İlaç Sınıfı Beşeri İthal İlaç
İlaç Alt Sınıfı İEGM Tüm İlaç Fiyat Listesi
İlaç Firması CLEXANE
Birim Miktarı 2
ATC Kodu B01AB05
ATC Açıklaması Enoksaparin
NFC Kodu NA
NFC Açıklaması Parenteral Kullanıma Hazır Enjektörler
Kamu Kodu A01908
Orijinal / Jenerik Türü Orjinal
2023 Fiyatı Bilinmiyor
Satış Fiyatı 53,43 TL (2 Mart 2020)
Önceki Satış Fiyatı 47,69 TL (18 Şubat 2019)
Barkodu
Kurumun Karşıladığı 16,44 TL
Reçete Tipi Normal Reçete
Temin Yeri İlacınızı sadece eczaneden alınız !
Bütçe Eşdeğer Kodu E427D
Başlıklar
  1. İlaç Etken Maddeleri
  2. İlaç Prospektüsü
    1. Doz Aşımı
    2. Doz Aşımı
    3. Endikasyonlar
    4. Endikasyonlar
    5. Farmakodinamik Özellikler
    6. Farmakodinamik Özellikler
    7. Farmakokinetik Özellikler
    8. Farmakokinetik Özellikler
    9. Farmasötik Şekli
    10. Farmasötik Şekli
    11. Formülü
    12. Formülü
    13. İlaç Etkileşmeleri
    14. İlaç Etkileşmeleri
    15. Kontraendikasyonlar
    16. Kontraendikasyonlar
    17. Kullanım Şekli Ve Dozu
    18. Kullanım Şekli Ve Dozu
    19. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    20. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    21. Saklama Koşulları
    22. Saklama Koşulları
    23. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    24. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    25. Uyarılar/Önlemler
    26. Uyarılar/Önlemler
    27. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    28. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    29. Doz Aşımı
    30. Endikasyonlar
    31. Farmakodinamik Özellikler
    32. Farmakokinetik Özellikler
    33. Farmasötik Şekli
    34. Formülü
    35. İlaç Etkileşmeleri
    36. Kontraendikasyonlar
    37. Kullanım Şekli Ve Dozu
    38. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    39. Ruhsat Sahibi
    40. Ruhsat Tarihi Ve Numarası
    41. Saklama Koşulları
    42. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    43. Uyarılar/Önlemler
    44. Üretim Yeri
    45. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    46. Doz Aşımı
    47. Endikasyonlar
    48. Farmakodinamik Özellikler
    49. Doz Aşımı
    50. Endikasyonlar
    51. Farmakodinamik Özellikler
    52. Farmakokinetik Özellikler
    53. Farmasötik Şekli
    54. Formülü
    55. İlaç Etkileşmeleri
    56. Kontraendikasyonlar
    57. Kullanım Şekli Ve Dozu
    58. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    59. Saklama Koşulları
    60. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    61. Uyarılar/Önlemler
    62. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    63. Ambalajın Niteliği Ve İçeriği
    64. Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler
    65. İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler
    66. İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir
    67. İlaç Nasıl Kullanılır
    68. İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır
    69. İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır
    70. Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası
    71. Beşeri Tıbbi Ürünün Adı
    72. Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki
    73. Doz Aşımı Ve Tedavisi
    74. Etkin Maddeler
    75. Farmakodinamik Özellikler
    76. Farmakokinetik Özellikler
    77. Farmasötik Form
    78. Gebelik Ve Laktasyon
    79. Geçimsizlikler
    80. İlk Ruhsat Tarihi/Ruhsat Yenileme Tarihi
    81. İstenmeyen Etkiler
    82. Kalitatif Ve Kantitatif Bileşim
    83. Klinik Öncesi Güvenlilik Verileri
    84. Kontrendikasyonlar
    85. Kullanım Yolu
    86. Küb’ Ün Yenileme Tarihi
    87. Müstahzar Adı
    88. Özel Kullanım Uyarıları Ve Önlemleri
    89. Pozoloji Ve Uygulama Şekli
    90. Raf Ömrü
    91. Ruhsat Numarası(Ları)
    92. Ruhsat Sahibi
    93. Ruhsat Sahibi
    94. Saklamaya Yönelik Özel Tedbirler
    95. Terapötik Endikasyonlar
    96. Üretici Bilgileri
    97. Yardımcı Maddeler
    98. Yardımcı Maddelerin Listesi

İlaç Etken Maddeleri

  • enoksaparin sodyum (80 mg)

İlaç Prospektüsü

Doz Aşımı

Bu solüsyonla ilgili acil doz aşımı vakaları raporlanmamıştır.   Periton boşluğundaki diyaliz solüsyonunun fazlası kolaylıkla drenaj torbasına çekilebilir.   Torba değişimin unutulması durumunda sonraki değişimin bekleme süresinin daha az tutulması önerilir böylece 24 saatlik toplam diyalizat dozuna (örn. 4x 2000 ml) erişilebilir. Solüsyonun yanlış uygulanması hiperhidrasyon veya dehidrasyon ve elektrolit denge bozukluklarına sebep olabilir. CAPD 3 ile doz aşımında dehidrasyonun görülme ihtimali büyüktür. Gerekenden düşük doz kullanılırsa veya tedaviye devam edilmezse hayatı tehdit edici periferal ödem ve kardiyak dekompansasyon ve/veya üreminin diğer semptomlarının eşlik ettiği hiperhidrasyon gelişebilir. Acil ve yoğun bakımla ilgili genel kurallar geçerlidir. Hastaya acilen hemodiyaliz uygulanması gerekebilir.

Doz Aşımı

Bu solüsyonla ilgili acil doz aşımı vakaları raporlanmamıştır.   Periton boşluğundaki diyaliz solüsyonunun fazlası kolaylıkla drenaj torbasına çekilebilir.   Torba değişimin unutulması durumunda sonraki değişimin bekleme süresinin daha az tutulması önerilir böylece 24 saatlik toplam diyalizat dozuna (örn. 4x 2000 ml) erişilebilir. Solüsyonun yanlış uygulanması hiperhidrasyon veya dehidrasyon ve elektrolit denge bozukluklarına sebep olabilir. CAPD 3 ile doz aşımında dehidrasyonun görülme ihtimali büyüktür. Gerekenden düşük doz kullanılırsa veya tedaviye devam edilmezse hayatı tehdit edici periferal ödem ve kardiyak dekompansasyon ve/veya üreminin diğer semptomlarının eşlik ettiği hiperhidrasyon gelişebilir. Acil ve yoğun bakımla ilgili genel kurallar geçerlidir. Hastaya acilen hemodiyaliz uygulanması gerekebilir.

Endikasyonlar

Periton Diyalizi ile tedavi edilebilen, herhangi bir nedenden kaynaklanan son dönem (dekompanse) kronik böbrek yetmezliğinde kullanılır.

Endikasyonlar

Periton Diyalizi ile tedavi edilebilen, herhangi bir nedenden kaynaklanan son dönem (dekompanse) kronik böbrek yetmezliğinde kullanılır.

Farmakodinamik Özellikler

Sürekli ayaktan periton diyalizinin (CAPD) karakteristiği, günde 3-5 kez taze solüsyon ile değiştirilen ve genellikle 2 litre olan diyaliz solüsyonunun periton boşluğunda sürekli bulunuşudur. Her periton diyalizi tekniğinin arkasındaki temel prensip, kan ve diyaliz solüsyonu arasında fizikokimyasal özelliklerine bağlı olarak difüzyon ve konveksiyon ile su ve solütlerin değişimine izin veren yarı geçirgen bir zar olarak peritoneum’un kullanılmasıdır. Solüsyonun elektrolit profili temelde serum fizyolojik ile aynı olmakla birlikte üremik hastalarda intraperitoneal yoldan madde ve sıvı değişimi ile yapılan renal replasman terapisinde kullanılmak üzere adapte edilmiştir (örn. potasyum içeriği). Normalde idrarla atılan üre, kreatinin, inorganik fosfat, ürik asit, diğer solütler ve su gibi maddeler vücuttan diyaliz solüsyonuna geçer. Benzer şekilde, kullanılan ilaçların da diyaliz esnasında atılabileceği ve bir doz ayarlamasının gerekebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.  Bireysel parametreler ( hasta boyutu, vücut ağırlığı, laboratuar parametreleri, residüel renal fonksiyonlar, ultrafiltrasyon) değişik osmolarite (glukoz içeriği), potasyum, sodyum ve kalsiyum konsantrasyonlarındaki solüsyonun kombinasyonu ve dozunu belirlemek için kullanılmalıdır. Terapinin etkinliği bu parametrelere dayanarak düzenli olarak izlenmelidir.

Farmakodinamik Özellikler

Sürekli ayaktan periton diyalizinin (CAPD) karakteristiği, günde 3-5 kez taze solüsyon ile değiştirilen ve genellikle 2 litre olan diyaliz solüsyonunun periton boşluğunda sürekli bulunuşudur. Her periton diyalizi tekniğinin arkasındaki temel prensip, kan ve diyaliz solüsyonu arasında fizikokimyasal özelliklerine bağlı olarak difüzyon ve konveksiyon ile su ve solütlerin değişimine izin veren yarı geçirgen bir zar olarak peritoneum’un kullanılmasıdır. Solüsyonun elektrolit profili temelde serum fizyolojik ile aynı olmakla birlikte üremik hastalarda intraperitoneal yoldan madde ve sıvı değişimi ile yapılan renal replasman terapisinde kullanılmak üzere adapte edilmiştir (örn. potasyum içeriği). Normalde idrarla atılan üre, kreatinin, inorganik fosfat, ürik asit, diğer solütler ve su gibi maddeler vücuttan diyaliz solüsyonuna geçer. Benzer şekilde, kullanılan ilaçların da diyaliz esnasında atılabileceği ve bir doz ayarlamasının gerekebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.  Bireysel parametreler ( hasta boyutu, vücut ağırlığı, laboratuar parametreleri, residüel renal fonksiyonlar, ultrafiltrasyon) değişik osmolarite (glukoz içeriği), potasyum, sodyum ve kalsiyum konsantrasyonlarındaki solüsyonun kombinasyonu ve dozunu belirlemek için kullanılmalıdır. Terapinin etkinliği bu parametrelere dayanarak düzenli olarak izlenmelidir.

Farmakokinetik Özellikler

Sürekli Ayaktan Periton Diyalizinde (SAPD) peritoneum kandan substrat ve suyun eliminasyonunu sağlayan difüz bir membran olarak rol oynar .Solüsyonlardaki sodyum normal fizyolojik seviyelere yakın olmakla birlikte altındadır, bu durum günlük net bir kayba yol açar. Renal hastalar yaklaşık olarak günlük 150 mmol sodyum içeren düşük sodyumlu bir diyet uygulamaları için eğitilmektedir.  Potasyum seviyeleri 2 mmol/l’dir veya solüsyon potasyum içermemektedir. Bu durum hekimin serum potasyum seviyelerini izleyebilmesine ve son dönem böbrek yetmezliği hastalarında sıklıkla görülen hiperkalemiyi önlemek için potasyum seviyesini ayarlamasına olanak verir. Magnezyum konsantrasyonu, bu solüsyonlarda eksikliği önlemek için 0.5 mmol olarak sabit tutulmuştur.  Dekstroz bu solüsyonlarda osmolariteyi ayarlamak için kullanılır, osmolarite yaklaşık olarak 350 mosmol/kg (CAPD 2 solüsyonunda) ile 525 mosmol/kg (CAPD 3K  solüsyonunda) arasında değişmektedir.  Sodyum laktat, solüsyonları pH 5.5 değerinde tutmak için tampon olarak kullanılır. MSS’ye etkisinin olduğu gösterilen alüminyumun ise miktarı EEC kılavuzlarına uygun olarak  10ug/litre olarak sınırlandırılmıştır.

Farmakokinetik Özellikler

Sürekli Ayaktan Periton Diyalizinde (SAPD) peritoneum kandan substrat ve suyun eliminasyonunu sağlayan difüz bir membran olarak rol oynar .Solüsyonlardaki sodyum normal fizyolojik seviyelere yakın olmakla birlikte altındadır, bu durum günlük net bir kayba yol açar. Renal hastalar yaklaşık olarak günlük 150 mmol sodyum içeren düşük sodyumlu bir diyet uygulamaları için eğitilmektedir.  Potasyum seviyeleri 2 mmol/l’dir veya solüsyon potasyum içermemektedir. Bu durum hekimin serum potasyum seviyelerini izleyebilmesine ve son dönem böbrek yetmezliği hastalarında sıklıkla görülen hiperkalemiyi önlemek için potasyum seviyesini ayarlamasına olanak verir. Magnezyum konsantrasyonu, bu solüsyonlarda eksikliği önlemek için 0.5 mmol olarak sabit tutulmuştur.  Dekstroz bu solüsyonlarda osmolariteyi ayarlamak için kullanılır, osmolarite yaklaşık olarak 350 mosmol/kg (CAPD 2 solüsyonunda) ile 525 mosmol/kg (CAPD 3K  solüsyonunda) arasında değişmektedir.  Sodyum laktat, solüsyonları pH 5.5 değerinde tutmak için tampon olarak kullanılır. MSS’ye etkisinin olduğu gösterilen alüminyumun ise miktarı EEC kılavuzlarına uygun olarak  10ug/litre olarak sınırlandırılmıştır.

Farmasötik Şekli

Periton Diyaliz Solüsyonu Berrak, renksiz-hafif sarı renkli solüsyon

Farmasötik Şekli

Periton Diyaliz Solüsyonu Berrak, renksiz-hafif sarı renkli solüsyon

Formülü

1 litre içinde:   Sodyum klorür                                                       5.786 g Sodyum-(L)-laktat solüsyonu                                   7.85 g 3.925 g sodyum-(L)-laktat’a eşdeğer Kalsiyum klorür x 2 H2O                                           0.2573 g Magnezyum klorür x 6 H2O                                       0.1017 g Glukoz monohidrat                                                  46.75 g 42.5 g/l anhidröz glukoza eşdeğer   Na+                                     134 mmol/l Ca++                                   1.75 mmol/l Mg++                                   0.5 mmol/l Cl-                                      103.5 mmol/l (S)-laktat                             35 mmol/l   Teorik osmolarite                   511 mOsm/l pH ~ 5.5

Formülü

1 litre içinde:   Sodyum klorür                                                       5.786 g Sodyum-(L)-laktat solüsyonu                                   7.85 g 3.925 g sodyum-(L)-laktat’a eşdeğer Kalsiyum klorür x 2 H2O                                           0.2573 g Magnezyum klorür x 6 H2O                                       0.1017 g Glukoz monohidrat                                                  46.75 g 42.5 g/l anhidröz glukoza eşdeğer   Na+                                     134 mmol/l Ca++                                   1.75 mmol/l Mg++                                   0.5 mmol/l Cl-                                      103.5 mmol/l (S)-laktat                             35 mmol/l   Teorik osmolarite                   511 mOsm/l pH ~ 5.5

İlaç Etkileşmeleri

Genel bir prensip olarak, eşzamanlı kullanılan ilaçların periton diyaliz solüsyonuna geçebileceği ve vücuttan böylece atılabileceği göz önünde bulundurulmalı ve dozaj ayarlaması yapılmalıdır.   Eşzamanlı olarak kalsiyum bileşenleri veya D vitamini kullanılıyorsa hiperkalsemi riski düşünülmelidir.   Diüretik ajanların eşzamanlı kullanımı böbreklerden residüel atılıma yardımcı olabilir, fakat aynı zamanda su ve elektrolit dengesizliklerine sebep olabilir.  Eşzamanlı digitalis tedavisi yapılıyorsa serum potasyum seviyeleri yakından takip edilmelidir, hipokalemisi olan hastalarda bu ilaçlara sensitivite artmaktadır.  Geçimsizlikler Geçimsizlik ve kontaminasyon riski bulunmasından dolayı, ilaçlar ancak bir hekim tarafından reçete edilmiş olduğunda eklenmelidir. Periton diyaliz solüsyonu tam olarak karıştırıldıktan ve bulanıklık olmadığından emin olunduktan sonra derhal kullanılmalıdır (saklanmamalıdır).

İlaç Etkileşmeleri

Genel bir prensip olarak, eşzamanlı kullanılan ilaçların periton diyaliz solüsyonuna geçebileceği ve vücuttan böylece atılabileceği göz önünde bulundurulmalı ve dozaj ayarlaması yapılmalıdır.   Eşzamanlı olarak kalsiyum bileşenleri veya D vitamini kullanılıyorsa hiperkalsemi riski düşünülmelidir.   Diüretik ajanların eşzamanlı kullanımı böbreklerden residüel atılıma yardımcı olabilir, fakat aynı zamanda su ve elektrolit dengesizliklerine sebep olabilir.  Eşzamanlı digitalis tedavisi yapılıyorsa serum potasyum seviyeleri yakından takip edilmelidir, hipokalemisi olan hastalarda bu ilaçlara sensitivite artmaktadır.  Geçimsizlikler Geçimsizlik ve kontaminasyon riski bulunmasından dolayı, ilaçlar ancak bir hekim tarafından reçete edilmiş olduğunda eklenmelidir. Periton diyaliz solüsyonu tam olarak karıştırıldıktan ve bulanıklık olmadığından emin olunduktan sonra derhal kullanılmalıdır (saklanmamalıdır).

Kontraendikasyonlar

Bu periton diyaliz solüsyonuna spesifik olarak  Hipokalemi, hiperkalsemi   Periton diyaliz tedavisi ile ilgili genel olarak Abdominal duvar veya periton boşluğunun bütünlüğü üzerinde etkisi olabilecek hastalıklar: son dönemlerde geçirilmiş abdominal yaralanma, abdominal yanıklar, kateter çıkış yeri bölgesindeki abdominal derinin geniş çapta enflamasyonu (dermatit), peritonit; abdominal perforasyon; fibröz adezyonlu abdominal operasyon hikayesi; enflamatuar barsak hastalıkları (Crohn’s hastalığı, ülseratif kolit, divertikülit) intra-abdominal tümörler, son dönemlerde geçirilmiş abdominal cerrahi, ileus, abdominal herniler, internal veya eksternal abdominal fistüller; Akciğer hastalıkları, özellikle pnömoni; Sepsis, Laktasidozis Kaşeksi ve yetersiz beslenme nedeniyle aşırı kilo kaybı Periton diyalizi ile kontrol altına alınamayan nadir üremi vakaları Şiddetli hiperlipidemi Hastanın fiziksel veya zihinsel olarak, Periton Diyalizini hekim tarafından öğretildiği şekilde uygulayamayacak durumda olması

Kontraendikasyonlar

Bu periton diyaliz solüsyonuna spesifik olarak  Hipokalemi, hiperkalsemi   Periton diyaliz tedavisi ile ilgili genel olarak Abdominal duvar veya periton boşluğunun bütünlüğü üzerinde etkisi olabilecek hastalıklar: son dönemlerde geçirilmiş abdominal yaralanma, abdominal yanıklar, kateter çıkış yeri bölgesindeki abdominal derinin geniş çapta enflamasyonu (dermatit), peritonit; abdominal perforasyon; fibröz adezyonlu abdominal operasyon hikayesi; enflamatuar barsak hastalıkları (Crohn’s hastalığı, ülseratif kolit, divertikülit) intra-abdominal tümörler, son dönemlerde geçirilmiş abdominal cerrahi, ileus, abdominal herniler, internal veya eksternal abdominal fistüller; Akciğer hastalıkları, özellikle pnömoni; Sepsis, Laktasidozis Kaşeksi ve yetersiz beslenme nedeniyle aşırı kilo kaybı Periton diyalizi ile kontrol altına alınamayan nadir üremi vakaları Şiddetli hiperlipidemi Hastanın fiziksel veya zihinsel olarak, Periton Diyalizini hekim tarafından öğretildiği şekilde uygulayamayacak durumda olması

Kullanım Şekli Ve Dozu

CAPD 3  intraperitoneal olarak kullanılır.   Tedavi modu, uygulama sıklığı ve bekleme süresi ilgili hekim tarafından belirlenir.   Dozaj Farklı şekilde reçete edilmediği sürece değişim başına 2000 ml solüsyon verilmedir. Periton diyalizinin başlangıcında karındaki şişmeye bağlı olarak ağrı oluşursa, tedavide değişim başına solüsyon hacmi geçici olarak 500-1500 ml’ye düşürülebilir.   Çocuklarda yaş, boy ve vücut ağırlığına bağlı olarak, değişim başına 500-1500 ml doz (30-40 ml/kg vücut ağırlığı) önerilmektedir.   İri yapılı hastalarda veya daha fazla hacimlerde solüsyon uygulanabilen hastalarda değişim başına 2500-3000 ml hacimde solüsyon verilebilir.   Aralıklı veya sürekli periton diyalizi için cihaz kullanılıyorsa, daha büyük hacimlerde torba kullanılması tavsiye edilir.     Uygulama Metodu ve Süresi Bekleme süresi 4-8 saattir, 24 saat içinde dört kez olmak üzere 2000 ml solüsyon uygulanabilir (toplamda 8000 ml). Bu doz fikir vermesi açısından verilmiştir. Dozaj hastaya göre belirlenmelidir, daha yüksek veya daha düşük olarak da uygulanabilir.   Kullanıma hazır solüsyon ısıtılarak vücut sıcaklığına getirilir ve gerekli doz, periton diyaliz kateteri vasıtası ile 5-20 dakikalık bir sürede periton boşluğuna yavaşça verilir. Doktorun talimatlarına uygun olarak, solüsyon 4-8 saatlik bir bekleme süresi sonunda boşaltılmalı ve tekrar taze solüsyon verilmelidir.   Sıvı durumu ve kan elektrolit konsantrasyonlarına bağlı olarak CAPD 3  daha yüksek glukoz içeriğine sahip (örneğin daha yüksek osmolaritedekiler) veya diğer potasyum ve sodyum konsantrasyonlarındaki periton diyaliz solüsyonları ile birlikte kullanılabilir.   Reçete edilen dozlarda diyaliz, günlük olarak gerçekleştirilmelidir. Renal replasman tedavisi gerektiği sürece diyalize devam edilmelidir.   Kullanma talimatları: Standard sistem için kullanma talimatları: Aşağıdaki talimatları lütfen dikkatle okuyunuz.   1.         Bağlantı hattındaki konnektörün koruyucu kapağını (1) çıkarınız. 2.         Hatların torbaya bağlantısını yapınız. 3.         Hattı ve pini her iki yana 90°’den fazla bükerek iç kilidi kırınız. 4.         Torba artık kullanıma hazırdır.   Enjeksiyon işlemi için enjeksiyon portu (2) kullanılabilir.      

