İlaç Sınıfı Beşeri İthal İlaç
İlaç Alt Sınıfı İEGM Tüm İlaç Fiyat Listesi
İlaç Firması CARNITENE
Birim Miktarı 10
ATC Kodu A16AA01
ATC Açıklaması Levokarnitin
NFC Kodu AG
NFC Açıklaması Ağızdan Katı Çiğneme Tabletleri
Kamu Kodu A01666
Orijinal / Jenerik Türü 20 YIl
2023 Fiyatı Bilinmiyor
Satış Fiyatı 34,22 TL (2 Mart 2020)
Önceki Satış Fiyatı 30,54 TL (18 Şubat 2019)
Barkodu
Reçete Tipi Normal Reçete
Temin Yeri İlacınızı sadece eczaneden alınız !
Bütçe Eşdeğer Kodu NULL
Başlıklar
  1. İlaç Etken Maddeleri
  2. İlaç Prospektüsü
    1. Ambalajın Niteliği Ve İçeriği
    2. Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler
    3. İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler
    4. İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir
    5. İlaç Nasıl Kullanılır
    6. İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır
    7. İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır
    8. Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası
    9. Beşeri Tıbbi Ürünün Adı
    10. Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki
    11. Doz Aşımı Ve Tedavisi
    12. Etkin Maddeler
    13. Farmakodinamik Özellikler
    14. Farmakokinetik Özellikler
    15. Farmasötik Form
    16. Gebelik Ve Laktasyon
    17. Geçimsizlikler
    18. Doz Aşımı
    19. Endikasyonlar
    20. Farmakodinamik Özellikler
    21. Farmakokinetik Özellikler
    22. Farmasötik Şekli
    23. Formülü
    24. İlaç Etkileşmeleri
    25. Kontraendikasyonlar
    26. Kullanım Şekli Ve Dozu
    27. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    28. Saklama Koşulları
    29. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    30. Uyarılar/Önlemler
    31. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    32. Doz Aşımı
    33. Endikasyonlar
    34. Farmakodinamik Özellikler
    35. Farmakokinetik Özellikler
    36. Farmasötik Şekli
    37. Formülü
    38. İlaç Etkileşmeleri
    39. Kontraendikasyonlar
    40. Kullanım Şekli Ve Dozu
    41. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    42. Saklama Koşulları
    43. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    44. Uyarılar/Önlemler
    45. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    46. Doz Aşımı
    47. Endikasyonlar
    48. Farmakodinamik Özellikler
    49. Farmakokinetik Özellikler
    50. Farmasötik Şekli
    51. Formülü
    52. İlaç Etkileşmeleri
    53. Kontraendikasyonlar
    54. Kullanım Şekli Ve Dozu
    55. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    56. Saklama Koşulları
    57. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    58. Uyarılar/Önlemler
    59. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    60. Doz Aşımı
    61. Endikasyonlar
    62. Farmakodinamik Özellikler
    63. Farmakokinetik Özellikler
    64. Farmasötik Şekli
    65. Formülü
    66. İlaç Etkileşmeleri
    67. Kontraendikasyonlar
    68. Kullanım Şekli Ve Dozu
    69. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    70. Saklama Koşulları
    71. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    72. Uyarılar/Önlemler
    73. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    74. Doz Aşımı
    75. Endikasyonlar
    76. Farmakodinamik Özellikler
    77. Farmakokinetik Özellikler
    78. Farmasötik Şekli
    79. Formülü
    80. İlaç Etkileşmeleri

İlaç Etken Maddeleri

  • l-karnitin (1 g)

İlaç Prospektüsü

Ambalajın Niteliği Ve İçeriği

Alüminyum folyo yüzlü şeffaf Aklar/PVC filmden oluşan tek doz blister sistemi

Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler

CHAMPIX’in araç kullanma yeteneği üzerine etkisi az ya da orta seviyede olabilir. CHAMPIX baş dönmesine ya da uyku haline sebep verebileceğinden araç ya da makina kullanmayı etkileyebilir. Bu ilacın araç kullanma yeteneği üzerine etkisi belirlenene kadar hastaların araç kullanma, karmaşık makinaları çalıştırma ya da zararlı etkileri olabilecek aktiviteleri yapması önerilmemektedir.

İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler

Kullanılmamış olan ürünler ya da atık materyaller “Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” ve “Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmelikleri”ne uygun olarak imha edilmelidir.

İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir

CHAMPIX 1 mg film kaplı tablet

İlaç Nasıl Kullanılır

Vareniklin tartarat.

İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır

Mevcut değildir.

İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır

İlk ruhsat tarihi: 24.06.2008

Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası

Etkin maddeye ya da yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılık.

Beşeri Tıbbi Ürünün Adı

Ağızdan alınır.

Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki

25.07.2012

Doz Aşımı Ve Tedavisi

CHAMPIX 1 mg film kaplı tablet

Etkin Maddeler

25.07.2012

Farmakodinamik Özellikler

Raf ömrü 24 aydır.

Farmakokinetik Özellikler

124 / 100        

Farmasötik Form

30ºC’nin altındaki oda sıcaklığında saklanmalıdır.

Gebelik Ve Laktasyon

CHAMPIX yetişkinlerde sigara bıraktırma tedavisinde endikedir.

Geçimsizlikler

Selüloz, susuz kalsiyum hidrojen fosfat, kroskarmeloz sodyum, silika, magnezyum stearat, opadry mavi (hipromeloz, titanyum dioksit, makrogol ve FD&C#2/Indigo karmin alüminyum lake), opadry şeffaf (hipromeloz ve gliserol), saf su

Doz Aşımı

Atorvastatinin doz aşımı için spesifik bir tedavi bulunmamaktadır. Herhangi bir doz aşımı durumunda hasta semptomatik olarak tedavi edilmeli ve gerekli destekleyici tedbirler alınmalıdır. İlaç plazma proteinlerine yüksek oranda bağlandığından dolayı hemodiyalizin atorvastatin klerensini anlamlı olarak arttırması beklenmez.

Endikasyonlar

Diyet ile birlikte; Klinik olarak koroner kalp hastalığı olmayan hiperkolesterolemik hastalarda kardiyovasküler morbitide ve mortaliteyi (ölümcül olan veya ölümcül olmayan miyokard enfaktüsü, koroner revaskülarizasyon ihtiyacı) azaltmada endikedir. Klinik olarak koroner kalp hastalığı olan hiperkolesterolemik hastalarda ikincil olayları (ölümcül olan veya ölümcül olmayan miyokard enfaktüsü, ölümcül olan veya ölümcül olmayan inme, geçici iskemik atak, koroner revaskülarizasyon ihtiyacı ve kardiyovasküler mortalite) azaltmada endikedir. Total kolesterol, LDL-kolesterol, Apolipoprotein B ve trigliserid düzeylerindeki artışla (Frederickson Tip IIa, IIb, III ve IV hiperlipidemilerde) birlikte olan hiperlipidemilerde artmış lipid düzeylerini azaltmada endikedir.

Farmakodinamik Özellikler

Atorvastatin, HMG-KoA  (3-hidroksi–3-metilglutaril-koenzimA) redüktazın selektif ve kompetitif inhibitörü olan antihiperlipidemik bir ajandır. HMG-KoA redüktaz hepatik ve ekstrahepatik kolesterol biyosentezinde hız kısıtlayıcı basamak olan HMG-KoA’nın mevalonata dönüşmesi olayını katalize eder. Karaciğerdeki trigliseridler ve kolesterol, çok düşük dansiteli lipoproteinlerin (VLDL) yapısına girer ve periferik dokulara dağılmak üzere plazmaya salınırlar. Düşük dansiteli lipoprotein (LDL), VLDL’den oluşur ve primer olarak yüksek afinite gösteren LDL reseptörü üzerinden katabolize olur. Atorvastatin, homozigot ve heterozigot familyal hiperkolesterolemili, hiperkolesterolemi ve kombine dislipideminin nonfamilyal tipindeki hastalarda total kolesterol (Total-K), LDL-kolesterol (LDL-K) ve apo B seviyelerini düşürür. Ayrıca VLDL-kolesterol (VLDL-K) ve trigliserit düzeylerini düşürür ve HDL-kolesterol (HDL-K) ve apolipoprotein A-1 seviyelerini arttırır. Atorvastatin izole hipertrigliseridemili hastalarda Total-K, LDL-K, VLDL-K, apo B, trigliserit ve non-HDL-K düzeylerini düşürür ve HDL-K’yi arttırır. Atorvastatin disbetalipoproteinemili hastalarda orta dansiteli lipoprotein (IDL) seviyesini düşürür. HMG-KoA redüktazı inhibe ederek plazma kolesterolü ve lipoprotein düzeylerini düşürür ve karaciğerdeki kolesterol sentezini azaltır ve ayrıca LDL’nin artmış alımı ve katabolizması için hücre yüzeyindeki hepatik LDL reseptörlerinin sayısını arttırır. Atorvastatin LDL üretimini ve LDL partiküllerinin sayısını azaltır. Atorvastatin dolaşan LDL partiküllerinin kalitesinde yararlı bir değişimin yanısıra LDL reseptör aktivitesinde de çok büyük ve devamlı bir artış sağlar. Atorvastatin çoğunlukla lipid düşürme tedavisinde yanıt vermeyen bir popülasyon olan homozigot familyal hiperkolesterolemili hastalarda LDL-K’yi düşürmede etkilidir. Atorvastatin metabolitleri de farmakolojik olarak atorvastatin kadar etkilidir. Yapılan çalışmalarda atorvastatinin; Total-K’yi (% 30-% 46), LDL-K’yi (% 41-% 61), apolipoprotein B’yi (% 34-% 50) ve trigliseridleri (% 14-% 33) düşürdüğü, HDL-K ve apolipoprotein A’da artışa neden olduğu bulunmuştur. Bu neticeler, heterozigot familyal hiperkolesterolemili, familyal olmayan hiperkolesterolemili hastalarda ve insüline bağımlı olmayan diabetes mellituslu hastaları da içeren karma hiperlipidemili hastalar için de geçerlidir

