İlaç Sınıfı Beşeri İthal İlaç
İlaç Alt Sınıfı İEGM Tüm İlaç Fiyat Listesi
İlaç Firması CLOPIXOL
Birim Miktarı 50
ATC Kodu N05AF05
ATC Açıklaması Zuklopentiksol
NFC Kodu BC
NFC Açıklaması Ağızdan Katı Film Kaplı Tabletler
Kamu Kodu A01944
Orijinal / Jenerik Türü 20 YIl
2023 Fiyatı Bilinmiyor
Satış Fiyatı 12,61 TL (20 Mart 2016)
Önceki Satış Fiyatı 12,39 TL (4 Eylül 2015)
Barkodu
Reçete Tipi Normal Reçete
Temin Yeri İlacınızı sadece eczaneden alınız !

İlaç Etken Maddeleri

  • zuklopentiksol (25 mg)

İlaç Prospektüsü

Doz Aşımı

İntravenöz yolla uygulanan amiodaronun doz aşımı ile ilgili olarak bilgi yoktur. Oral yolla uygulanan amiodaronun akut doz aşımı ile ilgili çok az bilgi vardır. Birkaç vakada sinüs bradikardisi, ventriküler aritmi –özellikle de Torsades de pointes- ve karaciğer bozukluğu bildirilmiştir. Semptomatik tedavi yapılmalıdır. Amiodaronun farmakokinetik özellikleri nedeniyle, hasta yeterince uzun süre takip edilmeli ve özellikle kardiyak fonksiyonlar açısından izlenmelidir.   Amiodaron ve metabolitleri diyalizle vücuttan atılamaz.

Endikasyonlar

Cordarone Ampul, aşağıdaki ağır ritm bozukluklarının tedavisinde, oral yolla uygulama mümkün olmadığında kullanılmalıdır. Hızlı ventriküler ritm ile birlikte atrial aritmi. Wolf-Parkinson White sendromuna bağlı taşikardi. Tanısı konmuş, semptomatik ventriküler aritmi.

Farmakodinamik Özellikler

Amiodaron, kalp kası liflerinde aksiyon potansiyelinin 3. fazını uzatır, yükselme fazının hızını veya yüksekliğini değiştirmez (Vaughan Williams Sınıf III). Amiodaron ile aksiyon potansiyelinin yalnızca 3. fazının uzamasının nedeni, sodyum veya kalsiyum dışa akımlarında hiç bir değişiklik olmaksızın, sadece potasyum akımının yavaşlamasındandır. Bradikardi yapıcı etkisi sinüs otomatisitesinin azaltılmasına bağlıdır; bu etki atropin ile antagonize edilmez. Non-kompetitif alfa ve beta antiadrenerjik reseptörler üzerinde etkisi vardır. Sinoatriyal, atriyal ve nodal iletide yavaşlamaya yol açar. Bu ileti kalp atım hızına bağlı olarak artar. İntraventriküler iletide değişiklik oluşturmaz. Refrakter  periyotta uzamaya ve atrial, nodal ve ventriküler düzeylerde miyokardın eksitabilitesinde azalmaya yol açar. Atriyoventriküler yan yollarda refrakter periyodu uzatır ve iletiyi yavaşlatır. Negatif inotropik etkisi yoktur.  

Farmakokinetik Özellikler

Enjeksiyondan sonra ilacın etkinliği 15 dakikada en üst düzeye çıkar ve takip eden 4 saat içinde düşer.

Farmasötik Şekli

Enjektabl solüsyon İ.V.

Formülü

3 ml lik ampulde: Amiodaron HCI    150 mg Benzil alkol          60,6 mg Polisorbat 80        300 mg Enjeksiyonluk su k.m.        3 ml

