İlaç Sınıfı Beşeri Yerli İlaç
İlaç Alt Sınıfı İEGM Tüm İlaç Fiyat Listesi
İlaç Firması CHOLVAST
Birim Miktarı 90
ATC Kodu C10AA05
ATC Açıklaması Atorvastatin
NFC Kodu BC
NFC Açıklaması Ağızdan Katı Film Kaplı Tabletler
Kamu Kodu A10447
Orijinal / Jenerik Türü Jenerik
2023 Fiyatı Bilinmiyor
Satış Fiyatı 75,18 TL (2 Mart 2020)
Önceki Satış Fiyatı 67,11 TL (5 Şubat 2020)
Barkodu
Kurumun Karşıladığı 88,11 TL
Reçete Tipi Normal Reçete
Temin Yeri İlacınızı sadece eczaneden alınız !
Bütçe Eşdeğer Kodu E008B

İlaç Etken Maddeleri

  • atorvastatin kalsiyum (20 mg)

İlaç Prospektüsü

Doz Aşımı

Doz aşımı durumunda oluşma olasılığı en yüksek primer toksik etki hipotansiyondur. Ağır hipotansiyon oluştuğunda, hasta başı aşağıda kalacak şekilde yatar pozisyona getirilerek ve gerekli olduğunda IV izotonik serum fizyolojik infüzyonuyla ya da kan hacmini artırıcı diğer yollarla bu durum dengelenmelidir. Özellikle renal yetmezliği olan hastalarda ve NSAI ilaç alanlarda hiperkalemi gelişebilir semptomatik ve destekleyici tedavi yapılmalıdır. Perindopril’in aktif biçimi olan perindoprilat, ayrıca diyalizle uzaklaştırılır (bkz. Farmakokinetik özellikler).

Endikasyonlar

Hipertansiyon Konjestif kalp yetmezliği Serebrovasküler hastalık hikayesi olan hastalarda tekrarlayan inmeden korunmada indapamid ile birlikte kombine olarak kullanılır. Stabil koroner arter hastalığı olan hastalarda konvansiyonel tedaviye ilave kullanılan perindopril, kardiyak olayları azaltmada endikedir.

Farmakodinamik Özellikler

Perindopril, anjiyotensin I’i, bir vazokonstriktör ve adrenal korteksten aldosteron sekresyonunun uyarıcısı olan anjiyotensin II’ye dönüştüren enzimin inhibitörüdür (ADEI). Anjiyotensin II, aynı zamanda, adrenal korteks ile aldosteron sekresyonunu stimüle eder. Bu nedenle: Aldosteron sekresyonunu azaltır. Aldosterondan kaynaklanan negatif feedback’in olmaması nedeniyle plazma renin aktivitesini artırır. Kas ve böbrek üzerindeki seçici aktivitesiyle total periferik direnci azaltır; bu, uzun dönem tedavi sırasında su ve sodyum retansiyonuna ya da refleks taşikardiye yol açmayan bir azalmadır. Tüm dönüştürücü enzim inhibitörleri gibi, perindopril, bradikininlerin inaktif heptapeptidlere degradasyonunu azaltmaktadır. Perindopril ayrıca renin konsantrasyonları düşük ve normal olan hastalarda antihipertansif bir aktivite gösterir. Perindopril aktif metaboliti olan perindoprilat aracılığıyla etki gösterir; diğer metabolitleri inaktiftir. Hipertansiyonda:  Perindopril hipertansiyonun tüm derecelerinde etkilidir: Perindopril kullanımı ile, hafif, orta, şiddetli hipertansiyonda; hem yatar pozisyonda hem de ayakta sistolik ve diyastolik kan basıncında bir azalma gözlemlenmektedir. Yanıt verenlerde, 1 aylık tedaviden sonra kan basıncının normale döndüğü ve tolerans gözlemlenmeden sürdürüldüğü bilinmektedir. Tedavinin kesilmesi, rebound hipertansiyona neden olmaz. Hipertansiyonun perindopril’le tedavisi, arteryel kompliyansta düzelmeye ve sol ventrikül hipertrofisinde azalmaya yol açar.   Stabil koroner arter hastalığında: Diğer koruyucu tedavilere ek olarak, günde bir kez 8 mg perindopril ile uzun süreli tedavi sonucunda primer sonlanım noktasında (kardiyovasküler mortalite, fatal olmayan miyokard enfarktüsü ve resüste edilmiş kardiyak arrest) anlamlı bir risk azalması gözlenmiştir. Riskteki azalma, hastaların hipertansif veya diyabetik olup olmamalarından, veya miyokard enfarktüsü öyküsünden bağımsız olarak tüm yaş gruplarında görülmüştür

Farmakokinetik Özellikler

Perindopril oral yolla hızla emilir.  Plazma proteinlerine bağlanma, %30’dan azdır ancak konsantrasyona bağımlıdır.  Antihipertansif aktivite tek bir dozdan 4 ila 6 saat sonra doruk düzeye çıkar ve en az 24 saat sürer. 24. saatte anjiyotensin dönüştürücü enzimin reziduel blokajının halen yüksek düzeylerde olduğu (yaklaşık %80) gösterilmiştir.  Spesifik bir anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörü olan perindoprilata hidrolize olur. Doruk plazma perindoprilat konsantrasyonlarına 3 ila 4 saat arasında ulaşılır.  Günde tek doz perindopril uygulamasıyla kararlı duruma ortalama 4 günde ulaşılır. Etkili birikim yarılanma ömrü, yaklaşık 24 saattir.  Perindopril’in %75’i idrarla değişmeden atılır.  Böbrek yetmezliğinden ya da yaşlılıktan kaynaklansa da, kreatinin klerensi 60 ml/dakika’nın altında olan hastalarda, plazma perindoprilat konsantrasyonları anlamlı olarak daha yüksektir. Doz kreatinin klerensine göre ayarlanmalıdır.  Perindopril’in diyaliz klerensi 70 ml/dak’dır.  Siroz hastalarında doz ayarlaması gerekmez.  Eliminasyon ise, kalp yetmezliği olan hastalarda daha yavaştır. Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri plasentadan geçebilmektedir.

Farmasötik Şekli

Tablet

Formülü

Her tablet 2 mg. perindopril (INN) (tert butilamin tuzu halinde) içermektedir.