Farmakokinetik Özellikler

Absorpsiyon : Atorvastatin oral uygulamadan sonra hızla absorbe olur ve 1-2 saat içinde maksimum plazma konsantrasyonlarına ulaşır. Atorvastatin dozuyla orantılı olarak absorpsiyonun derecesinde artma gözlenir. Atorvastatinin mutlak biyoyararlılığı yaklaşık % 14 ve HMG-KoA redüktaz inhibitör aktivitesinin sistemik yararlanımı ise % 30’dur. Atorvastatin tabletleri solüsyonlarla kıyaslandığında % 95-% 99 biyoyararlılığa sahiptir. Sistemik yararlılığın düşük olması gastrointestinal mukozadaki pre-sistemik klirense ve/veya karaciğerdeki ilk geçiş metabolizmasına dayanır. İlacın yiyeceklerle alımının absorpsiyon oranı ve derecesini azalttığı düşünülse de atorvastatinin yiyeceklerle veya yiyeceksiz alımında LDL-K seviyesindeki düşüş benzer çıkmıştır. Plazma atorvastatin konsantrasyonu ilaç akşam kullanıldığında sabah kullanımına göre daha düşük olur (Cmaks ve AUC için yaklaşık % 30). Ancak LDL-K azalması ilacın alınma zamanına bağlı olmaksızın aynıdır. Dağılım : Atorvastatinin ortalama dağılım hacmi yaklaşık 381 L’dir. Atorvastatin plazma proteinlerine ≥ % 98 oranında bağlanır.   Metobolizma : Atorvastatin sitokrom P450 3A4 aracılığıyla orto ve parahidroksilat türevlerine ve çeşitli beta oksidasyon ürünlerine metabolize olur. İn vitro ortamda orto ve parahidroksilat metabolitlerinin HMG-KoA redüktazı inhibisyonu atorvastatin ile aynıdır. HMG-KoA redüktazı inhibe eden aktivitenin yaklaşık % 70’inden aktif metabolitler sorumludur. Atorvastatin metabolizması eritromisin tarafından inhibe edilen sitokrom P450 3A4 ile ilişkili olduğundan dolayı in vitro çalışmalar eritromisin ile atorvastatinin birlikte uygulanması sonucu atorvastatinin plazma konsantrasyonunda artma olduğunu göstermiştir. Atılım : Atorvastatin, hepatik ve/veya ekstrahepatik metabolizasyonu takiben öncelikle safradan elimine edilir. Bununla beraber, ilacın enterohepatik siklusa uğramadığı görülmektedir. Atorvastatinin insanlardaki ortalama plazma eliminasyon yarı-ömrü yaklaşık 14 saattir ancak HMG-KoA redüktaz için inhibitör aktivitenin yarı-ömrü aktif metabolitlerin etkisi nedeniyle yaklaşık 20-30 saattir. Oral uygulamayı takiben atorvastatin dozunun % 2’sinden daha az miktarı idrar yoluyla atılır. Özel Popülasyonlar Geriyatrik : Atorvastatinin sağlıklı yaşlı bireylerdeki ( ≥65 yaş) plazma konsantrasyonları genç yetişkinlerinkinden daha yüksektir (Cmax değeri yaklaşık % 40, AUC için % 30). Ancak aynı dozda atorvastatin uygulandığında LDL-K düşürücü etkisi genç popülasyondakinden farklı değildir. Pediyatrik : Pediyatrik popülasyona ait yeterli farmakokinetik veri mevcut değildir. Cinsiyet: Atorvastatin konsantrasyonları kadınlarda erkeklerdekinden farklıdır (kadınlarda yaklaşık olarak Cmax % 20 yüksek ve AUC % 10 düşüktür). Buna rağmen atorvastatinin LDL-K düşürücü etkisi bakımından kadınlar ve erkekler arasında klinik olarak anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Böbrek yetmezliği : Böbrek hastalığı mevcudiyetinin atorvastatinin plazma konsantrasyonlarına veya LDL-K düzeylerini düşürmesine bir etkisi yoktur. Bu nedenle böbrek fonksiyonlarında bozukluk olan hastalarda doz ayarlamasına gerek yoktur. Hemodiyaliz : Atorvastatin plazma proteinlerine yüksek oranda bağlandığından dolayı hemodiyalizin atorvastatin klirensi üzerinde önemli bir etki göstermesi beklenemez. Karaciğer yetmezliği : Kronik alkolik karaciğer hastalığı olan hastalarda atorvastatinin plazma konsantrasyonları belirgin biçimde artmıştır. Childs-Pugh A olan hastalarda Cmax ve AUC 4 kat, Childs-Pugh B olan hastalarda ise Cmax yaklaşık 16 kat AUC ise 11 kat artmıştır (Bkz. Kontrendikasyonlar ).

Farmasötik Şekli

Film tablet

Formülü

Her bir film tablet, 10 mg atorvastatine eşdeğer atorvastatin kalsiyum ve boyar madde olarak titanyum dioksit içerir.

İlaç Etkileşmeleri

Tedavi esnasında atorvastatin ile beraber siklosporin, fibrik asit türevleri, niasin (nikotinik asit), eritromisin ve azol antifungalleri gibi ilaçların birlikte uygulanması miyopati riskini arttırmaktadır.   Antasit : Atorvastatin ile beraber oral antiasit süspansiyonun kullanılması atorvastatinin plazma konsantrasyonunu yaklaşık % 35 azaltmıştır. Bununla birlikte LDL-K düşüşünde bir değişiklik olmamıştır.   Antipirin : Atorvastatinin antipirin farmakokinetiği üzerine bir etkisi yoktur.   Kolestipol : Kolestipol ve atorvastatin birlikte uygulandığında atorvastatinin plazma konsantrasyonları yaklaşık % 25 düşer. Bu nedenle atorvastatin ve kolestipolün birlikte uygulandıklarında görülen LDL-K düşüşü, ilaçların herbirinin tek başına verildiğinde görülenden daha fazla olmuştur.   Simetidin : Atorvastatin ile simetidinin birlikte uygulanmasının atorvastatinin plazma konsantrasyonuna ve LDL-K düşürücü özelliği üzerinde bir etkisi yoktur.   Digoksin : Atorvastatin ve digoksinin multipl dozlarının birlikte uygulanması ile digoksinin kararlı hal plazma konsantrasyonları yaklaşık % 20 artmıştır. Digoksin kullanan hastalar dikkatlice izlenmelidir.   Eritromisin: Sitokrom P450 3A4 inhibitörü olan eritromisin ile atorvastatinin birlikte uygulanması sağlıklı gönüllülerde atorvastatinin plazma konsantrasyonlarını yaklaşık % 40 arttırır.   Azitromisin: Günde tek doz 10 mg Atorvastatin ile günde tek doz 500 mg Azitromisinin beraber uygulanması sonucunda atorvastatinin plazma konsantrasyonları değişmemiştir.   Oral Kontraseptifler : Atorvastatin ile bir oral kontraseptifin birlikte kullanılması, noretindron ve etinil östradiolün AUC değerlerinde yaklaşık % 20-% 30 artışa neden olur. Bu artış nedeniyle atorvastatin kullanan bayanların oral kontraseptif dozu seçilirken dikkatli olunmalıdır.   Varfarin : Kronik varfarin tedavisi gören hastalarda atorvastatin kullanımını protrombin zamanında klinik olarak anlamlı bir etki göstermemiştir.   Amlodipin: Atorvastatin 80 mg ve Amlodipin 10 mg beraber uygulanması, kararlı hal durumunda Amlodipinin farmakokinetiğini değiştirmemiştir. Bununla beraber atorvastatinin Cmaks değerinde bir değişiklik olmamış ancak EAA değerinde artış görülmüştür.   Sitokrom P450 inhibitörleri: Atorvastatin ile sitokrom P450 3A4’ün bilinen inhibitörlerinin (azol antifungalleri siprofloksazin, klaritromisin, diklofenak, doksisiklin, eritromisin, imatinib, izoniazid, nefazodon, nikardipin, propofol, proteaz inhibitörleri, quinidin, verapamil) birlikte kullanılması, Atorvastatinin plazma konsantrasyonlarında artış ile sonuçlanmıştır.   Greyfurt suyu Atorvastatinin serum düzeylerini arttırabildiğinden ilaç ile birlikte günde 1 litreden fazla tüketilmemelidir. St John’s wort (Sarı kantaron ektresi) Atorvastatin düzeylerinde azalmaya sebep olabilir.

Kontraendikasyonlar

Atorvastatin; ilacın herhangi bir bileşenine karşı aşırı duyarlılığı olan, aktif karaciğer hastalığı bulunan veya serum transaminaz seviyelerinde açıklanamayan yükselmeler görülen bireylerde kontrendikedir. Ayrıca hamilelikte, laktasyon döneminde ve doğurganlık çağında olup da uygun kontraseptif yöntemleri kullanmayan kadınlarda kontrendikedir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Hasta Colastin-L’ye başlatılmadan önce standart bir kolesterol düşürücü diyete tâbi tutulmalı ve Colastin-L ile tedavi süresince bu diyete devam edilmelidir.   Hiperkolesterolemi (Heterozigot familyal ve nonfamilyal) ve Karma (Mikst) Hiperlipidemi : Tavsiye edilen başlangıç dozu günde bir defa 10 mg’dır. Dozaj aralığı günlük 10-80 mg’dır. Maksimum doz günde bir defa 80 mg’dır. Atorvastatin tek doz halinde günün herhangi bir saatinde yemekle beraber veya ayrı olarak alınabilir. Dozlar, ilaç kullanmadan önceki LDL-K seviyelerine, tedavide hedeflenen amaca ve hastanın tedaviye verdiği cevaba göre kişisel olarak ayarlanmalıdır. Lipid düzeyleri 2-4 haftada bir gözden geçirilmeli ve dozaj ayarlaması buna göre yapılmalıdır. Tedavi amaçlarına ulaşmak için aşağıdaki tedavi kılavuzu kullanılabilir:    Lipid Düzenlenmesi için NCEP Kılavuzu         Risk Kategorisi LDL hedefleri(mg/dl) Yaşam tarzını değiştirmeyi gerektirecek LDL seviyeleri(mg/dl) İlaç tedavisini gerektirebilecek LDL seviyeleri (mg/dl) KKH veya KKH risk durumundakiler (10 yıllık risk >%20) < 100 >/= 100 >/= 130 (100-129: opsiyonel olarak ilaç)* 2’den fazla risk faktörleri (10 yıllık   risk </= %20) < 130 >/= 130 10 yıllık risk %10-20: >/=130 10 yıllık risk <%10 : >/=160 0-1 Risk Faktörü < 160 >/= 160 >/= 190 (160-189: opsiyonel LDL düşürücü ilaçlar) KKH = Koroner Kalp Hastalığı, PVH = Periferik Vasküler Hastalık : Terapötik yaşam biçimini değiştirmekle de düşürülemeyen (<100 mg/dl) LDL-K seviyeleri için bazı otoriteler LDL-K düşürücü ilaç kullanımını önermektedir. LDL-K düzeyleri için hedeflere ulaşıldığında dahi trigliserit düzeyleri hala >/=200 mg/dl ise HDL-K seviyesini yükseltmek ikinci hedef olmalıdır. Homozigot Familyal Hiperkolesterolemi : Homozigot familyal hiperkolesterolemili hastalarda atorvastatinin günlük dozu 10-80 mg arasındadır. Atorvastatin, diğer lipid düşürücü ilaçların tedavide yetersiz kaldığı durumlarda bu ilaçlara adjuvan olarak kullanılabilir.    Yetişkinler : Homozigot familyal hiperkolesterolemili hastalardaki sınırlı kullanımlı bir çalışmada, hastaların, çoğu 80 mg’lık atorvastatine LDL’de % 15’den daha büyük bir azalmayla (% 18 - % 45) cevap vermiştir.   Çocuklar : Heterozigot familyal hiperkolesterolemisi olan erken ve geç dönem çocuk ve adolesanlarda 6 ay boyunca ilacın etkinlik ve güvenilirliği klinik çalışmalarla incelenmiştir. Atorvastatin kullanan hastalardaki advers etki profilinin plasebo verilen hastalarla benzer olduğu bildirilmiştir. Ancak bu hasta grubunda 20 mg’ın üzerindeki dozlarda yapılmış bir çalışma yoktur.   Geriyatrik Kullanım : ≥ 70 yaş olan yetişkinlerde günde 80 mg’a kadar olan dozlarla yeterli tedavi deneyimi elde edilmiştir. Önerilen dozları kullanan yaşlı hastalarda etkinlik ve emniyet genel popülasyonda görülene benzerdir.   Böbrek Yetmezliği olan Hastalarda Dozaj :Böbrek hastalığının mevcudiyeti, atorvastatinin plazma konsantrasyonunu ve lipid düşürücü tesirini etkilemez. Bu nedenle doz ayarlamasına gerek duyulmaz.   Kombine Tedavi : Atorvastatin aditif bir etki gözlenebilmesi için safra asidine bağlanan reçinelerle birlikte kullanılabilir. Genellikle HMG-KoA redüktaz inhibitörleri ile fibratların bir arada kullanılmasından kaçınılmalıdır

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Colastin-L 20 mg 30 ve 90 Film Tablet. Colastin-L 40 mg 30 ve 90 Film Tablet. Colastin-L 80 mg 30 ve 90 Film Tablet.

Saklama Koşulları

25ºC’nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Her film tablette 10 mg atorvastatine eşdeğer atorvastatin kalsiyum içeren, 30 ve 90 film tabletlik blister ambalajlarda.