Kullanım Şekli Ve Dozu

CAPD 3  intraperitoneal olarak kullanılır.   Tedavi modu, uygulama sıklığı ve bekleme süresi ilgili hekim tarafından belirlenir.   Dozaj Farklı şekilde reçete edilmediği sürece değişim başına 2000 ml solüsyon verilmedir. Periton diyalizinin başlangıcında karındaki şişmeye bağlı olarak ağrı oluşursa, tedavide değişim başına solüsyon hacmi geçici olarak 500-1500 ml’ye düşürülebilir.   Çocuklarda yaş, boy ve vücut ağırlığına bağlı olarak, değişim başına 500-1500 ml doz (30-40 ml/kg vücut ağırlığı) önerilmektedir.   İri yapılı hastalarda veya daha fazla hacimlerde solüsyon uygulanabilen hastalarda değişim başına 2500-3000 ml hacimde solüsyon verilebilir.   Aralıklı veya sürekli periton diyalizi için cihaz kullanılıyorsa, daha büyük hacimlerde torba kullanılması tavsiye edilir.     Uygulama Metodu ve Süresi Bekleme süresi 4-8 saattir, 24 saat içinde dört kez olmak üzere 2000 ml solüsyon uygulanabilir (toplamda 8000 ml). Bu doz fikir vermesi açısından verilmiştir. Dozaj hastaya göre belirlenmelidir, daha yüksek veya daha düşük olarak da uygulanabilir.   Kullanıma hazır solüsyon ısıtılarak vücut sıcaklığına getirilir ve gerekli doz, periton diyaliz kateteri vasıtası ile 5-20 dakikalık bir sürede periton boşluğuna yavaşça verilir. Doktorun talimatlarına uygun olarak, solüsyon 4-8 saatlik bir bekleme süresi sonunda boşaltılmalı ve tekrar taze solüsyon verilmelidir.   Sıvı durumu ve kan elektrolit konsantrasyonlarına bağlı olarak CAPD 3  daha yüksek glukoz içeriğine sahip (örneğin daha yüksek osmolaritedekiler) veya diğer potasyum ve sodyum konsantrasyonlarındaki periton diyaliz solüsyonları ile birlikte kullanılabilir.   Reçete edilen dozlarda diyaliz, günlük olarak gerçekleştirilmelidir. Renal replasman tedavisi gerektiği sürece diyalize devam edilmelidir.   Kullanma talimatları: Standard sistem için kullanma talimatları: Aşağıdaki talimatları lütfen dikkatle okuyunuz.   1.         Bağlantı hattındaki konnektörün koruyucu kapağını (1) çıkarınız. 2.         Hatların torbaya bağlantısını yapınız. 3.         Hattı ve pini her iki yana 90°’den fazla bükerek iç kilidi kırınız. 4.         Torba artık kullanıma hazırdır.   Enjeksiyon işlemi için enjeksiyon portu (2) kullanılabilir.      

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

CAPD 2 Periton Diyaliz Solüsyonu, 5000 ml CAPD 4 Periton Diyaliz Solüsyonu, 5000 ml

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

CAPD 2 Periton Diyaliz Solüsyonu, 5000 ml CAPD 4 Periton Diyaliz Solüsyonu, 5000 ml

Saklama Koşulları

25º C’nin üzerindeki sıcaklıklarda saklamayınız. Buzdolabına koymayınız, dondurmayınız. ÇOCUKLARIN GÖREMEYECEĞİ, ERİŞEMEYECEĞİ YERLERDE VE AMBALAJINDA SAKLAYINIZ.

Saklama Koşulları

25º C’nin üzerindeki sıcaklıklarda saklamayınız. Buzdolabına koymayınız, dondurmayınız. ÇOCUKLARIN GÖREMEYECEĞİ, ERİŞEMEYECEĞİ YERLERDE VE AMBALAJINDA SAKLAYINIZ.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

CAPD 3 Periton Diyaliz Solüsyonu, 5000 ml

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

CAPD 3 Periton Diyaliz Solüsyonu, 5000 ml

Uyarılar/Önlemler

Kusma veya ishale bağlı ciddi elektrolit kaybı varsa bu durumda bir süre için potasyum içeren periton diyaliz solüsyonuna geçilmesi gerekebilir.  Hiperkalsemi, örneğin kalsiyum içeren fosfat bağlayıcıların ve/veya D vitamininin yüksek dozlarda kullanımının bir sonucu olarak meydana gelebilir ve geçici bir süre için veya sürekli düşük kalsiyum içeriğine sahip bir solüsyon kullanılmasını gerektirebilir.  Çocuklarda diyalizat hacmi yaş, boyut ve vücut ağırlığına uygun olarak azaltılmalıdır (bakınız “Pozoloji”). Periton diyalizine başlamadan önce yaşlı hastalarda artmış herni insidansı göz önünde bulundurulmalıdır.  Dehidrasyon veya hiperhidrasyon gibi hayatı tehdit edebilecek sonuçlara sebep olabilecek durumların engellenebilmesi için sıvı dengesi ve vücut ağırlığı ile ilgili değerler kaydedilmeli ve saklanmalıdır. Fiziksel bulgular, elektrolitler, kreatinin ve üre konsantrasyonları, serum proteini, kan şeker seviyesi ve gerekirse diğer laboratuar parametrelerinin (örn. kan gazları, asit-baz dengesi) düzenli olarak izlenmesi önemlidir.  Tedavi rejiminin dehidrasyon durumu ve/ veya kan elektrolit içeriği bozuklukları (elektrolit dengesizliği meydana gelebilir) dikkate alınarak ayarlanması önemlidir.  Diyabetiklerde artmış glukoz alımını ayarlamak için günlük insulin dozu ayarlanmalıdır. Bu nedenle kan şekerinin düzenli olarak kontrol edilmesi önemlidir. Diyalizat torbasının değişimi sırasında enfeksiyon riskini azaltmak için aseptik koşullar sağlanmalıdır.  Plastik ambalajlar nakliye veya depolama esnasında hasar görebilir. Bunun neticesinde kontaminasyon ve diyaliz solüsyonunda mikroorganizmaların çoğalması meydana gelebilir. Bu nedenle periton diyalizi için solüsyonun kullanılmasından önce torba dikkatli bir şekilde incelenmelidir. Torbanın kapanış yerleri, birleşim yerleri veya köşelerindeki herhangi bir  hasar ufak da olsa solüsyonun kontaminasyonuna karşı değerlendirilmelidir.  Bulanık içeriği olan torbalar asla kullanılmamalıdır. Sadece torba ve kapanış yerleri hasar görmemişse periton diyaliz solüsyonu kullanılmalıdır. Gerekirse torba bakteriyolojik inceleme için saklanmalıdır.   CAPD 3  yalnızca solüsyon berrak ve ambalaj hasar görmemişse kullanılmalıdır. Artan solüsyon imha edilmelidir. CAPD 3  periton diyaliz solüsyonu intravenöz infüzyon için kullanılmamalıdır.  Gebelik ve Laktasyonda Kullanım   Gebelik Kategorisi C. Periton diyaliz tedavisi gebeliğin son safhalarında yalnızca fayda ve risklerin dikkatlice değerlendirilmesinin ardından sürdürülmelidir. Araç ve Makine Kullanımına Etkisi Reçetelendiği şekilde kullanıldığında CAPD 3 ’in araç ve makine kullanabilme üzerine herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.

Uyarılar/Önlemler

Kusma veya ishale bağlı ciddi elektrolit kaybı varsa bu durumda bir süre için potasyum içeren periton diyaliz solüsyonuna geçilmesi gerekebilir.  Hiperkalsemi, örneğin kalsiyum içeren fosfat bağlayıcıların ve/veya D vitamininin yüksek dozlarda kullanımının bir sonucu olarak meydana gelebilir ve geçici bir süre için veya sürekli düşük kalsiyum içeriğine sahip bir solüsyon kullanılmasını gerektirebilir.  Çocuklarda diyalizat hacmi yaş, boyut ve vücut ağırlığına uygun olarak azaltılmalıdır (bakınız “Pozoloji”). Periton diyalizine başlamadan önce yaşlı hastalarda artmış herni insidansı göz önünde bulundurulmalıdır.  Dehidrasyon veya hiperhidrasyon gibi hayatı tehdit edebilecek sonuçlara sebep olabilecek durumların engellenebilmesi için sıvı dengesi ve vücut ağırlığı ile ilgili değerler kaydedilmeli ve saklanmalıdır. Fiziksel bulgular, elektrolitler, kreatinin ve üre konsantrasyonları, serum proteini, kan şeker seviyesi ve gerekirse diğer laboratuar parametrelerinin (örn. kan gazları, asit-baz dengesi) düzenli olarak izlenmesi önemlidir.  Tedavi rejiminin dehidrasyon durumu ve/ veya kan elektrolit içeriği bozuklukları (elektrolit dengesizliği meydana gelebilir) dikkate alınarak ayarlanması önemlidir.  Diyabetiklerde artmış glukoz alımını ayarlamak için günlük insulin dozu ayarlanmalıdır. Bu nedenle kan şekerinin düzenli olarak kontrol edilmesi önemlidir. Diyalizat torbasının değişimi sırasında enfeksiyon riskini azaltmak için aseptik koşullar sağlanmalıdır.  Plastik ambalajlar nakliye veya depolama esnasında hasar görebilir. Bunun neticesinde kontaminasyon ve diyaliz solüsyonunda mikroorganizmaların çoğalması meydana gelebilir. Bu nedenle periton diyalizi için solüsyonun kullanılmasından önce torba dikkatli bir şekilde incelenmelidir. Torbanın kapanış yerleri, birleşim yerleri veya köşelerindeki herhangi bir  hasar ufak da olsa solüsyonun kontaminasyonuna karşı değerlendirilmelidir.  Bulanık içeriği olan torbalar asla kullanılmamalıdır. Sadece torba ve kapanış yerleri hasar görmemişse periton diyaliz solüsyonu kullanılmalıdır. Gerekirse torba bakteriyolojik inceleme için saklanmalıdır.   CAPD 3  yalnızca solüsyon berrak ve ambalaj hasar görmemişse kullanılmalıdır. Artan solüsyon imha edilmelidir. CAPD 3  periton diyaliz solüsyonu intravenöz infüzyon için kullanılmamalıdır.  Gebelik ve Laktasyonda Kullanım   Gebelik Kategorisi C. Periton diyaliz tedavisi gebeliğin son safhalarında yalnızca fayda ve risklerin dikkatlice değerlendirilmesinin ardından sürdürülmelidir. Araç ve Makine Kullanımına Etkisi Reçetelendiği şekilde kullanıldığında CAPD 3 ’in araç ve makine kullanabilme üzerine herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

CAPD 3 ,  insan kanında bulunan elektrolitlere benzeyen içerikte bir solüsyondur. Olası yan etkiler periton diyaliz tekniğinin kendisinden kaynaklanabilir veya solüsyon tarafından indüklenebilir.  Periton Diyaliz Tekniğinden Kaynaklanan İstenmeyen Etkiler:  CAPD 3  ile yapılan tedavi de dahil olmak üzere, tüm periton diyaliz tedavilerinde en sık rastlanan yan etkiler peritonit ve kateter çıkış yeri ile tünelde enfeksiyondur. Tedavi edilmeyen peritonit sepsise neden olabilir. Boşaltılan diyalizatın bulanık olması, karın ağrısı ve ateş peritonitin işaretleridir.Diyalizatta patojenler ve beyaz kan hücrelerine bakılmalıdır; lökositlerde yükselme olmamasına rağmen diğer semptomlar var ise peritonit ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Belirlenen patojen için intraperitoneal veya sistemik olarak gerekli tedavinin vakit kaybedilmeden yapılması önemlidir. Kültür sonuçları alındığında uygulanan tedavide gereken değişiklikler yapılabilir.  Periton diyalizi esnasında protein (5-15 g/gün), aminoasit (1.2- 3.4 g/gün) ve suda çözünen vitaminlerin göreceli olarak kaybı genel olarak kaçınılmazdır. Eksiklikleri önlemek için , uygun bir diyet uygulanmalıdır.   Protein kaybını dengelemek için protein alımı gerçekleşmezse hipoproteinemi meydana gelebilir.  Peritoneal membranın geçirgenlik özelliği uzun dönem periton diyalizi tedavisi sırasında değişkenlik gösterebilir bu durum ilk olarak ultrafiltrasyonda kayıp ile kendini gösterir. Ciddi vakalarda periton diyalizi durdurulmalı ve hemodiyalize başlanmalıdır.  Periton diyalizi tedavisinin diğer potansiyel yan etkileri karında gerginlik, şişkinlik hissi (abdominal şikayetler), diyaliz solüsyonunun akış bozuklukları, herni, omuzda ağrı, diyaframın yükselmesi nedeniyle solunumda zorluk, diyare ve konstipasyondur.  Periton diyaliz solüsyonunun istenmeyen etkileri:  Diyaliz solüsyonu hipokalemi gibi elektrolit dengesi  bozukluklarına veya sıvı dengesi bozukluklarına sebep olabilir.   Artan bir kalsiyum alımı ile birlikte, örn. kalsiyum içeren fosfat bağlayıcıların uygulanması  ile hiperkalsemi gelişebilir. Bu elektrolit dengesi bozuklukları diğer periton diyaliz solüsyonlarına geçilerek(hiperkalsemide) veya  diyette değişiklik yapılarak(hipokalemide) düzeltilebilir.   Sıvı dengesizliklerinde, dehidrasyon veya hiperhidrasyon gelişebilir. Ciddi su kaybı; (özellikle yüksek glukoz konsantrasyonundaki solüsyonlarla tedavi sırasında) düşük kan basıncı, artmış kalp hızı, baş dönmesi ve kas krampları ile; aksi olan aşırı sıvı yükü ise artmış vücut ağırlığı, yüksek kan basıncı, bacaklarda şişme ve nefes darlığı ile kendini gösterir. Lipid metabolizması bozuklukları (dislipoproteinemi ve hiperlipidemi) meydana gelebilir veya şiddetlenebilir. Diyaliz solüsyonundan sürekli glukoz alımı nedeniyle hastanın diyeti artmış kalori yüküne göre adapte edilmezse nadiren obezite görülebilir.  BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

CAPD 3 ,  insan kanında bulunan elektrolitlere benzeyen içerikte bir solüsyondur. Olası yan etkiler periton diyaliz tekniğinin kendisinden kaynaklanabilir veya solüsyon tarafından indüklenebilir.  Periton Diyaliz Tekniğinden Kaynaklanan İstenmeyen Etkiler:  CAPD 3  ile yapılan tedavi de dahil olmak üzere, tüm periton diyaliz tedavilerinde en sık rastlanan yan etkiler peritonit ve kateter çıkış yeri ile tünelde enfeksiyondur. Tedavi edilmeyen peritonit sepsise neden olabilir. Boşaltılan diyalizatın bulanık olması, karın ağrısı ve ateş peritonitin işaretleridir.Diyalizatta patojenler ve beyaz kan hücrelerine bakılmalıdır; lökositlerde yükselme olmamasına rağmen diğer semptomlar var ise peritonit ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Belirlenen patojen için intraperitoneal veya sistemik olarak gerekli tedavinin vakit kaybedilmeden yapılması önemlidir. Kültür sonuçları alındığında uygulanan tedavide gereken değişiklikler yapılabilir.  Periton diyalizi esnasında protein (5-15 g/gün), aminoasit (1.2- 3.4 g/gün) ve suda çözünen vitaminlerin göreceli olarak kaybı genel olarak kaçınılmazdır. Eksiklikleri önlemek için , uygun bir diyet uygulanmalıdır.   Protein kaybını dengelemek için protein alımı gerçekleşmezse hipoproteinemi meydana gelebilir.  Peritoneal membranın geçirgenlik özelliği uzun dönem periton diyalizi tedavisi sırasında değişkenlik gösterebilir bu durum ilk olarak ultrafiltrasyonda kayıp ile kendini gösterir. Ciddi vakalarda periton diyalizi durdurulmalı ve hemodiyalize başlanmalıdır.  Periton diyalizi tedavisinin diğer potansiyel yan etkileri karında gerginlik, şişkinlik hissi (abdominal şikayetler), diyaliz solüsyonunun akış bozuklukları, herni, omuzda ağrı, diyaframın yükselmesi nedeniyle solunumda zorluk, diyare ve konstipasyondur.  Periton diyaliz solüsyonunun istenmeyen etkileri:  Diyaliz solüsyonu hipokalemi gibi elektrolit dengesi  bozukluklarına veya sıvı dengesi bozukluklarına sebep olabilir.   Artan bir kalsiyum alımı ile birlikte, örn. kalsiyum içeren fosfat bağlayıcıların uygulanması  ile hiperkalsemi gelişebilir. Bu elektrolit dengesi bozuklukları diğer periton diyaliz solüsyonlarına geçilerek(hiperkalsemide) veya  diyette değişiklik yapılarak(hipokalemide) düzeltilebilir.   Sıvı dengesizliklerinde, dehidrasyon veya hiperhidrasyon gelişebilir. Ciddi su kaybı; (özellikle yüksek glukoz konsantrasyonundaki solüsyonlarla tedavi sırasında) düşük kan basıncı, artmış kalp hızı, baş dönmesi ve kas krampları ile; aksi olan aşırı sıvı yükü ise artmış vücut ağırlığı, yüksek kan basıncı, bacaklarda şişme ve nefes darlığı ile kendini gösterir. Lipid metabolizması bozuklukları (dislipoproteinemi ve hiperlipidemi) meydana gelebilir veya şiddetlenebilir. Diyaliz solüsyonundan sürekli glukoz alımı nedeniyle hastanın diyeti artmış kalori yüküne göre adapte edilmezse nadiren obezite görülebilir.  BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Doz Aşımı

Canthacur PS® güçlü bir vesikandır ve hem lezyonlu bölgede hem normal cilt veya mukoza bölgelerinde önerilen miktardan fazla uygulandığında blisterler ve ülser oluşabilir.