İlaç Etkileşmeleri

Önerilmeyen kombinasyonlar:   Potasyum tutucu diüretikler (amilorid, potasyum kanrenoat, spironolakton, triamteren, tek başına ya da kombinasyon biçiminde…), potasyum tuzları  Hiperkalemi (özellikle böbrek yetersizliği durumunda potasyum artırıcı etkilerinin eklenmesiyle) potansiyel olarak fataldir. Hipokalemi dışında, ek potasyum verilmesine gerek yoktur. ya da potasyum tutucu diüretikleri ADE inhibitörleriyle kombine kullanmamak gerekir.   Lityum  Kan lityumunda toksik düzeylere ulaşabilen artış gözlemlenmiştir (lityumun böbrek yoluyla atılımında azalma). Bir ADE inhibitörünün kullanımı gerekiyorsa, kan lityumu yakından izlenmeli ve doz ayarlanmalıdır.   Estramustine  Anjiyonörotik ödem gibi istenmeyen etkilerde artış riski (anjiyoödem) vardır.   Kullanım için önlem alınmasını gerektiren kombinasyonlar   NSAID’ler ve asetilsalisilik asid (aspirin) > 3 gr/gün  Akut renal yetersizliği olan hastalarda (yaşlı ve/veya dehidrate hastalar) NSAID’lerin sebebiyet verdiği, vasodilatör prostaglandinlerin inhibisyonu ile, azalan glomerüler filtrasyon riski vardır. Aksi takdirde antihipertansif etkide azalma gözlemlenir. Hidrate hastalar: tedavinin başlangıcında renal fonksiyonlar gözlemlenir.   Antidiyabetik ajanlar (insülinler, sülfonilüreler) Kaptopril, enalapril için tanımlanan uyarı ve önlemler dikkate alınmalıdır.  ADE inhibitörlerinin kullanımı, insülin ya da sülfonilüre tedavisi alan diyabetiklerde hipoglisemik etkiyi artırabilir. Hipoglisemi, çok ender görülmektedir (insülin gereksiniminin azalmasına yol açan glukoz toleransında düzelme).  Perindopril tedavisi alan diyabetik hastalar kan glukozunu kendi kendilerine izlemeye yönlendirilmelidir.   Baklofen  Perindoprilin baklofen ile birlikte kullanımı ile antihipertansif etkide artış görülebilir.  Gerekli olduğunda, kan basıncı izlenmeli ve antihipertansif ajanın dozu ayarlanmalıdır.   Tiyazid benzeri diüretikler  Daha önceden su ve sodyum kaybının olduğu durumlarda, bir ADE inhibitörüyle yapılan tedavinin başlangıcında ani hipotansiyon ve/veya akut böbrek yetersizliği riski mevcuttur.   Daha önceki diüretik tedavisinin su ve sodyum kaybına yol açmış olabileceği (son zamanlarda diüretiklerle tedavi edilmiş hastalar, az tuzlu diyet uygulayan hastalar, hemodiyaliz hastaları) hipertansif hastalarda aşağıdakiler önerilmektedir: ADE inhibitörü tedavisine başlamadan önce, diüretiğin kesilmesi ve daha sonra gerekli olduğunda potasyum tutucular dışında bir diüretikle tedaviye yeniden başlanması ya da, Tedaviye düşük doz ADE inhibitörü ile başlanması ve dozun giderek artırılması. Tüm vakalarda, ADE inhibitörü tedavisine başladıktan sonra ilk birkaç hafta boyunca böbrek fonksiyonlarının (kan kreatinini) izlenmesi gerekir.   Dikkate alınması gereken kombinasyonlar   Amifostine  Antihipertansif etkide artış gözlenebilir.   Trisiklik antidepresanlar, nöroleptikler Antihipertansif etki ve ortostatik hipotansiyon riski artar (aditif etki)   Kortikosteroidler, tetrakosaktid (oral uygulama, Addison hastlalığında kulllanılan hidrokortizon dışında)  Antihipertansif etkide azalma (kortikosteroide bağlı su ve sodyum retansiyonu) gözlemlenebilir.   Ürolojik kullanılan alfablokörler: alfuzosin, prazosin, terazosin, tamsulosin  Hipotansif etkide ve ortostatik hipotansiyonda artış riski mevcuttur.

Kontraendikasyonlar

Formülde yer alan herhangi bir maddeye karşı hassasiyeti olan kişilerde kullanılmamalıdır. Perindopril’e karşı hipersensitivite, ADE-I kullanımına bağlı anjiyo ödem hikayesi (Quincke ödemi) , Gebelik ve emzirme Relatif kontrendikasyonlar: -Potasyum tutucu diüretikler -Potasyum ve lityum tuzları ile kombinasyon -Bileteral renal arter stenozu veya fonksiyonel böbrekte renal arter stenozu -Hiperkalemi

Kullanım Şekli Ve Dozu

Perindopril tablet, aktif metaboliti perindoprilat’ın biyoyararlanımının yemekler ile modifiye olmasından dolayı, yemeklerden önce alınmalıdır. Perindopril günlük tek doz olarak verilir.   Esansiyel hipertansiyonda:  Normal şartlar altında ve hekim kontrolünde; etkili doz, sabahları alınmak üzere günde 4 mg’dır. Tedaviye alınan cevaba göre, dozaj tedricen olmak üzere 3-4 hafta içinde günlük tek seferde 8 mg’a çıkartılır.   Kardiyak olay riskini azaltmada:  Stabil koroner arter hastalığı olan hastalarda, konvansiyonel tedaviye ilave kullanılan Coversyl’e ilk iki hafta günde bir kez 4 mg doz ile başlanmalı, daha sonra, renal fonksiyona göre, günde bir kez 8 mg’a yükseltilmelidir. Yaşlı hastalar, bir hafta günde bir kez 2 mg, sonraki hafta günde bir kez 4 mg almalıdır; daha sonra, renal fonksiyona bağlı olarak doz günde bir kez 8 mg’a yükseltilebilir (Bakınız, Böbrek yetersizliğinde dozaj ayarlamasına ilişkin tablo)   Daha önce diüretiklerle tedavi edilen arteryel hipertansiyonda Diüretiğin 3 gün önce kesilmesi ve gerekli olduğunda daha sonra yeniden verilmesi. Ya da tedaviye 2 mg ile başlanması ve daha sonra elde edilen kan basıncı yanıtına göre dozun ayarlanması gerekir. Tedaviden önce ve tedavi başladıktan sonra 15 gün içinde plazma kreatinin ve potasyumunun kontrol edilmesi önerilir. Yaşlı Hastalarda: (Bkn. önlemler) tedaviye daha düşük bir dozla (sabahları 2 mg/gün) başlanmalı ve gerekli olduğunda, bir aylık tedaviden sonra dozu 4 mg’a çıkarılmalıdır. Gerekli olduğunda, daha önce yapılan değerlendirme bunun yaşa göre anormal olduğunu gösterirse (aşağıdaki tabloya bakınız), doz hastanın böbrek fonksiyonuna göre ayarlanacaktır. Örneğin, yaşa, ağırlığa ve cinsiyete göre ayarlanmış kan kreatininden Cockroft* formülü kullanılarak hesaplanan kreatinin klerens değeri (ClCr), yaşlılarda böbrek fonksiyonu için doğru bir göstergedir. * ClCr = (140 – yaş) x ağırlık / 0.814 x kan kreatinini             yaş, yıl olarak             ağırlık, kg olarak             kan kreatinini, mikromol/l olarak ifade edilmektedir. Bu formül, yaşlı erkekler içindir ve sonuç 0.85’le çarpılarak kadınlar için düzeltilmelidir.   Renovasküler hipertansiyonda: önerilen başlangıç dozu, daha sonra hastanın verdiği kan basıncı yanıtına göre ayarlanmak üzere, 2 mg / gün’dür. Fonksiyonel böbrek yetmezliğinin olası başlangıcını saptamak için, kan kreatinini ve potasyum kontrol edilmelidir.   Böbrek Yetersizliğinde; perindopril dozu böbrek yetersizliğinin derecesine göre ayarlanmalıdır. Kreatinin klerensi 60 ml/dak. ya da daha yüksek olduğunda, dozu değiştirmeye gerek yoktur.   Kreatinin klerensi 60 ml/dak’dan daha düşük olduğunda aşağıdaki tabloya bakınız:                                        Kreatinin klerensi                     Önerilen doz                                    (ml / dak)                                    30 < ClCr < 60               2 mg / gün                                    15 < ClCr < 30              iki günde bir 2 mg Bu hastalarda normal tıbbi uygulama, potasyum ve kreatinin düzenli aralıklarla, örneğin terapötik olarak stabilize olan hastalarda iki ayda bir kontrol edilmesinden oluşmaktadır. Bu durumda, kombinasyonda kullanılması gereken diüretikler, loop diüretikleridir. Hemodiyaliz yapılan hipertansif hastalarda: (ClCr < 15 ml/dak) Diyaliz klerensi, 70 ml/dak.dır. Doz, diyaliz gününde 2 mg’dır. Perindopril diyaliz edilebilir.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Coversyl 4 mg 30 tablet Coversyl 8 mg 30 tablet