Uyarılar/Önlemler

Karaciğer Üzerindeki Etkiler : HMG-KoA redüktaz inhibitörleri, diğer lipid düşürücü tedavilerde de görüldüğü üzere karaciğer fonksiyonlarında biyokimyasal anormalliklere neden olur. Atorvastatin kullanan hastaların % 0.7’sinin serum transaminaz seviyelerinde normal seviye üst sınırının 3 katından fazla yükselme görülmüştür. Atorvastatine bağlı olarak karaciğer fonksiyon testlerinde görülen yükselmeler sarılık veya diğer klinik belirti veya semptomlara bağlı değildir. Doz azaltıldığında veya ilaç kesildiğinde transaminaz seviyeleri tedavi öncesindeki seviyelerine geri döner. Karaciğer hasarını düşündüren belirti ya da semptomlar görülen hastalara karaciğer fonksiyon testleri yapılmalıdır. Transaminaz seviyeleri artmış olan hastalar enzim düzeyleri normale dönene kadar takip edilmelidir. Tedaviye başlanmadan önce, tedaviyi takip eden 12 haftalık süre boyunca ve herhangi bir doz arttırılması durumunda periyodik olarak karaciğer fonksiyon testlerinin izlenmesi gerekir. Karaciğer enzimlerindeki değişim genellikle atorvastatin kullanımının ilk 3 ayında ortaya çıkar. ALT veya AST değerlerindeki artış normal seviyenin üst sınırının 3 katına ulaştığı takdirde ya doz azaltılmasına gidilmeli ya da ilacın kullanımına son verilmelidir. Karaciğer hastalığı öyküsü olan ve ciddi miktarlarda alkol tüketimi olan hastalarda atorvastatin, çok dikkatle kullanılmalıdır.   İskelet Kasına Etkileri : Atorvastatin ile tedavi edilen hastalarda komplike olmayan miyalji oluştuğu bildirilmiştir (Bkz. Yan Etkiler). Kreatin fosfokinaz (CPK) seviyelerinde belirgin artış (normal üst sınırın 10 katından fazla) olması nedeniyle kas ağrısı veya kaslarda güçsüzlük semptomlarının eşlik ettiği miyopati teşhis edilebilir. Belirgin olarak yüksek CPK seviyeleri ortaya çıkarsa ya da miyopati teşhis edilir veya bundan şüphelenilirse, atorvastatin tedavisi kesilmelidir. Miyopati riski bu sınıfa ait ilaçlarla beraber siklosporin, fibrik asit türevleri, eritromisin, niasin veya azol antifungaller kullanıldığında artar. Miyopatiyi düşündüren belirti ya da semptomları gelişen hastaların CPK düzeyleri ölçülmelidir. CPK’daki anlamlı artışların sürmesi halinde doz azaltılması ya da atorvastatinin kesilmesi önerilir. Bu gruptaki diğer ilaçlarla, miyoglobinüriye sekonder olarak akut böbrek yetmezliği ile birlikte rabdomiyoliz bildirilmiştir. Akut miyopatiyi düşündüren ciddi durumdaki hastalarda veya rabdomiyolize sekonder olarak böbrek yetmezliği oluşma eğilimi arttıracak predispozan bir faktörü (akut ciddi enfeksiyon, hipotansiyon, önemli cerrahi müdahele, travma, ciddi metabolik, endokrin ve elektrolit bozuklukları ve kontrol edilemeyen krizler) olan hastalarda atorvastatin tedavisi geçici olarak veya tamamen kesilmelidir.   GEBELİK VE LAKTASYONDA KULLANIMI : GEBELİK KATEGORİSİ X’dir. Atorvastatin hamile kadınlar üzerinde kesinlikle güvenilir değildir. HMG-KoA redüktaz inhibitörleri gebelik ve emzirme döneminde kontrendikedir. Çocuk doğurma potansiyeli olan kadınlar uygun kontraseptif yöntemler kullanmalıdır. Eğer ilaç kullanılırken hamile kalınırsa ilaç bırakılmalı ve hastalar ilacın fetüs üzerindeki zararlı etkileri konusunda uyarılmalıdır.   ARAÇ VE MAKİNE KULLANIMI ÜZERİNE ETKİLERİ : Atorvastatinin araç ve makine kullanımını etkilediğine dair herhangi bir veri mevcut değildir.  

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Atorvastatin genellikle iyi tolere edilir. Advers reaksiyonlar çoğunlukla hafif ve geçici niteliktedir. En sık rastlanan advers etkiler; konstipasyon, flatulans, dispepsi ve abdominal ağrıdır. Hastaların % 2’sinden azında aşağıdaki advers etkiler görülmüştür :   Vücutta : Yüzde ödem, ateş, boyunda sertlik, malasi, ışığa duyarlılık reaksiyonu, yaygın ödem.   Sindirim sistemi : Gastroenterit, karaciğer fonksiyon testlerinde anormallikler, kolit, kusma, gastrit, ağız kuruluğu, rektal kanama, özofajit, eruktasyon, glossit, ağız ülserleri, anoreksi, iştah artışı, stomatit, safra kesesi ağrısı, dudak iltihabı, duodenal ülser, yutma güçlüğü, enterit, melena, diş eti kanaması, mide ülseri, tenezmus, ülseratif stomatit, hepatit, pankreatit, kolestatik sarılık.   Solunum sistemi : Pnömoni, dispne, astma, burun kanaması, bronşit, rinit.   Sinir sistemi : Parestezi, uyuklama hali, unutkanlık, anormal rüyalar, libidoda azalma, duygusal değişiklik, koordinasyon bozukluğu,periferal nöropati, tortikollis, yüz felci, hiperkinezi, depresyon, hipestezi, hipertoni.   İskelet-kas sistemi : Bacak krampları, bursit, tenosinovit, miyasteni, tendon kontraktürü, miyosit.   Deri : Pruritis, kontakt dermatit, alopesi, ciltte kuruluk, terleme, akne, ürtiker, egzema, sebore, deri ülserleri.   Ürogenital sistem : Sık idrara çıkma, sistit, hematüri, impotens, ağrılı idrar yapma, böbrek taşı oluşumu, noktüri, epididimit, fibrokistik meme, vajinal kanama, albuminüri, memelerde büyüme, metroraji, nefrit, üriner inkontinans, üriner retansiyon, idrara sıkışma hissi, anormal ejakülasyon, uterus kanaması.   Özel duyular : Ambliyopi, kulak çınlaması, göz kuruluğu, refraksiyon bozukluğu, göz hemoraji, sağırlık, glokom, parozmi, tat alamama, tat almada değişiklik   Kardiyovasküler sistem : Palpitasyon, vasodilatasyon, senkop, migren, postural hipotansiyon, flebit, aritmi, anjina pektoris, hipertansiyon.   Metabolik ve Beslenme Bozuklukları : Hiperglisemi, kreatin fosfataz artışı, gut, kilo alımı, hipoglisemi.   Kan ve Lenfatik sistem : Ekimoz, anemi, lenfadenopati, trombositopeni, peteşi.   HMG-KoA redüktaz inhibitörleri kolesterol sentezi ile ilişkilidir ve teorik olarak adrenal ve/veya gonadal steroid üretimini bozabilir. Klinik çalışmalar atorvastatinin bazal plazma kortizol konsantrasyonunu düşürmediğini veya adrenal rezervlerini bozmadığını göstermiştir. HMG-KoA redüktaz inhibitörleri; ketokonazol, spironolakton ve simetidin gibi endojen steroid hormonların düzeylerini veya aktivitelerini düşüren ilaçlarla birlikte kullanılacağı durumlarda gerekli önlemler alınmalıdır.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Doz Aşımı

Doz aşımı durumunda oluşma olasılığı en yüksek primer toksik etki hipotansiyondur. Ağır hipotansiyon oluştuğunda, hasta başı aşağıda kalacak şekilde yatar pozisyona getirilerek ve gerekli olduğunda IV izotonik serum fizyolojik infüzyonuyla ya da kan hacmini artırıcı diğer yollarla bu durum dengelenmelidir. Özellikle renal yetmezliği olan hastalarda ve NSAI ilaç alanlarda hiperkalemi gelişebilir; semptomatik ve destekleyici tedavi yapılmalıdır. Perindopril’in aktif biçimi olan perindoprilat, ayrıca diyalizle uzaklaştırılır (bkz. Farmakokinetik özellikler).

Endikasyonlar

 Hipertansiyon  Konjestif kalp yetmezliği Serebrovasküler hastalık hikayesi olan hastalarda tekrarlayan inmeden korunmada indapamid ile birlikte kombine olarak kullanılır. Stabil koroner arter hastalığı olan hastalarda konvansiyonel tedaviye ilave kullanılan perindopril, kardiyak olayları azaltmada endikedir.

Farmakodinamik Özellikler

Perindoprilatın kan basıncını düşürme mekanizması, anjiyotensin dönüştürücü enzim (ADE) aktivitesinin inhibisyonuna dayanmaktadır. Perindopril, anjiyotensin I’I, bir vazokonstriktör olan ve anjiyotensin II’ye dönüştüren enzimin inhibitörüdür. Anjiyotensin II, adrenal korteksten aldosteron salgılamasını uyaran güçlü bir periferal vazokonstriktördür ve renin salgılaması üzerine negatif geribildirim sağlar. ADE inhibisyonu, plazma anjiyotensin II’nin azalmasını sağlar ve bu nedenle, vazokonstriksiyon azalır, plazma renin aktivitesi artar ve aldosteron salgılaması azalır. Güçlü bir vazodepresör peptid olan bradikinin seviyelerinin yükselmesinin Perindopril tabletlerinin terapötik etkisindeki rolü henüz açıklanmamıştır. ADE, bradikininlerin bozunmasına sebep olan enzim kininaz II ile benzerdir. Perindoprilin kan basıncını düşürmede ana mekanizmasının renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminden kaynaklanır ve düşük renin hipertansiyonunda dahi etkisi bulunmaktadır. Perindopril ile ADE inhibisyonu doza ve kan konsantrasyonlarına bağlıdır ve 10 mg’lık doz ile %80-90 inhibisyon 10-12 saat sürmektedir. Bu dozlardan sonra 24 saat ADE inhibisyonu yaklaşık %60’tır. Perindopril alımından sonra kan basıncında azalmaya, periferal arteryel dirençte azalma ve iyileşen arteryel duvar uyumu eşlik etmektedir. Esansiyel hipertansiyonu olan hastalarda yapılan çalışmalarda, kan basıncındaki azalmaya ek olarak, kalp hızı veya glomerüler filtrasyon hızında değişiklik olmaksızın periferal dirençte azalma gözlenmiştir.

Farmakokinetik Özellikler

Perindopril oral yolla hızla emilir ve doruk konsantrasyona 1 saatte ulaşılır. Emilimden sonra sistemde mevcut perindoprilin %30-50’si aktif metaboliti olan perindoprilat’a hidrolize olur. Perindoprilat doruk plazma konsantrasyonuna perindopril alımından 3-7 saat sonra ulaşılır. Perindoprilin emilim hızı veya miktarı gastrointestinal sistemde bulunan gıdadan etkilenmemekle birlikte, perindoprilatın biyoyararlanımı yaklaşık %35 oranında azalmaktadır. Perindopril ve perindoprilat Cmax ve AUC değerleri, hem tek oral dozdan sonra ve hem de günde bir kez çoklu doz rejimi sırasında sabit durumda, lineer ve dozla orantılı olarak artar. Perindoprilin ortalama yarı-ömrü yaklaşık 0,8 – 1,0 saattir. Günde bir kez çoklu doz rejimi ile perindopril birikim yapmamaktadır. Perindoprilin ortalama vücut klerensi 219 – 362 mL/dak, ortalama renal klerensi 23,3 – 28,6 mL/dak’dır. Aktif metabolit olan perindoprilat, ilacın oral kullanımından sonra çoküslü farmakokinetik sergiler. Perindoprilat, 3 ile 7 saat arasındaki doruk plazma konsantrasyonları ile dereceli olarak oluşur. Plazma konsantrasyonlarında bunu takip eden azalma, eliminasyonun çoğu için belirgin ortalama yarı-ömrün 3-10 saat arasında olduğunu, uzatılmış terminal eliminasyon yarı-ömrünün, plazma/doku ADE bağlanma bölgelerinden perindoprilat ayrılması yavaş olduğundan 30-120 saat arası olduğunu göstermektedir. Tekrarlanan, oral yoldan günde bir kez Perindopril dozu ile perindoprilat yaklaşık 1.5-2.0 kat birikir ve sabit durum plazma seviyelerine 3-6 günde ulaşılır. Perindoprilat ve metabolitlerinin klerensi neredeyse tamamen renal yolladır. Perindopril oral kullanımdan sonra büyük oranda metabolize olur ve dozun yalnız %4 – 12’si değişmeden idrarda bulunur. Perindoprilin yaklaşık %60’ı plazma proteinlerine bağlanır, perindoprilatın ise yalnız %10 – 20’si bağlanır. Dolayısıyla proteinlere bağlanma etkisinden kaynaklanacak ilaç etkileşimleri beklenmez. Konjestif kalp yetersizliği olan hastalarda perindoprilat klerensi azalmaktadır. Renal fonksiyonlarda azalma, perindoprilat plazma konsantrasyonlarının yükselmesine yol açar. Perindoprilat’ın diyaliz klerensi 37,4 – 91,0 mL/dak’dır (ortalama 67,2 mL/dak). Yaşlılarda perindopril ve perindoprilat plazma konsantrasyonları 2 kat yüksektir. Hepatik fonksiyonları bozuk olan hastalarda perindoprilat plazma konsantrasyonları normal karaciğer fonksiyonu olan kişilerden yaklaşık %50 yüksektir.

