler (gelişme kusurları) arasında olası bir bağlantı kuran ender raporlar olduğundan, beklenen faydaların fetusta meydana gelebilecek zararlarından açıkça daha fazla olmadığı sürece gebelik sırasında Tofranil kullanılmamalıdır.   Anneleri doğuma kadar trisiklik antidepresan kullanmış olan yenidoğanlarda doğumu izleyen ilk birkaç saat veya gün boyunca dispne, letarji, kolik, iritabilite, hipotansiyon veya hipertansiyon ve tremor veya spazmlar gibi ilaç bırakma semptomları görüldüğü bildirilmiştir. Bu gibi semptomlara meydan vermemek için hesaplanan doğum tarihinden en az 7 hafta önce Tofranil tedavisine, eğer mümkünse son verilmelidir.   İmipramin ve metaboliti desmetilimipramin anne sütüne az miktarda geçtiğinden, bebeğini emziren annelerde Tofranil tedavisine yavaş yavaş son verilmeli ya da bebeğin anne sütüyle beslenmesinden vazgeçilmelidir.   Araç ve makine kullanma yeteneği üzerine etkileri Tofranil kullanan hastalar bulanık görme, uyuşukluk ve diğer merkezi sinir sistemi semptomlarının (bkz. “Yan Etkiler/Advers Etkiler”) görülebileceği konusunda uyarılmalı ve kendilerine bu durumda araç ya da makine kullanmamaları, dikkat ve uyanıklık gerektiren herhangi bir iş yapmamaları söylenmelidir. Alkolün veya diğer ilaçların bu gibi etkileri şiddetlendirebileceği, hastalara anlatılmalıdır (bkz. “İlaç Etkileşmeleri ve Diğer Etkileşmeler”).

Yan Etkileri / Advers Etkiler

İstenmeyen etkiler genellikle hafif ve geçici olup, tedaviye devam edildiğinde ya da dozajın azaltılmasıyla ortadan kalkar. Bunlar, plazmadaki ilaç düzeyleriyle veya dozla her zaman bağlantılı değildir. İstenmeyen belirli etkilerin yorgunluk, uyku bozuklukları, ajitasyon, anksiyete, kabızlık ve ağız kuruması gibi depresyon semptomlarından ayırt edilmesi çoğu zaman zordur.   Şiddetli nörolojik veya psişik reaksiyonlar gelişirse, Tofranil tedavisi durdurulmalıdır.   İleri yaştaki hastalar antikolinerjik, nörolojik, psişik ve kardiyovasküler etkilere karşı özellikle duyarlıdır. Bu hastaların ilacı metabolize etme ve vücuttan uzaklaştırma yeteneklerinin azalmış olması, plazma konsantrasyonlarının terapötik dozlarda yükselmesi şeklinde bir risk yaratır. Sıklık skalası: Sık sık > %10, Bazen > % 1-10, Ender > %0.001-1, Çok ender    < %0.001   Merkezi Sinir Sistemi   Psişik etkiler: Bazen uyuşukluk, yorgunluk, huzursuzluk, konfüzyon, delirium, disoriyentasyon, hallüsinasyonlar (özellikle yaşlılarda ve Parkinson hastalarında), anksiyete artışı, ajitasyon, uyku bozuklukları, depresyondan hipomani veya maniye geçiş; ender olarak psikotik semptomların aktivasyonu; çok ender olarak saldırganlık.   Nörolojik etkiler: Sık sık  tremor; bazen sersemlik, baş ağrısı, paresteziler; ender olarak epilepsi nöbetleri; çok ender olarak EEG değişiklikleri, miyoklonus, dermansızlık, ekstrapiramidal semptomlar, ataksi, konuşma bozuklukları, ilaca bağlı ateş.   Antikolinerjik etkiler:Sık sık ağız kuruması, terleme, kabızlık, gözde akomodasyon bozuklukları, bulanık görme, sıcak basmaları; bazen miktürisyon sorunları; çok ender olarak midriyasis, glokom, paralitik ileus.   Kardiyovasküler sistem Sık sık kalpleri normal olan hastalarda sinüs taşikardisi, postüral hipotansiyon, klinikte önemsiz EKG değişiklikleri (örn: ST ve T değişiklikleri); bazen: Aritmiler, iletim bozuklukları (örneğin QRS kompleksinin genişlemesi, PQ değişiklikleri, dal bloku), palpitasyonlar; çok ender olarak kan basıncının yükselmesi, kardiyak dekompansasyon, periferik vazospastik reaksiyonlar.   Gastrointestinal kanal Bazen bulantı, kusma, iştahsızlık; çok ender stomatit dil lezyonları, abdominal hastalıkları.   Karaciğer Bazen transaminazlarda yükselme; çok ender olarak sarılıkla birlikte veya yalnız başına hepatit.   Deri Bazen alerjik deri reaksiyonları (deri döküntüsü, ürtiker); çok ender olarak lokal veya yaygın ödem, ışığa duyarlılık, kaşıntı, peteşiler, saç dökülmesi.   Endokrin sistem ve metabolizma Sık sık kilo artışı; bazen libido ve potens sorunları; çok ender olarak galaktore, memelerde büyüme, uygunsuz antidiüretik hormon salgılanması sendromu, kan şekerinde azalma veya artma, kilo kaybı.   Aşırı duyarlık Çok ender olarak eozinofiliyle birlikte veya eozinofili olmaksızın alerjik alveolit (pnömonit), hipotansiyon dahil sistemik anafilaktik/anafilaktoid reaksiyonlar.   Kan Çok ender olarak lökopeni, agranülositoz, trombositopeni, eozinofili, purpura.   Duyu organları Çok ender olarak kulak çınlaması.   Diğer Kullanımın birdenbire sona erdirilmesi veya dozun birdenbire azaltılması sonucu bazen şu semptomlar görülebilir: Bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, uykusuzluk, baş ağrısı, sinirlilik ve anksiyete.    BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Doz Aşımı

Çok az olarak bildirilen doz aşımı vakalarında en fazla alınan doz yaklaşık 24000 mg’dır. Tüm hastalar semptomatik tedaviyle düzelmişlerdir.  Doz aşımı semptomları uyuşukluk, baş dönmesi, bulantı, kusma, hiperkinezi, hiponatremi, ataksi ve nistagmustur.  Özel bir antidotu yoktur. Uygun görüldüğünde semptomatik ve destekleyici tedavi uygulanmalıdır. İlaç, gastrik lavaj ve/veya aktif karbon uygulamak suretiyle inaktive edilmelidir.