Saklama Koşulları

Ambalajında, kuru yerde 30°C’nin altında, oda sıcaklığında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

30 tablet içeren blister ambalajlarda.

Uyarılar/Önlemler

Özel uyarılar: İçeriğinde laktoz bulunmasından dolayı, konjenital galaktosemia, glukoz ve galaktoz malabzorbsiyon sendromu veya laktaz yetersizliğinde kontrendikedir.                                    İmmunodepresif hastalarda nötropeni / agranülositoz riski: ADE inhibitörleri, Yüksek dozlarda, Birden çok sistemi tutan hastalıklarla (disemine lupus eritematozus ya da skleroderma gibi kollajenozlar) birlikte, immünosüpresan tedavi gören ve/veya lökopeniye yol açma potansiyeli olan tedavi gören böbrek yetersizliği hastalarına verildiğinde, ADE inhibitörlerinin yol açtığı oldukça ender görülen agranülositoz ve/veya kemik iliği depresyonu vakaları bildirilmiştir. Bu olayları önlemenin en iyi yolu, önerilen dozlara kesin olarak uyulmasıdır. Ancak bu tip bir hastada bir ADE inhibitörünün kullanılması gerekliyse, risk/yarar oranı dikkatle değerlendirilmelidir.   Anjiyoödem (Quincke ödemi):  Perindoprili de içeren bir ADE inhibitörüyle tedavi edilen hastalarda ender olarak yüz, ekstremite, dudak, dil, glotis ve/veya larenks anjiyoödemi vakaları bildirilmiştir. Bu tür vakalarda, perindopril hemen kesilmeli ve ödem ortadan kalkıncaya kadar hasta izlenmelidir. Semptomları ortadan kaldırmak için antihistaminikler kullanılmakla birlikte yalnızca yüz ve dudaklardaki ödem genellikle tedavi gerektirmeden iyileşmektedir. Larenks ödemi ile birlikte görülen anjiyoödem fatal olabilir. Solunum yollarında tıkanıklığa yol açabilen dil, glottis ve/veya larenks ödemi vakalarında, gecikmeden 1/1000’lik bir adrenalin sol. (subkutan olarak 0.3 ml – 0.5 ml) verilmeli ve uygun başka bir tedavi yapılmalıdır. Bu hastalara daha sonra asla bir ADE inhibitörü reçete edilmemelidir. (Bkz. Kontrendikasyonlar). ADE inhibitörü tedavisine bağlı olmayan bir anjiyoödem öyküsü olan hastalarda, ADE inhibitörüne bağlı olan anjiyoödem riski artar.   Dializ membranlara tabi tutulan hastalarda anafilaktoid reaksiyonlar:  ADE inhibitörü alan hastalarda yüksek geçirgenliği olan membranların veya dekstran sulfatta adsorbsiyon ile düşük yoğunluklu lipoprotein aferez yönteminin kullanıldığı hemodiyaliz sırasında anafilaksi benzeri reaksiyonlar görülmüştür. Bu tip kombinasyonlardan kaçınmak gerekir. Bu reaksiyonların oluşumu ADE inhibitörü ve LDL aferezi ile tedavi edilen hastalarda tedavinin en az 24 saat süre ile kesilmesi sonrasında önlenebilir.   Öksürük:  ADE inhibitörü olan hastalarda kuru öksürük bildirilmiştir. Inatçılığı ve tedavi kesildiğinde ortadan kalkmasıyla barizdir. Ortaya çıktığında, bu semptomun ilaca bağlı olma olasılığı dikkate alınmalıdır. ADE inhibitörü tedavisi mutlaka gerekiyorsa, tedavi sürdürülebilir.   Çocuklar:  Perindoprilin çocuklardaki etkinliği ve güvenilirliği belirlenmemiştir.   Hipotansiyon ve/veya böbrek yetersizliği riski (kalp yetersizliği su ve sodyum kaybı vs.)  Başlangıçta kan basıncı düşük olan hastalarda, renal arter stenozu, konjestif kalp yetersizliği ve ödem ve asitle birlikte siroz durumunda özellikle su ve sodyum kaybında (sıkı sodyumsuz diyet ya da uzun dönem diüretik tedavisi), renin anjiyotensin aldosteron sisteminin anlamlı olarak uyarıldığı gözlemlenmektedir.   Bu nedenle, bu sistemin bir ADE inhibitörüyle bloke edilmesi, özellikle ilk dozda ve tedavinin ilk iki haftası boyunca kan basıncında ani bir düşüşe ve/veya ender ve değişken bir aralık içinde olsa da, plazma kreatininde bazı vakalarda akut olabilen fonksiyonel böbrek yetersizliğini yansıtan bir artışa yol açabilir.   Bu nedenle bu durumların tümünde, tedaviye kademeli olarak ve gerekiyorsa düşük doz ile başlanmalıdır.   Yaşlı Hastalar:  Tedaviden önce, böbrek fonksiyonu, kan potasyumu değerlendirilmelidir. Daha sonra, ani kan basıncı düşüşünü engellemek için, özellikle su ve sodyum kaybı durumunda, kan basıncının verdiği yanıta göre başlangıç dozu titre edilir.    Böbrek Yetersizliği: Bu durumda (kreatinin klerensi 60 ml/dak.nın altında) doz azaltılmalıdır (Bkz. Pozoloji). Bu hastalarda ve glomerüler nefropatisi olan hastalarda, olağan tıbbi uygulama, periyodik olarak potasyum ve kreatininin kontrol edilmesidir.   Ateroskleroz tanısı konmuş hastalar:  Tüm hastalarda hipotansiyon riski olduğu için, iskemik kalp hastalığı ya da serebrovasküler yetersizliği olan hastalara reçete ederken, tedaviye düşük bir dozla başlanarak özel bir dikkat gösterilmelidir.   