Farmasötik Şekli

tablet

Formülü

Her tablet 5 mg. perindopril (INN) (arjinin tuzu halinde) ve renklendirici olarak bakır klorofilin ve titanyum dioksit içermektedir.

İlaç Etkileşmeleri

Önerilmeyen kombinasyonlar:   Potasyum tutucu diüretikler (amilorid, potasyum kanrenoat, spironolakton, triamteren, tek başına ya da kombinasyon biçiminde…), potasyum tuzları Hiperkalemi (özellikle böbrek yetersizliği durumunda potasyum artırıcı etkilerinin eklenmesiyle) potansiyel olarak fataldir. Hipokalemi dışında, ek potasyum verilmesine gerek yoktur. ya da potasyum tutucu diüretikleri ADE inhibitörleriyle kombine kullanmamak gerekir.   Lityum Kan lityumunda toksik düzeylere ulaşabilen artış gözlemlenmiştir (lityumun böbrek yoluyla atılımında azalma). Bir ADE inhibitörünün kullanımı gerekiyorsa, kan lityumu yakından izlenmeli ve doz ayarlanmalıdır.   Estramustin  Anjiyonörotik ödem gibi istenmeyen etkilerde artış riski (anjiyoödem) vardır.   Kullanım için önlem alınmasını gerektiren kombinasyonlar   NSAID’ler ve asetilsalisilik asid (aspirin) > 3 gr/gün  Akut renal yetersizliği olan hastalarda (yaşlı ve/veya dehidrate hastalar) NSAID’lerin sebebiyet verdiği, vasodilatör prostaglandinlerin inhibisyonu ile, azalan glomerüler filtrasyon riski vardır. Aksi takdirde antihipertansif etkide azalma gözlemlenir. Hidrate hastalar: tedavinin başlangıcında renal fonksiyonlar gözlemlenir.   Antidiyabetik ajanlar (insülinler, sülfonilüreler)  Kaptopril, enalapril için tanımlanan uyarı ve önlemler dikkate alınmalıdır.   ADE inhibitörlerinin kullanımı, insülin ya da sülfonilüre tedavisi alan diyabetiklerde hipoglisemik etkiyi artırabilir. Hipoglisemi, çok ender görülmektedir (insülin gereksiniminin azalmasına yol açan glukoz toleransında düzelme).   Perindopril tedavisi alan diyabetik hastalar kan glukozunu kendi kendilerine izlemeye yönlendirilmelidir.   Baklofen  Perindoprilin baklofen ile birlikte kullanımı ile antihipertansif etkide artış görülebilir.   Gerekli olduğunda, kan basıncı izlenmeli ve antihipertansif ajanın dozu ayarlanmalıdır.   Tiyazid benzeri diüretikler  Daha önceden su ve sodyum kaybının olduğu durumlarda, bir ADE inhibitörüyle yapılan tedavinin başlangıcında ani hipotansiyon ve/veya akut böbrek yetersizliği riski mevcuttur.   Daha önceki diüretik tedavisinin su ve sodyum kaybına yol açmış olabileceği (son zamanlarda diüretiklerle tedavi edilmiş hastalar, az tuzlu diyet uygulayan hastalar, hemodiyaliz hastaları) hipertansif hastalarda aşağıdakiler önerilmektedir: ADE inhibitörü tedavisine başlamadan önce, diüretiğin kesilmesi ve daha sonra gerekli olduğunda potasyum tutucular dışında bir diüretikle tedaviye yeniden başlanması ya da, Tedaviye düşük doz ADE inhibitörü ile başlanması ve dozun giderek artırılması. Tüm vakalarda, ADE inhibitörü tedavisine başladıktan sonra ilk birkaç hafta boyunca böbrek fonksiyonlarının (kan kreatinini) izlenmesi gerekir.   Dikkate alınması gereken kombinasyonlar   Amifostin  Antihipertansif etkide artış gözlenebilir.   Trisiklik antidepresanlar, nöroleptikler  Antihipertansif etki ve ortostatik hipotansiyon riski artar (aditif etki).   Kortikosteroidler, tetrakosaktid (oral uygulama, Addison hastlalığında kulllanılan hidrokortizon dışında)   Antihipertansif etkide azalma (kortikosteroide bağlı su ve sodyum retansiyonu) gözlemlenebilir.   Ürolojik kullanılan alfablokörler: alfuzosin, prazosin, terazosin, tamsulosin Hipotansif etkide ve ortostatik hipotansiyonda artış riski mevcuttur.

Kontraendikasyonlar

Formülde yer alan herhangi bir maddeye karşı hassasiyeti olan kişilerde kullanılmamalıdır. Perindopril’e karşı hipersensitivite, ADE-I kullanımına bağlı anjiyo ödem hikayesi (Quincke ödemi) Gebelik ve emzirme Relatif kontrendikasyonlar: §         Potasyum tutucu diüretikler §         Potasyum ve lityum tuzları ile kombinasyon §         Bileteral renal arter stenozu veya fonksiyonel böbrekte renal arter stenozu §         Hiperkalemi  

Kullanım Şekli Ve Dozu

Perindopril tablet, aktif metaboliti perindoprilat’ın biyoyararlanımının yemekler ile modifiye olmasından dolayı, yemeklerden önce alınmalıdır. Perindopril günlük tek doz olarak verilir.    Esansiyel hipertansiyonda:  Normal şartlar altında ve hekim kontrolünde; etkili doz, sabahları alınmak üzere günde 5 mg ’dır. Tedaviye alınan cevaba göre, dozaj tedricen olmak üzere 3-4 hafta içinde günlük tek seferde 10 mg’a çıkartılır.   Kardiyak olay riskini azaltmada:  Stabil koroner arter hastalığı olan hastalarda, konvansiyonel tedaviye ilave kullanılan Coversyl’e ilk iki hafta günde bir kez 5 mg doz ile başlanmalı, daha sonra, renal fonksiyona göre, günde bir kez 10 mg’a yükseltilmelidir.   Yaşlı hastalar, bir hafta günde bir kez 2.5 mg, sonraki hafta günde bir kez 5 mg almalıdır; daha sonra, renal fonksiyona bağlı olarak doz günde bir kez 10 mg’a yükseltilebilir (Bakınız, Böbrek yetersizliğinde dozaj ayarlamasına ilişkin tablo)   Konjestif kalp yetersizliği tedavisinde: Kan basıncı kontrol edilerek sabah 2.5 mg tek doz ile tedaviye başlanması önerilir. Gerekirse genel olarak etkili olan 2.5-5 mg’lık günlük doza çıkabilir. Tercih edilen günlük doz sistolik kan basıncını 90 mmHg altına düşürmemelidir.   Daha önce diüretiklerle tedavi edilen arteryel hipertansiyonda:  Diüretiğin 3 gün önce kesilmesi ve gerekli olduğunda daha sonra yeniden verilmesi. Ya da tedaviye 2.5 mg ile başlanması ve daha sonra elde edilen kan basıncı yanıtına göre dozun ayarlanması gerekir. Tedaviden önce ve tedavi başladıktan sonra 15 gün içinde plazma kreatinin ve potasyumunun kontrol edilmesi önerilir. Yaşlı Hastalarda: (Bkn. önlemler) tedaviye daha düşük bir dozla (sabahları 2.5 mg/gün) başlanmalı ve gerekli olduğunda, bir aylık tedaviden sonra dozu 5 mg’a çıkarılmalıdır.   Gerekli olduğunda, daha önce yapılan değerlendirme bunun yaşa göre anormal olduğunu gösterirse (aşağıdaki tabloya bakınız), doz hastanın böbrek fonksiyonuna göre ayarlanacaktır. Örneğin, yaşa, ağırlığa ve cinsiyete göre ayarlanmış kan kreatininden Cockroft* formülü kullanılarak hesaplanan kreatinin klerens değeri (ClCr), yaşlılarda böbrek fonksiyonu için doğru bir göstergedir.   * ClCr = (140 - yaş) x ağırlık / 0.814 x kan kreatinini             yaş, yıl olarak             ağırlık, kg olarak             kan kreatinini, mikromol/l olarak ifade edilmektedir.   Bu formül, yaşlı erkekler içindir ve sonuç 0.85’le çarpılarak kadınlar için düzeltilmelidir.   Renovasküler hipertansiyonda: önerilen başlangıç dozu, daha sonra hastanın verdiği kan basıncı yanıtına göre ayarlanmak üzere, 2.5 mg / gün’dür. Fonksiyonel böbrek yetmezliğinin olası başlangıcını saptamak için, kan kreatinini ve potasyum kontrol edilmelidir.   Böbrek Yetersizliğinde; perindopril dozu böbrek yetersizliğinin derecesine göre ayarlanmalıdır. Kreatinin klerensi 60 ml/dak. ya da daha yüksek olduğunda, dozu değiştirmeye gerek yoktur.   Kreatinin klerensi 60 ml/dak’dan daha düşük olduğunda aşağıdaki tabloya bakınız:                                        Kreatinin klerensi                      Önerilen doz                                      (ml / dak)                                    30 < ClCr < 60                  2.5 mg / gün                                    15 < ClCr < 30              iki günde bir 2.5 mg   Bu hastalarda normal tıbbi uygulama, potasyum ve kreatinin düzenli aralıklarla, örneğin terapötik olarak stabilize olan hastalarda iki ayda bir kontrol edilmesinden oluşmaktadır. Bu durumda, kombinasyonda kullanılması gereken diüretikler, loop diüretikleridir.   Hemodiyaliz yapılan hipertansif hastalarda: (ClCr < 15 ml/dak) Diyaliz klerensi, 70 ml/dak.dır. Doz, diyaliz gününde 2.5 mg’dır. Perindopril diyaliz edilebilir.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Coversyl® 10 mg 30 film kaplı tablet

Saklama Koşulları

Ambalajında, 30°C’nin altında, oda sıcaklığında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

30 film kaplı tablet içeren polietilen akış düzenleyicisi ve desikant jel içeren polietilen yeşil opak kapaklı kutularda