Endikasyonlar

Trileptal, erişkin ve çocuklarda kısmi nöbetlerin (basit, kompleks ve sekonder yayılma nöbetlere ilerleyen kısmi nöbetlerin alt tipleri dahil) ve yaygın tonik-klonik nöbetlerin tedavisinde kullanılır.   Trileptal, monoterapi olarak birinci basamak antiepileptik ilaç veya destekleyici tedavi olarak kullanılır.   Trileptal, mevcut tedavi nöbet kontrolünde yetersiz olduğunda diğer antiepileptik ilaçların yerini alabilir.

Farmakodinamik Özellikler

 Oksikarbazepinin başlıca farmakolojik aktivitesi, metaboliti monohidroksi türevi (MHD) ile kendini gösterir.Okskarbazepin ve MHD’nin etki mekanizmasının başlıca, voltaja duyarlı sodyum kanallarının bloke edilmesine ve böylelikle aşırı uyarılmış nöronal membranların stabilizasyonu, ardaşık nöronal ateşlemenin inhibisyonu ve sinaptik impulsların yayılmasını azaltmaya dayandığı düşünülmektedir.  Ayrıca, artmış potasyum iletimi ve yüksek-voltaj ile aktive edilen kalsiyum kanallarının modülasyonu, ilaçların antikonvülsan etkilerine yardım edebilir.Beyindeki nörotransmitter veya modülator reseptör bölgeleri ile anlamlı etkileşimler bulunmamıştır.

Farmakokinetik Özellikler

Emilim Trileptal oral olarak alındıktan sonra, okskarbazepin tamamen emilir ve geniş ölçüde farmakolojik olarak aktif metaboliti olan 10-monohidroksi türevine (MHD) indirgenir.   Sağlıklı erkek gönüllülere aç karnına tek doz 600 mg Trileptal verildikten sonra, MHD’ nin ortalama Cmax değeri 34 mmol/L (medyan tmax : 4.5 saat) bulunmuştur.   İnsanda kütle eşitliğinin tespit edildiği bir çalışmada plazmadaki toplam radyoaktivitenin sadece % 2’ si değişmemiş okskarbazepine, yaklaşık % 70’ i MHD ve kalanı hızla atılan minör sekonder metabolitlerine atfedilebilir.   Yiyeceğin, okskarbazepinin emilim hızına ve derecesine herhangi bir etkisi yoktur. Dolayısıyla, Trileptal yiyecek ile birlikte veya yiyecek olmaksızın alınabilir.   Dağılım MHD nin görünür dağılım hacmi 49 litredir.    MHD nin yaklaşık % 40’ ı başlıca albümin olmak üzere serum proteinlerine bağlanır.  Bağlanma terapötik olarak ilgili aralık içindeki serum konsantrasyonundan bağımsızdır. Okskarbazepin ve MHD alfa-1-asit glikoproteine bağlanmaz.   Biyotransformasyon Okskarbazepin, karaciğerde sitosolik enzimler vasıtasıyla, Trileptal’ in başlıca farmakolojik etkisinden sorumlu olan MHD’ e hızla indirgenir.  MHD daha sonra glukuronik asitle konjugasyon oluşturmak suretiyle metabolize edilir.  Az bir miktar (dozun % 4’ü) farmakolojik olarak aktif olmayan metabolitine (10, 11-dihidroksi türevi, DHD) okside olur.   Atılım Okskarbazepin, vücuttan büyük bir kısmı metabolitleri şeklinde başlıca böbreklerden atılır. %1’den  daha az bir kısmı değişmemiş okskarbazepin olmak üzere, dozun % 95’ inden daha fazlası idrarda bulunur. Alınan dozun % 4’ten daha az bir kısmı feçese atılır.  İdrarla atılan dozun yaklaşık % 80’i, MHD nin glukuronidleri % 49 veya değişmemiş MHD % 27 şeklindedir. Dozun yaklaşık % 3’ü inaktif DHD ve % 13’ ü okskarbazepinin konjugatlarıdır.   Okskarbazepin plazmadan hızlı bir şekilde atılır. Görünür yarı-ömrü 1.3 ve 2.3 saat arasındadır.  Buna karşın MHD nin ortalama plazma yarı-ömrü ise 9.3 ± 1.8 saattir.   Doz orantısı Trileptal hastalara günde iki defa verildiği zaman MHD nin kararlı durum plazma konsantrasyonlarına 2-3 gün içinde ulaşılır.  Kararlı durumda, MHD nin farmakokinetiği lineerdir ve günde 300 ila 2400 mg doz aralığında doz ile orantılıdır.   Özel hasta grupları Karaciğer bozukluğu olan hastalar Sağlıklı gönüllüler ve karaciğer bozukluğu olan hastalarda 900 mg oral tek dozdan sonra okskarbazepin ve MHD nin farmakokinetiği ve metabolizması değerlendirilmiştir. Hafif ve orta şiddette karaciğer bozukluğu, okskarbazepin ve MHD nin farmakokinetiğini etkilememiştir. Trileptal’in şiddetli karaciğer bozukluğu olan hastalarda klinik deneyimi yoktur.   Böbrek bozukluğu olan hastalar MHD nin böbrek klerensi ile kreatinin klerensi arasında doğrusal korelasyon vardır.  Böbrek fonksiyon bozukluğu olan (kreatinin klerensi 30 ml / dakikadan az) hastalarda Trileptal tek dozda 300 mg verildiği zaman MHD nin atılma yarı-ömrü, eğri altında kalan alanda (AUC) iki kat artışa karşı gelecek şekilde uzar.   Çocuklar Trileptal tek dozda 5 veya 15 mg/kg verildikten sonra, MHD nin doz-ayarlı AUC değerleri 8 yaşın altındaki çocuklarda 8 yaştan büyük çocuklardan % 30-40 daha düşüktür. Genelde,   böbrek fonksiyonu normal olan çocuklarda, MHD nin böbrek klerensi, MHD nin atılma yarı-ömründe azalmaya karşı gelecek şekilde erişkinlerden daha yüksektir.    Yaşlılar 60-82 yaşlarındaki sağlıklı gönüllülerde Trileptal’in tek doz (300 mg) ve çoklu dozlarda (600 mg/gün) verilmesini takiben, MHD nin en yüksek plazma konsantrasyonları ve AUC değerleri daha genç (18-32 yaş) gönüllülerdekinden % 30 – % 60 daha yüksek olmuştur.  Genç ve yaşlı gönüllülerde kreatinin klerenslerindeki  kıyaslamalar, kreatinin klerensinde yaşa bağlı azalmalardan dolayı fark göstermiştir.  Terapötik dozlar kişisel olarak ayarlandığından özel doz gerekli değildir.   Cinsiyet Çocuklarda, erişkinlerde ve yaşlılarda cinsiyetle ile ilgili farmakokinetik farklılıklar gözlenmemiştir.