Renovasküler hipertansiyon: Renovasküler hipertansiyon tedavisi revaskülarizasyondur. Bununla birlikte, cerrahi müdahaleyi bekleyen ya da cerrahinin mümkün olmadığı renovasküler hipertansiyonlu hastalarda ADE inhibitörleri yararlı olabilir. Tedaviye düşük bir dozla başlamalı ve tedavi kesildiğinde bazen geri dönebilen fonksiyonel böbrek yetersizliği gözlemlendiği için böbrek fonksiyonu ve kan potasyumu izlenmelidir.   Risk altındaki diğer popülasyonlar: Şiddetli kalp yetersizliği (evre IV) ya da insüline bağımlı diyabeti (hiperkalemi gelişimine spontan eğilim) olan hastalarda, tedaviye, yakın tıbbi gözetim altında düşük bir dozla başlanmalıdır. Koroner yetersizliği olan hipertansif hastalarda beta blokör tedavisinin kesilmesine gerek yoktur, ADE inhibitörü tedavisi beta blokör tedavisine eklenebilir. Ancak bu durumda hekim kontrolü ve onayı şarttır.   Anemi:  Böbrek transplantı alıcılarında ya da hemodiyaliz hastalarında hemoglobin düzeylerinde azalmayla birlikte anemi gözlemlenmiştir; başlangıç değerleri yüksek olduğunda azalma daha fazladır. Bu etki, doza bağımlı olmaktan çok, ADE inhibitörlerinin etki mekanizmasıyla ilişkili gibi görünmektedir. Bu azalma orta derecededir; tedavinin başlamasından itibaren 1 ila 6 ay içinde oluşur ve daha sonra stabil kalır. Tedavi kesildiğinde geri dönüşümlüdür, ancak hematolojik parametreler düzenli olarak izlendiğinde bu tip hastalarda tedavi sürdürülebilir.   Cerrahi: Anestezi durumunda ve özellikle anestezi, hipotansif potansiyeli olan ajanlarla yapıldığında, ADE inhibitörleri hipotansiyona neden olmaktadır. Olanaklı olduğunda, cerrahiden 2 gün önce perindopril gibi uzun etkili ADE inhibitörleri kesilmelidir.   Desensitizasyon esnasında anafilaktoid reaksiyonlar: ADE inhibitörü alan, himenoptera (arılar, yabanarıları) venom desensitizasyonu altındaki hastalarda nadir olarak anafilaksi benzeri reaksiyonlar görülmüştür. Desensitizasyon altındaki alerjik hastalarda ADE inhibitörü ile tedavi dikkatle uygulanmalı ve venom immünoterapi takibindeki hastalarda sakınılmalıdır. Bu reaksiyonların oluşumu ADE inhibitörü ve desensitizasyon ile tedavi edilen hastalarda tedavinin en az 24 saat süre ile kesilmesi sonrasında önlenebilir.   GEBELİK VE EMZİRMEDE KULLANIMI:   Gebelik kategorisi: X   Klinik çalışmalarda:  Bu konuda herhangi bir epidemiyolojik çalışma yoktur,  Gebeliğin ikinci ve üçüncü üç aylık dönemlerdeki kullanım, özellikle doğuma kadar sürdürüldüğünde, oligohidramniyos olasılığıyla birlikte fetusun böbrek fonksiyonunda azalma, hipotansiyon ve hiperkalemi, hatta anüriyle (geri dönüşümlü ya da dönüşümsüz) birlikte yenidoğan böbrek yetersizliğiyle ortaya çıkan bir böbrek bozukluğu riski oluşturmaktadır. ADE inhibitörleri ile gebelikte tedavi esnasında nadir olarak kafatası anomalileri rapor edilmiştir. Diğer taraftan, ADE inhibitörü ile tedavi esanasında gebe kalınması tedavinin değiştirilmesini gerektirmektedir.  Özellikle gebeliğin 2. ve 3. üç aylık döneminde perindopril kullanımı kontrendikedir.   Emzirme  Yeterli veri olmadığı için, perindopril emzirenlerde kontrendikedir.   ARAÇ,MAKİNA VE TECHİZAT KULLANIMINA ETKİSİ: Nadir baş dönmesi olasılığına karşı uyarılmalıdır.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Baş dönmesi, uyku bozuklukları ve huzursuzluk gibi yan etkiler nadir ve hafif olup genellikle tedavinin başlangıcında görülürler. Ayrıca tad alma bozuklukları, spazm, kabızlık, dispepsi gibi spesifik olmayan sindirim şikayetleri, vertigo ve tinnitus, deri döküntüleri, miyalji, eklem, boyun ve sırt ağrısı, terleme, eritem, konjunktivit, rinit, sinüzit, kusma nadiren anjiyoödem bildirilmiştir. Çok daha nadir olarak da ağız kuruluğu ve seksüel bozukluklar görülmüştür. Tedavinin başlangıcında hemoglobin miktarlarında hafif yükselmeler görülmüştür. Bu belirtiler tedavinin kesilmesiyle kendiliğinden normale dönmektedir. Laboratuvar parametreleri üzerindeki etkiler: Plazma üre ve kreatinininde, tedavi kesildiğinde geri dönüşümlü olan orta derecede artış görülebilir. Bu artış, daha sık olarak renal arter stenozu, diüretikle tedavi edilen hipertansiyon, böbrek yetersizliğiyle birlikte gözlemlenmektedir. Glomerüler nefropatide, bir ADE inhibitörünün kullanımı proteinüriye yol açabilir. Hiperkalemi, genellikle geçici. Özel hasta kategorilerinde (böbrek transplantı alıcıları, hemodiyaliz hastaları) kullanılan ADE inhibitörleriyle birlikte anemi (bkz. Önlemler) bildirilmiştir. BEKLENMEYEN BIR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Doz Aşımı

Atorvastatinin doz aşımı için spesifik tedavi bulunmamaktadır. Doz aşımı durumunda semptomatik ve destekleyici tedavi uygulanır. Atorvastatinin plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanması nedeniyle hemodiyalizin atorvastatin klirensini anlamlı oranda arttırması beklenmez.