Uyarılar/Önlemler

Özel uyarılar:   İçeriğinde laktoz bulunmasından dolayı, konjenital galaktozemi, glukoz ve galaktoz malabzorbsiyon sendromu veya laktaz yetersizliğinde kontrendikedir.                                    İmmunodepresif hastalarda nötropeni / agranülositoz riski:  ADE inhibitörleri, Yüksek dozlarda, Birden çok sistemi tutan hastalıklarla (disemine lupus eritematozus ya da skleroderma gibi kollajenozlar) birlikte, immünosüpresan tedavi gören ve/veya lökopeniye yol açma potansiyeli olan tedavi gören böbrek yetersizliği hastalarına verildiğinde, ADE inhibitörlerinin yol açtığı oldukça ender görülen agranülositoz ve/veya kemik iliği depresyonu vakaları bildirilmiştir. Bu olayları önlemenin en iyi yolu, önerilen dozlara kesin olarak uyulmasıdır. Ancak bu tip bir hastada bir ADE inhibitörünün kullanılması gerekliyse, risk/yarar oranı dikkatle değerlendirilmelidir.   Anjiyoödem (Quincke ödemi): Perindoprili de içeren bir ADE inhibitörüyle tedavi edilen hastalarda ender olarak yüz, ekstremite, dudak, dil, glotis ve/veya larenks anjiyoödemi vakaları bildirilmiştir. Bu tür vakalarda, perindopril hemen kesilmeli ve ödem ortadan kalkıncaya kadar hasta izlenmelidir. Semptomları ortadan kaldırmak için antihistaminikler kullanılmakla birlikte yalnızca yüz ve dudaklardaki ödem genellikle tedavi gerektirmeden iyileşmektedir.   Larenks ödemi ile birlikte görülen anjiyoödem fatal olabilir. Solunum yollarında tıkanıklığa yol açabilen dil, glottis ve/veya larenks ödemi vakalarında, gecikmeden 1/1000’lik bir adrenalin sol. (subkutan olarak 0.3 ml – 0.5 ml) verilmeli ve uygun başka bir tedavi yapılmalıdır.   Bu hastalara daha sonra asla bir ADE inhibitörü reçete edilmemelidir. (Bkz. Kontrendikasyonlar).   ADE inhibitörü tedavisine bağlı olmayan bir anjiyoödem öyküsü olan hastalarda, ADE inhibitörüne bağlı olan anjiyoödem riski artar.   Dializ membranlara tabi tutulan hastalarda anafilaktoid reaksiyonlar: ADE inhibitörü alan hastalarda yüksek geçirgenliği olan membranların veya dekstran sulfatta adsorbsiyon ile düşük yoğunluklu lipoprotein aferez yönteminin kullanıldığı hemodiyaliz sırasında anafilaksi benzeri reaksiyonlar görülmüştür. Bu tip kombinasyonlardan kaçınmak gerekir. Bu reaksiyonların oluşumu ADE inhibitörü ve LDL aferezi ile tedavi edilen hastalarda tedavinin en az 24 saat süre ile kesilmesi sonrasında önlenebilir.   Öksürük:  ADE inhibitörü olan hastalarda kuru öksürük bildirilmiştir. İnatçılığı ve tedavi kesildiğinde ortadan kalkmasıyla barizdir. Ortaya çıktığında, bu semptomun ilaca bağlı olma olasılığı dikkate alınmalıdır. ADE inhibitörü tedavisi mutlaka gerekiyorsa, tedavi sürdürülebilir.   Çocuklar:  Perindoprilin çocuklardaki etkinliği ve güvenilirliği belirlenmemiştir.   Hipotansiyon ve/veya böbrek yetersizliği riski (kalp yetersizliği su ve sodyum kaybı vs.)  Başlangıçta kan basıncı düşük olan hastalarda, renal arter stenozu, konjestif kalp yetersizliği ve ödem ve asitle birlikte siroz durumunda özellikle su ve sodyum kaybında (sıkı sodyumsuz diyet ya da uzun dönem diüretik tedavisi), renin anjiyotensin aldosteron sisteminin anlamlı olarak uyarıldığı gözlemlenmektedir.   Bu nedenle, bu sistemin bir ADE inhibitörüyle bloke edilmesi, özellikle ilk dozda ve tedavinin ilk iki haftası boyunca kan basıncında ani bir düşüşe ve/veya ender ve değişken bir aralık içinde olsa da, plazma kreatininde bazı vakalarda akut olabilen fonksiyonel böbrek yetersizliğini yansıtan bir artışa yol açabilir.   Bu nedenle bu durumların tümünde, tedaviye kademeli olarak ve gerekiyorsa düşük doz ile başlanmalıdır.   Yaşlı Hastalar:  Tedaviden önce, böbrek fonksiyonu, kan potasyumu değerlendirilmelidir. Daha sonra, ani kan basıncı düşüşünü engellemek için, özellikle su ve sodyum kaybı durumunda, kan basıncının verdiği yanıta göre başlangıç dozu titre edilir.   Böbrek Yetersizliği  Bu durumda (kreatinin klerensi 60 ml/dak.nın altında) doz azaltılmalıdır (Bkz. Kullanım şekli ve dozu). Bu hastalarda ve glomerüler nefropatisi olan hastalarda, olağan tıbbi uygulama, periyodik olarak potasyum ve kreatininin kontrol edilmesidir.   Ateroskleroz tanısı konmuş hastalar:  Tüm hastalarda hipotansiyon riski olduğu için, iskemik kalp hastalığı ya da serebrovasküler yetersizliği olan hastalara reçete ederken, tedaviye düşük bir dozla başlanarak özel bir dikkat gösterilmelidir.   Renovasküler hipertansiyon:  Renovasküler hipertansiyon tedavisi revaskülarizasyondur. Bununla birlikte, cerrahi müdahaleyi bekleyen ya da cerrahinin mümkün olmadığı renovasküler hipertansiyonlu hastalarda ADE inhibitörleri yararlı olabilir. Tedaviye düşük bir dozla başlamalı ve tedavi kesildiğinde bazen geri dönebilen fonksiyonel böbrek yetersizliği gözlemlendiği için böbrek fonksiyonu ve kan potasyumu izlenmelidir.   Risk altındaki diğer popülasyonlar:  Şiddetli kalp yetersizliği (evre IV) ya da insüline bağımlı diyabeti (hiperkalemi gelişimine spontan eğilim) olan hastalarda, tedaviye, yakın tıbbi gözetim altında düşük bir dozla başlanmalıdır. Koroner yetersizliği olan hipertansif hastalarda beta blokör tedavisinin kesilmesine gerek yoktur, ADE inhibitörü tedavisi beta blokör tedavisine eklenebilir. Ancak bu durumda hekim kontrolü ve onayı şarttır.   Anemi:  Böbrek transplantı alıcılarında ya da hemodiyaliz hastalarında hemoglobin düzeylerinde azalmayla birlikte anemi gözlemlenmiştir; başlangıç değerleri yüksek olduğunda azalma daha fazladır. Bu etki, doza bağımlı olmaktan çok, ADE inhibitörlerinin etki mekanizmasıyla ilişkili gibi görünmektedir. Bu azalma orta derecededir; tedavinin başlamasından itibaren 1 ila 6 ay içinde oluşur ve daha sonra stabil kalır. Tedavi kesildiğinde geri dönüşümlüdür, ancak hematolojik parametreler düzenli olarak izlendiğinde bu tip hastalarda tedavi sürdürülebilir.   Cerrahi:  Anestezi durumunda ve özellikle anestezi, hipotansif potansiyeli olan ajanlarla yapıldığında, ADE inhibitörleri hipotansiyona neden olmaktadır. Olanaklı olduğunda, cerrahiden 2 gün önce perindopril gibi uzun etkili ADE inhibitörleri kesilmelidir.   Desensitizasyon esnasında anafilaktoid reaksiyonlar:  ADE inhibitörü alan, himenoptera (arılar, yabanarıları) venom desensitizasyonu altındaki hastalarda nadir olarak anafilaksi benzeri reaksiyonlar görülmüştür. Desensitizasyon altındaki alerjik hastalarda ADE inhibitörü ile tedavi dikkatle uygulanmalı ve venom immünoterapi takibindeki hastalarda sakınılmalıdır. Bu reaksiyonların oluşumu ADE inhibitörü ve desensitizasyon ile tedavi edilen hastalarda tedavinin en az 24 saat süre ile kesilmesi sonrasında önlenebilir.   GEBELİK VE EMZİRMEDE KULLANIMI:   Gebelik kategorisi: X   Klinik çalışmalarda:   Bu konuda herhangi bir epidemiyolojik çalışma yoktur, Gebeliğin ikinci ve üçüncü üç aylık dönemlerdeki kullanım, özellikle doğuma kadar sürdürüldüğünde, oligohidramniyos olasılığıyla birlikte fetusun böbrek fonksiyonunda azalma, hipotansiyon ve hiperkalemi, hatta anüriyle (geri dönüşümlü ya da dönüşümsüz) birlikte yenidoğan böbrek yetersizliğiyle ortaya çıkan  bir böbrek bozukluğu riski oluşturmaktadır ADE inhibitörleri ile gebelikte tedavi esnasında nadir olarak kafatası anomalileri rapor edilmiştir. Diğer taraftan, ADE inhibitörü ile tedavi esnasında gebe kalınması tedavinin değiştirilmesini gerektirmektedir. Özellikle gebeliğin 2. ve 3. üç aylık döneminde perindopril kullanımı kontrendikedir.   Emzirme  Yeterli veri olmadığı için, perindopril emzirenlerde kontrendikedir.   ARAÇ,MAKİNA GİBİ DİKKAT GEREKTİREN DURUMLARDA KULLANIM  Nadir baş dönmesi olasılığına karşı uyarılmalıdır.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Baş dönmesi, uyku bozuklukları ve huzursuzluk gibi yan etkiler nadir ve hafif olup genellikle tedavinin başlangıcında görülürler. Ayrıca tad alma bozuklukları, spazm, kabızlık, dispepsi gibi spesifik olmayan sindirim şikayetleri, vertigo ve tinnitus, deri döküntüleri, miyalji, eklem, boyun ve sırt ağrısı, terleme, eritem, konjunktivit, rinit, sinüzit, kusma nadiren anjiyoödem bildirilmiştir. Çok daha nadir olarak da ağız kuruluğu ve seksüel bozukluklar görülmüştür.   Tedavinin başlangıcında hemoglobin miktarlarında hafif yükselmeler görülmüştür.   Bu belirtiler tedavinin kesilmesiyle kendiliğinden normale dönmektedir.   Laboratuvar parametreleri üzerindeki etkiler: Plazma üre ve kreatinininde, tedavi kesildiğinde geri dönüşümlü olan orta derecede artış görülebilir. Bu artış, daha sık olarak renal arter stenozu, diüretikle tedavi edilen hipertansiyon, böbrek yetersizliğiyle birlikte gözlemlenmektedir. Glomerüler nefropatide, bir ADE inhibitörünün kullanımı proteinüriye yol açabilir. Hiperkalemi, genellikle geçici. Özel hasta kategorilerinde (böbrek transplantı alıcıları, hemodiyaliz hastaları) kullanılan ADE inhibitörleriyle birlikte anemi (bkz. Önlemler)bildirilmiştir.  BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Doz Aşımı

Doz aşımı durumunda hiperkalsiüri ve hiperkalsemi ortaya çıkar. Hastada bulantı, kusma, susama, polidipsi, poliüri ve konstipasyon görülür. Bu durumda tüm kalsiyum ve D vitamini içeren maddelerin alımı durdurulmalı ve rehidratasyon uygulanmalıdır.   Kronik doz aşımı kronik hiperkalsemiye neden olabilir. Bu durumda kan damarlarında ve iç organlarda kalsifikasyonlar gelişebilir.   Ağır veya uzun süreli doz aşımı, hipervitaminoz D veya hiperkalsemi ve bu hastalıkların yol açtığı patolojik değişimlere neden olabilir.   Belirtiler: Hafif hiperkalsemi asemptomatiktir. Plazma kalsiyum seviyesi > 12 mg/dl (> 3.00 mmol/lt) kadar çıkınca duygusallıkta artış, konfüzyon, deliriyum, psikoz ve koma görülebilir. Şiddetli hiperkalsemi EKG’de kısalmış QT aralığı ile belli eder ve kardiyak aritmi de meydana gelebilir. 18 mg/dl (4.50 mmol/lt) kadar ulaşan hiperkalsemi şok, renal yetmezlik ve ölüme sebep olabilir.   Tedavi: Hafif ve asemptomatik hiperkalsemide ilacın bırakılması yeterlidir, orta şiddetli ve şiddetli hiperkalsemik durumlarda İ.V. izotonik ve furosemid, kortikosteroidler veya İ.V. fosfat uygulanır.   D vitamini hipervitaminözü, vitaminin alımının kesilmesi ile düzelme gösterir.   Hiperkalsemi inatçı ise prednizolon başlatılabilir.   Kardiyak aritmiler, kardiak monitorizasyon eşliğinde ufak dozlarda potasyum verilerek tedavi edilebilir.

Endikasyonlar

Cals-D3 vitamin D3 ve kalsiyum eksikliklerinin tedavisinde endikedir ve menopoz sonrası (tip I) osteoporoz, senil (tip II) osteoporoz ve osteomalazinin önlenmesi ve tedavisinde kullanılır.