İlaç Etkileşmeleri

Birçok antiaritmik ilaç kalbin otomatizmasını, ileti sistemini ve kontraktilitesini deprese edebilir.   Farklı sınıflardan antiaritmiklerin kombinasyonu faydalı bir terapötik etki sağlayabilir, ancak, genellikle çok dikkat gerektirir; bu durumda yakın klinik izlem ve EKG monitorizasyonu şarttır. Torsades de pointes’a neden olan (amiodaron gibi) antiaritmiklerin kombine kullanımı kontrendikedir.   Aynı sınıftan antiaritmiklerin kombinasyonu, bazı istisnai durumlar dışında, kardiyak yan etki riskinin artması nedeniyle önerilmez. Negatif inotropik, bradikardik ve/veya antiyoventriküler iletiyi yavaşlatıcı etkileri bulunan ilaçlarla kombine kullanım da dikkat gerektirir; bu durumda yakın klinik izlem ve EKG monitorizasyonu yapılmalıdır.   Kombinasyonu kontrendike olanlar: Torsades de pointes’a neden olan ilaçlar: Sınıf Ia antiaritmikler (kinidin, hidrokinidin, dizopiramid), Sınıf III antiaritmikler (dofetilid, ibutilid, sotalol), Diğer ilaçlar: Bepridil, sisaprid, difemanil, IV eritromisin, mizolastin, IV vinkamin Sultoprid Ventriküler aritmi ve özellikle de Torsades de pointes riski artar. Sparfloksazin QT aralığında uzama nedeniyle Torsades de pointes riski artar (elektrofizyolojik additif etkiler nedeniyle) Kombinasyonu önerilmeyenler: Torsades de pointes’a neden olan nöroleptikler: Bazı fenotiyazin nöroleptiker (klorpromazin, siyamemazin, levomepromazin, tiyoridazin, trifluoperazin), benzamid nöroleptikler (amisülpirid, sülpirid, tiaprid), butirofenon nöroleptikler (droperidol, haloperidol), diğer nöroleptikler (pimozid). Ventriküler aritmi ve özellikle de Torsades de pointes riski artar. Halofantrin, moksifloksazin, pentamidin Ventriküler aritmi ve özellikle de Torsades de pointes riski artar. Mümkünse, Torsades de pointes’a neden olan, antibiyotik haricindeki ilacın kullanımına ara verilir. Kombine tedaviden kaçınılması mümkün değilse, tedaviye başlamadan önce QT kontrolü yapılmalı ve tedavi sürekli elektrokardiyografik monitorizasyon altında gerçekleştirilmelidir. Enjektabl diltiazem: Bradikardi ve atriyoventriküler blok riski mevcuttur. Eğer bu kombinasyonun verilmesi gerekiyorsa, devamlı klinik izlem ve EKG monitorizasyonu yapılması önerilmektedir. Beta-blokörler (sotalol ve esmolol dışındakiler) Kontraktilite, otomatizma ve ileti bozuklukları ortaya çıkabilir (kompansatuar sempatik mekanizmaların baskılanması nedeniyle).  Florokinolonlar: Amiodaron tedavisi alan hastalarda, florokinolonların kullanımından kaçınılmalıdır.   Dikkatle kullanılması gereken kombinasyonlar : Oral antikoagülanlar: Antikoagülan etki ve hemorajik risk artar. Protrombin düzeyi ve INR daha sık kontrol edilmelidir. Oral antikoagülan dozu, amiodaron tedavisi sırasında ve tedavi kesildikten sonra ayarlanmalıdır. Sitokrom P450 3A4 sistemiyle metabolize edilen ilaçlar: Bu gibi ilaçların, bir CYP 3A4 inhibitörü olan amiodaron ile birlikte uygulanması; bu ilaçların plazma konsantrasyonlarının yükselmesine ve dolayısıyla toksisitelerin artmasına neden