Endikasyonlar

CHOLVAST aşağıdaki hastalıkların tedavisinde endikedir :   1-      Heterozigot ailesel ve ailesel olmayan primer hiperkolesterolemi ve kompleks dislipidemi (Fredrickson Tip IIa ve IIb) hastalarında yükselmiş olan total-K, LDL-K, Apo B ve trigliseridleri düşürmek ve HDL-K’yı yükseltmek için diyet tedavisine yardımcı olarak.   2-      Yükselmiş olan serum trigliserid düzeylerini (Fredrickson Tip IV) düşürmek için diyet tedavisine yardımcı olarak.     3-      Diyet tedavisine yeterli cevap vermeyen primer disbetalipoproteinemi (Fredrickson Tip III) vakalarının tedavisi için.   4-      Diğer lipid düşürücü tedavilerle birlikte ya da bu tedavilerin bulunmadığı durumlarda homozigot ailesel hiperkolesterolemi hastalarında total-K ve LDL-K’yı düşürmek için.

Farmakodinamik Özellikler

Atorvastatin; 3-hidroksi-3-metil-glutaril-koenzim A’nın (HMG-CoA) mevalonata dönüşümünü sağlayan HMG-CoA redüktaz enziminin selektif, kompetitif inhibitörüdür.   Atorvastatin heterozigot ve homozigot ailesel hiperkolesterolemi (FH) ve kompleks dislipidemi hastalarında total kolesterol (total-K), düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL-K) ve LDL-K membran kompleksi olan apolipoprotein (apo B)’yi düşürür. Atorvastatin ayrıca çok düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (VLDL-K) ve trigliseridleri (TG) düşürür; yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol (HDL-K) ve apolipoprotein A-1’de değişik ölçülerde yükselmeler sağlar. İzole hipertrigliseridemisi olan hastalarda atorvastatin total-K, LDL-K, apo B, TG ve non-HDL-K’yı düşürür ve HDL-K’yı yükseltir, disbetalipoproteinemia’da atorvastatin ara yoğunluklu lipoprotein kolesterol’ü (IDL-K) düşürür.   Atorvastatin ayrıca homozigot ailesel hiperkolesterolemi (FH) hastalarının bir kısmında LDL kolesterolü düşürür. Bu hastalar diğer kolesterol düşürücü ilaçlara ancak nadiren yanıt verir.   Total LDL-K, VLDL-K ve IDL-K yükselmesi ateroskleroz riskini arttırır, HDL-K yükselmesi ise azaltır, izole olarak TG düşürülmesinin veya HDL-K’nın yükseltilmesinin ateroskleroz üzerindeki etkisi belirlenmiş değildir.   Atorvastatin ve onun bazı metabolitleri insanlarda farmakolojik olarak aktiftir. İlacın etki yeri kolesterol sentezinin ve LDL-K klirensinin merkezi olan karaciğerdir.

Farmakokinetik Özellikler

Absorpsiyon   Oral yolla verilen atorvastatin çabuk absorbe olur ve 1-2 saatte maksimum plazma konsantrasyonlarına erişir. Atorvastatinin (ana molekül) mutlak biyoyararlanımı yaklaşık % 14, HMG-CoA redüktaz inhibitör etkisinin sistemik biyoyararlanımı ise yaklaşık % 30’dur. İlacın düşük sistemik yararlılığı gastrointestinal mukozada presistemik klirense ve hepatik ilk geçiş metabolizmasına bağlanmaktadır. Her ne kadar besinler ilacın absorpsiyon hızını yaklaşık % 25, absorbe olan miktarı yaklaşık % 9 azaltırsa da LDL-K düşürücü etkisini değiştirmez. İlaç akşam verilirse plazma konsantrasyonları daha düşük olur. Ancak ilacın LDL-K düşürücü etkisi sabah veya akşam kullanılmasıyla değişmez.   Dağılım   Atorvastatinin ortalama dağılım hacmi yaklaşık 381 L’dir. Plazma proteinlerine % 98’in üstündeki oranda bağlanır. Kan/plazma oranı yaklaşık 0.25 olup bu oran ilacın alyuvarlara girişinin zayıf olduğunu gösterir. Deneysel araştırmalar atorvastatinin süte geçme olasılığının yüksek olduğunu göstermiştir.   Metabolizma   Atorvastatin sitokrom P450 3A4 enzimiyle metabolize olur. Atorvastatin geniş ölçüde orto- ve parahidroksi türevlerine ve çeşitli beta-oksidasyon ürünlerine metabolize olur. İn vitro olarak        HMG-CoA redüktazın orto- ve parahidroksilat metabolitleri yoluyla inhibisyonu atorvastatin ile aynı derecededir.   Dolaşımdaki HMG-CoA redüktaz enzimini inhibe edici etkinin yaklaşık % 70’i aktif metabolitlerden kaynaklanır. İnsanlarda bu enzimin bilinen bir inhibitörü olan eritromisinin atorvastatin ile birlikte verilmesi durumunda atorvastatinin plazma konsantrasyonu yükselir.   Atılım   Atorvastatin ve metabolitleri hepatik ve/veya ekstrahepatik metabolizmadan sonra başlıca safra yolu ile atılır. Bununla beraber ilaç anlamlı bir entero-hepatik döngüye uğramamaktadır. Atorvastatinin ortalama eliminasyon yarı ömrü yaklaşık 14 saat, HMG-CoA redüktaz inhibitör etkisinin yarı ömrü yaklaşık 30 saattir. Bunda aktif metabolitlerin katkısı vardır. Oral yolla verilen atorvastatinin ancak % 2’si idrar yoluyla vücuttan atılır.   Özel Hasta Grupları :   Geriatrik hastalar : Sağlıklı yaşlı hastalarda (yaş ³ 65) atorvastatinin plazma konsantrasyonları gençlere göre daha yüksektir. (Maksimum plazma konsantrasyonu (Cmax) yaklaşık % 40, eğrinin altındaki alan (EAA) yaklaşık % 30 daha yüksektir.) Klinik araştırmalara göre atorvastatinin her dozu için LDL-K düşürücü etki yaşlılarda gençlere göre daha yüksektir.   Pediatrik hastalar : Atorvastatin farmakokinetiği pediatrik hastalarda araştırılmamıştır.   Cinsiyet : Atorvastatinin plazma konsantrasyonları kadın ve erkeklerde farklıdır. Kadınlarda Cmax yaklaşık % 20 daha yüksek, EAA ise yaklaşık % 10 daha düşüktür. Bununla beraber ilacın lipid düşürücü etkisi kadın ve erkeklerde aynıdır.   Böbrek yetmezliği : Böbrek yetmezliği atorvastatinin plazma konsantrasyonlarını ve LDL-K düşürücü etkisini değiştirmez. Böbrek fonksiyonu azalmış hastalarda doz ayarlaması gerekmez.   Hemodiyaliz : Her ne kadar böbrek hastalığının son devresindeki hastalarda araştırma yapılmamışsa da atorvastatin yüksek oranda plazma proteinlerine bağlı olduğundan hemodiyalizin atorvastatinin klirensini klinikte anlamlı olabilecek ölçüde etkilemesi beklenmez.   Karaciğer hastalığı :Kronik alkolizme bağlı karaciğer hastalığında atorvastatinin plazma konsantrasyonları belirgin olarak yükselir. Child Pugh A hepatik yetmezliği olanlarda Cmax ve EAA 4 kat artar. Child-Pugh B hepatik yetmezliği olanlarda Cmax 16 kat, EAA 11 kat artar (Bkz. Kontrendikasyonlar).  