Farmakodinamik Özellikler

KALSİYUM   Farmakodinamik Özellikleri   Miktar olarak vücuttaki en fazla bulunan beşinci element olan kalsiyum iskelet dayanıklılığının sağlanması için vazgeçilmezdir. Aynı zamanda nöromusküler eksitasyon, sinir uyarılarının iletimi, koagulasyon faktörleri, enzimlerinin aktivasyonu ve hormon sekresyonu da dahil olmak üzere birçok olayda rol alır. Etkin maddelerin dengeli kombinasyonu sayesinde spesifik terapötik yarar gösterir. Kalsiyum, insan vücudunda en fazla bulunan mineral olup kemik, diş, sinir, kas, kalp kası fonksiyonlarında ve kan pıhtılaşmasının gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Plazmada kalsiyum 8.5 – 10.4 mg/dl arasında bir sirkülasyon izler. Bu konsantrasyonun %45’i albumin başta olmak üzere plazma proteinlerine bağlanır. %10’u ise sitrat ve fosfat gibi anyonik tamponlarla kompleks oluşturur. Kalsiyum vücutta elektrolit dengesinin sağlanması ve çeşitli düzenleyici mekanizmaların fonksiyonlarının düzenli işlevi için gerekli bir esansiyel mineraldir.   D3 VİTAMİNİ   Farmakodinamik Özellikleri   Vitamin D3 vücut sıvılarının kalsiyum ve fosfat içeriğini düzenler.Kaynakları bakımından farklı, fakat yapı ve oluşumları yönünden birbirine benzeyen iki türlü D vitamini vardır. Bunlardan biri kalsiferol (D2 vitamini) dir. Bu madde bir ön-vitamin olan bitkisel kaynaklı ergosterol şeklinde besinler içinde alınır ve ciltte toplanır. Cildin ultraviyole ışınlara maruz kalması sonucu ergosterol, kalsiferol’a (ergokalsiferol) dönüşür. Bu madde karaciğerde ve böbreklerde hidroksillenmek suretiyle etkin şekli olan 1,25 (OH)2D2 vitaminine çevrilir. D vitamininin ikinci türü olan kolekalsiferol (D3 vitamini) dir. Bu madde dışarıdan alınmaz, vücutta sentezlenir. Bu nedenle gerçekte bir vitamin değil, bir hormon analogunun prekürsörüdür. Kolekalsiferol, vücutta cildin stratum granulosum tabakasında sentez edilip depolanan ve 5a-kolestandan türeyen 7-dehidrokolesterol’ün, cildin güneş ışığı içindeki ultraviyole ışınlarına maruz kalması sonucu oluşur. Kısmen, hayvansal kaynaklı besinler içinde alınır. Karaciğer ve böbreklerde biyotransformasyona uğrayarak etkin şekli olan 1,25- dihidroksikolekalsiferol’a [ 1,25-(OH)2D3 vitamini’ne] dönüşür.   İlaç endüstrisinde ergosterolun ultraviyole ışınları ile irradyasyonu sonucu yapılır. Normal kimselerde kan dolaşımında 1,25-(OH)2D3 (1,25-dihidroksikolekalsiferol) düzeyi 20-50 pg/ml kadardır; D vitamininden oluşan esas kalsiyotropik hormon olarak kabul edilen bu madde barsaktan kalsiyum absorbsiyonunu artırıcı etkisi bakımından 25-hidroksikolekalsiferol’dan gravimetrik olarak yaklaşık 100 kez daha güçlüdür; fakat daha fazla sentez edilen ve eliminasyon yarılanma ömrü daha uzun olan 25- hidroksikolekalsiferol kanda 1000 kez daha yüksek konsantrasyonda bulunduğundan, bu metabolit D vitamini metabolitlerinin fizyolojik toplam kalsiyotropik etkinliğinde önemli bir paya sahiptir. Biyoanaliz için yapılan deneylerde, 25-dihidroksikolekalsiferol verildiğinde kalsiyum metabolizması üzerindeki etkisinin iki saatte başladığı ve yaklaşık sekiz saatte maksimuma ulaştığı tespit edilmiştir. 25-hidroksi türevi verildiğinde ise etki 6-8 saatten önce başlamaz ve maksimuma erişmesi için 1,5-2 gün geçmesi gerekir.   D vitamininin iki temel görevinden biri vücutta kalsiyum ve fosfat tutulmasını sağlayıp bunların kan düzeyini yükseltmek ve ikincisi de tutulan bu iki iyonun kandan kemik matrisine geçmesini sağlamaktır. Böylece kemik mineralizasyonu mümkün olur. Kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenler; kalsiyum, fosfor ve magnezyumun rezorpsiyonunu ve ütilizasyonunu kolaylaştırır. Kemiklerin sitrik asit içeriğini artırır ve raşitizmi önler. Yine D3 vitamininin önemi kandaki fizyolojik kalsiyum seviyesinin sürdürülmesi, ossein ve normal osifikasyonu sağlamasında görülür. D3 vitamini olası patolojik bir eksitabiliteye engel olur. Eksikliği halinde raşitizm, konvülsiyonlara eğilim, irritabilite, uykusuzluk, halsizlik ve adele kuvvetsizliği, iştahsızlık gibi belirtiler ortaya çıkar. Gelişmede duraklama, diş çıkarma zorlukları, kemik yumuşamaları, spontan fraktürler ve diş çürümeleri, çoğunlukla D vitamini eksikliğinden ileri gelebilmektedir. Bu vitamin, diğerleri arasında kalsiyum metabolizması ile yakından ilgili olması bakımından ayrı bir yere sahiptir. Büyüme, gebelik, emzirme ve yaşlılık dönemlerinde vitamin D3 gereksinimi artar.   Aşağıdaki tabloda , sağlıklı bireylerin “günlük ihtiyacı karşılamak için gereksinim duydukları minimum miktarlar – RDI (Recommended daily intakes)-” ve “ günlük maksimum müsaade edilebilecek toplam miktarlar (* üst limit)” belirtilmiştir.     1-3 yaş 4-8 yaş Erişkin Kadın Erişkin Erkek Gebelik Dönemi Emzirme Dönemi Kalsiyum (mg) 500 2500* 800 2500* 1000-1300 2500* 1000-1300 2500* 1000-1300 2500* 1000-1300 2500* D vitamini (IU) 200 2000* 200 2000* 200-600 2000* 200 2000* 200 2000* 200 2000*   Müstahzarın herhangi bir dozu ile zehirlenme belirtisi görülmemektedir.

Farmakokinetik Özellikler

KALSİYUM   Farmakokinetik Özellikleri:   Emilim:   Kalsiyum emilimi, ince barsakta (başlıca duodenumda), öncelikle vitamin D’ye bağımlı bir aktif transport mekanizması ile, aynı zamanda intestinal kalsiyum konsantrasyonları 200 mg/L ve 400 mg/L arasında olduğunda işleyen, sekonder pasif bir mekanizma ile pH’a bağımlı olarak gerçekleşir. Günlük kalsiyum emilimi kişiden kişiye çok farklılık gösterir ve erişkinlerde alınan kalsiyumun %10-20’si; ergenlik öncesi çocuklarda %30-45’i emilir. Uzun süreli ve yüksek dozlarda çözünmüş, iyonize kalsiyum alımıyla intestinal emilim artar. Asidik ortam kalsiyum çözünürlüğünün artmasına sebep olur. Normal erişkinlerde absorbe edilen ortalama 360 mg kalsiyumun yarıdan biraz fazlası (190 mg), barsak salgı bezleri tarafından dışarı salındığından net absorbsiyon 170 mg kadardır. Bu miktar idrarla itrah edilen miktara eşittir.   Dağılım:   Kalsiyumun büyük bir bölümü (yaklaşık 1000 mg) kemiklere bağlanmış durumdadır. Emilen kalsiyum iyonlarının %99’u kemik ve dişlerde depolanır. Kemikler ana kalsiyum deposunu teşkil ederler. Kemiklerle vücut sıvıları arasında devamlı kalsiyum alışverişi yapılır; kararlı durumda günlük giriş ve çıkış birbirine eşittir. Iyonize kalsiyum hamilelik süresinde plasentadan geçer ve emzirme döneminde anne sütüne karışır.   Metabolizma:   Kalsiyumun büyük miktarı her gün, vücudun kalsiyum homeostazında önemli bir rol oynayan böbrekler tarafından filtre edilip geri emilir. Kalsiyum, sinir sistemi,muskuler sistem ve iskelet sistemi için hayati önem taşır. Normal kardiyak fonksiyonunun ve renal fonksiyonun,solunum,kan koagülasyonunun, hücre membranı ve kapiler permeabilitenin düzenlenmesinde önemli rol oynar. Ayrıca, nörotransmitterlerin ve hormonların depolanmasını ve açığa çıkarılmasını düzenlemekle beraber, aminoasitlerin bağlanmasına, B vitaminin absorbsiyonunda ve gastrin sekresyonuna yardımcı olur. Kalsiyumun %99’u iskelet yapısında hidroksiapatit, Ca10(PO4)6(OH)2 kalsiyum karbonat ve amorf kalsiyum fosfatların yapısında da az miktarda bulunmaktadır. Kemikteki kalsiyum,plazmadaki kalsiyum ile yer değiştirme halindedir. Kalsiyum metabolik fonksiyonları açısından hayati önem taşıdığı için, beslenme yetersizliği veya diğer sebeplerden dolayı kalsiyum dengesinde bozulma meydana geldiğinde, kemikteki depolanmış kalsiyum vücudun ihtiyacı olan kalsiyumu sağlamak için kullanılmaya başlar. Bu yüzden, kemiğin normal mineralizasyonu yeterli derecede sağlanan toplam vücuttaki kalsiyum miktarına bağlıdır.   Atılım:   Kalsiyumun %80’i dışkı ile kısmi olarak da idrarla atılır. Kalsiyumun büyük bir kısmı laktasyon sırasında süte karışır, ayrıca çok az bir miktarı ter ile atılmaktadır.     D3 VİTAMİNİ   Farmakokinetik Özellikleri:   Emilim:   Vitamin D ince barsaktan hızla emilir. D vitamini, ince bağırsaktan kalsiyum ve fosfat absorpsiyonunu stimüle eder ve kemiklerden kalsiyum mobilizasyonunu sağlar. D2 ve D3 vitaminleri ince barsaktan absorbe edilirler; bu olay besinsel lipidlerin absorbsiyonu gibi safra asitlerinin varlığını gerektirir. D vitamini daha çabuk ve daha fazla absorbe edilir. Karaciğer ve safra hastalıklarında ve steatore durumunda bu vitaminlerin absorbsiyonu azalır. Absorbe edilen D vitaminlerinin büyük kısmı şilomikronlara katılır ve lenf içinde kan dolaşımına geçer. 1,25(OH) (1,25-dihidroksikolekalsiferol) barsaktan yaklaşık %90 oranında absorbe edilir.   Dağılım:    Vitamin D plazmada, karaciğer ve yağ dokusu gibi depolara spesifik alfa-globulinlere bağlanarak taşınır. Yarılanma ömürleri 3-4 hafta kadardır. Kanda en fazla bulunan fraksiyon karaciğerde oluşan 25-(OH) metabolitidir, bunun yarılanma ömrü 19 gün, 1,25-(OH) metabolitininki 3-5 gün kadardır. D vitaminleri oldukça lipofilik maddelerdir, karaciğerde ve yağ dokusunda birikirler; buradaki vitamin stoku rezervuar görevi yapar. Günlük vitamin alımındaki eksiklik veya yokluk; bu depo sayesinde altı aya kadar telafi edilebilir.   Metabolizma:   Vitamin D’nin önemli etkilerinden biri vücudun kalsiyum emilimini artırmasıdır. Bu etkisini karaciğerde üretilen 25-monohidroksi-kolekalsiferol ve daha sonra böbreklerde dönüştürüldüğü 1,25-dihidroksi-kolekalsiferol olan hidroksile metabolitleri ile gösterir. Karaciğer hücrelerinde mikrozomal ve mitokondriyel yerleşim gösteren bir oksidaz tarafından 25- hidroksikolekalsiferol’e dönüştürülür. Bu metabolitin oluşumu sıkı kontrol altında değildir ve 1,25-(OH) sentezinde hız kısıtlayıcı basamağı teşkil etmez. Dolaşımda 25- hidroksikolekalsiferol düzeyi, substrat düzeyine yani vücuda D vitamini girişine ve vücutta oluşumuna bağlıdır. Cildin fazla güneşe maruz kalması veya ağızdan fazla vitamin D alınması sonucu 25-hidroksilli metabolit düzeyi artar. Fazla miktarda 25- hidroksikolekalsiferol oluşursa, son ürün inhibisyonu sonucu bu dönüşüm frenlenir. Bu nedenle fazla D vitamini alındığında kolekalsiferol’un (ve kalsiferol) metabolize edilmesi yavaşladığından ciltte ve plazmada birikir. D vitaminlerinin 25-hidroksi türevi D vitamini-bağlayan protein’e en fazla afinite gösteren türev olması nedeniyle, kanda en fazla bulunan metabolittir. Kanda eliminasyon yarılanma ömrü 19 gün kadardır. Ikinci basamak, 1-hidroksilasyon basamağıdır ve böbreklerde proksimal tubuluslarda olur. Orada 25- hidroksikolekalsiferol, mitokondriyel bir sitokrom P450 enzimi olan 1-hidroksilaz tarafından en etkin hormon şekli olan 1,25-dihidroksikolekalsiferol’a (1,25- (OH)2D3 dönüştürülür. İnsanda bu son metabolitin konsantrasyonu, 25-OH metabolitinin yaklaşık binde biri kadardır. 1-hidroksilaz böbrek dışında, plasenta, cilt ve granulomatoz dokuda ve makrofajlarda bulunur. Bu dönüşüm etkin hormon sentezinde hız kısıtlayıcı basamağı oluşturur ve çeşitli düzenleyici faktörler tarafından etkilenir. Bu enzim etkinliğinin ana düzenleyicisi PTH (Paratiroid hormon) ve enzimin substratı olan 1,25- (OH)2D3’tür. Adı geçen enzim, PTH tarafından eğer hipokalsemi varsa daima indüklenir; hiperkalsemi varsa bazen indüklenme olmaz. Hipokalsemi 1,25- (OH)2D3 oluşumunu hem direkt etkisiyle hem de PTH (Paratiroid hormon) aracılığıyla artırır. 1,25- (OH)2D3 ise enzimi son ürün inhibisyonu olayı ile inhibe eder. Ayrıca, 1,25- (OH)2D3 paratiroid hücrelerinde kendine özgü reseptörleri aktive ederek PTH (Paratiroid hormon) salgılanmasını suprese eder ve böylece de kendi sentezini düzenler. Diğer bir düzenleyici faktör fosfattır. Hipofosfatemi, 1-hidroksilazı indükler; hiperfosfatemi ise inhibe eder. Adı geçen enzim, kalsitonin tarafından etkilenmez veya zayıf şekilde inhibe edilebilir.   Atılım:   Vitamin D başlıca inaktif glukuronit konjugatları şeklinde idrar ve dışkı ile atılır. D vitaminleri ve metabolitleri, steroidler gibi karaciğerde hidroksillenme ve konjügasyon suretiyle inaktive edilirler. Bu olayda karaciğerin mikrozomal karma fonksiyonlu oksidazları (sitokrom P450 enzim türleri) kısmen rol oynarlar. 1,25- (OH)2D3 yarılanma ömrü 3-5 gün kadardır. Yağ dokusunda birikme eğilimi göstermez. Böbrekte 25- hidroksikolekalsiferol’e dönüştürülür; bunun kalsiyotropik etkinliği düşüktür. Plazmadaki konsantrasyonu 1,25- (OH)2D3’ünkinin 100 katıdır. Diğer metabolitleri 25,26-(OH)2D2 1,24,25- (OH)3D3 1,25,26-(OH)3D3 25-OH-15,23-laktondur. D vitamini metabolitlerinin büyük kısmı safra içinde atılırlar. 25- hidroksikolekalsiferol ve 1,25(OH)2D3 enterohepatik dolaşıma girerler. Fenitoin ve fenobarbital gibi epilepsili hastalarda uzun süre kullanılan ilaçlar, bu enzimleri indükleyip D vitamini ile onun etkin metabolitlerinin inaktivasyonunu hızlandırdıkları için nisbi D vitamini yetersizliği oluşturabilirler. Bu ilaçları alanlarda karaciğerde 25-(OH) D vitaminlerinin oluşumu da azalır. Bir tüberküloz ilacı olan izoniazid ise D vitamininin aktif hidroksilli türevlerine dönüşmesini inhibe eder; bu nedenle izoniazid alanlara profilaktik dozda D vitamini verilmelidir.