olabilir: • Fentanil: Amiodaron ile kombine edilmesi, fentanilin farmakolojik etkilerini güçlendirerek, toksisite riskini arttırabilir. • Statinler: Amiodaron ile birlikte CYP 3A4 tarafından metabolize edilen simvastatin, atorvastatin ve lovastatin gibi statinlerin birlikte kullanılması kas toksisitesi riskini arttırır. Amiodaron ile birlikte CYP 3A4 tarafından metabolize edilmeyen bir statin kullanılması önerilir. • CYP 3A4 tarafından metabolize edilen diğer ilaçlar: lidokain, takrolimus, sildenafil, midazolam, triazolam, dihidroergotamin, ergotamin Siklosporin Dolaşan sisklosporin düzeyleri, ilacın hepatik metabolizmasının azalmasına bağlı olarak artar; nefrotoksik etki riski söz konusudur. Dozunun ayarlanması gerekir. Kan siklosporin konsantrasyonlarının ölçümü, böbrek fonksiyonlarının takibi ve amiodaron tedavisi sırasında ve tedavi kesildikten sonra doz ayarlaması yapılması gereklidir. Oral diltiazem Özellikle yaşlılarda, bradikardi ve atrioventriküler blok riski mevcuttur. Klinik takip ve elektrokardiyografik monitorizasyon yapılmalıdır.   Kalp glikozidleri: Otomatizma depresyonu (aşırı bradikardi) ve atriyoventriküler ileti bozuklukları görülebilir. Digoksin kullanılması halinde, digoksin klirensinin azalmasına bağlı olarak plazma digoksin düzeyinde artış gözlenebilir. Klinik izlem ve EKG monitorizasyonu yapılmalı; gerekirse kan digoksin düzeyleri ölçülerek, digoksin dozu ayarlanmalıdır. Esmolol Kontraktilite, otomatizma ve ileti bozuklukları ortaya çıkabilir (kompansatuar sempatik mekanizmaların baskılanması nedeniyle). Klinik takip ve elektrokardiyografik monitorizasyon yapılmalıdır. Potasyumu düşüren ilaçlar: potasyumu düşüren diüretikler (tek başına veya kombine olarak), uyarıcı laksatifler, glukokortikoidler (sistemik kullanım), tetrakosaktid, amfoterisin B (IV) Ventriküler aritmi ve özellikle de Torsades de pointes riski artar (hipokalemi predispozan bir faktördür). Laboratuvar testleri, klinik takip ve elektrokardiyografik monitorizasyon yapılmalıdır. Fenitoin: Plazma fenitoin düzeylerinde yükselme ve buna eşlik eden özellikle nörolojik tipte doz aşımı belirtileri görülebilir (fenitoinin hepatik metabolizmasının azalması nedeniyle).   Klinik takip yapılmalı, fenitoinin plazma derişimleri kontrol edilmeli ve gerekirse, ilacın dozu ayarlanmalıdır.  Bradikardik ilaçlar: bradikardik kalsiyum kanal blokörleri (diltiazem, verapamil), beta-blokörler (sotalol hariç), klonidin; guanfasin, kalp glikozidleri, meflokin;antikolinesteraz ilaçlar (donezepil, galantamin, rivastigmin, takrin, ambemonyum, piridostigmin, neostigmin)   Ventriküler aritmi ve özellikle de Torsades de pointes riski artar Elektrokardiyografik ve klinik monitorizasyon yapılmalıdır. Rabdomiyolizis gibi, doza bağımlı yan etkilerin riski artar (kolesterol düşürücü ilacın hepatik metabolizmasının azalması nedeniyle). Simvastatin uygulanırken,20 mg/gün dozu aşılmamalıdır. Bu dozla terapötik etkinlik elde edilemiyorsa, bu tür etkileşimi bulunmayan başka bir statin kullanılmalıdır.  