Farmasötik Şekli

FİLM TABLET

Formülü

Her film tablet ; 20 mg Atorvastatin’e eşdeğer Atorvastatin kalsiyum içerir. Boyar madde olarak Titanyum dioksit kullanılmıştır.

İlaç Etkileşmeleri

 Bu gruptaki ilaçlarla tedavi sırasında ; siklosporin, fibrik asit türevleri (gemfibrozil ve fenofibrat gibi), eritromisin, azol antifungalleri veya niasinin birlikte uygulanmasıyla miyopati riski artar.   Antasidler : Atorvastatin ile birlikte magnezyum ve alüminyum hidroksit süspansiyonu verildiğinde atorvastatinin plazma konsantrasyonları yaklaşık % 35 azalmıştır. Ancak LDL-K düşürücü etkisi değişmemiştir.   Antipirin : Atorvastatin antipirin farmakokinetiğini etkilemediğinden aynı sitokrom sistemi tarafından metabolize olan ilaçlarla etkileşime girmesi beklenmez.   Kolestipol : Atorvastatin ile kolestipol birlikte verilirse atorvastatinin plazma konsantrasyonları yaklaşık % 25 azalır. Bununla beraber bu iki ilaç birlikte verildiğinde LDL-K düşürücü etki artar.   Simetidin : Atorvastatinin plazma konsantrasyonları ve LDL-K düşürücü etkisi simetidinden etkilenmez.   Digoksin : Atorvastatin ve digoksin yinelenen dozlarda birlikte verilirse digoksinin kararlı durum konsantrasyonlarında yaklaşık % 20 artış görülür. Digoksin alan hastalarda plazma konsantrasyonları izlenmelidir.   Eritromisin : Eritromisin sitokrom P450 3A4 enziminin inhibitörüdür. Atorvastatin ile birlikte verildiğinde atorvastatinin plazma konsantrasyonları yaklaşık % 40 artar.   Oral kontraseptifler : Atorvastatin ile birlikte verildiğinde noretindron EAA’sını % 30, etinilestradiol EAA’sını yaklaşık % 40 arttırır. Atorvastatin alan kadınlarda oral kontraseptif seçilirken bu durum dikkate alınmalıdır.   Varfarin : Kronik varfarin tedavisi gören hastalara atorvastatin verildiğinde protrombin zamanı değişmez. Ancak varfarin kullanan hastaların tedavisine atorvastatin eklendiğinde hastalar yakından izlenmelidir.   Endokrin fonksiyonlar : HMG-CoA redüktaz inhibitörleri steroidlerin ana maddesi olan kolesterol sentezini inhibe ettiğinden teorik olarak endojen steroid yapımını azaltabilir.   Bununla beraber plazma kortisol düzeylerinde ve adrenal korteks rezervlerinde azalma görülmemiştir. Ancak yine de atorvastatin steroid sentezini inhibe eden ketokonazol, spironolakton ve simetidin gibi maddelerle birlikte kullanıldığında dikkatli olunmalıdır.   Klopidogrel : Atorvastatin ve diğer lipofilik statinler CYP3A4 izoformunun substratı olduklarından bu enzim tarafından aktive edilen klopidogrelin antiagregan etkisini azaltırlar.   Midazolam : Atorvastatin ve midazolam aynı sitokrom izozimi CYP3A4 tarafından metabolize olduklarından birlikte kullanılmaları halinde midazolam klirensi azalır, EAA artar.   CYP3A4 inhibitörleri : Atorvastatin sitokrom P450 3A4 tarafından metabolize olduğundan bu enzimi inhibe eden makrolidler, antifungal ilaçlar, proteaz inhibitörleri, kalsiyum kanal blokörleri, amiodaron ve greyfurt suyu ile etkileşim riski vardır.   St. John’s Wort : St. John’s Wort atorvastatin plazma konsantrasyonunda düşmeye neden olabilir.

Kontraendikasyonlar

CHOLVAST tabletteki maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olanlarda, aktif karaciğer hastalığında, nedeni bilinmeyen serum transaminaz düzeyinin sürekli yüksek (normal üst sınırın 3 katından fazla) olduğu durumlarda, gebelik ve laktasyonda kontrendikedir. CHOLVAST çocuk doğurabilecek yaştaki kadınlarda ancak gebe kalma olasılığı çok düşükse ve kendilerine böyle bir durumda fetusun maruz kalacağı tehlikeler anlatıldıktan sonra kullanılmalıdır.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Atorvastatin tedavisine başlamadan önce hastaya kolesterol düşürücü bir diyet, egzersiz, aktif yaşam şekli, obezite (varsa) tedavisi uygulanmalı ve tedavi süresince bu tedbirler sürdürülmelidir.   Heterozigot ailesel ve ailesel olmayan hiperkolesterolemi ve kompleks dislipidemi (Fredrickson Tip IIa ve IIb) :   Tedaviye başlangıç dozu günde bir kez 10-20 mg’dır. Eğer LDL-K’da % 45 veya daha çok düşme isteniyorsa tedaviye günde 40 mg ile başlanabilir. Doz aralığı günde bir defa 10-80 mg’dır.   Dozlar günün herhangi bir saatinde yemeklerle birlikte veya yemek saatleri dışında verilebilir. Başlangıç ve idame dozları tedavinin amacına ve hastanın tedaviye verdiği yanıta göre ayarlanır. Tedavinin başlamasından 2-4 hafta sonra lipid düzeyleri incelenmeli ve doz ayarlaması gerekiyorsa yapılmalıdır.   Tedavinin amacı LDL-K’yı düşürmek olduğundan tedavinin gidişi LDL-K değerleri ile izlenir. Bunlar yoksa Total-K değerleri kullanılabilir. NCEP (Ulusal Kolesterol Eğitim Programı) tarafından hedef olarak önerilen LDL-K değerleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir :   Tanımlanmış aterosklerotik hastalık a Diğer risk faktörleri 2 veya daha fazla b   LDL-K mg/dL LDL-C mg/dL Başlangıç düzeyi Minimum hedef Yok Hayır ³ 190 < 160 Yok Evet ³ 160 < 130 Var Evet / Hayır ³ 130 c < 100   a)      Koroner kalp hastalığı, diabetes mellitus, periferik damar hastalığı (semptomatik karotid hastalığı ve abdominal aort anevrizmasını da içerir).   b)      Koroner kalp hastalığı için risk faktörleri : Yaşın erkekte 45’in, kadında 55’in üstünde olması, ailede erken koroner hastalığı olması, östrojen replasman tedavisi olmadan erken menopoz, sigara kullanılıyor olması, hipertansiyon, diabetes mellitus, HDL-K’nın 40 mg/dL’nin altında olması (HDL-K ³ 60 mg/dL ise bir risk faktörü düşünüz).   c)      LDL-K düzeyi 100-129 mg/dL arasında ise atorvastatin tedavisine başlanıp başlanmayacağına hekim karar verir.   İkiden fazla risk faktörü olanlarda 10 yıllık koroner kalp hastalığı riski ³ % 20 ise LDL-K için tedavi hedefi £ 100 mg/dL olmalıdır.   Pediatrik Hastalarda (10-17 yaş arası) Heterozigot Ailesel Hiperkolesterolemi :   Atorvastatinin önerilen başlangıç dozu 10 mg, önerilen maksimum dozu ise günde 20 mg’dır. (Günde 20 mg’ın üzerinde olan dozlar ise bu hasta grubunda araştırılmamıştır). Önerilen tedavi amacına göre dozlar bireysel olarak düzenlenmelidir (Bkz. Tablo). 4 hafta veya daha fazla sürelerle ayarlama yapılmalıdır.   Homozigot Ailesel Hiperkolesterolemi : Bu hastalarda atorvastatin dozu günde bir kez 10-80 mg’dır. Atorvastatin diğer lipid düşürücü tedavilere ek olarak ya da onlar bulunmadığı zaman kullanılır.   Kombine Tedavi : Atorvastatin safra asidi bağlayıcı reçinelerle (kolestipol, kolestiramin) birlikte kullanılabilir. Bu takdirde iki ilacın etkisi birbirine eklenir.   Atorvastatin rabdomiyoliz riskini arttıran ilaçlarla (gemfibrozil ve fenofibrat gibi fibratlar, nikotinik asit, makrolid antibiyotikler, azol antifungaller) birlikte kullanılmamalıdır.   Geriatrik Hastalar : Atorvastatinin yaşlı hastalarda (yaş ³ 65) etkileri ve yan etkileri gençlerdekinden (yaş £ 65) farklı değildir.   Böbrek Yetmezliği : Atorvastatinin % 1’den azı böbrek yoluyla vücuttan atıldığından böbrek fonksiyonu azalmış hastalarda doz ayarlaması gerekmez.   Karaciğer Hastalığı : Atorvastatin aktif karaciğer hastalığı olanlarda ve serum transaminaz düzeyleri normalin 3 katından fazla olanlarda kontrendikedir. Alkol kullananlarda ve karaciğer hastalığı geçirmiş olanlarda dikkatle ve azaltılmış dozda kullanılmalıdır.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