Farmasötik Şekli

Efervesan Tablet

Formülü

Her efervesan tablet; 1000 mg kalsiyuma eşdeğer 2500 mg kalsiyum karbonat ve 22 mcg vitamin D3’e eşdeğer 880 IU kolekalsiferol içermektedir. Ayrıca tatlandırıcı olarak sodyum sakarin ve aroma verici olarak portakal esansı ihtiva etmektedir.

İlaç Etkileşmeleri

Dijitaller ve kalsiyum kardiyak fonksiyonlar üzerinde sinerjik etki gösterirler. Bu iki ilacın birlikte kullanılması durumunda en sık görülen semptom şiddetli aritmidir. Dijital tedavisi almakta olan hastalarda, kalsiyum tuzları yalnızca çok gerekliyse, kanda kalsiyum seviyesini izleyebilecek ve elektrokardiyomiyografi ile hastayı gözlem altında tutabilecek bir hekimin gözetimi altında kullanılmalıdır.   Özellikle kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda aluminyum ve magnezyum içeren antasidlerle birlikte kullanımı aluminyum veya magnezyumun kan düzeylerinin artmasına neden olabilir.   Kalsiyum tuzları ile birlikte uygulandıklarında, bifosfonatlar, sodyum florid ve tetrasiklinin emilimleri azalır. Bu nedenle, kalsiyum tuzları bu ilaçların alımından iki saat önce veya iki saat sonra kullanılmalıdır.   Tiyazid diüretikleri ile tedavi edilen hastalarda, bu ilaçlar idrarda kalsiyum atılımını azaltabileceklerinden, kalsemi ve kalsiüri bulunup bulunmadığı kontrol edilmelidir. D vitamininin tiazid diüretikleri ile kullanımı hiperkalsemi riskini arttırabilir.   Fenitoin, barbitüratlar ve hepatik enzim üretimini uyaran ilaçlar, metabolik aktivasyonunu inhibe ederek vitamin D3’ün etkisini azaltabilirler.   Vitamin D3 ile birlikte kullanılan kortikosteroidler, vitamin D3’ün biyolojik etkisini düşürürler.   Aşırı miktarda alınan alkol, kafein ve tütün yanında kepekli ve tohumlu ekmekler ile tahılla hazırlanan kahvaltılıklarda bol miktarda bulunan lif ve fitatlar kalsiyum emilimini azaltır.   D vitamininin diğer D vitaminleri veya analogları ile kullanımı toksisite potansiyelini arttırabilir.

Kontraendikasyonlar

Ürünün içerdiği maddelerden her hangi birine aşırı duyarlılığı olanlarda kullanılmamalıdır. Hiperkalsemi, hiperparatiroidizm (primer ve sekonder), D vitamini hipervitaminozu durumunda, bu durumlarla birlikte seyreden uzun süreli immobilizasyona maruz kalan hastalarda ve kalsiyum taşı olanlarda, hiperkalsiüri, nefrolitiaz, ürolitiaz, böbrek yetmezliği, dehidratasyon, gastrointestinal kanama, gastrointestinal tıkanma, ileus, konstipasyon (kabızlık) ,peptik ülser hastalığı veya renal yetmezlik durumlarında kontrendikedir.   Doktor tavsiyesi dışında yüksek doz vitamin D ile beraber kullanılmaz.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Günde bir tablet uygulanır. Efervesan tablet bir bardak suda eritilerek içilir.   Besinlerden bir saat önce veya sonra alınması önerilir.   Çocuklarda kullanım   Farmasotik formu nedeniyle 4 yaş altı çocuklarda ve bebeklerde kullanımı önerilmemektedir.   4 – 8 yaş arası çocuklar:   Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği taktirde günde 1 efervesan tablet bir bardak (150 mI) suda eritilerek içilir.   Erişkinlerde kullanım   Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği taktirde günde 1 – 2 efervesan tablet bir bardak (150 mI) suda eritilerek içilir.   Geriatrik kullanımı   Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği taktirde günde 1 – 2 efervesan tablet bir bardak (150 mI) suda eritilerek içilir.   Osteoporosis tedavisi   Menopoz:   HRT (Hormon Replasman Tedavisi) uygulanan menopozlularda günde 1 efervesan tablet bir bardak (150 mI) suda eritilerek içilir.   HRT (Hormon Replasman Tedavisi) uygulanmayan menopozlularda günde 1 – 2 efervesan tablet bir bardak (150 mI) suda eritilerek içilir.   Osteomalazi   Günde 1-3 efervesan tablet bir bardak suda (150 mI) eritilerek içilir.   Gebelik ve laktasyonda kullanım   Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği taktirde günde 1 efervesan tablet bir bardak (150 mI) suda eritilerek içilir.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Saklama Koşulları

250C’nin altında, oda sıcaklığında ve nemden koruyarak saklayınız.   İlacın kutusunu sıkıca kapalı tutunuz.   ÇOCUKLARIN GÖREMEYECEĞİ, ERİŞEMEYECEĞİ YERLERDE VE AMBALAJINDA SAKLAYINIZ.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

30, 40, 60 ve 90 bölünebilir efervesan tablet içeren ambalajlarda sunulmaktadır.

Uyarılar/Önlemler

Eğer uzun süreli tedavi gerekiyorsa, kan ve idrar tetkikleri ile böbrek fonksiyonlarının ve kalsiyum seviyesinin izlenmesi önerilir. Hiperkalsemisi (kalsiyum seviyesinin 9-10 mg/dl’yi geçtiği durumlar) veya hiperkalsiürisi (idrardaki kalsiyum seviyesinin 24 saatte 7,5 mmol’ü veya 300 mg’ı geçtiği durumlar) olan hastalarda, uygulanan doz azaltılmalı veya tedaviye bir süre ara verilmelidir.   Böbrek yetmezliğinde idrarda kalsiyum atılımı azaldığından, bu hastalarda Cals-D3 dikkatli kullanılmalı ve ilacın kalsiyum ve fosfat dengesine etkisi izlenmelidir.   Kalsiyum ve vitamin D3 içeren diğer ilaçlarla birlikte kullanımı Cals-D3’in etkisinin artmasına neden olur. Bu nedenle, ek vitamin D veya kalsiyum yalnızca doktor kontrolü altında verilmelidir. Bu durumda haftada bir kez kan ve idrardaki kalsiyum miktarının kontrol edilmesi şarttır.   Önerilen dozlardan daha yüksek dozlarda uzun süreli kullanılmaması gerekmektedir. Kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda magnezyum içeren antasidlerle birlikte kullanımı hipermagnezemiye yol açabilir.   Vitamin D3’ün metabolik aktivasyonunun yükselmesi olasılığına karşı, sarkoidoz hastalarında Cals-D3 dikkatle kullanılmalıdır. Bu hastalarda kan ve idrar kalsiyum seviyelerinin düzenli bir şekilde kontrol edilmesi gereklidir.   Araç ve makine kullanımı üzerine etkisi   Araç ve makine kullanımı üzerine herhangi bir etkisi bildirilmemiştir.   Hamilelik ve emzirme döneminde kullanım   Gebelik kategorisi: B   Yüksek miktarda vitamin D içerdiğinden, Cals-D3 hamilelik ve laktasyon dönemlerinde kullanılmamalıdır.   1. Yapılan denemelerde, ilacın teratojenik veya embriyosid (embriyo öldürücü) veya başka türlü, üreme ile ilgili etkisinin olduğunu gösterilmiştir; fakat gebe kadınlarda yapılmış kontrollü inceleme yoktur .   2. Gebe kadınlarda veya yapılan deneylerde ilaç incelenmemiştir. Bu katagorideki ilaçlar, eğer hekim ilacın gebe kadına sağlayacağı yararın, fötus üzerindeki potansiyel riskini haklı göstereceğine inanıyorsa kullanılmalıdır.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Kalsiyum tuzları konstipasyon, flatulans, bulantı, mide ağrısı ve diyareye neden olabilir.   Uzun bir dönem boyunca yüksek doz kullanımı durumunda hiperkalsiüri gelişebilir.   Merkezi sinir sistemi:   Baş ağrısı,   Endokrin sistem ve metabolizma:   Hiperkalsemi, hipofosfatemi,   Gastroentestinal sistem:   Karın ağrısı, anoreksi, kabızlık, şişkinlik, laksatif etki, bulantı, kusma, ağız kuruluğu, peptik ülser, geğirme, flatülans, gastrik hipersekresyon.   Ayrıca nadiren de olsa süt alkali sendromu ya da aşırı alınımına bağlı olarak böbrek taşı, iştahsızlık, kemik ağrısı, poliüri, kas zaafiyeti, uyku hali veya konfüzyon görülebilir.   Yüksek doz alan hastalarda veya böbrek diyalizi gören hastalarda alkaloz oluşabilir.   Fosfat bağlayıcı olarak uzun süre kullanıldığında bazen doku kalsifikasyonu görülebilir.   Doz önerileri dikkatle uygulanırsa uzun süreli kullanımda hiçbir yan etki görülmez.   Gece idrara çıkmada artış, metalik tat gibi yan etkiler görülebilir.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Doz Aşımı

İnsanlarda sefdinirin doz aşımı ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Beta laktam antibiyotiklerin aşırı dozda kullanılmaları bulantı, kusma, epigastrik ağrı, diyare ve konvülziyonlara neden olur. Hemodiyaliz ile sefdinir vücuttan uzaklaştırılır.