Endikasyonlar

Canthacur PS®, özellikle plantar, mosaik, periungal wart’ların (verruka vulgaris=siğil) ve mollusca contagiosa gibi epitelyal benign oluşumların topikal olarak tedavisinde kullanılır. Resistan ve aşırı düzeyde keratinize wart’ların (siğillerin) tedavisinde tercih edilir. Skar dokusunun oluşmaması nedeniyle Canthacur PS® kozmetik sonucun önemli olduğu alanların tedavisinde özellikle önemlidir. Ağrısız uygulama ve herhangi bir enstrümana ihtiyaç göstermemesi Canthacur PS®’in çocuklarda da kolayca uygulanmasını sağlar.

Farmakodinamik Özellikler

Cantharidin’in temel etkisi, primer akantolitik özelliğinden kaynaklanır. Wart (verruka vulgaris=siğil) tedavisindeki etkinliği ise akantolitik etki sonucu tümörün eksfoliasyonu nedeni ile meydana gelir. Cantharidin’in litik etkisi epidermal hücrelerin ötesine geçmez. Bazal tabaka sağlam olarak kalır. Koryum üzerine minimal etkisi mevcuttur.  Sonuç olarak topikal uygulama sonrası skar oluşumu mevcut değildir.   Podofillin, sitotoksik bir ajandır. En güçlü etkisi, bazal tabakadaki hücrelerdeki mitozu etkilemesidir. Podofillin’in temel etkisi, primer akantolitik özelliğinden kaynaklanır. Wart (siğil) tedavisindeki etkinliği ise akantolitik etki sonucu tümörün eksfoliasyonu nedeni ile meydana gelir. Epitelyal hücrelerde yoğun morfolojik değişiklikler meydana gelir. Podofillin, epitelyal hücrelerdeki mitozu metafaz safhasında durdurur. Podofillin yoğun keratin depolanması olan wart’lardan (siğillerden) daha çok plantar wartlar (siğiller) gibi daha az keratin depolanması olan wart’lar (siğiller) üzerine çok etkilidir. Podofillin’in litik etkisi epidermal hücrelerin ötesine geçmez, bazal tabaka sağlam olarak kalır ve koryum üzerine minimal etkisi mevcuttur.  Sonuç olarak topikal uygulama sonrası skar oluşumu mevcut değildir.   Salisilik asid ise güçlü bir keratolitik ajandır. Özellikle %5’in üzerindeki yüksek konsantrasyonlarda, stratum korneum’un parçalanmasına ve deskuamasyonuna neden olur. Daha yüksek konsantrasyonlarda ciltte maserasyona ve epidermolize yol açar.

Farmakokinetik Özellikler

Bulunmamaktadır.

Farmasötik Şekli

Topikal Solüsyon

Formülü

1 ml Canthacur PS® solüsyonda, %1 Cantharidin, %30 Salisilik asid, %5 Podofilin bulunur. Yardımcı maddeler olarak Etosel, Etoksietanol, Kastor yağı, Triton X-45, Kollodion ve Aseton mevcuttur.

İlaç Etkileşmeleri

Deri üzerinde irritasyon yaptığı bilinen ve derinin eksfoliasyonuna, eriteme neden olan ilaçlar veya ürünlerle ve keratolitik ilaçlarla beraber kullanılmamalıdır.

Kontraendikasyonlar

İçeriklerin herhangi birine karşı hassasiyeti olanlarda kontrendikedir. Tedaviden sonraki birkaç saat içinde alkol bulunan içeceklerin tüketilmesinden kaçınılmalıdır.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Küret kullanarak veya küret kullanmadan olmak üzere iki uygulama şekli vardır:   Metod A (küret kullanmadan): Daha önceden wart’ın (siğilin) kesilmesi veya ön tedavi uygulanması gerekmektedir (tırnak altını tutan lezyonlarda, sıklıkla tırnak kesilerek alttaki dokuların etkilenmesine yardımcı olunur). Bir kulak çöpü veya kürdan kullanılarak Canthacur PS® (tek bir tabaka halinde) wart’ın üzerine ve 1-3 mm çevresine uygulanır. Birkaç dakika kuruması için beklenir. Geçirgen olmayan plastik bir bant ile kapatılır. Hastaya bu bandı en az 4 saat aynı şekilde muhafaza etmesi (24 saate kadar) söylenir. 24 saat içinde genellikle enflamasyonlu ve ağrılı olabilen blister oluşur. Hastanın 1-2 hafta sonra kontrole gelmesi sağlanır. Kontrolde nekrotik dokular temizlenir ve kalan herhangi bir wart dokusu varsa aynı yöntemle tedavi tekrarlanır.  Tedavinin tekrarından önce dokunun re-epitelizasyonu beklenmelidir.   Metod B (küret ile) : Metod A’daki yöntemi uygulayın. Farklı olarak hasta, lezyonun küretajından bir gün sonra kontrole çağırılmalıdır. Lokal anestezi gerekli olabilir. Bu metodun pek çok avantajı vardır. Küretajdan önce Canthacur PS® kullanıldığında, lezyonlu dokunun belirgenliğini artırır, wart (siğil) dokusunun ayrılabilirliğini artırır ve tedavinin tekrarı nadiren gerekli olur. Hasta, gözlem için bir ay sonra geri gelmelidir (lezyon normalde 1-3 hafta içinde tamamen iyileşir). Lezyon alanı tamamen iyileşene kadar topikal antibiyotik kullanmak yararlı olabilir.   Plantar wart’lar: Kanamadan kaçınarak ve canlı dokuya zarar vermeden wart’ı (siğili) kaplayan keratin dokusunu temizleyin. Bir kulak pamuğu veya aplikatör kullanarak Canthacur PS®’yi wartın (siğilin) üzerine ve çevredeki 1-3 mm genişliğindeki sağlam deri bölgesine uygulayın. Birkaç dakika kurumasını bekleyin. Geçirgen olmayan plastik bir bandaj ile kapatın. Bu şekilde 24 saat kalmasını sağlayın, sonra nekrotik materyali temizleyin. Temizlikten sonra geriye wart (siğil) dokusu kalırsa, yeniden küçük miktarda Canthacur PS® uygulayıp aynı şekilde bandaj ile kapatın. Geniş lezyonlar için 3 veya daha fazla uygulama gerekli olabilir. Wart’ın (siğilin) destrüksiyonu tamamlanmışsa, iyileşmiş bölge düzgün ve normal deri çizgilerini içerecek şekilde düzelir.   Ağrının tedavisi: Oluşacak olan blisterin ağrılı olabileceği ancak 2-4 gün içinde geçeceği konusunda hastayı uyarın. Asetilsalisilik asit veya parasetamol gibi, kodeinli veya kodeinsiz şekilde, hafif bir ağrı kesici gerekli olabilir. Hastaların Canthacur PS®’nin içeriklerine karşı hassasiyeti değişik olabilir ve nadir vakalarda sızlama, yanma veya aşırı hassasiyet görülebilir. Ağrıyı en aza indirmek için wart’ın (siğilin) üzerine ince bir tabaka şeklinde Canthacur PS®’i uygulayın ve hastaya semptomlar başlarsa bandajı kaldırmasını ve ilgili alanı 10-15 dakika soğuk suyla yıkamasını önerin. Bu süre içinde ilacın etkisi için yeterli süre geçmiş olacaktır. Eğer acı hissi sürerse, steril tekniklere uyarak blisteri açın. Antiseptik uygulayarak alanı bandaj ile kapatın. Hastanın hassasiyeti konusunda tam fikir elde edilene kadar, ilk ziyaretlerde yalnız bir veya iki wart’ın (siğilin) tedavi edilmesi önerilir.    Mollusca contagiosa: Her bir lezyonu ince bir tabaka Canthacur PS® ile kapatın. Bir hafta sonra yeni lezyonları veya resistan lezyonları aynı şekilde Canthacur PS® ile kapatın. Bu kez küçük bir oklüziv bant ile kapatılmasını sağlayın. Bu bant 6-8 saat içinde kaldırılmalıdır.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Canthacur 7.5 ml’lik kahverengi cam şişede kullanıma sunulmaktadır.

Ruhsat Sahibi

ASSOS İlaç, Kimya, Gıda Ürünleri Üretim ve Tic. A.Ş. ÜMRANİYE 34773, İSTANBUL

Ruhsat Tarihi Ve Numarası

10.06.2005, 117/85

Saklama Koşulları

25oC’nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız. Çocukların göremeyeceği, erişemeyeceği yerlerde ve ambalajında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Canthacur-PS 7.5 ml’lik kahverengi cam şişede kullanıma sunulmaktadır.

Uyarılar/Önlemler

Canthacur PS® potent bir vezikülandır ve yalnızca hekim tarafından uygulanmalıdır. Hekim kendi deneyimini ve tekniğini geliştirene kadar Canthacur PS® tedavisi için seçilecek hastalar ve kullanılan teknik konusunda dikkat göstermelidir. Nadiren rezidüel pigmentasyon ortaya çıkabileceği için tedavi edilecek bölge dikkatli seçilmelidir. Hastanın, tedavinin etkileri ve muhtemel sonuçları konusunda bilgilendirilmesi önerilir. Gözlere yakın bölgelerde, yüzde, mukoz membranlarda ve anogenital bölgede kullanılmamalıdır. Lezyon ve çevresindeki doku enflamasyonlu veya irrite ise kullanmayınız.   Diabetiklerde veya zayıf kan sirkülasyonunun olduğu hastalarda, ben’lerde, doğumsal cilt lekelerinde ve malign bir nevus ile ayırıcı tanısı kesin olarak yapılmadan önce kullanılmaması önerilir. 10 cm2’den daha geniş lezyonlara, lokal toksisiteyi azaltmak ve cilt dokusunun kaybı sonucu, uygulama bölgesinde nekroz ve ülser oluşumuna neden olmamak için bir kerede uygulama önerilir. Aşırı uygulama durumunda normal cilt dokusunda oluşacak blisterler ve ağrı hastanın hassasiyetine de bağlı olarak dikkatle değerlendirilmesi gereken bulgulardır. Ağrı şiddeti, ciltteki lezyonun genişliğine bağlı olarak artacağı için, hastayı yeniden tıbbi yardım almaya sevk eden önemli bir bulgudur.   Kooperasyon kuramayacak düzeyde küçük olan çocuklarda, ağrı idaresi mümkün olamayacağı için kullanılmamalıdır.    Gebelik ve laktasyonda kullanımı: Gebelik Kategorisi: C Gebelik ve Laktasyonda kullanımına ilişkin yapılmış kontrollü çalışmalar bulunmamaktadır. Bu dönemde bütün ilaçların kullanımından sakınılmalıdır. BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Üretim Yeri

Paladin Labs. Inc., Kanada adına Entreprise Importfab Inc., Kanada

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Küçük bir hasta gurubunda Canthacur PS® tedavisinden sonra annular wart (siğil) geliştiği rapor edilmiştir. Bu lezyonlar yüzeyeldir ve bazı hastaların dikkatini çekse de bir sorun oluşturmaz. Tedavi hastanın güveninin sağlanarak yeniden Canthacur PS® tedavisinin veya başka uygun bir tedavinin yapılmasıdır.  Salisilik asid flasteri ile beraber Cantharidin’in kullanıldığı bir hastada kimyasal lenfanjitis rapor edilmiştir. Not: Canthacur PS® güçlü bir vezikandır ve normal cilt veya mukoza bölgeleri ile temas ederse blisterler oluşabilir. Deri üzerine dökülürse, hemen yıkayın, alkol, aseton veya kaldırıcı bant kullanarak bölgeden ilacın uzaklaşmasını sağlayın. Ilık sabunlu su ile iyice yıkayıp durulayın. Müköz membranlara ve göze temas ederse, su ile hemen yıkayın, presipite olmuş tabakayı kaldırın, yeniden 15 dakika boyunca su ile yıkayın.

Doz Aşımı

Doz aşımı vakalarında ilaç konsantrasyonunu azaltmak için hemodiyaliz veya peritoneal diyalize başvurulmamalıdır. Spesifik antidotu yoktur. Doz aşımı tedavisi semptomatik olmalıdır.

Endikasyonlar

Flakon

Farmakodinamik Özellikler

22.06.1994 – 169/60

Doz Aşımı

Combivir’in aşırı dozda alınması ile ilgili bilgi sınırlıdır. Yan etkiler bölümünde listelenmiş istenmeyen etkileri dışında lamivudin veya zidovudinin akut aşırı dozunu takiben spesifik bir belirti ya da semptom tanımlanmamıştır. Ölüm meydana gelmemiş ve hastaların tümü iyileşmiştir. İlacın aşırı dozda alınması durumunda hasta toksisite bulguları açısından izlenmelidir (Bkz. Yan Etkiler/Advers Etkiler) ve gerekli ise standart destekleyici tedaviler uygulanmalıdır. Lamivudin diyaliz edilebildiği için aşırı dozun tedavisinde, sürekli hemodiyaliz kullanılabilir bu konuda çalışma yapılmamıştır. Hemodiyaliz ve peritoneal diyalizin zidovudinin eliminasyonu üzerine sınırlı etkisi olduğu görülmektedir; ancak, glukuronid metabolitinin eliminasyonu artar. Detaylı bilgi için uzmanlar lamivudin ve zidovudinin ayrı ayrı kullanma talimatlarına müracaat etmelidirler.

Endikasyonlar

Combivir, HIV ile enfekte yetişkinlerin ve 12 yaşın üzerindeki çocukların tedavisinde endikedir.

Farmakodinamik Özellikler

Lamivudin ve zidovudin HIV-1 ve HIV-2’nin güçlü ve selektif inhibitörleridir. Hücre kültüründe HIV replikasyonunun inhibisyonunda lamivudinin zidovudin ile yüksek oranda sinerjistik etkiye sahip olduğu gösterilmiştir. Her iki aktif madde de intraselüler kinazlar aracılığı ile ardarda 5’-trifosfat’a (TP) metabolize olur. Lamivudin-TP ve zidovudin-TP HIV revers transkriptazın substratı ve kompetitif (yarışmalı) inhibitörleridir. Bununla beraber, esas antiviral etkinlikleri monofosfat formunun viral DNA zincirinin yapısına girerek DNA polimerizasyonunun, dolayısıyla zincirin sonlandırılması iledir. Lamivudin ve zidovudin trifosfat konak hücresindeki DNA polimeraza önemli oranda daha az afinite gösterir. HIV’in lamivudin ve/veya zidovudine in vitro duyarlılığı ile tedaviye klinik yanıtı arasındaki ilişki araştırılmaktadır. In vitro duyarlılık testleri standardize edilmemiştir ve sonuçlar metodolojik faktörlere göre değişebilir. Lamivudin ve zidovudin kombinasyonu HIV-1 viral yükü düşürür ve CD4+ hücre sayısını artırır. Klinik çalışmalardan elde edilen sonuçlar lamivudin ile zidovudin kombinasyonunun ve lamivudin/zidovudin içeren tedavi rejimlerinin hastalığın ilerleme riskinde ve mortalitede önemli ölçüde azalma ile sonuçlandığını göstermiştir. Tek başına zidovudin ve lamivudin tedavisi, maruz kaldıkları nükleozid analoğuna in vitro duyarlılığı azalmış HIV klinik izolatları ile sonuçlanır. Bununla birlikte, in vitro çalışmalar zidovudine dirençli virüs izolatlarının aynı zamanda lamivudine de direnç kazandığında, zidovudine duyarlı hale gelebileceğini göstermiştir. Bunun dışında, antiretroviral tedavi almamış hastalarda lamivudin ve zidovudin kombinasyonunun zidovudine direnç gelişimini geciktirdiğini gösteren in vivo klinik bulgular da mevcuttur. Maruz kalma sonrası profilaksi: Uluslararası alanda da tanınan rehber merkezler (Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi-Haziran,1998) kazara meydana gelebilecek, içinde HIV ile enfekte kan olan iğne yaralanmalarında Retrovir ile Epivir kombinasyonunun çabuk bir şekilde (1-2 saat içinde) hastaya uygulanmasını önermektedirler. Riskin arttığı durumlarda rejim tedavisi bir proteaz inhibitörü de içermelidir. Antiretroviral profilaksisine 4 hafta devam edilmesi önerilmektedir. Maruz kalma sonrası profilaksi ile ilgili kontrollü bir klinik çalışma yapılmamıştır ve bunu destekleyen bilgi sınırlıdır. Antiretrovirallerle yapılan çabuk tedaviye rağmen hala serokonversiyon gelişebilmektedir.

Farmakokinetik Özellikler

Emilim: Lamivudin ve zidovudin mide-bağırsak kanalından iyi absorplanır. Yetişkinlerde, oral yoldan alınan lamivudinin ortalama biyoyararlanımı %80-85, zidovudinin ise %60-70 arasındadır. Yapılan çalışmalarda yiyeceklerin Combivir emilimi üzerine bir etkisi olmadığı gösterilmiştir. Combivir yiyecek ile ya da aç karnına alınabilir.   Dağılım: Lamivudin ve zidovudin ile yapılan intravenöz çalışmalarda ortalama dağılım hacminin 1.3 ve 1.6 l/kg olduğu gösterilmiştir. Lamivudin terapötik dozun üzerinde bir doğrusal farmakokinetik sergilemiş ve başlıca plazma proteini olan albumine sınırlı bağlanma (in vitro olarak %36’dan az serum albumini) göstermiştir. Zidovudin için plazma proteinlerine bağlanma %34-%38 arasındadır. Bağlanma bölgesinde diğer medikal ürünlerle etkileşimler Combivir için beklenmemektedir.   Çeşitli veriler lamivudin ve zidovudinin santral sinir sistemine geçtiğini ve beyin-omurilik sıvısına (BOS) ulaştığını göstermiştir. Oral yoldan uygulamanın ardından 2-4 saat sonra lamivudin ve zidovudinin ortalama BOS/serum konsantrasyonları sırayla yaklaşık 0.12 ve 0.5’tir. Lamivudin için penetrasyonunun gerçek büyüklüğü veya bunun klinik etkinlikle ilişkisi bilinmemektedir.   Metabolizma: Lamivudinin metabolizması eliminasyonun kısa bir yoludur. Lamivudin bilhassa değişmemiş ilaç şeklinde renal yoldan temizlenir. Lamivudin ile metabolik ilaç etkileşmesi ihtimali, plazma proteinlerine düşük oranda bağlanma ve karaciğerde metabolizasyonun önemsiz olması (%5-10) nedeni ile düşüktür. Zidovudinin plazma ve idrardaki başlıca metaboliti 5’-glukoroniddir ve uygulanan dozun renal yoldan atılan yaklaşık %50-80’ine karşılık gelir. İntravenöz uygulamanın ardından 3’-amino-3’deoksitimidin (AMT) de zidovudinin metaboliti olarak belirlenmiştir.   Eliminasyon: Lamivudinin gözlenmiş eliminasyon yarılanma ömrü 5-7 saattir. Lamivudinin ortalama sistemik klerensi 0.32 l/sa/kg’dır ve organik katyonik transport sistemi kullanarak öncelikle renal klerens (%70’den fazlası) ile elimine olur. Zidovudinin intravenöz yoldan verildiği araştırmalardan elde edilen verilere göre, zidovudinin ortalama terminal plazma yarılanma ömrü 1.1 saat ve ortalama sistemik klerensi 1.6 l/sa/kg’dır. Zidovudinin tahmini renal klerensi 0.34 l/sa/kg’dır ve bu böbrekler yolu ile eliminasyonda glomerüler filtrasyon ve aktif tübüler sekresyonun rol oynadığını göstermektedir. Böbrek yetmezliği: Böbrek fonksiyon bozukluğu bulunan hastalarda yapılan çalışmalar, azalan renal klerense göre lamivudin eliminasyonunun böbrek yetmezliğinde etkileneceğini göstermiştir. Kreatinin klerensi 50ml/dakikanın altında olan hastalarda doz azaltılmalıdır. İleri derecede böbrek bozukluğu bulunan hastalarda zidovudin konsantrasyonları yükselir.   Karaciğer yetmezliği: Sirozlu hastalardan yapılan sınırlı sayıda çalışma glukuronidasyonunun azalmasına bağlı karaciğer yetmezliği bulunan hastalarda zidovudin birikimi olabileceğini göstermiştir. Ağır karaciğer yetmezliği olan hastalara zidovudin verilirken doz ayarlaması yapılması gerekli olabilir.   Yaşlılar: 65 yaşın üzerindeki hastalarda lamivudin ve zidovudin farmakokinetiği henüz çalışılmamıştır.   Hamilelik: Hamilelerdeki lamivudin ve zidovudin farmakokinetiği hamile olmayan erişkinlerdekine benzerdir.   İnsanlarda pasif bulaşmayla plasentaya geçen lamivudin ile doğumda yenidoğanın serumunda ölçülen lamivudin konsantrasyonları, maternal serumdaki ve kordon serumundaki ile benzerdir. Zidovudin plazmada ölçülmüştür ve lamuvidin için gözlenenlerle aynı sonuçları vermiştir.