Farmasötik Şekli

Film Kaplı Tablet

Formülü

Bir tablet 150 mg okskarbazepin içerir. Yardımcı maddeler: sarı demir oksit ve titan dioksit.

İlaç Etkileşmeleri

Yapılan in vitro ve in vivo çalışmalar Trileptal’in ilaç etkileşimi potansiyelinin düşük olduğunu ortaya koymuştur.   Okskarbazepin, diğer ilaçların metabolizmasından sorumlu olan major sitokrom P450 enzimlerini inhibe etme kapasitesini saptamak için insan karaciğer mikrozomlarında değerlendirilmiştir. Sonuçlar, okskarbazepin ve onun farmakolojik aktif metabolitinin (monohidroksi türevi; MHD) insan sitokrom P450 enzimlerinden CYP2C19 hariç bir çoğu için (CYP1A2, CYP2A6, CYP2C9, CYP2D6, CYP2E1, CYP4A9 ve CYP4A11) inhibitör olarak fonksiyon görme kapasitesinin çok az olduğunu ya da hiç olmadığını göstermiştir. Bu nedenle, Trileptal yüksek dozlarda CYP2CP19 tarafından metabolize edilen ilaçlarla birlikte verildiğinde (örn. fenobarbiton, fenitoin) etkileşimler ortaya çıkabilir.   In vitro olarak, UDP-glukuronil transferaz seviyesinin artmış olması bu enzimin indüklendiğini göstermektedir. MHD ile % 22 ve okskarbazepin ile % 47 oranında bir artış gözlenmiştir. MHD, UDP- glukuronil transferazın zayıf bir indükleyicisi olduğu için, başlıca UDP-glukuronil transferazın konjügasyonu yolu ile atılan ilaçlar (örn. valproik asit, lamotrijin) üzerinde etkisi olma ihtimali düşüktür.   Ayrıca, okskarbazepin ve MHD, dihidropiridin kalsiyum antagonistleri ve oral kontraseptiflerin metabolizmasından sorumlu olan sitokrom P450 3A ailesinin (CYP3A4 ve CYP3A5) bir alt grubunu indüklemekte ve böylece bu medikal ürünlerin daha düşük plazma konsantrasyonlarına neden olmaktadır.   MHD’nin plazma proteinlerine bağlanması düşük olduğundan (% 40), proteine bağlanma bölgesi için yarışma yolu ile başka ilaçlarla klinik açıdan önemli bir etkileşimi pek olası değildir.   Antiepileptik İlaçlar Trileptal ve diğer antiepileptik ilaçların arasındaki potansiyel etkileşimler klinik çalışmalarda değerlendirilmiştir. Bu etkileşimlerin ortalama AUC ve Cmin üzerindeki etkileri aşağıda özetlenmiştir:   Birlikte Kullanılan Antiepileptik İlaçlar Trileptal’in Antiepileptik İlaç Konsantrasyonu Üzerine Etkisi Antiepileptik İlacın MHD Konsantrasyonu Üzerine Etkisi Karbamazepin % 0-22 azalma (karbamazepin-epoksitte 30 % artış) % 40 azalma Klobazam Çalışılmamıştır Etkisi yok Felbamat Çalışılmamıştır Etkisi yok Fenobarbiton %14 -15 artış % 30 – 31 azalma Fenitoin % 0 – 40 artış % 29 – 35 azalma Valproik asit Etkisi yok % 0 -18 azalma   In vivo olarak Trileptal günde 1200 mg’ dan daha yüksek dozlarda verildiğinde fenitoinin plazma seviyeleri % 40’a kadar çıkmıştır. Bu nedenle, destekleyici tedavi süresince günde 1200 mg’ın üzerinde Trileptal dozları kullanıldığında, fenitoin dozunda azaltma gerekebilir. Trileptal ile birlikte verildiğinde fenobarbiton seviyesindeki artış düşüktür (%15).   Sitokrom P450 enzimlerinin güçlü indükleyicilerinin (örneğin, karbamazepin, fenitoin ve fenobarbiton) MHD’nin plazma seviyelerini düşürdükleri gözlenmiştir (% 29 – 40).   Trileptal ile otoindüksiyon gözlenmemiştir.   Hormonal Kontraseptifler Trileptal’in oral kontraseptiflerin iki maddesi olan etinilestradiol (EE) ve levonorgestreli (LNG) etkilediği gösterilmiştir. EE ve LNG’nin ortalama AUC değerleri % 48-52 oranında azalmıştır. Diğer oral veya implant kontraseptiflerle çalışma yapılmamıştır.  Bu nedenle, Trileptal’in hormonal kontraseptiflerle birlikte kullanımı bu kontraseptiflerin etkisini azaltabilir ( “Uyarılar / Önlemler” bölümüne bakınız).   Kalsiyum Antagonistleri Trileptal’in birlikte uygulanımı tekrarlandığında felodipinin AUC değerleri % 28 oranında azalmıştır. Ancak, plazma seviyeleri tavsiye edilen terapötik aralıkta kalmıştır.   Diğer taraftan, verapamil MHD’nin plazma seviyelerini % 20 azaltmıştır. MHD’ nin plazma seviyelerindeki bu azalma klinik önem taşımamaktadır.   Diğer İlaç Etkileşimleri Simetidin, eritromisin ve dekstropropoksifen MHD’nin farmakokinetiği üzerinde etkili değilken,  viloksazin MHD’nin plazma seviyelerinde küçük değişiklikler meydana getirmiştir (birlikte uygulanım tekrarlandığında yaklaşık %10 artış). Varfarin ile Trileptal’in tek veya tekrarlanan dozlarıyla herhangi bir etkileşim olmamıştır.