Endikasyonlar

Ceftinex tablet aşağıda belirtilen enfeksiyonlarda etkilidir; Toplum kaynaklı pnömoni: Haemophilus influenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil), Haemophilus parainfluenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil), Streptococcus pneumoniae (yalnızca penisiline duyarlı suşlar) ve Moraxella catarrhalis’in (beta laktamaz üreten suşlar dahil) neden olduğu pnömoni.  Kronik bronşitin akut alevlenmeleri: Haemophilus influenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil), Haemophilus parainfluenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil), Streptococcus pneumoniae (yalnızca penisiline duyarlı suşlar) ve Moraxella catarrhalis’in (beta laktamaz üreten suşlar dahil) neden olduğu enfeksiyonlar.  Akut maksiller sinüzit: Haemophilus influenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil), Streptococcus pneumoniae (yalnızca penisiline duyarlı suşlar) ve Moraxella catarrhalis’in (beta laktamaz üreten suşlar dahil) neden olduğu enfeksiyonlar. Faranjit / Tonsillit: Streptococcus pyogenes’in neden olduğu enfeksiyonlar. Komplikasyonsuz Deri Enfeksiyonları: Staphilococcus aureus (beta laktamaz üreten suşlar dahil) ve Streptococcus pyogenes’in neden olduğu enfeksiyonlar.  

Farmakodinamik Özellikler

Ceftinex Tablet, aktif madde olarak geniş spektrumlu semisentetik bir sefalosporin olan sefdinir içermektedir. Üçüncü kuşak bir sefalosporin olan sefdinir bakteri hücre duvarı sentezini inhibe ederek bakterisid etki gösterir. Penisilinler ve bazı sefalosporinlere dirençli mikroorganizmalar sefdinire duyarlıdır. Sefdinirin S. aureus’a ait penisilin bağlayan protein (PBP) 3,2,1 ve E. faecalis’a ait penisilin bağlayan protein (PBP) 2 ve 3 üzerine diğer sefalosporinlerden daha fazla etkinliği bulunmaktadır. Sefdinir çözünebilir mediyatörlerle nötrofil stimulasyonu sırasında, nötrofillerden ekstrasellüler ortama miyeloperoksidaz salınımını inhibe etmektedir. Mikrobiyoloji: Sefdinirin aşağıdaki mikroorganizmalar üzerine etkili olduğu gösterilmiştir: Aerobik Gram pozitif mikroorganizmalar: Staphylococcus aureus (beta laktamaz üreten suşlar dahil, metisiline dirençli suşlar hariç) Streptococcus pneumoniae (penisiline duyarlı suşlar) Streptococcus pyogenes  Staphylococcus epidermidis (yalnızca metisiline duyarlı suşlar) Streptococcus agalactiae  Streptokokların viridans grubu Aerobik Gram negatif mikroorganizmalar:  Haemophilus influenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil) Haemophilus parainfluenzae (beta laktamaz üreten suşlar dahil) Moraxella catarrhalis  (beta laktamaz üreten suşlar dahil) Citrobacter diversus  Escherichia coli  Klebsiella pneumoniae  Proteus mirabilis 

Farmakokinetik Özellikler

Emilim: Sefdinir oral uygulamadan 2-4 saat sonra plazma doruk konsantrasyonlarına ulaşır. Plazmadaki sefdinir konsantrasyonları doz ile birlikte artar, fakat bu artışlar dozun artış oranıyla paralellik göstermez. Biyoyararlanımı 300 mg sefdinir tablet alınmasından sonra %21, 600 mg tablet alınmasından sonra ise %16 olarak belirlenmiştir. Yüksek yağlı diyetten sonra sefdinirin emilim oranı (Cmaks) ve miktarı (EAA) sırasıyla %16 ve %10 oranında azalmaktadır. Ancak bu durum klinik olarak anlamlı bulunmamıştır. Bu nedenle sefdinir yemeklerden bağımsız olarak alınabilir. 300 mg sefdinir tablet alımından sonra Cmaks (µg/mL), tmaks (saat) ve EAA (µg sa/mL) değerleri sırasıyla; 1.60, 2.9, 7.05 ve 600 mg sefdinir tablet alımından sonra 2.87, 3.0, 11.1 olarak saptanmıştır. Multipl doz uygulaması: Normal böbrek fonksiyonlu hastalarda günde tek doz veya iki kez uygulama ile sefdinir plazmada birikmez. Dağılım: Sefdinir için ortalama dağılım hacmi yetişkinlerde 0.35 L/kg (±0.29) ve çocuklarda 0.67 L/kg (±0.29) olarak saptanmıştır. Sefdinir hem yetişkinde hem de çocuklarda plazma proteinlerine %60 ila % 70 oranında bağlanır; bağlanma oranları konsantrasyondan bağımsızdır. Metabolizma ve Atılım: Sefdinir kayda değer oranda metabolize olmaz. Böbrekler yolu ile atılır ve plazma eliminasyon yarı ömrü (t½) ortalama 1.7 saattir. Normal böbrek fonksiyonlu sağlıklı yetişkinlerde 300 ve 600 mg doz alımından sonra renal klerens 2.0 (±1.0) mL/dak/kg’dır. 300 ve 600 mg’lık dozlardan sonra idrar ile değişmeden atılan miktar sırasıyla %18.4 (±6.4) ve %11.6 (±4.6)’dır. Renal fonksiyon bozukluğu olan hastalarda sefdinir klerensi azalmaktadır. Eliminasyonun büyük kısmı böbreklerle olduğundan, böbrek fonksiyonu bozuk olanlarda veya hemodiyaliz hastalarında doz ayarlaması gerekmektedir.

Farmasötik Şekli

Film Kaplı Tablet

Formülü

Her film kaplı tablet 300 mg sefdinir, ayrıca boyar madde olarak titanyum dioksit içerir.

İlaç Etkileşmeleri

Alüminyum ve magnezyum içeren antasidlerle beraber kullanıldığında, sefdinir antasidlerden en az 2 saat önce ya da sonra alınmalıdır. Renal yoldan elimine edilen ilaçlarda olduğu gibi probenesid sefdinirin de renal atılımını inhibe eder. Sefdinir tedavisi sırasında demir içeren preparatların da kullanıldığı durumlarda; sefdinir bu ilaçların alınmasından en az 2 saat önce ya da sonra alınmalıdır.

Kontraendikasyonlar

Sefdinir sefalosporin grubu ilaçlara aşırı duyarlılığı olan hastalarda kontrendikedir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Yetişkinlerde ve 13 yaşından büyük çocuklarda tavsiye edilen doz ve tedavi süreleri tabloda gösterilmiştir. Enfeksiyon türü Doz Tedavi süresi Toplum kökenli pnömoni 300 mg 12 saat ara ile 10 gün Kronik bronşit akut ekzazerbasyonu 300 mg 12 saat ara ile veya 600 mg günde tek doz 5-10 gün   10 gün Akut maksiler sinüzit 300 mg 12 saat ara ile veya 600 mg günde tek doz 10 gün   10 gün Faranjit/Tonsillit 300 mg 12 saat ara ile veya 600 mg günde tek doz 5-10 gün   10 gün Komplike olmamış deri enfeksiyonları 300 mg 12 saat ara ile 10 gün   Günlük doz 600 mg’ı aşmamalıdır. Yaşlılarda kullanım: Renal bozukluğu olmayan yaşlılarda doz ayarlaması yapmaya gerek yoktur. Böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda kullanım: Kreatinin klerensi < 30mL/dakika olan hastalarda 300 mg/gün uygulanmalıdır. Hemodiyaliz sefdinir atılımına neden olur; tavsiye edilen başlangıç dozu gün aşırı 300 mg (veya 7 mg/kg/doz). Hemodiyaliz uygulaması bittikten sonra 300 mg (veya 7 mg/kg/doz) uygulanmalıdır. İzleyen dozlar gün aşırı 300 mg (veya 7 mg/kg/doz) olmalıdır.  

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Saklama Koşulları

250C’nin altında, oda sıcaklığında, kuru bir yerde saklayınız. Çocukların göremeyeceği, erişemeyeceği yerlerde ve ambalajında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

10, 14 ve 20 tablet içeren blister ambalajda

Uyarılar/Önlemler

Sefdinir ile tedaviye başlamadan önce , hastanın sefdinir, diğer sefalosporinler, penisilinler veya diğer ilaçlara aşırı duyarlılığı olup olmadığı araştırılmalıdır. Eğer sefdinir, penisiline duyarlı hastalara verilecekse penisilin alerjisi olan hastaların %10’unda da çapraz-aşırı duyarlılık olabileceğinden mutlaka dikkatli olunmalıdır. Eğer sefdinire karşı alerjik reaksiyon oluşursa, ilaç tedavisi kesilmelidir. Ciddi akut hipersensitivite reaksiyonların epinefrin, intravenöz sıvı uygulaması, intravenöz antihistaminikler, kortikosteroidler, pressör aminler ile tedaviyi ve oksijen verilmesi ile hava yolu açılmasını gerektirebilir. Sefdinir de dahil olmak üzere hemen hemen tüm antibakteriyel ilaçlarla psödomembranöz kolit gelişimi bildirilmiştir. Bu nedenle antibakteriyel tedavi sonrası gelişen diyare olgularında dikkatli olunmalıdır. Antibakteriyel ilaçlarla tedavi barsağın normal florasını değiştirir. Çalışmalar Clostridium difficile tarafından üretilen toksinin antibiyotikle ilişkili kolitin primer sorumlusu olduğunu göstermektedir. Psödomembranöz kolit tanısından sonra uygun tedaviye başlanmalıdır. Orta derecede psödomembranöz kolit vakaları genellikle ilacın kesilmesine yeterli yanıt verirler. Ağır kolitli olgularda sıvı ve elektrolit tedavisi, protein desteği ve Clostridium difficile’ye klinik olarak etkili antibakteriyel ilaç ile tedavi gerekmektedir. Diğer geniş spektrumlu antibiyotiklerde olduğu gibi, uzamış tedavi dirençli organizmaların gelişmesine neden olabilir.Hastanın dikkatli bir biçimde izlenmesi gerekmektedir. Eğer tedavi sırasında süperenfeksiyon oluşursa, uygun alternatif tedavi verilmelidir. Diğer geniş spektrumlu antibiyotikler gibi sefdinir de kolit öyküsü olan kişilere uygulanırken dikkatli olunmalıdır. Böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda (kreatinin klerensi<30 mL/dak) sefdinir için doz ayarlaması yapılmalıdır.   Araç ve Makine Kullanımı Üzerine Etkisi: Araç ve makine kullanımı üzerine etkisi bildirilmemiştir.   Gebelik ve Laktasyonda Kullanımı: Gebelik kategorisi:B Hamile kadınlarda yapılmış yeterli ve iyi kontrollü çalışma bulunmadığından, mutlak gerekmedikçe kullanılmamalıdır. 600 mg tek doz uygulamayı takiben, anne sütünde sefdinir saptanmamıştır

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Sefdinir kullanımıyla ortaya çıkan yan etkiler genellikle hafif ve geçicidir. Diyare, vajinal moniliyasis, bulantı, başağrısı, abdominal ağrı ve vajinit en sık bildirilen yan etkilerdir. BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.  

Doz Aşımı

L-karnitin ile aşırı doza bağlı toksisite bildirilmemiştir.Aşırı doz ishale sebep olabilir. Bu durumda doz azaltılmalı ve destekleyici tedavi uygulanmalıdır.

Endikasyonlar

Çiğneme Tableti

Farmakodinamik Özellikler

Beher tablette etken madde L-karnitin iç tuz 1 g; tatlandırıcı olarak şeker bulunur.

Farmakokinetik Özellikler

Bildirilmemiştir.

Farmasötik Şekli

L-karnitin etken maddesi için bilinen bir kontrendikasyon yoktur. İlacın terkibindeki maddelerden birine aşırı hassasiyet gösterenlerde kullanılmaz.

Formülü

30 °C'nin altındaki oda sıcaklığında, çocukların ulaşamayacağı bir yerde ve ambalajı içinde saklayınız.

İlaç Etkileşmeleri

CARNITENE® 1 g Çiğneme Tableti; 10 tablet, alüminyum folyoda.
(Visited 1 times, 1 visits today)
İçerik faydalı oldu mu?
EvetHayır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close Search Window