Farmasötik Şekli

Film Tablet

Formülü

Combivir™ Film Tablet 150mg lamivudin ve 300mg zidovudin içerir. Yardımcı maddeler: Titanyum dioksit, polietilen glikol 40, polisorbat 80.

İlaç Etkileşmeleri

Combivir, lamivudin ve zidovudin içerdiğinden bu ilaçların tek başına kullanımlarında belirtilmiş olan ilaç etkileşmeleri Combivir kullanımında da meydana gelebilir. Aşağıda sıralanmış olan etkileşmeler çok ayrıntılı olarak değerlendirilmemiştir; ancak uygulamada dikkat edilmesi gereken tıbbi ürünlere örnek oluşturmaktadır.   Lamivudin ile ilgili etkileşmeler: Lamivudinin metabolik etkileşim ihtimali sınırlı oranda metabolize olmasına ve plazma proteinlerine bağlanmasına, ve hemen hemen tamamen değişmemiş lamivudin olarak renal eliminasyon ile atılması nedeniyle düşüktür. Lamivudin öncelikle aktif organik katyonik sekresyonla elimine edilir. İlaç etkileşimleri ihtimali, örneğin trimetoprim gibi, ana eliminasyon yolu özellikle organik katyonik transport sistem aracılığı ile aktif renal sekresyon olan tıbbi ürünler ve lamivudin aynı zamanda uygulandığında düşünülmelidir. Diğer aktif maddeler (örneğin; ranitidin, simetidin) bu mekanizmanın sadece bir kısmında elimine edilirler ve lamivudin ile etkileşimleri gösterilmemiştir. Öncelikle aktif organik anyonik yolla veya glomerüler filtrasyon ile atıldığı gösterilen aktif maddelerin, lamivudin ile klinik olarak önemli etkileşimleri yoktur.   Trimetoprim: Trimetoprim/sülfametoksazol 160mg/800mg uygulanması trimetoprim içeriği nedeniyle lamivudin plazma seviyesinde %40’a yakın bir artışa neden olur. Bununla birlikte, hastada renal yetmezlik yoksa, iki ilacın birarada verilmesi durumunda lamivudin doz ayarlaması gerekmez. Lamivudin, trimetoprim veya sülfametoksazol farmakokinetiği üzerinde etkili değildir. Pneumocystis carinii pnömonisi ve toksoplazmozis tedavisi için yüksek dozda ko-trimoksazol ile lamivudinin beraber uygulanmasının etkisi araştırılmamıştır.   Zalsitabin: Lamivudin, zalsitabinin hücre içi fosforilasyonunu her iki tıbbi üründe birlikte uygulandığında inhibe edebilir. Bu nedenle Combivir’in zalsitabin ile kombinasyon olarak kullanılması önerilmemektedir.   Zidovudin ile ilgili etkileşmeler: Zidovudin öncelikle hepatik konjugasyonla inaktif glukuronidasyona uğramış metabolitler şeklinde atılır. Herşeyden önce hepatik metabolizmada glukuronidasyonla atılan aktif maddeler zidovudin metabolizması üzerinde inhibe edici etkiye sahip olabilirler.   Lamivudin : Lamivudin ile zidovudin birlikte uygulandığında zidovudinin maruz kalma etkisinde %13 ve ortalama plazma seviyelerinde %28’e yakın bir yükselme gözlenir. Bununla birlikte zidovudine maruz kalmada (EAA) önemli bir değişme olmaz. Zidovudinin lamivudinin farmakokinetiği üzerine etkisi yoktur.   Fenitoin: Zidovudin alan bazı hastalarda fenitoin kan seviyelerinin düştüğü bildirilmiş olmakla beraber, bir hastada yüksek seviyeler kaydedilmiştir. Bu gözlemler Combivir ve fenitoin alan hastalarda fenitoin konsantrasyonlarının dikkatle izlenmesi gerektiğini düşündürmektedir.   Probenesid: Sınırlı sayıda araştırma probenesidin zidovudinin glukuronidasyonunu azaltarak plazma konsantrasyonu-zaman eğrisinin altında kalan alanı (EAA) ve ortalama yarılanma ömrünü artırdığını göstermektedir. Probenesid mevcudiyetinde glukuronid metabolitinin (ve muhtemelen zidovudinin kendisinin) böbrek yoluyla atılımı azalır.   Ribavirin: Nükleozid analoğu ribavirin zidovudinin in vitro antiviral etkinliğini antagonize eder ve bu tıbbi ürünün Combivir ile birlikte uygulanmasından kaçınılmalıdır.   Rifampisin: Sınırlı sayıda araştırma zidovudin ve rifampisinin birarada kullanılmasının zidovudine ait EAA değerini %48±%34 arasında düşürdüğünü göstermektedir. Bununla birlikte bunun klinik olarak anlamı bilinmemektedir.   Stavudin: Zidovudin, zalsitabinin hücre içi fosforilasyonunu her iki tıbbi üründe birlikte uygulandığında inhibe edebilir. Bu nedenle Combivir’in zalsitabin ile kombinasyon olarak kullanılması önerilmemektedir.   Diğer: Aspirin, kodein, morfin, metadon, indometazin, ketoprofen, naproksen, oksazepam, lorazepam, simetidin, klofibrat, dapson ve izopronozin (dahil ama bunlarla sınırlı değil) gibi diğer tıbbi ürünler, glukuronidasyonu yarışmalı şekilde inhibe ederek veya hepatik mikrozomal metabolizmayı direkt olarak inhibe ederek zidovudin metabolizmasını değiştirebilir. Bu tip tıbbi ürünler, özellikle kronik tedavide Combivir ile kombine olarak kullanılmadan önce etkileşim ihtimalleri dikkate alınmalıdır. Özellikle akut tedavide potansiyel olarak nefrotoksik ya da kemik iliği baskılayıcı tıbbi ürünlerle (örneğin sistemik pentamidin, dapson, primetamin, ko-trimoksazol, amfoterisin, flusitozin, gansiklovir, interferon, vinkristin, vinblastin ve doksorubisin gibi) birlikte uygulama, , zidovudinin yan etki riskini de artırabilir. Combivir’in bu ilaçlardan herhangi biri ile beraber uygulanması gerekli ise renal fonksiyonun ve hematolojik parametrelerin izlenmesine daha fazla dikkat gösterilmeli ve gerekirse bir ya da daha fazla ilacın dozu azaltılmalıdır. Combivir alan bazı hastalar fırsatçı enfeksiyon geçirmeye devam edebileceğinden Combivir tedavisi sırasında profilaktik antimikrobiyal tedavi de dikkate alınmalıdır. Bu tip profilaksi, ko-trimoksazol, aerosol halinde pentamidin, primetamin ve asiklovir içermektedir. Klinik araştırmalardan elde edilen sınırlı veriler bu ilaçların zidovudine bağlı advers reaksiyon riskini anlamlı derecede artırmadığını göstermektedir.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE HEKİMİNİZE BAŞVURUNUZ.

Kontraendikasyonlar

Zidovudin, lamivudin veya preparatın içindeki maddelerden herhangi birine aşırı duyarlı olduğu bilinen kişilerde Combivir kullanımı kontrendikedir. Çok düşük nötrofil sayısı (<0.75×109/l) ya da çok düşük hemoglobin seviyeleri (<7.5 g/dl ya da 4.65 mmol/l) olan hastalarda zidovudin kullanımı kontrendikedir. Bu nedenle, bu hastalarda Combivir kullanımı da kontrendikedir (Bkz. Uyarılar/Önlemler).

Kullanım Şekli Ve Dozu

(Hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde)   Combivir tedavisine HIV enfeksiyonu tedavisinde deneyimli bir hekim tarafından başlanmalıdır. Combivir’in önerilen dozu günde iki kez bir tablettir. Combivir yiyecek ile beraber ya da aç karnına alınabilir. Combivir’in aktif bileşenlerinden birinin (lamivudin veya zidovudin) tedavisini kesmek ya da Combivir‘in dozunu azaltmak gerekli ise lamivudinin (Epivirä) ve zidovudinin (Retrovirä) ayrı ayrı tablet/kapsül ve oral solüsyon formları kullanılabilir.   Böbrek yetmezliği: Kreatinin klerensi £ 50ml/dak. olan kişilerde lamivudin için doz ayarlaması gereklidir. Bu nedenle bu tip hastalara lamivudin ve zidovudinin ayrı ayrı preparatlarının uygulanması önerilmektedir.   Karaciğer yetmezliği: Hepatik yetmezliği olan hastalarda zidovudin için doz ayarlaması gerekebilir (Bkz. Farmakokinetik Özellikler). Bu nedenle ciddi hepatik yetmezliği olan hastalara zidovudin ve lamivudin preparatlarının ayrı ayrı uygulanması önerilir.   Hematolojik advers reaksiyonları olan hastalarda doz ayarlanması: Hemoglobin seviyeleri 9 g/dl ya da 5.59 mmol/l’nin altına veya nötrofil sayısı 1.0×109/l’nin altına düştüğünde zidovudin için doz ayarlaması gerekli olabilir (Bkz. Kontrendikasyonlar/Uyarılar ve Önlemler). Combivir ile doz ayarlaması mümkün olmadığından, lamivudin ve zidovudinin ayrı ayrı preparatları kullanılmalıdır.   Yaşlılar: Combivir’in yaşlılarda kullanımı ile ilgili özel bir veri bulunmamaktadır. Bununla beraber, bu yaş grubundaki hastalara, yaşa bağlı olarak meydana gelebilecek böbrek fonksiyonlardaki azalmalar ve hematolojik parametrelerdeki değişiklikler nedeni ile, özel bakım gösterilmesi önerilmektedir.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Saklama Koşulları

30°C’nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Combivir film tablet, 60 adet, blisterde, karton kutu içinde.

Uyarılar/Önlemler

Bu bölüm, hem lamivudin hem zidovudin ile ilgili özel uyarı ve önlemler içermektedir. Combivir kombinasyonu ile ilgili ilave uyarı ve önlem bulunmamaktadır. Doz ayarlanması gereken durumlarda lamivudin ve zidovudinin ayrı preparatlarının kullanılması önerilmektedir. Bu gibi durumlarda hekim, ilaçların kendi kullanma talimatlarına başvurmalıdır. Hastalar Combivir ile beraber aldıkları diğer tedaviler hakkında da uyarılmalıdırlar (Bkz. İlaç etkileşimleri). Hastalar, Combivir dahil, güncel antiretroviral ajanlarla tedavinin HIV hastalığının cinsel temas ya da kan aracılığı ile diğer kişilere bulaşması riskini önlediğinin kanıtlanmadığı konusunda uyarılmalıdır. Uygun önlemlerin alınması sürdürülmelidir. Combivir ya da diğer antiretroviral tedavilerden birini alan hastalarda fırsatçı enfeksiyonlar ve HIV hastalığının diğer komplikasyonları ilerlemeye devam edebilir. Bu nedenle, hastalar HIV enfeksiyonunun tedavisinde deneyimli doktorlar tarafından yakın klinik gözlem altında tutulmalıdır.   Hematolojik Advers Reaksiyonlar:  Zidovudin alan hastalarda anemi, nötropeni ve lökopeni (genellikle nötropeniye ikincil olarak) gelişmesi beklenebilir. Bu durum, tedavi öncesi kemik iliği rezervi çok az olan ilerlemiş HIV hastalığı bulunan hastalarda yüksek dozlarda zidovudin (1200-1500mg/gün) alımıyla daha sık görülmektedir (Bkz. Yan Etkiler). Bu nedenle, Combivir alan hastalarda hematolojik parametreler dikkatle izlenmelidir (Bkz. Kontrendikasyonları). Bu hematolojik etkiler tedavi başladıktan sonra dört-altı haftadan önce görülmez. İlerlemiş semptomatik HIV hastalığı olan hastalarda, genellikle, tedavinin ilk üç ayı için en az her iki haftada bir, bundan sonra en az ayda bir kan testlerinin yapılması önerilir. HIV hastalığının erken dönemlerindeki hastalarda hematolojik advers reaksiyonlar sık değildir. Hastanın genel durumuna bağlı olarak, kan testleri daha az sıklıkla, örneğin bir-üç ayda bir yapılabilir. Combivir tedavisi sırasında şiddetli anemi ya da kemik iliği baskılanması meydana gelen ya da daha önceden kemik iliği baskılanması görülen, örneğin hemoglobin sayısı < 9g/dl (5.59 mmol/l) ya da nötrofil sayısı <1.0×109/l olan hastalarda ilave olarak zidovudinin doz ayarlaması gerekebilir. Bu durumda Combivir için doz ayarlaması yapılamayacağından, zidovudin ve lamivudinin ayrı ayrı preparatları kullanılmalıdır (Bkz. Kontrendikasyonlar).   Çocuklar: Combivir 12 yaşın altındaki çocuklarda, çocukların ağırlığına göre uygun doz azaltılması yapılamadığından kullanılmamalıdır.   Pankreatit: Lamivudin ve zidovudin ile tedavi edilen hastalarda nadiren pankreatit vakaları meydana gelmiştir. Bununla beraber, bu vakaların tıbbi ürünlerle tedavi nedeni ile mi, yoksa HIV hastalığının altta yatan sebeplerinden mi olduğu açık değildir. Hastada karın ağrısı, bulantı, kusma ve yükselen biyokimyasal göstergelerin (marker’ların) gelişmesi pankreatit gelişimini düşündürmelidir. Pankreatit tanısı ekarte edilinceye kadar Combivir tedavisi derhal kesilmelidir.   Laktik Asidozis/Steatozlu Ağır Hepatomegali: HIV enfeksiyonu tedavisinde zidovudin ve lamivudin içeren kombine veya tek kullanılan antiretroviral nükleozid analogları ile tedavi edilen hastalarda fatal vakaları da içine alan laktik asidoz ve steatozlu ağır hepatomegali olguları bulunmaktadır. Bu vakaların çoğu kadınlarda görülmüştür. Herhangi bir hastaya Combivir verilirken karaciğer hastalığı için bilinen riskleri hakkında gerekli uyarı yapılmalıdır. Laktik asidoz veya karaciğer toksisitesini düşündüren klinik ve laboratuvar bulguları gelişen hastalarda Combivir tedavisine ara verilmelidir. Aynı zamanda Hepatit B ile enfekte hastalar: Lamivudinin klinik çalışmalarda ve pazarda kullanımının ardından kronik HBV hastalığı olan bazı hastalarda lamivudinin kesilmesine bağlı olarak rekürran hepatit vakaları görülmüştür. Bu dekompanse karaciğer hastalığı bulunan hastalarda ciddi sonuçlara neden olabilir. Eğer aynı zamanda HBV enfeksiyonu olan bir hastada Combivir kullanımına ara verilecekse hastanın karaciğer fonksiyon testleri ve HBV replikasyon göstergeleri periyodik olarak izlenmelidir.   Araç ve makine kullanma becerisi üzerine etkileri: Lamivudin ve zidovudinin araç ve makine kullanma becerisi üzerine etkilerini araştıran bir çalışma bulunmamaktadır. Üstelik, lamivudin ve zidovudinin yalnız farmakolojik özelliklerine dayanarak bu gibi aktivitelere etkinliği tahmin edilememektedir. Buna karşılık, hastanın araç ve makine kullanma becerisi dikkate alınırken hastanın klinik durumu ve lamivudin ile zidovudinin yan etki profili akılda bulundurulmalıdır.   Gebelik ve emzirme döneminde kullanımı: Gebelik kategorisi C. Lamivudinin insan gebeliğindeki güvenilirliği ispatlanmamıştır. Hamile kadınlarda zidovudin kullanımı ve bunun ardından yenidoğan bebeğin zidovudin ile tedavisinin maternal-fetal HIV geçiş oranını azalttığı gösterilmiştir. Buna benzer veriler lamivudin için yoktur. Her iki ilacın da plasentayı geçtiği gösterilmiştir. Gebeliğin ilk üç ayı sırasında Combivir kullanımı anneye olası yararlarının fetüse olan muhtemel risklere ağır basmaması durumunda önerilmemektedir. Bununla beraber, gebelikleri süresince Combivir kullanacağı düşünülen hastalar bu bilgilerden haberdar edilmelidirler.   Emzirme: Bazı sağlık uzmanları HIV ile enfekte kadınların HIV geçişini önlemek amacı ile hiçbir koşulda bebeklerini emzirmemelerini önermektedir. Lamivudin ve zidovudinin insanda sütte bulunan konsantrasyonları serumdakine yakındır. Lamivudin, zidovudin ve HIV virüsünün süte geçtiği bilindiği için Combivir alan annelerin bebeklerini emzirmemeleri önerilir.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Lamivudin ve zidovudinin HIV hastalığının tedavisinde ayrı ayrı ya da kombine olarak kullanımları sırasında çeşitli istenmeyen olaylar bildirilmiştir. Bu istenmeyen olayların çoğunun lamivudin, zidovudin ya da HIV hastalığının tedavisinde çok fazla kullanılan tıbbi ürünlere bağlı olarak mı, yoksa hastalığın altta yatan sebeplerinden mi kaynaklandığı belli değildir. Combivir, hem lamivudin hem zidovudin içerdiğinden karşılaşılan aşağıda belirtilen advers reaksiyonların tip ve şiddetinin, bileşenlerin herhangi biri ile ilişkili olabileceği beklenebilir. Bu iki bileşiğin aynı anda verilmesi durumunda tek başlarına kullanımlarına göre ilave bir toksisite bulgusu bulunmamaktadır.   Lamivudin: Gastrointestinal Sistem: Bulantı, kusma, diyare, üst karın bölgesinde ağrı Hematolojik: Anemi, nötropeni ve trombositopeni Karaciğer/Pankreas: Karaciğer enzimlerinde (AST, ALT) geçici yükselmeler ve serum amilazda yükselmeler . Tedavi ile ilişkisi kesin olmayan pankreatit. İskelet/Kas : Artralji, nadiren rabdomiyolizi de içeren kas hastalıkları Nörolojik: Baş ağrısı , parestezi. Tedavi ile ilişkisi kesin olmamasına rağmen periferal nöropati bildirilmiştir. Deri: Döküntü, alopesi Diğer: Yorgunluk, kırıklık hissi, ateş   Zidovudin: Kardiyovasküler: Kardiyomiyopati Gastrointestinal Sistem: Bulantı, kusma, ağız mukozasında renk değişikliği, karın ağrısı, hazımsızlık, anoreksi, diyare, karın şişkinliği Hematolojik: Anemi (transfüzyon gerekebilir), nötropeni, lökopeni. Bu istenmeyen olayların görülme sıklığı, yüksek dozlarda Combivir kullanan hastalarda (1200-1500 mg/gün), ilerlemiş HIV hastalığı bulunanlarda (özellikle tedaviden önce zayıf kemik iliği rezervi durumunda) ve daha çok CD4+ hücre sayısı 100/mm3’ün altında olan hastalarda daha fazladır. Bu durumda doz ayarlaması ya da tedavinin kesilmesi gerekli olabilir (Bkz. Uyarılar ve Önlemler). Zidovudin tedavisine başlandığında, nötrofil sayıları, hemoglobin seviyeleri ve serumdaki B12 vitamini seviyeleri düşük olan hastalarda da nötropeni insidansı artar. Trombositopeni, kemik iliği hipoplazisi ile pansitopeni Karaciğer/Pankreas: Steatoz ile beraber şiddetli hepatomegali gibi karaciğer rahatsızlıkları, karaciğer enzimleri ve bilirubinin kandaki düzeylerinde artış olan karaciğer hastalıkları, pankreatit Metabolik/Endokrin: Hipoksemi olmadan laktik asidoz İskelet/Kas: Miyalji, miyopati Nörolojik/Psikiyatri: Baş ağrısı, baş dönmesi, uykusuzluk, parestezi, mental yetkinlik kaybı , konvülziyonlar, anksiyete, depresyon Solunum Sistemi: Dispne, öksürük Deri: Tırnak ve deride renk değişikliği, döküntü, kaşıntı, terleme Diğer: Sık idrara çıkma, tad almada bozukluk, ateş, keyifsizlik hali, genel ağrı, titreme, göğüs ağrısı, influenza benzeri semptomlar, jinekomasti, asteni.