CHOLVAST 10 mg Film Tablet, 30 tablet ve 90 tablet içeren blister ambalajlarda/karton kutuda CHOLVAST 40 mg Film Tablet, 30 tablet ve 90 tablet içeren blister ambalajlarda/karton kutuda CHOLVAST 80 mg Film Tablet, 30 tablet ve 90 tablet içeren blister ambalajlarda/karton kutuda

Saklama Koşulları

Çocukların göremeyeceği, erişemeyeceği yerlerde ve ambalajında saklayınız. 25°C’nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

CHOLVAST 20 mg Film Tablet, 30 tablet ve 90 tablet içeren blister ambalajlarda/karton kutuda

Uyarılar/Önlemler

UYARILAR   Karaciğer fonksiyon bozukluğu :   HMG-CoA redüktaz inhibitörleri diğer bazı lipid düşürücü ilaçlarda olduğu gibi karaciğer fonksiyonunda biyokimyasal anomalilere yol açabilir. Atorvastatin ile yapılan klinik araştırmalarda hastaların % 0.7’sinde serum transaminazlarında normal üst sınırın 3 katı veya daha fazla yükselme görülmüştür.   Bu hastalardan biri dışında hiç birinde sarılık veya herhangi bir semptom gözlenmemiştir. Dozun azaltılması, tedaviye ara verilmesi ya da ilacın kesilmesi ile bulgular normale ya da normale yakın değerlere dönmüştür. 30 hastadan 18’i ise azaltılmış dozda atorvastatin tedavisine devam etmiştir.   Tedaviye başlamadan önce, başladıktan 12 hafta sonra ve ayrıca her doz artışında karaciğer fonksiyon testleri yapılmalıdır. Eğer transaminaz düzeyleri yükselmişse bunlar normale dönene kadar izlenmelidir. Eğer ALT ve AST düzeyleri normal üst sınırın 3 katı ve fazlası düzeyinde sürüyorsa atorvastatin dozu azaltılmalı veya ilaç kesilmelidir.   Çizgili kaslar :   Atorvastatin ve grubundaki ilaçlarla nadir olarak rabdomiyoliz ve miyoglobinüri sonucu böbrek yetmezliği bildirilmiştir. Atorvastatin tedavisi sırasında kas ağrıları görülebilir. Ancak kas ağrısı, kuvvetsizlik, ateş ve serum kreatin fosfokinazının normal üst sınırın 10 katından fazla yükselmesi rabdomiyoliz bulunduğunu gösterir. Bu durumda atorvastatin tedavisi kesilmelidir.   HMG-CoA redüktaz inhibitörlerinin yanı sıra siklosporin, fibrik asit türevleri (gemfibrozil ve fenofibrat gibi), eritromisin, niasin veya azol antifungallerinin verilmesi miyopati riskini arttırır.   Atorvastatin ile bu ilaçlardan herhangi birinin kombinasyonu düşünüldüğünde risk/fayda oranı dikkatle değerlendirilmeli ve tedavi sırasında kaslarda ağrı, kuvvetsizlik ve hassasiyet ortaya çıkıp çıkmadığı gözlenmelidir. Böyle hastalar serum kreatin fosfokinaz tayinleriyle izlenebilir. Ancak bu durum rabdomiyoliz oluşumunu engelleyecek bir önlem değildir.   Miyopati belirtileri gösteren akut ve ciddi durumlarda ve rabdomiyoliz sonucu böbrek yetmezliği riski yüksek bütün hastalarda (ağır akut enfeksiyon, hipotansiyon, önemli cerrahi müdahale, travma, ağır metabolik, endokrin ve elektrolit bozukluğu ve kontrol edilemeyen konvülsiyon) atorvastatin tedavisi ya durdurulmalı ya da kesilmelidir.   ÖNLEMLER   CHOLVAST tedavisine başlamadan önce hiperkolesteroleminin uygun bir diyet, egzersiz ve obez hastalarında kilo ile kontrol edilmesi ve bunlara sebep olan diğer medikal sorunların düzeltilmesi gerekmektedir.   Hastanın bilgilendirilmesi :Özellikle halsizlik veya ateş ile beraber görülen, belirli bir nedeni olmayan kas ağrısı, hassasiyeti ve kuvvetsizliği olması durumunda, hastalar durumu derhal bildirmeleri konusunda uyarılmalıdır.   Diğer ilaçlarla etkileşim :Siklosporin, fibrik asit türevleri (gemfibrozil ve fenofibrat gibi), niasin, eritromisin ve azol antifungal ilaçları atorvastatin ile birlikte verilirse rabdomiyoliz riski artar.   Endokrin fonksiyon :Atorvastatin steroid yapımının ana maddesi olan kolesterol sentezini inhibe ettiğinden ketokonazol, spironolakton ve simetidin gibi steroid sentezini inhibe edici maddelerle birlikte dikkatle kullanılmalıdır.   Gebelik ve Emzirme Döneminde Kullanım :   Gebelikte kullanım : Gebelik kategorisi X.   Atorvastatinin deneysel olarak fetus ve embriyo üzerinde zararlı etkileri gözlenmiştir.        HMG-CoA redüktaz inhibitörleri kullanımı ile ilgili olarak nadiren konjenital malformasyonlar bildirilmiştir. CHOLVAST gebelikte kontrendikedir. Gebe kalma potansiyeli olan kadın hastalar atorvastatin aldıkları sürece kontrasepsiyon konusunda uyarılmalıdır. Eğer hasta ilacı kullanırken hamile kalmışsa kendisine fetus için olası riskler konusunda bilgi verilmelidir.   Emzirme Döneminde kullanım : Atorvastatinin süte ve süt yoluyla da bebeğe geçtiği gösterilmiştir. Emzirilen çocuk için potansiyel riskleri nedeniyle atorvastatin kullanan anneler emzirmeden kaçınmaalıdır.   Pediatride kullanım :Atorvastatin homozigot ailesel hiperkolesterolemisi olan 8 hastada 80 mg/gün dozunda 1 yıl kullanılmıştır. Bu hastalarda atorvastatine bağlanabilecek klinik veya biyokimyasal hiçbir anormallik bildirilmemiştir. Bu hastaların hiçbiri 9 yaşın altında değildir.   Geriatride kulanım :Atorvastatinin güvenli kullanımı yaşları 65’in üstünde olan 835 geriatrik hastada günde 80 mg’a kadar çıkan dozlarda araştırılmıştır. Atorvastatinin bu yaş grubunda güvence ve etkinliği yaşları 65’in altında olanlardan farklı bulunmamıştır.     Araç ve Makine Kullanmaya Etkisi :   Atorvastatinin araç veya makine kullanmayı etkileyebilecek bir farmakodinamik etkisi bildirilmemiştir.  