Kontraendikasyonlar

Etken madde veya bileşimindeki maddelerden herhangi birine aşırı duyarlılık.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Trileptal monoterapi şeklinde veya diğer antiepileptik ilaçlarla kombinasyon şeklinde kullanılmaya elverişlidir.Monoterapi ve destekleyici tedavide,Trileptal ile tedaviye klinik olarak etkili doz ikiye bölünerek başlanır.Doz,hastanın klinik yanıtına bağlı olarak artırılabilir.Diğer antiepileptik ilaçlar Trileptal ile değiştirileceği zaman, Trileptal tedavisinin başlangıcında birlikte alınan diğer antiepileptik ilaçların dozu kademeli olarak azaltılmalıdır.Destekleyici tedavide, hastanın toplam antiepileptik ilaç dozu artacağından, birlikte alınan diğer antiepileptik ilaçların dozunu azaltmak ve / veya Trileptal dozunu daha yavaş artırmak gerekebilir.   Trileptal yiyecek ile beraber veya yiyecek olmaksızın alınabilir.   Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde; Aşağıda tavsiye edilen dozlama, böbrek fonksiyon bozukluğu olmayan bütün hastalara uygulanır ( “Farmakokinetik Özellikleri” bölümüne bakınız). Trileptal tedavisinde ilaç plazma düzeyini izlemek gerekli değildir.   Erişkinler ve yaşlı hastalar   Monoterapi Trileptal’e günde 600 mg’ lık doz (8-10 mg/kg) ile başlanmalı, günlük doz ikiye bölünerek verilmelidir.İyi terapötik etkiler günde 600 mg ve 2400 mg  arasındaki dozlarda görülmektedir.Klinik olarak uygunsa, arzu edilen klinik yanıtı elde etmek için, başlangıç dozundan itibaren yaklaşık haftalık aralıklarla günde en fazla 600 mg artışlarla doz artırılabilir.Hastane ortamında kontrol altında, 48 saatlik bir süre içinde 2400 mg’ a ulaşana kadar doz artışı sağlanmıştır.   Destekleyici tedavi Trileptal’e günde 600 mg’ lık doz (8-10 mg/kg) ile başlanmalı, günlük doz ikiye bölünerek verilmelidir. İyi terapötik etkiler günde 600 mg ve 2400 mg  arasındaki dozlarda görülmektedir.  Klinik olarak uygunsa, arzu edilen klinik yanıtı elde etmek için, başlangıç dozundan itibaren yaklaşık haftalık aralıklarla günde en fazla 600 mg artışlarla doz artırılabilir.   Sınırlı sayıda hastada, en fazla terapötik etkiyi elde etmek için günde 4200 mg’ a kadar verilmiştir.   Çocuklar Monoterapi ve destekleyici tedavide, Trileptal’e günde 8-10 mg/kg doz ile başlanmalı,  günlük doz ikiye bölünerek verilmelidir.  Destekleyici tedavide, iyi terapötik etkiler ortalama idame dozu, günde yaklaşık 30 mg/kg olarak görülmüştür. Klinik olarak uygunsa, arzu edilen klinik yanıtı elde etmek için, başlangıç dozundan itibaren yaklaşık haftalık aralıklarla  günde en fazla 10 mg/kg artışlarla doz en fazla 46 mg/kg’ a çıkarılabilir. Trileptal’in 2 yaşından küçük çocuklarda kontrollü klinik deneyimleri yoktur.   Karaciğer bozukluğu olan hastalar Hafif ve orta şiddette karaciğer bozukluğu olan hastalar için doz ayarlaması gerekli değildir. Trileptal’in şiddetli karaciğer bozukluğu olan hastalarda klinik deneyimi yoktur. (“Farmakokinetik Özellikleri” bölümüne bakınız).   Böbrek bozukluğu olan hastalar Böbrek fonksiyon bozukluğu olan (kreatinin klerensi 30 ml / dakikadan az) hastalarda Trileptal tedavisi normal başlangıç dozunun yarısı (300 mg / gün) ile başlatılmalı ve  arzu edilen klinik yanıtı elde etmek için yavaşça  artırılmalıdır (“Farmakokinetik Özellikleri” bölümüne bakınız).

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Trileptal 300 mg Film Tablet, 50 tablet içeren blister ambalajda, Trileptal 600 mg Film Tablet, 50 tablet içeren blister ambalajda.

Saklama Koşulları

30 oC’ nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız. Çocukların ulaşamayacakları yerlerde ve ambalajında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Trileptal 150 mg Film Tablet, 50 tablet içeren blister ambalajda.