Ambalajın Niteliği Ve İçeriği

Sabit iğneli cam:   Tip I cam hazne Ref:BD Hypak® şırıngalar ya da BG şırıngalar ya da MG şırıngalar Tedarikçi:BD ya da BG ya da MG Paslanmaz Çelik Z6CN18/10   İğne koruması (sert plastik kapaklı):   Sentetik poliizopren kauçuk ref. W7025/65, gri, West şirketi (latekssiz), Tedarikçi:BD ya da Stiren butadiyen kauçuk, ref. FM27/0, gri, Helvoet (latekssiz), Tedarikçi:BD ya da Sentetik poliizopren kauçuk, ref. 4800 GS, gri, Stelmi (latekssiz), Tedarikçi:BD ya da Stelmi   Tıpa:   Klorobutil kauçuk – ref. PH701/50/C, siyah, West şirketi (latekssiz), Tedarikçi:BD ya da Bromobutil kauçuk – ref. FM257/7, siyah, Helvoet (latekssiz), Tedarikçi:BD ya da Klorobutil kauçuk- ref. 6422NR, siyah, Stelmi (latekssiz), Tedarikçi:Stelmi

Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler

Araç ve makine kullanımı üzerine bilinen herhangi bir etkisi yoktur.

İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler

CLEXANE’ı aşağıdaki durumlarda KULLANMAYINIZ Enoksaparin sodyuma veya heparine karşı ya da diğer düşük molekül ağırlıklı heparin türevlerine karşı alerjiniz varsa Aktif durumda olan kanamanız mevcutsa veya kontrolsüz kanama riskiniz yüksekse Yakın zamanda kanamaya bağlı felç geçirmişseniz CLEXANE’ı aşağıdaki durumlarda DİKKATLİ KULLANINIZ Kalbinizde yapay kalp kapakçığı mevcutsa Vücudunuzda çarpmalar/sürtünmeler sonucunda kolayca morarma oluyorsa veya kısa sürede durmayan kanama meydana geliyorsa Mide veya oniki parmak barsağınızda ülser varsa veya daha önceden vardı ise Böbreklerinizle ilgili ciddi problemleriniz varsa Daha önce felç geçirdiyseniz Kontrol altında olmayan, ağır hipertansiyonunuz varsa Şeker hastalığına bağlı olarak gözünüzde bozukluk geliştiyse (retinopati) Yakın zamanda gözlerinizden veya beyninizden ameliyat olduysanız 12 yaşın altında veya 80 yaşın üstünde iseniz Aşırı zayıfsanız (50 kg’ın altında iseniz) Vücudunuzda kanamanın durdurulması ile ilgili mekanizmalar üstünde etki yapan başka ilaçlar kullanıyorsanız (ilacınızın etkisini değiştirebilirler veya CLEXANE bu gibi ilaçların etkisini değiştirebilir). CLEXANE’ı kullandığınız sırada (spinal veya epidural) anestezi almanız gerektiğinde (böyle bir durumda uzun süreli veya kalıcı felç görülen vakalar olmuştur). Daha önce heparin kullanımına bağlı olarak kanınızda trombosit adı verilen hücrelerin sayısında ciddi düşme yaşadıysanız Kalbinizi besleyen koroner damarları ilgilendiren pıhtıları ortadan kaldırmak ve yeniden yeterli kan akımını sağlamak amacıyla; size perkütan koroner revaskülarizasyon girişimleri olarak adlandırılan uygulama yapıldıysa Ameliyat olmanız veya size anestezi uygulanması gerekirse, doktorunuza veya diş hekiminize CLEXANE kullandığınızı söyleyiniz, tedavinizin aldığınız ilaca uygun şekilde değiştirilmesi gerekebilir.   Bu uyarılar geçmişteki herhangi bir dönemde dahi olsa sizin için geçerliyse, lütfen doktorunuza danışınız.   CLEXANE’ın yiyecek ve içecek ile kullanılması   CLEXANE ağız yoluyla kullanılmaz. Deri altına enjekte edilir.   Hamilelik   İlacı kullanmadan önce doktorunuza veya eczacınıza danışınız. Bu ilaç ancak hekimin kesin bir gereksinim saptaması halinde gebelik sırasında kullanılmalıdır. Mekanik kalp kapak protezi olan hamile kadınlarda toplardamarların pıhtı ile tıkanması (tromboembolizm) riski yüksek olabilir. CLEXANE‘ı kullanılırken dikkatli olunmalıdır. Hamileyseniz CLEXANE’ı kullanmamanız gerekir. Bu yüzden tedaviye başlanmadan önce hamilelik durumu değerlendirilmelidir. Tedaviniz sırasında hamile olduğunuzu fark ederseniz, hemen doktorunuza veya eczacınıza danışınız.   Emzirme   İlacı kullanmadan önce doktorunuza veya eczacınıza danışınız.   Emzirme sırasında CLEXANE ile tedavi edilmeniz gerekiyorsa, bir önlem olarak süt vermeyi bırakmanız gerekir.   Araç ve makine kullanımı   Araç ve makine kullanımı için gereken beceriler üstünde bilinen herhangi bir etkisi yoktur.   CLEXANE’ın içeriğinde bulunan bazı yardımcı maddeler hakkında önemli bilgiler   Özel önlem alınmasını gerektiren herhangi bir yardımcı madde içermez.   Diğer ilaçlarla birlikte kullanımı ­        Kan sulandırıcı tabletler (örneğin, varfarin) veya kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaçlar (aspirin, dipiridamol gibi) ­        Eklemleri tutan iltihabı hastalıklar için kullanılan ilaçlar, ağrı kesici ilaçlar ­        Enjeksiyon yoluyla verilen dekstran 40 gibi ilaçlar, tiklopidin veya potasyum tutucu idrar söktürücü ilaçlar ­        Sistemik glukokortikoidler   ­        Kanın içinde bulunan ve pıhtılaşmada rol oynayan trombosit adlı hücreler üstüne etkili ilaçlar ­        Divalproex, plikamisin, valproik asit, sülfinpirazon içeren ilaçlar Gelecekte CLEXANE tedavisi devam ederken başka bir ilaç almanız gerekirse de, bu durumdan doktorunuzu haberdar ediniz.   Eğer reçeteli ya da reçetesiz herhangi bir ilacı şu anda kullanıyorsanız veya son zamanlarda kullandınız ise lütfen doktorunuza veya eczacınıza bunlar hakkında bilgi veriniz.

İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir

Tüm ilaçlar gibi, CLEXANE’ın içeriğinde bulunan maddelere duyarlı olan kişilerde yan etkiler olabilir.   Aşağıdakilerden biri olursa, CLEXANE’ı kullanmayı durdurunuz ve DERHAL doktorunuza bildiriniz veya size en yakın hastanenin acilbölümüne başvurunuz:   Zorlukla ve hırıltılı bir şekilde nefes almaya başlarsanız Yüz, dil veya boğazınızda, yutmayı veya nefes almayı zorlaştıracak bir şişme ortaya çıkarsa Derinizde özellikle bacaklarda ve kalça bölgesinde kırmızı döküntüler ile beraberinde ateş, kas ağrısı, eklem ağrısı ve halsizlik olursa Bunların hepsi çok ciddi yan etkilerdir.   Eğer bunlardan biri sizde mevcut ise, sizin CLEXANE’a karşı ciddi alerjiniz var demektir. Acil tıbbi müdahaleye veya hastaneye yatırılmanıza gerek olabilir.   Bu çok ciddi yan etkilerin hepsi oldukça seyrek görülür.    Aşağıdakilerden herhangi birini fark ederseniz, hemen doktorunuza bildiriniz veya size en yakın hastanenin acilbölümüne başvurunuz:  Derinizde daha geniş morarmalar, karın bölgenizde hassasiyet veya şiddetli baş ağrıları Vücudunuza serum takılan veya her hangi bir cerrahi girişim yapılan noktadan aşırı kanama olması Bunların hepsi ciddi yan etkilerdir. Acil tıbbi müdahale gerekebilir.   Ciddi yan etkiler çok seyrek görülür.   Aşağıdakilerden herhangi birini fark ederseniz, doktorunuza söyleyiniz: Enjeksiyon yapılan yerde morluk oluşması, hassasiyet ve dokununca ağrı verebilen şişlikler meydana gelmesi Bulantı, kusma, ateş, sersemlik  CLEXANE bazı hastalarda karaciğer işlevlerini bozabilir. Doktorunuz karaciğerinizin düzgün çalışıp çalışmadığı kontrol etmek için size bazı testler yapabilir.   CLEXANE bazı hastalarda kanın içinde bulunan bazı hücrelerin sayısında azalmaya yol açabilir. (trombositopeni) Doktorunuz bu durumu kontrol altında tutabilmek için CLEXANE ile tedaviye başlamadan önce ve tedavi sırasında sizin kan bileşiminizi bazı testlerle sürekli izleyebilir.    CLEXANE tedavisi sırasında epidural veya spinal anestezi uygulanan bazı hastalarda omurilik içinde kanama meydana gelmiştir. Size böyle bir uygulama yapıldıysa ve CLEXANE kullanıyorsanız; özellikle vücudunuzun alt kısmında ve bacaklarınızda karıncalanma, his kaybı, kas güçsüzlüğü, idrar veya dışkı tutamama gibi bir belirti olursa hemen doktorunuza haber veriniz.   Bunlar CLEXANE’ın hafif yan etkileridir.   Eğer bu kullanma talimatında bahsi geçmeyen herhangi bir yan etki ile karşılaşırsanız doktorunuzu veya eczacınızı bilgilendiriniz.  

İlaç Nasıl Kullanılır

Uygun kullanım ve doz/uygulama sıklığı için talimatlar:   Kullanmanız gereken CLEXANE dozu, sizde var olan hangi rahatsızlık için reçete edildiğine bağlı olarak değişebilir.   Toplardamarlarda kan pıhtısı oluşmasının önlenmesi için:  Sizdeki pıhtı oluşması riskinin derecesine göre; bir günde verilecek CLEXANE’ın dozu 20 mg ile 40 mg arasında değişecektir. (Örneğin günde 1 adet CLEXANE 2000 anti-Xa / 0.2 ml Kullanıma Hazır Enjektör veya CLEXANE 4000 anti-Xa / 0.4 ml Kullanıma Hazır Enjektörkullanacaksınız.) Bu tedavi genellikle 7-10 gün devam edecektir. Eğer size büyük bir ortopedik ameliyat yapıldıysa bu ameliyat sonrası CLEXANE ile yapılan tedavinin 3 haftaya kadar uzatılması gerekebilir. Eğer ameliyat olacaksanız ve size önerilen doz 20 mg ise; bu dozu ameliyattan 2 saat önce veya size önerilen doz 40 mg ise: bu dozu ameliyattan 12 saat önce almanız gerekecektir.   Bir hastalık nedeniyle yatağa bağlı kaldığınız durumlarda, bir günde verilecek CLEXANE dozu 40 mg (0.4 ml) olacaktır. Bu tedavi 6 -14 gün devam edecektir. Toplardamarlarda oluşmuş kan pıhtılarını parçalamak için: Yaygın olarak, vücut ağırlığınızın kilogramı başına 1.5 mg dozda ve günde bir defa verilecektir. (Örneğin vücut ağırlığınız 80 kilogram ise, size gereken günlük doz 120 mg’dır. Günde 1 adet CLEXANE 120mg /0.8 ml Kullanıma Hazır Enjektör kullanacaksınız.) Vücut ağırlığınız 80 kilogram ise, size gereken günlük doz 80 mg’dır. Bu doz 12 saat arayla tekrarlanacağı için size günde 2 adet CLEXANE 8000 anti-Xa / 0.8 ml Kullanıma Hazır Enjektörverilebilir ve tedaviniz 10 gün devam edebilir. Kararsız anjina ve Q-dalgasız miyokard infarktüsü tedavisi için: 6000 anti-Xa / 0.6 ml Kullanıma Hazır Enjektörgerekecektir.)Bu tedavi normalde 2 ile 8 gün arasında devam ettirilecektir. ·         Yaygın olarak, vücut ağırlığınızın kilogramı başına 1 mg dozda verilecek ve bu doz 12 saat arayla tekrarlanacaktır. (Örneğin; vücut ağırlığınız 60 kilogram ise, size gereken günlük doz 60 mg.dır. Bu doz 12 saat arayla tekrarlanacağı için size günde 2 adet CLEXANE  Aynı zamanda ağızdan (günde bir kez 100 – 325 mg) aspirin almanız da gerekecektir.    Diyaliz sırasında cihazın tüpleri içinde pıhtı oluşmasını engellemek için: Diyaliz seansının başlangıcında vücudunuzdan çıkan hortumun içine hemşire tarafından zerk edilecek doz, genellikle vücut ağırlığınızın kilogramı başına 1 mg’dır. Bu doz genellikle 4 saatlik bir diyaliz seansı için yeterli olacaktır. Doktorunuz gerekli bulursa, size ilave doz verilebilir. Akut ST-segment yükselmesi olan miyokard infarktüsünün (STEMI) tedavisi için: Size STEMI şeklinde adlandırılan tipte bir miyokard infarktüsü teşhisi konulursa önce damarınızın içine tek seferde 30 mg’lık doz verilecektir. Bununla birlikte deri altı yoluyla vücut ağırlığınızın kilogramı başına 1 mg’lık dozda CLEXANE verilecektir. Bunun ardından 12 saatte bir vücut ağırlığınızın kilogramı başına 1 mg’lık dozda CLEXANE verilmesi önerilmektedir. Doktorunuz size ek olarak aspirin (asetil salisilik asit) de verebilir. Aspirinin dozu günde bir kez 75 ile 325 mg arasında değişebilir. Doktorunuz sizin için uygun olan dozu belirleyecektir. Yetmiş beş yaşın üzerinde iseniz ve size STEMI olarak adlandırılan tipte bir miyokard infarktüsü teşhisi konulursa yukarıda açıklandığı gibi tedavinin başlangıcında size damar içine tek seferde ilaç verilmesi önerilmemektedir. Bunun yerine başlangıç dozu olarak deri altı yoluyla 12 saatte bir vücut ağırlığınızın kilogramı başına 0.75 mg’lık dozda CLEXANE verilecektir. (Örneğin; vücut ağırlığınız 60 kilogram ise, size gereken doz 60 mg’dır. Perkutanöz Koroner Girişim (PCI) uygulanan hastalar için: Kalbi besleyen koroner damarlarınızdaki bir pıhtıyı tedavi etmek üzere size kasığınızdan küçük bir kesi yapılarak bir girişim uygulandıysa, bu durumda en son CLEXANE dozunun zamanına göre doktorunuz size ek doz verilip verilmeyeceğine karar verecektir.  Deri altı yoluyla uygulanan son CLEXANE dozunun balonun şişirilmesinden 8 saatten daha uzun bir süre önce verilmiş olması durumunda, damar içine tek seferde vücudunuzun ağırlığınızın kilogramı başına 0.3 mg’lık dozda CLEXANE verilecektir.(Örneğin vücut ağırlığınız 100 kg ise, size verilecek CLEXANE dozu 30 mg’dır.) Böbrek fonksiyonlarınızda bozukluk varsa, doktorunuz kanınızda bazı testler yaparak yetmezliğin derecesini tespit edecektir ve buna göre gereken doz ayarlamasını yapacaktır.   Uygulama yolu ve metodu:   CLEXANE derinizin altına (Subkütan enjeksiyon) enjekte edilir.  CLEXANE kas içi enjeksiyon (intramüsküler) yoluyla uygulanmamalıdır.   Hastanedeyseniz, size CLEXANE’ı doktorunuz veya hemşireniz enjekte edecektir. Eve döndüğünüzde tedavinizi sürdürmek için kendi enjeksiyonunuzu kendiniz yapmanız gerekebilir. Bunu yapabilmeniz için doktorunuz veya hemşireniz size bu işlemi yapmayı öğretecektir.   Aşağıdaki talimatlar almış olduğunuz bu tip bir eğitimde öğrendiklerinizi hatırlamanızı kolaylaştıracak talimatlardır.   CLEXANE flakonu nereye enjekte edeceksiniz?   CLEXANE’ı karın bölgenizde derinizin altına enjekte etmelisiniz. CLEXANE’ı kesinlikle kas içine enjekte etmeyiniz. Kasta kanamaya neden olabilir. Derinizi nazik bir şekilde parmaklarınızın arasına sıkıştırınız ve enjeksiyon boyunca bu şekilde tutunuz. Böylece ilaç kas içine değil, karın cildinizdeki yağ dokusu içine verilecektir. Enjeksiyon yeri, karnınızın sağ veya sol tarafında; göbek deliğinizden en az 5 cm. uzakta kenarlara daha yakın olmalıdır. Enjeksiyon yerini seçerken şunlara dikkat ediniz: Bu noktaya kolayca ulaşılabilmelisiniz.  Göbek deliğinize çok yakın olmamalıdır, var olan bir yara izi ya da morartının üstünde olmamalıdır. Enjeksiyonu karnınızın sağ ve sol yanı arasında dönüşümlü olarak yapmalısınız.   Daha önceki enjeksiyonu yaptığınız noktayı kızarıklık, ağrı, sıcaklık, şişkinlik, deride renk değişikliği, sızıntı, bir iltihap veya deri reaksiyonunu gösterecek bir işaretin varlığı açısından inceleyiniz. Eğer bu işaretlerden herhangi birini görürseniz hemen doktorunuza haber veriniz.   CLEXANE’ı kullanarak kendi kendinize nasıl deri altı enjeksiyon yapacaksınız?   CLEXANE’ı başka enjeksiyonluk sıvılarla karıştırılmamalıdır.    Kendinize CLEXANE enjeksiyonu yapmak için uygun teknik konusunda önceden eğitilmeniz gerekir. Eğitimle ilgili talimatları yetkin bir sağlık çalışanından veya doktorunuzdan almalısınız. İlacınızla veya kendinize enjeksiyon yapmanızla ilgili sorularınız varsa, lütfen doktorunuza sorunuz.   Uygulama için aşağıdaki 8 adımı izleyiniz   1.Sabunla ellerinizi yıkayınız ve kurulayınız.     2. Rahat bir pozisyonda oturunuz veya yatınız. Karın bölgenizde enjeksiyon yapacağınız noktaya kolayca ulaşabilmelisiniz. Bir kanepeye veya yastıklarla desteklenmiş bir yatağa boylu boyunca uzanabilirsiniz.     3. Karnınızın sağ veya sol tarafında yanlarına doğru ve göbeğinizden en az 5 cm uzakta bir bölge seçiniz.    UNUTMAYINIZ:   Enjeksiyonu göbeğinizden en az 5 cm. uzak olacak bir noktaya yapmalısınız. Mevcut morluklar veya yara izlerinin üstüne enjeksiyon yapmamalısınız. Enjeksiyon noktasını karnınızın sağ ve sol yanında dönüşümlü olarak değiştirmelisiniz.    4. Enjektörü bir kalem tutuyormuş gibi elinize alınız. Diğer elinizle, karnınızda enjeksiyon için seçtiğiniz bölgenin derisini nazikçe yakalayınız ve baş ile işaret parmaklarınızın arasında hafifçe sıkarak bir deri kıvrımı oluşturunuz.   Bütün enjeksiyon boyunca deri kıvrımını tutmaya devam ediniz.   5. İğneyi dik olarak (90° lik açıyla) deri kıvrımına sonuna kadar batırınız.   6. Parmağınızla enjektörün pistonunu itiniz. Bu sayede ilaç karın cildinizdeki yağ dokusu içine verilecektir. Enjeksiyon süresince deri kıvrımını tutmaya devam ediniz.   7. İğneyi dik olarak ve bir seferde dışarı doğru çekiniz. Şimdi deri kıvrımını bırakabilirsiniz. Çürüme olmasını engellemek için, uygulama bittikten sonra enjeksiyon bölgesini ovuşturmayınız.   8. Kullandığınız enjektörü güvenli bir şekilde atınız. Enjektörü içine attığınız kabın kapağını sıkıca kapatınız ve çocukların erişemeyeceği bir yerde durmasına dikkat ediniz. Normal ev çöpü için kullanılan bidonlara atmayınız.    CLEXANE’ın damar içine tek seferde yapılacak bir enjeksiyonla verilmesi gerektiğinde; bu işlem hastane gerçekleştirilecektir ve tekniği bilen bir hemşire veya doktor tarafından uygulanacaktır. Doktorunuz, ilacınızı nasıl ve hangi dozda kullanmanız gerektiğini size söyleyecektir.   Değişik yaş grupları:   Çocuklarda kullanımı: Çocuklardaki güvenilirlik ve etkinliği kanıtlanmamıştır.   Yaşlılarda kullanımı: Yetmiş beş yaşın üzerinde iseniz ve size STEMI olarak adlandırılan tipte bir miyokard infarktüsü (STEMI) teşhisi konulursa tedavinin başlangıcında size damar içine tek seferde ilaç verilmesi önerilmemektedir.   Özel kullanım durumları:   Böbrek yetmezliği: Böbreklerinizde sorun varsa, doktorunuz yapacağı tetkiklerle yetmezliğin derecesini tespit ettikten sonra, sizin için uygun olacak dozu kararlaştıracaktır.   Karaciğer yetmezliği: Karaciğer yetmezliği olan hastalarda dikkatli olunmalıdır.   Eğer CLEXANE’ın etkisinin çok güçlü veya zayıf olduğuna dair bir izleniminiz var ise doktorunuz veya eczacınız ile konuşunuz. Kullanmanız gerekenden daha fazla CLEXANE kullandıysanız:   CLEXANE’dan kullanmanız gerekenden fazlasını kullanmışsanız bir doktor veya eczacı ile konuşunuz.   Tedavinizle ilgili olarak uygun kararı doktorunuz verecektir.   CLEXANE’ı kullanmayı unutursanız:   Unutulan dozları dengelemek için çift doz almayınız. Bir dozu atlarsanız hatırlar hatırlamaz unuttuğunuz dozu enjekte ediniz. Doz atlamayı veya fazladan bir doz almayı önlemek için, her gün yaptığınız enjeksiyonları bir günlüğe kaydedebilirsiniz.   CLEXANE ile tedavi sonlandırıldığındaki oluşabilecek etkiler:   CLEXANE tedavisini doktorunuzun onayı olmadan bırakırsanız, ilacın yaptığı koruyucu ve tedavi edici etkiler ortadan kalkabilir. Toplardamarlarınız içinde oluşan pıhtı ile ilgili rahatsızlıklar meydana gelebilir.  

İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır

CLEXANE8000 anti-Xa/0.8 ml Kullanıma Hazır Enjektör, 0.8 ml’de 80 mg enoksaparin sodyum etkin maddesini içerir. Her 1 ml’lik steril solüsyon 100 mg enoksaparin sodyum’a eşdeğer 10000 anti-Xa IU içerir. 1 mg (0.01 ml) enoksaparin sodyum yaklaşık 100 anti-Xa IU’ya karşılık gelir.   CLEXANE 8000 anti-Xa IU, 80 mg enoksaparin sodyum’a eşdeğerdir. İlaç kutusunun içinde 2 adet 0.8 ml’lik kullanıma hazır enjektör bulunur CLEXANE düşük molekül ağırlıklı heparinler adı verilen bir ilaç grubuna dahildir. Vücudunuzdaki toplardamarlar içinde, istenmeyen kan pıhtılarının oluşmasını önlemek için ve/veya oluşan pıhtıları tedavi etmek için kullanılır. Doktorunuz size CLEXANE’ı aşağıdaki nedenlerden biri veya birkaçı dolayısıyla reçetelemiş olabilir: Genel cerrahi ya da ortopedik cerrahi girişimlerden sonra toplardamarlarınızda (venlerinizde) istenmeyen kan pıhtılarının oluşmasını engellemek için Akut hastalıklarda (örneğin, kalp yetmezliği, solunum yetmezliği, enfeksiyonlar ve romatizmal hastalıklar) yatağa bağlı kaldığınızda toplardamarlarınızda (venlerinizde) gelişen istenmeyen kan pıhtılarının oluşmasını engellemek için   Beraberinde akciğer damarlarınızın bir pıhtı ile tıkanması mevcut olsun veya olmasın, Derin Ven Trombozu (DVT) adı verilen genellikle bacak toplardamarlarının bir pıhtıyla tıkanmasıyla oluşan klinik durumu tedavi etmek için   Kararsız anjinayı (kalp damarlarının tıkanmasına işaret eden şiddetli göğüs ağrısı) ve belli bir tipteki kalp krizini (Q dalgasız miyokard infarktüsü) tedavi etmek için aspirinle birlikte kullanılmak üzere     Diyaliz sırasında kanınızın cihazın tüplerinin içinden geçerken pıhtılaşmasını önlemek için (diyaliz; böbreklerin kanı temizleme işlevini yerine getirememesi nedeniyle, hastanın kanının belli aralıklarla özel bir cihaz içinden geçirilerek temizlenmesi işlemidir.)   Kendini EKG’de ST-segment yükselmesi şeklinde özel bir bulguyla gösteren ve kalp kasına yeterince kan gitmemesinden kaynaklanan; akut ST-yükselmesi olan miyokard infarktüsü (STEMI) adı verilen klinik durumu tedavi etmek için (Size tıbbi tedavi uygulanmış olsa da, ya da daha sonra Perkütanöz Koroner Girişim (PCI) adı verilen bir uygulama yapılmış olsa da; doktorunuz size bu ilacı reçetelemiş olabilir.)

İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır

CLEXANE’ı çocukların göremeyeceği, erişemeyeceği yerlerde ve ambalajında saklayınız. 25°C’nin altındaki oda sıcaklığında ve orijinal ambalajında saklayınız. CLEXANE’ı, enjeksiyon veya infüzyon için kullanılan başka sıvılarla karıştırmayınız. Son kullanma tarihiyle uyumlu olarak kullanınız. Ambalajdaki son kullanma tarihinden sonra CLEXANE’ı kullanmayınız. Son kullanma tarihi geçmiş ilaçlarınızı, gerektiği şekilde imha edilebilmesi için eczacınıza götürünüz. Çevreyi korumak amacıyla kullanmadığınız CLEXANE’ı şehir suyuna veya çöpe atmayınız. Bu konuda eczacınıza danışınız.

Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası

Subkutanöz enjeksiyon:   Enoksaparin sodyum, venöz tromboembolik hastalığın önlenmesi, derin ven trombozu tedavisi, kararsız anjina ve non-Q miyokard infarktüsü tedavisi ve akut ST-segment Elevasyonlu Miyokard İnfarktüsü tedavisi için yalnızca subkutanöz enjeksiyon yoluyla uygulanır. IV bolus enjeksiyonu:   Akut ST-segment Elevasyonlu Miyokard İnfarktüsü için, tedaviye tek bir IV bolus enjeksiyonla başlanmalı ve bunun ardından hemen bir subkutanöz enjeksiyon uygulanmalıdır. Arteryel hat enjeksiyonu:   Hemodiyaliz sırasında vücut dışı dolaşımda trombus oluşumunu önlemek amacıyla, bir diyaliz devresinin arteryel hattı yoluyla uygulanır. İntramüsküler yolla uygulanmamalıdır. Tek kullanımlık enjektör hemen kullanıma hazırdır.   Subkutanöz enjeksiyon tekniği:   Önceden doldurulmuş tek kullanımlık şırıngalar derhal kullanım için hazırdır.   Enjeksiyon tercihen hasta yatar durumdayken yapılmalıdır. Enoksaparin sodyum derin subkütan enjeksiyon yoluyla uygulanır. Önceden doldurulmuş 20 mg ve 40 mg şırıngaları kullanırken ilaç kaybını önlemek için enjeksiyondan önce şırıngadan hava kabarcıklarını dışarı atmaya çalışmayınız. Uygulama sol ve sağ anterolateral veya posterolateral abdominal duvar arasında dönüşümlü olarak yapılmalıdır.   İğne başparmak ile işaret parmağı arasında bastırmadan tutulan deri kıvrımına dikey olarak sonuna kadar batırılır. Bu deri kıvrımı enjeksiyon tamamlanıncaya değin bırakılmamalıdır. Uygulamadan sonra enjeksiyon yerini ovuşturmayınız.   İntravenöz (Bolus) Enjeksiyon Tekniği (yalnızca akut STEMI endikasyonu için):   Enoksaparin sodyum bir intravenöz hat yoluyla uygulanmalıdır. Diğer ilaçlarla karıştırılmamalı ya da birlikte uygulanmamalıdır. Enoksaparin sodyumun diğer ilaçlarla olası karışımını önlemek üzere, ilacın giriş yerini temizlemek amacıyla, intravenöz bolus şeklinde enoksaparin sodyum uygulamasından önce ve sonra seçilen intravenöz giriş yeterli miktarda serum fizyolojik ya da dekstroz çözeltisiyle yıkanmalıdır. Enoksaparin sodyum, sudaki %5 dekstroz ya da normal serum fizyolojik çözeltisi (%0.9) ile güvenle uygulanabilir.

Beşeri Tıbbi Ürünün Adı

CLEXANE 8000 anti-Xa IU/0.8 ml kullanıma hazır enjektör

Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki

Eğer kesin olarak endike değilse hemostazı etkileyen ajanların enoksaparin sodyum tedavisinden önce kesilmesi önerilmektedir. Bu ajanlar aşağıdaki ilaçları içermektedir: Sistemik salisilatlar, asetilsalisilik asit ve ketorolak dahil olmak üzere NSAİ ilaçlar, Dekstran 40, tiklopidin ve klopidogrel, Sistemik glukokortikoidler, Trombolitikler ve antikoagülanlar, Glikoprotein IIb/IIIa antagonistler dahil olmak üzere diğer anti trombosit ajanlar. Divalproex, plikamisin, valproik asit, sülfinpirazon.   Varfarin; Beraber kullanım sırasında kanama riski artabilir. Antikoagülasyonu sağlamak ve geçici hiperkoagülabilite ihtimaline karşı korumak üzere varfarin tedavisinin başlangıcında enoksaparin genellikle devam ettirilir.   Eğer kombinasyon endike ise, enoksaparin sodyum dikkatli klinik izleme ve uygun olduğunda laboratuvar izlemesi yapılarak kullanılmalıdır.

Doz Aşımı Ve Tedavisi

İntravenöz, ekstrakorporeal veya subkütan enoksaparin sodyumun kazara doz aşımı hemorajik komplikasyonlara yol açabilir. Büyük dozlarda olsa dahi oral uygulamayı takiben enoksaparin sodyumun absorbe olması mümkün değildir. Antidotu ve Tedavisi:   Antikoagülan etkiler protaminin yavaş intravenöz enjeksiyonu ile büyük ölçüde nötralize edilebilmektedir. Protamin dozu enjekte edilen enoksaparin sodyum dozuna bağlı olup, enoksaparin sodyum son 8 saat içinde uygulanmış ise 1 mg protamin 1 mg enoksaparin sodyumun antikoagülan etkisini nötralize etmektedir Enoksaparin sodyum uygulanmasının üstünden 8 saatten daha uzun zaman geçmiş ise veya ikinci bir protamin dozunun gerekli olduğu belirlenmiş ise, 1 mg enoksaparin sodyum başına 0.5 mg protamin infüzyonu uygulanabilir. Enoksaparin sodyum enjeksiyonundan 12 saat sonra, protamin uygulanmasına gerek duyulmayabilir. Bununla birlikte, yüksek protamin dozlarıyla dahi, enoksaparin sodyumun anti-Xa aktivitesi hiçbir zaman tam olarak nötralize edilmez (maksimum yaklaşık %60). (bkz. protamin tuzlarının reçete bilgileri). 

Etkin Maddeler

Enoxaparin sodyum

Farmakodinamik Özellikler

Farmakoterapötik grup: Heparin grubu – Antitrombotik ATC kodu: B01 AB05   Enoksaparin sodyum yaklaşık 4500 dalton ortalama molekül ağırlığına sahip Düşük Molekül Ağırlıklı Heparindir. İlaç maddesi sodyum tuzudur. Moleküler ağırlık dağılımı: <2000 dalton <20% 2000 ilâ 8000 dalton >68% >8000 dalton < 18%   Enoksaparin sodyum, domuz intestinal mukozasından türetilen heparin benzil esterin alkalin depolimerizasyonu ile elde edilmektedir. Yapısı, zincirin indirgenmeyen ucunda bir 2-O-sülfo-4-enepiranosüranik asit ve indirgenen uçta bir 2-N,6-O-disülfo-D-glukosamin ile karakterizedir. Enoksaparin yapısının yaklaşık %20’si (%15 ve %25 aralığında değişmektedir) polisakkarit zincirin indirgenen ucunda bir 1,6 anhidro türevi içermektedir. Yüksek anti-Xa (100 I.U./mg) ve düşük anti-II a veya anti-trombin (28 I.U. /mg) aktivitesi vardır.    Sağlıklı gönüllülerde 100-200 mg/ml aralığındaki enoksaparin konsantrasyonunda araştırılan farmakodinamik parametreler benzer bulunmuştur.   Klinik etkinlik   Kararsız angina ve non -Q miyokard infarktüsünün tedavisi:   Geniş çaplı çok merkezli bir araştırmada, kararsız angina veya non-Q miyokard infarktüsü akut fazında kaydedilen 3.171 hasta, aspirinle (100-325 mg/gün) birlikte subkütan yoldan 12 saatte bir 1 mg/kg enoksaparin sodyum ya da intravenöz yoldan aktive parsiyel tromboplastin zamanına (aPTT) dayanarak ayarlanmış fraksiyone olmayan heparin uygulanmak üzere randomize olarak ayrılmıştır. Hastaların klinik stabilizasyona, revaskülarizasyon girişimlerine ya da taburcu edilinceye değin en az 2 gün süreyle ve en fazla 8 gün süreyle hastanede tedavi edilmeleri zorunlu tutulmuştur. Hastaların 30 güne kadar izlenmesi zorunlu tutulmuştur. Enoksaparin sodyum, 14. günde saptanan ve 30 günlük dönem boyunca devam eden %16.2 gibi bir rölatif risk azalmasıyla tekrarlayan angina, miyokard enfarktüsü ve ölüm insidansını heparine kıyasla anlamlı ölçüde düşürmüştür. Bunun yanı sıra, enoksaparin sodyum grubunda daha az sayıda hastaya perkutanöz transluminal koroner anjioplasti (PTCA) ya da koroner arter bypass greft (CABG) uygulaması yapılmıştır (30. günde %15.8 rölatif risk azalması).   Akut ST-segment Elevasyonlu Miyokard İnfarktüsü (STEMI) Tedavisi:   Büyük ölçekli çok merkezli bir araştırmada, fibrinolitik tedavi uygulanması için uygun olduğu belirlenen STEMI geçiren 20479 hasta, intravenöz yolla uygulanan 30 mg’lık tek bir bolus ile birlikte SC yolla uygulanan 1 mg/kg dozun ardından SC enjeksiyon yoluyla 12 saatte bir 1.0 mg/kg enoksaparin sodyum ya da aktif parsiyel tromboplastin zamanına (aPTT) göre ayarlanan intravenöz fraksiyone olmayan heparin 48 saat uygulanmak üzere randomize olarak gruplara ayrılmıştır. Tüm hastalar aynı zamanda minimum 30 gün süreyle uygulanan aspirin ile tedavi edilmiştir. Enoksaparin doz uygulama stratejisi ağır böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalar ve en az 75 yaş ve üzerindeki yaşlı hastalar için ayarlanmıştır. SC yolla uygulanan enoksaparin enjeksiyonları hasta taburcu oluncaya değin ya da maksimum sekiz gün süreyle (hangisi önce gerçekleşirse) uygulanmıştır. Körlenmiş bir biçimde uygulanan araştırma ilacı ile birlikte antitrombotik destek tedavisi verilen 4716 hastaya perkutanöz koroner girişim uygulanmıştır. Bu nedenle, enoksaparin ile tedavi edilmekte olan hastalar için PCI, daha önceki araştırmalarda belirlenmiş olan şemanın kullanıldığı enoksaparin tedavisine devam edilerek (ilaç değişikliği yapılmadan) gerçekleştirilmiştir; bu şema, SC yolla uygulanan son enoksaparin sodyum dozunun balonun şişirilmesinden 8 saatten daha kısa bir süre önce verilmiş olması durumunda herhangi bir ek doz uygulanmamasını, SC yolla uygulanan son enoksaparin sodyum dozunun balonun şişirilmesinden 8 saatten daha uzun bir süre önce verilmiş olması durumunda, IV bolus şeklinde 0.3 mg/kg’lık bir enoksaparin sodyum dozu uygulamasını içermektedir. Enoksaparin sodyum, randomizasyondan sonraki ilk 30 günde herhangi bir nedene bağlı olarak meydana gelen ya da miyokard infarktüsünün tekrarlamasından kaynaklanan bileşik ölüm insidansını fraksiyone olmayan heparine kıyasla anlamlı ölçüde azaltmış [fraksiyone olmayan heparin grubundaki yüzde 12.0 ile karşılaştırıldığında enoksaparin grubunda yüzde 9.9] ve rölatif riskte yüzde 17 oranında azalma sağlamıştır (P < 0.001).   Enoksaparinin bazı etkinlik sonuçları açısından belirgin olan tedavi yararları 48. saatte saptanmış ve yine 48. saatte fraksiyone olmayan heparin tedavisine kıyasla miyokard infarktüsünün tekrarlamasına ilişkin rölatif riskte yüzde 35 oranında azalma olduğu belirlenmiştir (P < 0.001). Enoksaparinin yaş, cinsiyet, infarktın yeri, diyabet öyküsü, daha önce geçirilmiş miyokard infarktüsü öyküsü, uygulanan fibrinolitik tedavinin türü ve araştırma ilacı tedavisine kadar geçen süreyi içeren önemli alt gruplardaki birincil sonlanım noktasına ilişkin yararlı etkisinin tutarlı olduğu belirlenmiştir. Enoksaparin, randomizasyondan sonraki 30 gün içinde perkutanöz koroner girişim uygulanan hastalar (rölatif riskte yüzde 23 azalma) ya da medikal tedavi uygulanmış olan hastalarda (rölatif riskte yüzde 15 azalma, etkileşim için P = 0.27) fraksiyone olmayan heparine kıyasla anlamlı bir tedavi yararı sağlamıştır. Ölüm, miyokard infarktüsünün tekrarlaması ya da intrakranial kanama’yı (net bir klinik yarar ölçütü) kapsayan 30 günlük bileşik sonlanım noktası oranı enoksaparin grubunda (%10.1) heparin grubuna kıyasla (%12.2) anlamlı ölçüde daha düşük olmuştur ve bu da CLEXANE tedavisi lehine %17’lik bir rölatif risk azalmasını temsil etmektedir.