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Atorvastatin genelde iyi tolere edilir. Advers reaksiyonlar hafif ve geçicidir. 2502 hastayı kapsayan kontrollü klinik araştırmalarda hastaların % 2’sinden azı atorvastatinle ilişkilendirilebilecek yan etkiler nedeniyle tedaviyi bırakmıştır. Atorvastatinin neden olduğu düşünülen en sık görülen yan etkiler; konstipasyon, flatulans, dispepsi ve karın ağrısıdır.   Klinikte gözlenen advers olaylar :   Plasebo kontrollü klinik araştırmalarda ³ % 2 sıklıkta gözlenen ve atorvastatinle nedensel bir ilişkisi belirlenmemiş advers etkiler :   Tüm vücut:Enfeksiyon, baş ağrısı, kaza sonucu yaralanma, soğuk algınlığı, karın ağrısı, sırt ağrısı, alerjik reaksiyon, asteni. Sindirim sistemi :Konstipasyon, diyare, dispepsi, flatulans, bulantı Solunum sistemi :Sinüzit, farenjit Deri :Erüpsiyon Kas/iskelet sistemi :Artralji, miyalji   Klinik araştırmalarda ³ % 2 sıklıkta görülen ve atorvastatinle nedensel bir ilişkisi belirlenmemiş yan etkiler şunlardır : Göğüs ağrısı, bulantı, bronşit, rinit, uykusuzluk, baş dönmesi, artrit, idrar yolları enfeksiyonu, periferik ödem.   Klinik araştırmalarda % £ 2 sıklıkta bildirilen ve atorvastatinle nedensel bir ilişkisi belirlenmemiş yan etkiler şunlardır :   Tüm vücut : Yüz ödemi, ateş, ense sertliği, halsizlik, fotosensitivite reaksiyonu, yaygın ödem. Sindirim sistemi : Gastroenterit, karaciğer fonksiyon test anormallikleri, kolit, kusma, gastrit, ağız kuruluğu, rektal kanama, özofajit, geğirme, glossit, ağız ülserasyonu, anoreksi, iştah artışı, stomatit, biliyer ağrı, keilit, duodenal ülser, disfaji, enterit, melena, diş eti kanaması, mide ülseri, tenesmus, ülseratif stomatit, hepatit, pankreatit, kolestatik sarılık.  Solunum sistemi : Pnömoni, dispne, astım, burun kanaması, bronşit, rinit Sinir sistemi : Parestezi, uyuklama, amnezi, anormal rüyalar, libido azalması, duygusal değişkenlik, koordinasyon bozukluğu, periferik nöropati, tortikollis, yüz felci, hiperkinezi, depresyon, hiperestezi, hipertoni. Kas/İskelet sistemi : Bacak krampları, bursit, tenosinovit, miyasteni, tendon kontraktürü, miyozit. Deri ve ekleri : Kaşıntı, kontakt dermatiti, alopesi, deri kuruluğu, terleme, akne, ürtiker, egzama, sebore, deri ülseri. Urogenital sistem : İdrara çıkmada artış, sistit, hematüri, impotans, disüri, böbrek taşı, noktüri, epididimit, fibrokistik meme hastalığı, vajinal kanama, albuminüri, meme büyümesi, metroraji, nefrit, inkontinans, idrar retansiyonu, idrara çıkma hissi, anormal ejakülasyon, uterus kanaması. Duyu organları : Ambliyopi, tinnitus, göz kuruluğu, refraksiyon hastalığı, sağırlık, glokom, parosmi, tat duyusunun kaybı, tat duyusunun değişmesi. Kardiyovasküler sistem : Çarpıntı, vazodilatasyon, senkop, migren, postüral hipotansiyon, flebit, aritmi, angina pektoris, hipertanisyon. Metabolik ve nütrisyonel hastalıklar : Hiperglisemi, kreatin fosfokinaz artışı, gut, kilo alma, hipoglisemi. Kemik ve lenfatik sistem : Ekimoz, anemi, lenfadenopati, trombositopeni, peteşi.   Pazarlama sonrası bildirilen yan etkiler : Nedensel bir ilişkisi belirlenmemiş, yukarıda belirtilmeyen pazarlama sonrası bildirilen yan etkiler şunlardır : anafilaksi, anjiyonörotik ödem, büllöz erüpsiyonlar (Eritema multiforme, Stevens-Johnson sendromu, toksik epidermal nekroliz) ve rabdomiyoliz.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.
(Visited 3 times, 1 visits today)
İçerik faydalı oldu mu?
EvetHayır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close Search Window