Uyarılar/Önlemler

Hastalara, karbamazepine karşı aşırı duyarlılık reaksiyonları gösteren hastaların % 25-30’ unun Trileptal’e karşı da aşırı duyarlılık gösterebileceği bildirilmelidir (“Yan etkiler / advers etkiler” bölümüne bakınız).  Aşırı duyarlılık reaksiyonlarının işaret ve belirtileri (örn. şiddetli deri reaksiyonları) olduğu takdirde Trileptal derhal kesilmelidir.   125 mmol / L’ nin altında serum sodyum düzeyleri olan hastalar genellikle asemptomatiktir ve tedavide ayarlama gerektirmez. Bu durum, Trileptal ile tedavi edilen hastalarda % 2.7 oranına kadar gözlenmiştir.  Klinik olarak müdahale düşünülürse, klinik çalışmalardan elde edilen deneyimler, Trileptal dozu azaltıldığında, kesildiğinde veya hasta ihtiyatlı bir şekilde tedavi edildiğinde (örn. sıvı alımının kısıtlanması) serum sodyum düzeylerinin normale doğru döndüğünü göstermektedir.   Yüksek sıvı alımı gerektiren renal bozukluğu olan, düşük sodyum düzeyleri olan ve diüretiklerle tedavi edilen hastalarda sodyum düzeylerinin izlenmesi gereklidir.   Doğurganlık yaşında olan kadın hastalara, hormonal kontraseptiflerle birlikte Trileptal kullanımının bu tip kontraseptiflerin etkisini azaltacağı bildirilmelidir (“ilaç etkileşmeleri ve diğer etkileşmeler” bölümüne bakınız). Trileptal kullanırken, ek olarak  hormon içermeyen kontraseptif formlarının kullanımı tavsiye edilir.   Sedatif etkiyi arttırması nedeniyle Trileptal tedavisi ile birlikte alkol alındığında dikkatli olunmalıdır.   Diğer bütün antiepileptik ilaçlarda olduğu gibi, nöbet sıklığındaki artış olasılığını azaltmak için Trileptal kademeli bir şekilde azaltılarak kesilmelidir.   Gebelik ve emzirme Gebelikte Trileptal kullanımının emniyetini ortaya çıkaracak yeterli ve kontrollü klinik çalışmalar yoktur.   Eğer Trileptal alan kadınlar hamile kalırsa veya gebelik esnasında Trileptal tedavisi başlatma gereksinimi doğarsa, ilacın sağlayacağı potansiyel yararlara karşılık, potansiyel fetal malformasyon riski dikkatle değerlendirilmelidir.   Gebelik kategorisi D’dir.   Okskarbazepin ve aktif metaboliti (MHD) plasentayı geçer.  Bir vakada, yeni doğan ve annedeki plazma MHD konsantrasyonları benzer bulunmuştur.   Okskarbazepin ve aktif metaboliti (MHD) anne sütüne geçer.  Süt/ plazma konsantrasyonu oranı her ikisi için de 0.5 bulunmuştur.  Bu yolla Trileptal’e maruz kalan bebekler üzerindeki etkileri bilinmemektedir. Bu nedenle, Trileptal alındığı süre içinde emzirme tavsiye edilmemektedir.   Araç ve makine kullanma yeteneği üzerine etkileri Hastalar, Trileptal’in sersemlik ve uyuşukluğa neden olduğu konusunda bilgilendirilmelidir. Bu nedenle, Trileptal’in araç veya makine kullanma yeteneği üzerine ters etkileri hakkında yeterli deneyimlerini kazanıncaya kadar araç sürmemeleri veya makine kullanmamaları tavsiye edilmelidir.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Klinik çalışmalarda, advers etkiler genellikle hafif ve orta şiddette, geçici ve çoğunlukla tedavinin başlangıcında görülmüştür. Vücudun yan etki profilinin analizi, klinik çalışmalarda Trileptal ile ilişkili olarak değerlendirilen advers etkilere dayanır.  Ayrıca, hasta bazında tedavi anlaşmasına dayalı çalışmalar ve piyasaya verildikten sonraki deneyimlerden elde edilen advers etkiler için klinik olarak anlamlı raporlar dikkate alınmıştır.   Görülme sıklığı: Sık sık ³ %10, yaygın olarak ³ %1 – < %10; seyrek olarak ³ %0.1 –  < % 1; ender olarak ³ % 0.01 – < % 0.1; çok ender olarak  < % 0.01. Tüm vücut Sık sık yorgunluk; yaygın olarak asteni; çok ender olarak anjiyoödem, birden fazla organda aşırı duyarlılık bozuklukları (döküntü, ateş, lenfadenopati, karaciğer fonksiyon testlerinde  bozulma, eosinofili, artralji gibi).   Merkezi sinir sistemi Sık sık sersemlik, baş ağrısı, uyuşukluk; yaygın olarak ajitasyon, unutkanlık, hissizlik, ataksi, konsantrasyon bozukluğu, konfüzyon, depresyon, emosyonel labilite, (örn. sinirlilik), nistagmus, tremor.   Kardiyovasküler sistem Çok ender olarak aritmi (örn. AV-blok).   Sindirim sistemi Sık sık bulantı, kusma; yaygın olarak kabızlık, ishal, karın ağrısı.   Hematoloji Seyrek olarak lökopeni; çok ender olarak trombositopeni.   Karaciğer Seyrek olarak transaminazlarda ve/veya alkali fosfatazda artış; çok ender olarak hepatit.   Metabolik ve beslenme bozuklukları Yaygın olarak hiponatremi; çok ender olarak hiponatremi’ye bağlı nöbet, konfüzyon, bilinç düzeyinde değişiklikler, ensefalopati (merkezi sinir sistemine ait istenmeyen etkiler bölümüne bakınız), görme bozukluğu (örn. bulanık görme ), bulantı, kusma gibi belirti ve semptomlar.   Deri ve ekleri Yaygın olarak akne, alopesi, döküntü; seyrek olarak ürtiker; çok ender olarak Stevens-Johnson sendromu, sistemik lupus eritematosus.   Özel duyular Sık sık diplopi; yaygın olarak vertigo, görme bozuklukları (örn. bulanık görme ).   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Doz Aşımı

Teraumon’un yüksek dozları hipotansiyona yol açarsa, kardiyovasküler sistemin desteklenmesi birincil önem taşır.Kan baıncının restorasyonu ve kalp atım hızının normalleştirilmesi hastayı sırt üstü yatar durumda tutarak sağlanır. Bu önlem yetersiz kalırsa, şok öncelikle volüm arttırıcılarla tedavi edilmelidir. Gerekirse, takiben vazopressörler kullanılmalıdır ve böbrek fonksiyonu izlenerek gerektiği gibi desteklenmelidir. Labaratuar verileri terazosin’ in proteinlere ileri derecede bağlandığını göstermektedir.Bu nedenle diyaliz yaralı olmayabilir.