Farmakokinetik Özellikler

Genel Özellikler   Enoksaparin sodyumun farmakokinetik parametreleri, önerilen dozaj sınırlarında tek ve tekrarlanan subkütan uygulamadan sonra ve tek intravenöz uygulamadan sonra esas olarak plazma anti-Xa aktivitesinin zaman süreci açısından ve ayrıca anti-IIa aktivitesine göre araştırılmıştır. Anti-Xa ve anti-IIa farmakokinetik aktivitelerin kantitatif tayini, spesifik substratlarla ve DMAH’lar (Düşük Molekül Ağırlıklı Heparinler) için uluslararası standartlara karşı (NIBSC) kalibre edilmiş bir enoksaparin standardı ile validasyonu yapılmış amidolitik yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmiştir.   Biyoyararlanımı ve Emilim: Enoksaparinsodyumsubkütan enjeksiyonu takiben hızla ve tam olarak emilir. Emilim doğrudan uygulanan doz ile doğru orantılıdır.Bu durum fraksiyone olmayan heparinin aksine enoksaparin sodyum emiliminin lineer olduğunu ifade etmektedir.Subkütan enjeksiyonun ardından anti Xa aktivitesine dayanarak enoksaparinin biyoyararlanımı % 100’e yakındır. 100-200 mg/ml aralığındaki enjeksiyon hacmi ve doz konsantrasyonu sağlıklı gönüllülerde farmakokinetik parametreleri etkilememektedir.   Ortalama maksimum plazma anti-Xa aktivitesi subkütan enjeksiyondan 3-5 saat sonra gözlenmekte ve 20 mg, 40 mg, 1 mg/kg ve 1.5 mg/kg dozlarının tek subkütan uygulanmasını takiben sırasıyla yaklaşık 0.2, 0.4, 1.0 ve 1.3 anti-Xa IU/ml’ye ulaşmaktadır.   30 mg dozda IV bolus ve hemen ardından SC yolla 12 saatte bir uygulanan 1 mg/kg, 1.16 IU/mL’lik başlangıç pik anti-Faktör Xa düzeyleri (n = 16) ve sabit durum düzeylerinin %88’ine karşılık gelen bir ortalama etkilenim sağlamıştır. Sabit duruma tedavinin ikinci gününde ulaşılmaktadır.   Enoksaparinin farmakokinetiğinin önerilen dozaj sınırlarının üzerinde doğrusal olduğu görülmektedir. Hasta içi ve hastalar arası değişkenlik düşüktür. Sağlıklı gönüllülerde günde bir kez 40 mg ve günde bir kez 1.5 mg/kg rejimlerinin tekrarlanan subkütan uygulanmasını takiben, tek doz sonrasına kıyasla yaklaşık %15 daha yüksek bir ortalama maruz kalma oranı ile sabit duruma 2. gün ulaşılmaktadır. Sabit durum enoksaparin aktivitesi düzeyleri tek doz farmakokinetiği ile iyi öngörülmektedir. Günde iki kez 1 mg/kg rejiminin tekrarlanan subkütan uygulanmasını takiben sabit duruma 3. gün ile 4. gün arasında ulaşılmakta olup, tek doz sonrasına kıyasla yaklaşık %65 daha yüksek bir ortalama maruz kalma oranı ve sırasıyla yaklaşık 1.2 ve 0.52 IU/ml’lik ortalama pik ve taban düzeyleri saptanmaktadır. Enoksaparin sodyum farmakokinetiği dikkate alındığında, sabit durumdaki bu farklılık beklenen bir olgudur ve terapötik sınır içindedir.   Subkütan uygulamadan sonra plazma anti-IIa aktivitesi anti-Xa aktivitesine kıyasla yaklaşık 10 kat daha düşüktür. Ortalama maksimum anti-IIa aktivitesi subkütan uygulamadan yaklaşık 3-4 saat sonra gözlenmekte ve günde iki kez 1 mg/kg ve günde bir kez 1.5 mg/kg’ın tekrarlanan uygulanmasını takiben sırasıyla 0.13 IU/ml ve 0.19 IU/ml’ye ulaşmaktadır.   Dağılımı: Enoksaparin sodyum anti-Xa aktivitesinin dağılım hacmi yaklaşık 5 litredir ve kan hacmine bağlıdır. Metabolizma ve İtrah: İtrahın, tek subkütan dozdan sonra 4 saat ile tekrarlanan doz uygulamasından sonra 7 saat arasında seyreden bir yarılanma ömrü ile monofazik olduğu görülmektedir. Enoksaparin sodyum esas olarak karaciğerde, depolimerizasyon ve/veya desülfasyon yoluyla son derece azalmış biyolojik potense sahip düşük molekül ağırlıklı türlere metabolize olmaktadır. Aktif metabolitlerin renal itrahı uygulanan dozun yaklaşık %10’unu ve aktif ve aktif olmayan metabolitlerin renal atılımı dozun %40’ını temsil etmektedir.   Özel popülasyonlardaki özellikleri: Yaşlılar: Bir popülasyon farmakokinetik analizinin sonuçlarına göre, enoksaparin sodyumun kinetik profili böbrek fonksiyonu normal olduğunda yaşlı bireylerde genç bireylere kıyasla farklılık göstermemektedir. Bununla birlikte, böbrek fonksiyonu yaşla birlikte düştüğünden, yaşlı hastalarda enoksaparin sodyum eliminasyonu azalma gösterebilir (bkz. “Özel kullanım uyarıları ve önlemleri: Yaşlılarda Hemoraj; “Pozoloji ve uygulama şekli: Yaşlılar; Farmakokinetik Veriler: Böbrek Yetmezliği”). Böbrek Yetmezliği: Sabit durumda anti-Xa plazma klirensi ile kreatinin klirensi arasında doğrusal bir ilişki gözlenmiştir ve bu, böbrek fonksiyonu bozulmuş hastalarda enoksaparin sodyum klirensinin azaldığını göstermektedir. Sabit durumda AUC ile ifade edilen anti-Xa maruz kalma, tekrarlanan günde bir kez subkütan 40 mg dozlarından sonra hafif böbrek yetmezliği (kreatinin klirensi 50-80 ml/dakika) ve orta derecede böbrek yetmezliği (kreatinin klirensi 30-50 ml/dakika) olan hastalarda küçük bir artış göstermektedir. Ağır böbrek yetmezliği (kreatinin klirensi < 30 ml/dakika) olan hastalarda ise, sabit durumda AUC, tekrarlanan günde bir kez subkütan 40 mg dozlarından sonra ortalama %65 oranında anlamlı bir artış göstermektedir (bkz. “Özel kullanım uyarıları ve önlemleri: Böbrek Yetmezliği”; “Pozoloji ve uygulama şekli: Böbrek Yetmezliği”). Kilo: Tekrarlanan günde bir kez subkütan 1.5 mg/kg doz uygulamasından sonra, anti-Xa aktivitesi için ortalama AUC sabit durumda obez sağlıklı gönüllülerde (BMI 30-48 kg/m2) obez olmayan kontrollere kıyasla biraz daha yüksek olup, Amax artmamaktadır. Obez bireylerde subkütan doz uygulamasıyla daha düşük bir kiloya göre ayarlanmış klirens söz konusudur.   Kiloya göre ayarlanmamış doz uygulandığında, tek bir subkütan 40 mg dozu takiben anti-Xa maruz kalma düzeyinin, normal kilolu kontrollerle karşılaştırıldığında düşük kilolu kadınlarda (< 45 kg) %52 ve düşük kilolu erkeklerde (< 57 kg) %27 daha yüksek olduğu saptanmıştır (bkz. “Özel kullanım uyarıları ve önlemleri: Düşük Kilo” bölümü). Hemodiyaliz: Bir araştırmada, tek bir 0.25 veya 0.50 mg/kg intravenöz dozunu takiben eliminasyon oranının kontrol popülasyonuna kıyasla benzer ancak AUC’un iki kat daha yüksek olduğu saptanmıştır.   Farmakokinetik etkileşimler:   Eşzamanlı olarak birlikte uygulandığında, enoksaparin ile trombolitikler arasında herhangi bir farmakokinetik etkileşim gözlenmemiştir.

Farmasötik Form

Kullanıma hazır enjektör Berrak, renksiz veya açık sarı çözelti.

Gebelik Ve Laktasyon

Genel tavsiye   Gebelik kategorisi B’dir.   Çocuk doğurma potansiyeli bulunan kadınlar/Doğum kontrolü   Deneysel araştırmalar bir fetotoksisite veya teratojenite bulgusu ortaya koymamıştır.   İnsanlarda, enoksaparin sodyumun gebeliğin ikinci trimesteri sırasında plasenta bariyerini geçtiğine ilişkin herhangi bir bulgu yoktur. Birinci ve üçüncü trimesterlerle ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.   Gebelik dönemi   Gebe kadınlarda gerçekleştirilmiş yeterli ve iyi kontrollü araştırmalar bulunmadığından ve deneysel araştırmalar her zaman insanlardaki yanıtın öngörücüsü olmadığından, bu ilaç ancak hekimin kesin bir gereksinim saptaması halinde gebelik sırasında kullanılmalıdır.   (Bkz. “Özel kullanım uyarıları ve önlemleri: Kalp kapak protezi olan gebe kadınlar ve mekanik kalp kapak protezleri” bölümü).   Laktasyon dönemi   Deneysel çalışmalarda, 35S-enoksaparin sodyum ya da işaretli metabolitlerinin sütteki konsantrasyonunun çok düşük olduğu bildirilmiştir. Değişmemiş enoksaparin sodyumun insan sütünde atılıp atılmadığı bilinmemektedir. Enoksaparin sodyumun oral absorpsiyonu olası değildir. Bununla birlikte, bir önlem olarak, enoksaparin sodyum almakta olan süt veren annelerin emzirmeden kaçınmaları tavsiye edilmelidir.   Üreme yeteneği/Fertilite   Üreme yeteneği/fertilite’ye ait çalışma yapılmamıştır.

Geçimsizlikler

Subkütan Enjeksiyon:   Diğer ürünler ile karıştırılmamalıdır.   İntravenöz (Bolus) Enjeksiyon (yalnızca akut STEMI endikasyonu için):   Enoksaparin sodyum, sudaki %5 dekstroz ya da normal serum fizyolojik çözeltisi (%0.9) ile güvenle uygulanabilir.

İlk Ruhsat Tarihi/Ruhsat Yenileme Tarihi

İlk ruhsat tarihi:27.04.2001 Ruhsat yenileme tarihi: 27.04.2011

İstenmeyen Etkiler

Hemoraji:   Diğer antikoagülanlarla olduğu gibi, aşağıdaki ilişkili risk faktörlerinin varlığında kanama görülebilir: Kanamaya yatkın organik lezyonlar, invaziv girişimler veya hemostazı etkileyen ilaçların kullanılması (bkz. “Özel kullanım uyarıları ve önlemleri” ve “Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri” bölümü). Kanamanın kökeni araştırılmalı ve uygun tedavi başlatılmalıdır. Retroperitoneal ve intrakraniyal kanama gibi majör hemorajiler bildirilmiştir. Bu olgulardan bazıları ölümle sonuçlanmıştır.   Enoksaparin sodyum’un spinal/epidural anestezi veya spinal ponksiyonu sırasında uygulanması ile nöroaksiyel hematomlar bildirilmiştir. Bu olaylar uzun süreli ya da kalıcı paraliziler gibi değişen derecelerde nörolojik zedelenmelerle sonuçlanmıştır (bkz. “Özel kullanım uyarıları ve önlemleri” bölümü).   Trombositopeni:   Tedavinin ilk günleri içinde hafif, geçici, asemptomatik trombositopeni bildirilmiştir. Trombozun eşlik ettiği nadir immüno-alerjik trombositopeni olguları bildirilmiştir. Bazı olgularda tromboz organ infarktüsü ya da ekstremite iskemisiyle komplike olmuştur (bkz. “Özel kullanım uyarıları ve önlemleri: Trombosit sayımlarının izlenmesi” bölümü).   Lokal reaksiyonlar:   Subkütan enoksaparin sodyum enjeksiyonunu takiben ağrı, hematom ve hafif lokal irritasyon görülebilir. Nadir olarak, enjeksiyon bölgesinde kistik olmayan enoksaparin sodyum birikimi sert enflamatuvar nodüller şeklinde gözlenmiştir. Bu nodüller birkaç gün sonra çözülmektedir ve tedavinin kesilmesine neden olmamalıdır. Heparinler ve Düşük Molekül Ağırlıklı Heparinler ile genellikle enjeksiyon bölgesinde oluşan istisnai deri nekrozu olguları bildirilmiştir. Çoğunlukla bu fenomenlere, infiltre olmuş ve ağrılı purpura veya eritematöz plaklar öncelik etmektedir. Enoksaparin sodyum ile tedavi kesilmelidir.   Diğer:   Nadir olmakla birlikte, anafilaktik/anafilaktoid reaksiyonları içeren kutanöz (büllü erüpsiyonlar) veya sistemik alerjik reaksiyonlar görülebilir. Bazı olgularda tedavinin kesilmesi gerekebilir. Çok nadir olmakla birlikte hipersensitivite reaksiyonlarına bağlı kutanöz vaskülit vakaları rapor edilmiştir.   Trombosit sayımları ve karaciğer enzim düzeylerinde asemptomatik ve geri dönüşlü artışlar bildirilmiştir.   Heparinler ve düşük molekül ağırlıklı heparinler ile hiperkalemi vakaları bildirilmiştir.   Gastrointestinal sistem:   Bulantı, diyare bildirilmiştir.   Santral sinir sistemi:   Ateş, konfüzyon, ağrı bildirilmiştir.

Kalitatif Ve Kantitatif Bileşim

Etkin madde: Enoksaparin sodyum: 80 mg (8000 anti-Xa IU’ya eşdeğer)   Yardımcı madde: Yardımcı maddeler için Yardımcı maddelerin listesi’ ne bakınız.    

Klinik Öncesi Güvenlilik Verileri

Enoksaparinin kanserojen potansiyelini değerlendirmeye yönelik olarak hayvanlar üzerinde uzun dönemli bir araştırma yapılmamıştır.   Enoksaparinin, Ames testi, fare lenfoma hücresi ileriye dönük mutasyon testi ve insan lenfosit kromozomal düzensizlik testi dâhil olmak üzere in vitro testlerde ve in vivo sıçan kemik iliği kromozomal düzensizlik testinde mutajenik olmadığı gözlemlenmiştir.   Enoksaparinin, erkek ve dişi sıçanlarda 20 mg/kg/gün SC doz düzeylerine kadar fertilite ve reprodüktif performans üzerinde hiçbir etkisinin olmadığı gözlemlenmiştir. Gebe sıçan ve tavşanlarda, 30 mg/kg/gün enoksaparin SC doz düzeylerine kadar teratoloji araştırmaları yapılmıştır. Enoksaparin kaynaklı hiçbir teratojenik etki veya fetotoksisite bulgusuna rastlanmamıştır.   Enoksaparinin antikogülan etkilerinin yanı sıra, 15 mg/kg/gün doz uygulaması ile hem sıçan ve köpekler üzerinde yapılan 13 haftalık subkutan toksisite araştırmalarında hem de10 mg/kg/gün doz uygulaması ile sıçan ve maymunlar üzerinde yapılan 26 haftalık subkutan ve intravenöz toksisite araştırmalarında hiçbir yan etki bulgusuna rastlanmamıştır.

Kontrendikasyonlar

Enoksaparin sodyum, heparin ya da diğer düşük molekül ağırlıklı heparinler dahil olmak üzere heparin türevlerine karşı aşırı duyarlılık,   Aktif majör kanama ve yakın tarihli hemorajik inme dahil olmak üzere yüksek kontrolsüz hemoraji riski taşıyan hastalıklar.