Endikasyonlar

Terazosin, selim prostat hiperplazisinin semptomatik tedavisinde ve hipertansiyon tedavisinde etkilidir. Terazosin, tek başına veya diğer antihipertansif ajanlarla birlikte, hipertansiyon tedavisinde kullanılabilir.

Farmakodinamik Özellikler

Terazosin hidroklorür, bir kinazolin türevi olan alfa-1-selektifi adrenoseptör bloker ajanıdır. Terazosin, prostatta, mesane ağzında ve mesanedeki alfa-1-adrenoseptörleri bloke ederek, selim prostat hiperplazi semptomları olan erkeklerde idrar akışını artırır. Terazosin uygulamasını takiben semptomlarda azalma ve idrar akış hızında düzelme, mesane ağzı ve prostattaki alfa-1-adrenoseptörlerin blokajı ile oluşan düz kas gevşemesi ile alakalıdır. Mesane bünyesinde göreceli olarak daha az alfa-1-adrenoseptör bulunduğundan terazosin, mesane çıkışı obstrüksiyonunu mesane kontraktilitesini etkilemeden azaltabilir. Terazosinin vazodilatör hipotansif etkisi esas olarak alfa-1-adrenoseptörlerin blokajı ile oluşur gibi görünmektedir. Terazosin yatay ve dikey pozisyonlarda, sistolik ve diastolik basıncın azalmasına neden olur. Bu etki diyastolik kan basıncında daha belirgindir. Bu değişikliklere genelde refleks taşikardi eşlik etmez. İlacın uygulanmasının ardından kan basıncında görülen etki (pik plazma konsantrasyonu ile), uygulamadan 24 saat sonra görülen etkiden daha yüksektir ve hastanın duruşuna bağlı olduğu bilinmektedir (dikey pozisyonda daha fazla).

Farmakokinetik Özellikler

Oral yolla uygulanan terazosin, genellikle tamamen emilir. Besinlerin, terazosinin biyoyararlılığı üzerinde bir etkisi yoktur. Terazosin minimum düzeyde karaciğer ilk geçiş metabolizmasına maruz kalır ve dolaşımdaki dozun hemen hemen tamamı ana ilaç formundadır. Plazma seviyeleri doz uygulamasından sonra yaklaşık bir saat içinde tepe noktaya ulaşır ve ardından, yaklaşık 12 saatlik bir yarı-ömür ile yavaş yavaş düşer. Terazosin plazma proteinlerine %90-95 oranında bağlanır ve bağlanma klinik olarak gözlenen konsantrasyon sınırlarının üstünde sabittir. Oral yolla uygulanan dozun yaklaşık %40’ı idrarla, %60’ı ise dışkıyla atılır. Terazosinin farmakokinetiği renal işlevden bağımsız gibi görünmektedir ve renal fonksiyon bozukluğu olan hastalarda doz ayarlamasına gerek yoktur.

Farmasötik Şekli

Tablet

Formülü

Etkin madde: 1 tablet, 2mg terazosine eşdeğer terazosin hidroklorür içerir. Yardımcı maddeler: Laktoz (0,12 g), mısır nişastası, talk, magnezyum stearat.

İlaç Etkileşmeleri

Diğer anti-hipertansiyon ilaçlarıyla (ACE inhibitörleri, beta blokörler, kalsiyum kanal blokörleri, diüretikler vb.) veya tansiyon düşürücü etkisi olan anjiotensin II reseptör antagonistleri, antipsikotik ilaçlar, benzodiazepinler, nitral (gliseril trinitrat, isosorbid monohidrat), antidepresanlar, fosfodiesteraz-5 inhibitörleri (sildenafil, verdanafil, tadalafil) ile eşzamanlı olarak uygulanması, bu ilaçların dozunun ya da terazosin dozunun azaltılmasını gerektirebilir. TERAUMON’ un fosfodiesteraz-5 inhibitörleri (örn; sildenafil, tadalafil, vardenafil) ile birlikte kullanımında bazı hastalarda semptomatik hipotansiyon görülebilir. NSAID’ lerle birlikte kullanımı antihipertansif etkisini azaltır. Reçetesiz satılan ilaçların veya bitkisel ürünlerin birlikte kullanımında da dikkatli olunmalı gerekirse doktor tarafından doz ayarlanmasına gidilmeli veya bu tür ilaçların kullanımı kesilmelidir. Teraumon ile birlikte alkol kullanılması,tansiyon düşürücü etkiyi ciddi şekilde arttırabilir ve uyuşukluk, baygınlık vb. gibi yan etkilern daha fazla görünmesine sebep olabilir.