Kullanım Yolu

Deri altına enjekte edilir

Küb’ Ün Yenileme Tarihi

23.02.2009

Müstahzar Adı

CLEXANE 8000 anti-Xa IU/0.8 ml kullanıma hazır enjektör

Özel Kullanım Uyarıları Ve Önlemleri

Genel:   Düşük molekül ağırlıklı heparinler üretim metodu, molekül ağırlığı, spesifik anti-Xa aktivitesi, ünite ve doz açısından eşdeğer olmadıklarından birbirlerinin yerine kullanılmamalıdır. Farmakokinetik özelikler ve bununla ilişkili biyolojik aktivitelerde (örn. anti-trombin aktivitesi ve trombosit etkileşimleri) farklılıklara yol açar. Her ürünün spesifik kullanım şekline özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir.   Spinal/Epidural Anestezi:   Enoksaparin sodyum ve spinal/epidural anestezinin birlikte kullanımı ile uzun süreli ya da kalıcı paraliziye yol açan nöroaksiyel hematom olguları bildirilmiştir. Bu olaylar günde bir kez 40 mg veya daha düşük enoksaparin sodyum dozaj rejimleri ile nadir olarak görülmektedir. Bu risk, daha yüksek enoksaparin sodyum dozaj rejimleri, postoperatif yerleşik kateterlerin kullanımı ya da hemostazı etkileyen NSAİ ilaçlar gibi ilave ilaçların birlikte kullanımıyla daha büyüktür (bkz. “Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri” bölümü). Ayrıca travmatik ya da tekrarlanan nöroaksiyel ponksiyonun da bu riski arttırdığı düşünülmektedir.   Hekimin epidural/spinal anestezi bağlamında antikoagülan uygulamaya karar vermesi halinde, belde orta hatta ağrı, sensoryel ve motor defisitler (alt ekstremitelerde uyuşukluk veya zayıflık), bağırsak ve/veya mesane disfonksiyonu gibi nörolojik bozukluk belirti ve semptomlarını saptamak üzere olağanüstü dikkat harcanmalı ve sık izleme yapılmalıdır. Hastalara yukarıdaki belirti ve semptomların herhangi birini yaşamaları halinde derhal hekime bildirmeleri talimatı verilmelidir. Spinal hematom belirti veya semptomlarından kuşkulanılması halinde, ivedilikle tanı konulmalı ve omurilik dekompresyonu dahil olmak üzere tedaviye başlanılmalıdır. Hekim, tromboprofilaksi için antikoagüle olmuş ya da antikoagüle edilmiş hastalarda nöroaksiyel müdahaleden önce potensiyel yarara karşı riski göz önünde bulundurmalıdır. Enoksaparin sodyum ile epidural ya da spinal anestezinin birlikte kullanımından kaynaklanan potansiyel kanama riskini azaltmak için ilacın farmakokinetik profili dikkate alınmalıdır (bkz. “Farmakokinetik Özellikler” bölümü). Kateterin yerleştirilmesi ya da çıkarılması için en uygun zaman enoksaparinin antikoagülan etkisinin düşük olduğu zamandır.  Bir kateterin yerleştirilmesi veya çıkarılması enoksaparin sodyumun DVT profilaktik dozlarının uygulanmasından sonra 10-12 saat süreyle geciktirilmelidir. Daha yüksek enoksaparin sodyum dozları (günde iki kez 1 mg/kg ya da günde bir kez 1.5 mg/kg) alan hastalar için bu sürenin daha uzun (24 saat) olması gerekecektir. Bir sonraki enoksaparin sodyum dozu kateter çıkarıldıktan en az 2 saat sonra verilmelidir.   Heparin kaynaklı trombositopeni:   Enoksaparin sodyum trombozun eşlik ettiği ya da etmediği heparin kaynaklı trombositopeni öyküsü bulunan hastalarda çok dikkatli kullanılmalıdır. Heparin kaynaklı trombositopeni riski birkaç yıl süreyle devam edebilir. Eğer heparin kaynaklı trombositopeni öyküsünden kuşkulanılıyorsa, in vitro trombosit agregasyonu testlerinin sınırlı öngörücü değeri bulunmaktadır. Böyle bir olguda enoksaparin sodyum kullanma kararı ancak bu alanda bir uzman ile konsültasyon yapılarak verilmelidir.   Perkütan koroner revaskülarizasyon girişimleri:   Kararsız anjina, non-Q miyokard infarktüsü ve akut ST-segment elevasyonlu miyokard infarktüsü tedavisi sırasında alet kullanılarak uygulanan vasküler girişimi takiben kanama riskini minimum düzeye indirmek için CLEXANE enjeksiyon dozları arasında bırakılması önerilen zaman aralıklarına kesin olarak uyulmalıdır. Bu, PCI sonrası ponksiyon bölgesinde hemostaz elde edilmesi açısından önemlidir. Bir kapatma aleti kullanılması durumunda, kılıf hemen çıkarılmalıdır. El ile yapılan bir kompresyon yönteminin kullanılması durumunda, kılıf IV/SC yolla uygulanan son enoksaparin sodyum enjeksiyonundan 6 saat sonra çıkarılmalıdır. Enoksaparin sodyum tedavisinin sürdürülmesi durumunda, planlanan bir sonraki doz kılıfın çıkarılmasının üzerinden 6 ila 8 saat geçmeden verilmemelidir. Girişim bölgesi kanama veya hematom oluşumu belirtileri açısından gözlenmelidir.   Kalp kapak protezi olan gebe kadınlar:   Mekanik kalp kapak protezi olan gebe kadınlarda tromboprofilaksi için CLEXANE enjeksiyonunun kullanımı yeterli olarak çalışılmamıştır. Tromboemboli riskini azaltmak amacıyla mekanik kalp kapak protezleri olan gebe kadınlara enoksaparin (günde iki kez 1 mg/kg) verilen bir klinik araştırmada, 8 kadından 2’sinde kapak blokajı görülmüş ve bu sebeple anne ile bebek kaybedilmiştir. Tromboprofilaksi amacı ile enoksaparin uygulanan mekanik kalp kapak protezli gebe kadınlarda pazarlama sonrası raporlarda izole protez tromboz vakaları bildirilmiştir. Mekanik kalp kapak protezi olan gebe kadınlar tromboembolizm için yüksek risk altında bulunabilirler.   Laboratuvar testleri:   Venöz tromboemboli profilaksisi için kullanılan dozlarda, enoksaparin sodyum kanama süresi ve global kan koagülasyon testlerini anlamlı olarak etkilememektedir ve ayrıca trombosit agregasyonu ya da fibrinojenin trombositlere bağlanması üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Daha yüksek dozlarda, aPTT’de (aktif parsiyel tromboplastin zamanı) ve ACT’de (aktif pıhtılaşma zamanı) artışlar görülebilir. aPTT ve ACT’deki artışlar ile enoksaparin sodyumun artan antitrombotik aktivitesi arasında doğrusal bir korelasyon yoktur ve dolayısıyla enoksaparin sodyumun aktivitesini izlemek için uygun ve güvenilir değildirler. İntramüsküler uygulanmamalıdır. Hemoraji Tüm diğer antikoagülanlarda olduğu gibi kanama her yerde oluşabilir (Bkz “İstenmeyen etkiler” bölümü). Kanama oluşursa hemorajinin kaynağı araştırılmalı ve uygun tedavi yapılmalıdır. Tüm diğer antikoagülan tedavilerinde olduğu gibi enoksaparin sodyum da, kanama potansiyelinin arttığı aşağıdaki durumlarda dikkatle kullanılmalıdır: bozulmuş hemostaz, peptik ülser öyküsü, yakın tarihli iskemik inme, kontrolsüz ağır arteriyel hipertansiyon, diyabetik retinopati, yakın tarihli nörolojik ya da oftalmolojik cerrahi, Hemostazı etkileyen ilaçların birlikte kullanımı (Bkz. “Diğer tıbbi ürünler ile etkileşimler ve diğer etkileşim şekilleri” bölümü).   Mekanik kalp kapak protezleri:   Mekanik kalp kapak protezi olan hastalarda tromboprofilaksi için CLEXANE enjeksiyonunun kullanımı yeterli olarak çalışılmamıştır. Tromboprofilaksi için enoksaparin uygulanan mekanik kalp kapak protezli hastalarda izole kalp kapağı trombozu vakaları bildirilmiştir. Altta yatan hastalıkları ve yetersiz klinik verileri içeren şaşırtıcı faktörler bu vakaların incelenmesini kısıtlamaktadırlar. Bu vakaların bir kısmı trombozun maternal veya fetal ölüme yol açtığı gebe kadınlardır. Mekanik kalp kapak protezi olan gebe kadınlar tromboembolizm için yüksek risk altında bulunabilirler.   Yaşlılarda hemoraji:   Yaşlılarda profilaktik dozaj sınırları ile kanama eğiliminde herhangi bir artış gözlenmemektedir. Bununla birlikte gecikmiş itrah nedeniyle yaşlı hastalar (özellikle 80 yaş ve üzerindeki hastalar) terapötik dozaj sınırları ile kanama komplikasyonları açısından artan risk altında olabilirler. Dikkatli klinik izleme tavsiye edilmektedir (bkz. “Pozoloji ve uygulama şekli: Yaşlılar” bölümü).   Böbrek Yetmezliği:   Böbrek yetmezliği olan hastalarda, enoksaparin sodyuma maruz kalmada olan artış ile kanama riski de artar. Ağır böbrek yetmezliği (kreatinin klerensi < 30 ml/dakika) olan hastalarda enoksaparin sodyuma maruz kalma anlamlı ölçüde arttığından, terapötik ve profilaktik dozaj sınırları için bir dozaj ayarlanması önerilmektedir. Orta derecede böbrek yetmezliği (kreatinin klerensi 30-50 ml/dakika) ve hafif böbrek yetmezliği (kreatinin klerensi 50-80 ml/dakika) olan hastalarda herhangi bir dozaj ayarlanması önerilmemekle birlikte, dikkatli klinik izleme tavsiye edilmektedir (bkz. Pozoloji ve uygulama şekli: Böbrek Yetmezliği bölümü). Düşük Kilo:   Düşük kilolu kadınlarda (<45 kg) ve düşük kilolu erkeklerde (<53 kg) profilaktik dozajlarla (kiloya göre ayarlanmamış) gözlemlenen enoksaparin sodyuma maruz kalmadaki artış, daha yüksek kanama riskine yol açabilir. Bu nedenle, bu hastalarda dikkatli klinik izleme tavsiye edilmektedir. Trombosit sayımının izlenmesi:   Antikor aracılığıyla heparin kaynaklı trombositopeni riski düşük molekül ağırlıklı heparinlerle de söz konusudur. Trombositopeni oluşması halinde bu çoğunlukla enoksaparin sodyum tedavisi başladıktan sonraki 5. ve 21. günler arasında görülmektedir. Bu nedenle, enoksaparin sodyum ile tedaviye başlamadan önce ve daha sonra tedavi süresince düzenli olarak trombosit sayımının yapılması önerilmektedir. Uygulamada, trombosit sayımında anlamlı bir azalma (başlangıç değerinin %30 – 50’si) olduğunun doğrulanması halinde enoksaparin sodyum tedavisi derhal kesilmeli ve başka bir tedavi başlanmalıdır.

Pozoloji Ve Uygulama Şekli

Pozoloji/uygulama sıklığı ve süresi:   Cerrahi hastalarında venöz tromboz profilaksisi:   Orta derecede tromboemboli riski olan hastalarda (örn. abdominal cerrahi), önerilen enoksaparin sodyum dozu subkütan enjeksiyon yoluyla günde bir kez 20 mg ya da 40 mg’dır. Genel cerrahi girişimlerinde, ilk doz operasyondan 2 saat önce uygulanmalıdır.   Yüksek derecede tromboemboli riski olan hastalarda (örn. ortopedik cerrahi) subkütan enjeksiyon yoluyla verilmesi önerilen enoksaparin sodyum dozu, cerrahiden 12 saat önce başlatılan ve cerrahiden 12-24 saat sonra devam edilen günde bir kez 40 mg’dır.   Enoksaparin tedavisi genellikle, ortalama 7-10 gün süreyle uygulanır. Bazı durumlarda daha uzun süreli tedavi gerekebilir ve tedaviye hasta trombo-emboli riski altında olmaya devam ettiği ve yatağa bağlı kaldığı sürece devam edilmelidir.   İlk tedaviyi takiben günde bir kez 40 mg ile 3 hafta süreyle devam ettirilen tedavinin ortopedik cerrahide yararlı olduğu kanıtlanmıştır.   Spinal/Epidural Anestezi ve Perkutan Koroner Revaskülarizasyon girişimlerinde doz uygulama aralıklarıyla ilgili özel öneriler için: bkz. “Özel kullanım uyarıları ve önlemleri” bölümü.   Medikal hastalarda venöz tromboemboli profilaksisi:   Önerilen doz subkütan enjeksiyon yoluyla günde bir kez 40 mg’dır. Enoksaparin sodyum ile tedavi en az 6 gün süreyle uygulanır ve hasta tam hareket kazanana kadar, en fazla 14 gün süreyle devam edilir.   Hemodiyaliz sırasında ekstrakorporeal dolaşımda tromboz oluşumunun engellenmesi:   Önerilen doz 1 mg/kg’dır. Yüksek hemoraji riski taşıyan hastalar için, doz ikili vasküler giriş için 0.5 mg/kg’a ve tek vasküler giriş için 0.75 mg/kg’a azaltılmalıdır. Hemodiyaliz sırasında enoksaparin sodyum, diyaliz seansının başında dolaşımın arteriyel koluna uygulanmalıdır. Uygulanan bu dozla 4 saatlik bir seans için genellikle yeterli bir etki sağlanabilmektedir. Fibrin halkalarının gözlendiği durumlarda 0.5 ila 1 mg/kg’lık ek bir doz uygulanabilir.   Pulmoner emboli ile birlikte ya da tek başına derin ven trombozlarının tedavisinde:   Enoksaparin sodyum 1.5 mg/kg günde tek enjeksiyon olarak ya da 12 saatte bir 1 mg/kg doz subkütan olarak verilmelidir. Komplike tromboembolik hastalıklarda 1 mg/kg günde 2 kez verilmesi önerilir. Tedavi süresi genelde ortalama 10 gündür. Uygun olduğunda oral antikoagülan tedavisine başlanmalı ve enoksaparin tedavisi terapötik antikoagülan etki sağlanana kadar sürdürülmelidir.   Kararsız angina ve non -Q miyokard infarktüsünün tedavisi:   Önerilen enoksaparin sodyum dozu, oral aspirin (günde bir kez 100 – 325 mg) ile birlikte subkütan enjeksiyon yoluyla 12 saatte bir 1 mg/kg’dır.   Bu hastalarda enoksaparin sodyum ile tedavi en az 2 gün süreyle uygulanmalı ve hastanın durumu stabilize olana kadar devam ettirilmelidir. Normal tedavi süresi 2 – 8 gündür.   Akut ST-segment Elevasyonlu Miyokard İnfarktüsünün Tedavisi:   Enoksaparin sodyumun, 30 mg’lık tek bir IV bolus ile birlikte SC yolla uygulanan 1 mg/kg’lık dozun ardından SC yolla 12 saatte bir 1 mg/kg (yalnızca ilk iki doz için maksimum 100 mg, ardından geriye kalan dozlar için 1 mg/kg’lık doz) dozunda uygulanması önerilmektedir. Yetmiş beş yaşın üzerindeki hastalarda önerilen dozaj için, “Yaşlılar” bölümüne bakınız. Bir trombolitik (fibrine spesifik ya da fibrine spesifik olmayan) ile birlikte uygulandığında, enoksaparin sodyum, fibronilitik tedavinin başlangıcının 15 dakika öncesi ila 30 dakika sonrası arasında verilmelidir. STEMI olduğu belirlendiğinde, tüm hastalara hemen asetilsalisilik asit (ASA) verilmeli ve kontrendike olmaması durumunda ASA uygulamasına (günde bir kez 75 ila 325 mg) devam edilmelidir. Enoksaparin sodyum tedavisinin 8 gün boyunca ya da hasta taburcu edilinceye kadar sürdürülmesi hangisinin daha önce gerçekleştiğine bağlı olarak önerilmektedir. Perkutanöz Koroner Girişim (PCI) uygulanan hastalar için: SC yolla uygulanan son enoksaparin sodyum dozunun balonun şişirilmesinden 8 saatten daha kısa bir süre önce verilmiş olması durumunda herhangi bir ek doz uygulaması gerekli değildir. SC yolla uygulanan son enoksaparin sodyum dozunun balonun şişirilmesinden 8 saatten daha uzun bir süre önce verilmiş olması durumunda, IV bolus şeklinde 0.3 mg/kg’lık bir enoksaparin sodyum dozu uygulanmalıdır.   Uygulama şekli:   Subkutanöz enjeksiyon:   Enoksaparin sodyum, venöz tromboembolik hastalığın önlenmesi, derin ven trombozu tedavisi, kararsız anjina ve non-Q miyokard infarktüsü tedavisi ve akut ST-segment Elevasyonlu Miyokard İnfarktüsü tedavisi için yalnızca subkutanöz enjeksiyon yoluyla uygulanır. IV bolus enjeksiyonu:   Akut ST-segment Elevasyonlu Miyokard İnfarktüsü için, tedaviye tek bir IV bolus enjeksiyonla başlanmalı ve bunun ardından hemen bir subkutanöz enjeksiyon uygulanmalıdır. Arteryel hat enjeksiyonu:   Hemodiyaliz sırasında vücut dışı dolaşımda trombus oluşumunu önlemek amacıyla, bir diyaliz devresinin arteryel hattı yoluyla uygulanır. İntramüsküler yolla uygulanmamalıdır. Tek kullanımlık enjektör hemen kullanıma hazırdır.   Subkutanöz enjeksiyon tekniği:   Önceden doldurulmuş tek kullanımlık şırıngalar derhal kullanım için hazırdır.   Enjeksiyon tercihen hasta yatar durumdayken yapılmalıdır. Enoksaparin sodyum derin subkütan enjeksiyon yoluyla uygulanır. Önceden doldurulmuş 20 mg ve 40 mg şırıngaları kullanırken ilaç kaybını önlemek için enjeksiyondan önce şırıngadan hava kabarcıklarını dışarı atmaya çalışmayınız. Uygulama sol ve sağ anterolateral veya posterolateral abdominal duvar arasında dönüşümlü olarak yapılmalıdır.   İğne başparmak ile işaret parmağı arasında bastırmadan tutulan deri kıvrımına dikey olarak sonuna kadar batırılır. Bu deri kıvrımı enjeksiyon tamamlanıncaya değin bırakılmamalıdır. Uygulamadan sonra enjeksiyon yerini ovuşturmayınız.   İntravenöz (Bolus) Enjeksiyon Tekniği (yalnızca akut STEMI endikasyonu için):   Enoksaparin sodyum bir intravenöz hat yoluyla uygulanmalıdır. Diğer ilaçlarla karıştırılmamalı ya da birlikte uygulanmamalıdır. Enoksaparin sodyumun diğer ilaçlarla olası karışımını önlemek üzere, ilacın giriş yerini temizlemek amacıyla, intravenöz bolus şeklinde enoksaparin sodyum uygulamasından önce ve sonra seçilen intravenöz giriş yeterli miktarda serum fizyolojik ya da dekstroz çözeltisiyle yıkanmalıdır. Enoksaparin sodyum, sudaki %5 dekstroz ya da normal serum fizyolojik çözeltisi (%0.9) ile güvenle uygulanabilir.   İlk 30-mg bolus   İlk 30 mg bolus için, dereceli bir enoksaparin sodyum kullanıma hazır enjektör kullanarak, enjektörde yalnızca 30 mg (0.3 ml) kalacak şekilde fazla hacmi dışarıya boşaltınız. Daha sonra bu 30 mg doz intravenöz hat içine doğrudan enjekte edilebilir.   Son SC uygulama balon şişmeden > 8 saat once verildiğinde, PCI için ek bolus   Perkütan Koroner Girişim (PCI) ile tedavi edilmekte olan hastalar için, eğer son SC uygulama balon şişmeden >8 saat önce verilmişse, 3 mg/kg’lik ek bir bolus uygulanmalıdır. (bkz. Pozoloji ve Uygulama Şekli: Akut STEMİ Tedavisi).   Enjekte edilecek küçük hacmin doğruluğunu garanti etmek için, ilacın 3 mg/ml’ye seyreltilmesi önerilmektedir.   60 mg enoksaparin sodyum kullanıma hazır enjektör kullanılarak 3 mg/ml’lik bir çözelti elde etmek için, aşağıdaki şekilde 50 ml’lik bir infüzyon torbası kullanılması önerilmektedir (normal serum fizyolojik çözeltisi (%0.9) ya da su içinde %5 dekstroz kullanarak): Bir şırıngayla infüzyon torbasından 30 ml çekin ve bu sıvıyı atın. 60 mg enoksaparin sodyum kullanıma hazır enjektörün bütün içeriğini torbada kalan 20 ml’nin içine enjekte edin. Torbanın içeriğini nazikçe karıştırın. İntravenöz hattın içine uygulamak için gereken seyreltilmiş çözelti hacmini bir şırınga ile çekin.   Seyreltme tamamlandıktan sonra, enjekte edilecek miktar aşağıdaki formül kullanılarak [Seyreltilmiş çözeltinin hacmi (ml) = Hastanın ağırlığı (kg) x 0.1] ya da aşağıdaki tablo kullanılarak hesaplanabilir. Seyreltinin kullanımdan hemen önce hazırlanması önerilmektedir.   Seyreltme tamamlandıktan sonra intravenöz hat yoluyla enjekte edilecek hacim Ağrılık   [Kg] Gereken doz (0.3 mg/kg) [mg] 3 mg/ml’lik son bir konsantrasyona seyreltildiğinde enjekte edilecek hacim [ml] 45 13.5 4.5 50 15 5 55 16.5 5.5 60 18 6 65 19.5 6.5 70 21 7 75

Raf Ömrü

36 ay

Ruhsat Numarası(Ları)

109/92

Ruhsat Sahibi

Sanofi aventis İlaçları Ltd. Şti., No: 209, 4. Levent-İstanbul

Ruhsat Sahibi

Sanofi aventis İlaçları Ltd. Şti. Tekfen Tower, Büyükdere Cad. No:209, 34394, 4.Levent – İstanbul Tel: 212 339 1000 Fax: 212 339 1089  

Saklamaya Yönelik Özel Tedbirler

25°C’nin altındaki oda sıcaklığında ve ambalajında saklayınız. Dondurmayınız

Terapötik Endikasyonlar

Venöz tromboemboli profilaksisinde (venlerde pıhtı oluşumunun önlenmesi) özellikle bazı işlemler, örneğin ortopedik veya genel cerrahi sonrası Kalp yetmezliği, solunum yetmezliği, çeşitli enfeksiyonlar ve romatizmal hastalıkları içeren akut medikal hastalıklar nedeniyle yatağa bağlı hastaların venöz tromboembolisinin profilaksisinde Hemodiyaliz sırasında ekstrakorporeal dolaşımda tromboz oluşumunun önlenmesinde Beraberinde pulmoner emboli gelişmiş veya gelişmemiş derin ven trombozunun tedavisinde Kararsız angina ve non-Q miyokard infarktüsü tedavisinde aspirin ile birlikte verilmelidir. Medikal olarak tedavi edilen ya da daha sonra Perkütanöz Koroner Girişim (PCI) uygulanan hastalar da dahil olmak üzere, akut ST-segment elevasyonlu miyokard infarktüsünün (STEMI) tedavisi.  

Üretici Bilgileri

Sanofi Winthrop Industrie, Le Trait / Fransa

Yardımcı Maddeler

Enjeksiyonluk su

Yardımcı Maddelerin Listesi

Enjeksiyonluk Su
(Visited 9 times, 1 visits today)
İçerik faydalı oldu mu?
EvetHayır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close Search Window