Kontraendikasyonlar

Terazosin, ve benzeri maddelere aşırı hassasiyeti bilinen hastalarda ve idrara çıkma sırasında senkop öyküsü olan hastalarda kontrendikedir. Sildenafil,verdenafil gibi fosfodiesteraz-5 inhibitörleri ile birlikte kullanımı kontrendikedir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Benign prostatik hiperplazi:   İlk Doz: Tedavi tüm hastalarda yatmadan önce alınan 1 mg doz ile başlatılmalıdır. Şiddetli hipotansiyon ihtimalini önlemek için bu rejime titizlikle uyulmalıdır.   Sonraki Dozlar: Üç yada dört gün sonra, her hastanın verdiği bireysel yanıta göre dozaj, 2 mg tablete çıkarılabilir. Bundan sonra, istenen klinik yanıta ulaşılıncaya dek dozaj yavaş yavaş artırılır. Benign prostatik hiperplazide önerilen günlük doz 5 mg’dır. Klinik yanıtın uygun olduğu vakalarda dozaj, günlük maksimum 10 mg’a kadar çıkarılabilir. Tedaviye birkaç gün ara verilmiş ise, ilk doz rejiminin ardından tedavi kaldığı yerden devam ettirilir. Diğer anti-hipertansif ilaçlar ile birlikte kullanımında doz ayarlanmasına gidilmesi gerekebilir.   Hipertansiyon:   İlk Doz: Tedavi tüm hastalarda yatmadan önce 1 mg doz ile başlatılmalıdır. Şiddetli hipotansiyon ihtimalini önlemek için bu rejime titizlikle uyulmalıdır.   Sonraki Dozlar: İstenen yanıtı almak için, yaklaşık bir haftalık aralıklarla günlük doz iki katına çıkarılabilir. Tavsiye edilen tedavi dozu günlük 1 ila 5 mg’dır. Fakat bazı hastalar, günde 20 mg gibi yüksek dozlarla düzelme gösterebilmektedir. Tedaviye birkaç gün ara verilmiş ise, ilk doz rejiminin ardından tedavi kaldığı yerden devam ettirilir. Diğer anti hipertansiyon ilaçlarıyla (ACE inhibitörleri, beta blokörler, kalsiyum kanal blokörleri, diüretikler vb) veya tansiyon düşürücü etkisi olan anjiotensin II reseptör antagonistleri, antipsikotik ilaçlar, benzodiazepinler, nitratlar (gliseril trinitrat, isosorbid monohidrat), antidepresanlar, fosfodiesteraz-5 inhibitörleri (sildenafil, verdanafil, tadalafil) ile eşzamanlı olarak uygulanması, bu ilaçların dozunun ya da terazosin dozunun azaltılmasını gerektirebilir.   Kullanma Talimatı Tedavi süresi hekim tarafından belirlenir Kan basıncındanki aşırı düşüşleri engellemek amacı ile ilk doz 1 mg olmalıdır Teraumon 5 mg tablet, yemeklerle veya yemeklerden önce alınabilir. Tabletleri yeterli miktarda sıvı ile alınmalıdır ( örneğin, bir bardak su ile ) Günde bir tane,her gün aynı saatte alınmalıdır

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Teraumon 5 mg, 30 tablet

Saklama Koşulları

25oC’ nin altındaki oda sıcaklığında, çocukların göremeyeceği ve erişemeyeceği yerlerde ve ambalajında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Teraumon 2 mg, 15 tablet

Uyarılar/Önlemler

Diğer alfa-adrenerjik bloker ajanlarda olduğu gibi, terazosin de, ilk dozda veya tedavinin ilk birkaç gününde kan basıncının düşmesine, özellikle postural hipotansiyon ve senkopa neden olabilir. Senkop, hastaların % 1’den daha az bir oranında gözlenmiştir ve vakaların hiçbirinde şiddetli ya da kalıcı olarak saptanmamıştır. Bazen senkoptan önce kalp atım hızının dakikada 120-160 vuruş olduğu bir supraventriküler taşikardi atağı görülebilse de, senkopun sebebinin aşırı postural hipotansif etkiye bağlı olduğu düşünülmektedir.   Senkop, ilacın ilk dozundan ve hızlı doz artışından sonra, ya da diğer bir anti-hipertansiyon ilacının aynı anda kullanılması ile oluşabilir. Senkop meydana gelme ihtimalini azaltmak için, tedaviye, gece yatmadan önce alınan 1 mg terazosin dozu ile başlanmalı ve eğer diğer hipertansiyon ilaçlar da birlikte alınıyorsa dikkatli olunmalıdır. Senkop oluşursa, hasta yatay pozisyona getirilmeli ve gerektiğinde destekleyici tedavi uygulanmalıdır. Alfa-blokerler, idrara çıkma sırasında senkop öyküsü olan hastalara uygulanmamalıdır.   Terazosinin en şiddetli ortostatik yan etkisi senkop olsa da, onun dışında baş dönmesi, uyku hali, sersemleme ve çarpıntı gibi semptomlar da yaygındır. Bu gibi yan etkilerin sorun yaratabileceği işlerde çalışan hastaların tedavisinde özel itina gösterilmelidir. Hastalar, özellikle tedavinin başlangıcında, senkop ve ortostatik semptomlara karşı uyarılmalı ve ilk dozdan, dozajın artırılmasından veya ara verilen tedaviye yeniden başlandıktan sonra araç kullanmaktan ya da tehlikeli ve yoğun dikkat isteyen işlerden kaçınmalıdırlar. Her zaman ortostatik olmasalar da, bu semptomların oluşması halinde hasta oturmalı ya da uzanmalı ve oturduğu yerden kalkarken dikkatli olmalıdır. Eğer baş dönmesi, sersemleme ve çarpıntı rahatsız edici boyutlarda ise, doz ayarlaması düşünülmelidir. Terazosin ile tedavi gören hastalar uyku hali ya da somnolans semptomları gösterebilirler ve araba ya da ağır makineleri kullanmaktan kaçınmalıdırlar.   Prostat kanseri de selim prostat hiperplazisi ile aynı belirtileri verebilir. Ya da bu iki hastalık aynı anda mevcut olabilir. Bu nedenle, selim prostat hiperplazisi olduğu düşünülen hastalarda Teraumon ile tedaviye başlanmadan önce, prostat kanseri varlığı kontrol edilir.   Klinik çalışmalarda, hematokrit, hemoglobin, beyaz kan hücreleri, total protein ve albumin değerlerinde ufak ama istatiksel olarak anlamlı düşüşler görülmüştür. Terazosin ile 24 aylık tedavide prostat spesifik antijen (PSA) seviyesinde önemli bir değişiklik olmamıştır. TERAUMON’ un fosfodiesteraz-5 inhibitörleri (örn; sildenafil, tadalafil, vardenafil) ile birlikte kullanımında bazı hastalarda semptomatik hipotansiyon oluşabilir. Postural hipotansiyon oluşum riskini azaltmak için, fosfodiesteraz-5 inhibitörlerini kullanmaya başlamadan önce hastalar alfa blokör tedavisi ile stabil edilmelidirler. Eğer daha önceden doktorunuz tarafından bazı şekerlere karşı intoleransınız olduğu söylenmişse bu tıbbi ürünü almadan önce doktorunuzla temasa geçiniz.   Bu ürün laktoz içerir. Bazı çocuk ve ergenlerde, laktoz intolerans vakaları bildirilmiştir. Üründe mevcut miktar, laktoz intolerans semptomlarına yol açacak boyutta olmasa da, diyare oluşması halinde bu semptomlar doktora bildirilmelidir. Teraumon diğer anti-hipertansiyon ilaçlarıyla birlikte uygulandığında, hipotansiyon ihtimalini ortadan kaldırmak için çok dikkatli davranılmalıdır.Anti-hipertansiyon ilaçlarla eşzamanlı olarak uygulanması, bu ilaçların ya da Teraumon dozunun azaltılmasını gerektirebilir. Böbrek yetmezliği olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır.   Çocuklarda kullanım: Çocuklarda güvenlik ve etkinliği belirlenmemiştir.   Yaşlılarda kullanım: Postural hipotansiyon oluşumunun fazlalığı nedeniyle, yaşlı hastalara ilk doz uygulandığında, dozaj artırıldığında ya da uzun süren bir aradan sonra tedaviye yeniden başlandığında dikkatli davranılmalıdır.   Gebelik ve laktasyonda kullanım:   Gebelik Kategorisi: C Hamile kadınlarda kullanımına dair yeterli ve kontrollü çalışmalar bulunmamaktadır ve hamilelikte terazosin kullanımının güvenliliği belirlenmemiştir. Olası yararları anne ve fetusta neden olacağı olası risklere karşı yeterince üstün olmadığı taktirde, terazosin hamilelikte tavsiye edilmez. Terazosinin anne sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir. İlaçların çoğu anne sütüne geçtiğinden, emziren annelere terazosin uygulanırken dikkatli olunmalıdır.   Araç ve makine kullanmaya etkisi Terazosinin en şiddetli ortostatik etkisi senkop olsa da, onun dışında baş dönmesi, uyku hali, sersemleme ve çarpıntı gibi daha yaygın görülen semptomlar da bulunmaktadır.Bu gibi olayların sorun yaratabileceği işlerde çalışan hastaların tedavisinde özel itina göstermelidirler.Hastalar,özellikle tedavinin başlagıcında, senkop ve ortostatik semptomlara karşı uyarılmalı ve ilk dozdan, dozajın arttırılmasından veya ara verilen tedaviye yeniden başlandıktan sonra araç kullanmaktan ya da yoğun dikkat isteyen ve tehlikeli işlerden kaçınılmalıdırlar

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Bu ürünün klinik tetkikleri sırasında aşağıdaki yan etkiler bildirilmiştir: Yapılan klinik çalışmalarda Terazosin alan hastalarda tüm bu semptomların en yaygın görülenleri asteni (% 7,4), bulanık görme (% 1,3), baş dönmesi (% 9,1), postural hipotansiyon (% 3.9), burun tıkanıklığı (%1.9), bulantı (% 1.7), periferik ödem (% 0.9), iktidarsızlık (% 1.6), çarpıntı (% 0.9) ve somnolanstır (% 3.6). Semptomlar genellikle hafif ve orta şiddettedir. Selim Prostat Hiperplazisi tedavisinde görülen yan etkiler: Vücudun tamamında: Flu sendromu (ates, titreme, bas ağrısı, sersemlik ve kemik ağrısı), asteni, baş ağrısı. Kardiyovasküler sistem: Taşikardi, postural hipotansiyon, hipotansiyon, senkop. Sindirim sistemi: Bulantı. Metabolik bozukluklar: Periferik ödem, kilo alma. Sinir sistemi: Baş dönmesi, somnolans, vertigo. Solunum sistemi: Nefes darlığı, burun tıkanıklığı, rinit. Üreme sistemi: İktidarsızlık, üriner sistem enfeksiyonu. Duyular: Bulanık görme, dokunma duyusunun zayıflaması. Hipertansiyon tedavisinde görülen yan etkiler: Vücudun tamamında: Asteni, baş ağrısı, sırt ağrısı. Kardiyovasküler sistem: Çarpıntı, postural hipotansiyon, taşikardi. Sindirim sistemi: Bulantı. Metabolik bozukluklar: Ödem, periferik ödem, kilo alma. Sinir sistemi: Depresyon, baş dönmesi, somnolans, libido düşüşü, parestezi, sinirlilik. Solunum sistemi: Nefes darlığı, burun tıkanıklığı, sünizit. Üreme sistemi: İktidarsızlık. Kas ve İskelet Sistemi: Eklemlerde ağrı. Duyular: Bulanık görme. Gastrointestinal sistem: Ağız kuruluğu Bazı trombositopeni ve atriyal fibrilasyon vakaları, alerjik reaksiyonlar, anafilaksi, seksüel fonksiyon bozukluğu da görülmüştür. Fakat terazosin ile olan neden/sonuç ilişkisi kurulamamıştır. Bu guruptaki diğer ilaçlarda olduğu gibi, priapizm de bildirilmiştir. Terazosin ile tedavi gören hastalarda toplam kolestrol, düşük yoğunluklu lipoproteinler, çok düşük yoğunluklu lipoproteinlerde azalma gözlenmiştir. Terazosin ile uygulan uzun süreli tedavi glikoz, ürik asit, kreatin, hepatik işlev testi, elektrolit, BUN gibi klinik paremetrelerde önemli değişikliklere yol açmaz. Labaratuar verileri hematokrit, hemoglobin, beyaz kan hücreleri, toplam protein ve albuminde görülen azalmalara bağlı hemodilüsyon olasılığına işater etmektedir Terazosin tedavisinden 24 ay sonra, protein spesifik antijen (PSA) seviyelerinde önemli hiçbir etki görülmemiştir.
(Visited 1 times, 1 visits today)
İçerik faydalı oldu mu?
EvetHayır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close Search Window