Kontraendikasyonlar

Cordarone Ampul aşağıdaki durumlarda kontrendikedir:   Pacemaker kullanılmayan sinoatrial blok veya sinüs bradikardisi olguları; Pacemaker kullanılmayan hasta sinüs sendromu (sinüs aresti riski); Pacemaker kullanılmayan ağır ventriküler iletim bozuklukları; Tiroid hastalıklarında; İyoda, amiodarona veya yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılık halleri; Hamilelikte (istisnai durumlar dışında); Laktasyon (Bkz. “ Laktasyon”); II. veya III. derece kalp bloğu; Pacemaker kullanılmayan, bi- veya tri-fasiküler iletim bozuklukları, ya da hasta özel bakım ünitesinde bulunmuyorsa amiodaron elektrosistolik hız denetimi altında kullanılmalıdır; Bradikardi nedenli senkoplarda; Dolaşım kollapsı; Ağır arteriyel hipotansiyon; Hipotansiyon, ağır solunum yetmezliği, miyokardiyopati veya kalp yetmezliği olgularında intravenöz enjeksiyon kullanım (durumun kötüleşmesi olasıdır); Benzil alkol içermesi nedeniyle, 3 yaşın altındaki çocuklarda kullanım; Torsade de Pointes’a neden olan aşağıdaki ilaçlarla kombine kullanımı kontrendikedir (bkz. İlaç etkileşmeleri ve diğer etkileşmeler): Sınıf I a antiaritmik ajanlar (kinidin, hidrokinidin, dizopiramid), sotalol, bepridil, dofetilid, ibutilid Antiaritmik olmayan ilaçlar; mizolastin, difemanil, vinkamin, bazı nöroleptik ajanlar, sisaprid, eritromisin, pentamidin (parenteral uygulandığında) ile beraber kullanıldığında potansiyel olarak öldürücü “torsade de pointes” riskinde artış vardır Sultoprid Sparfloksazin   Bu ilacın aşağıdaki ilaçlarla kombine kullanımı genel olarak önerilmez (bkz. İlaç etkileşmeleri ve diğer etkileşmeler): Beta-blokörler ve kalp hızını düşüren kalsiyum kanal blokörleri (verapamil, diltiazem), Stimüle edici laksatif ajanlar hipokalemiye neden olabilirler ve bu yüzden “torsade de pointes” riskini arttırabilirler Florokinolonlar Halofantrin, moksifloksazin Bazı nöroleptiker (tiyoridazin, klorpromazin, levomepromazin, trifluoperazin, siyamemazin, sülpirid, amisülpirid, tiaprid, pimozid, haloperidol, droperidol)   Şoka dirençli ventriküler fibrilasyonun kardiyo-pulmoner resüsitasyon durumunda, yukarıda sayılan kontrendikasyonların hiçbiri geçerli değildir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Ürünün formülasyonu nedeniyle ilaç, 500 ml içinde 2 ampulden daha düşük derişimde kullanılmamalıdır. Yalnızca izotonik glukoz (dekstroz) çözeltisi kullanılmalıdır. İnfüzyon çözeltisine başka hiçbir ürün eklenmemelidir.   Amiodaron santral venöz yolla uygulanmalıdır.   Geçimsizlik:   PVC malzemeler veya DEHP di(2-etilhekzil) ftalat ile plastikleştirilmiş tıbbi araçların kullanımı, amiodaron enjeksiyonluk çözeltinin varlığında DEHP salımına neden olabilir. Hastanın DEHP’ye maruz kalma oranını en aza indirmek için, infüzyon öncesinde, nihai amiodaron seyreltiminin, DEHP içermeyen donanım, -DEHP içermeyen PVC, poliolefinler (polietilen, polipropilen), cam vs. gibi- kullanılarak hazırlanması önerilir.   İntravenöz infüzyon:   Yükleme tedavisi:   Ortalama doz, glukoz çözeltisi içinde kilo başına 5 mg’dır. Bu doz, tercihen “electric syringe” (infüzyon pompası) kullanılarak, 20 dakika-2 saatlik bir zaman dilimi içinde uygulanır ve 24 saatte 2 veya 3 kez tekrarlanır. Tıbbi ürünün etkisinin kısa süreli olması, infüzyona devam edilmesini gerektirir.     İdame tedavisi:   Birkaç gün süreyle, 250 ml glukoz çözeltisi içinde kilo başına 10-20 mg/kg/gün (ortalama, 24 saatte 600-800 mg, 24 saate en çok 1200 mg) olarak uygulanır. İnfüzyonun ilk gününden itibaren oral tedaviye başlanır (günde 3 tablet). Bu doz günde 4, hatta 5 tablete kadar artırılabilir.   Yalnızca, şoka dirençli ventriküler fibrilasyonun kardiyo-pulmoner resüsitasyonuyla sınırlı olmak kaydıyla, ilk doz olarak 300 mg (veya 5 mg/kg) amiodaron, 20 ml %5’lik dekstroz solüsyonu içinde seyreltilerek IV bolus enjeksiyon yoluyla uygulanabilir. Ventriküler fibrilasyonun devam etmesi halinde, 150 mg’lık (veya 2.5 mg/kg) ek bir IV dozun uygulanması düşünülebilir.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Cordarone 200 mg Bölünebilir Tablet, 30 tabletlik ambalajlarda.

Saklama Koşulları

25˚ C’nin altında ve ışıktan koruyarak saklayınız.   ÇOCUKLARIN GÖREMEYECEĞİ, ERİŞEMEYECEĞİ YERLERDE VE AMBALAJINDA SAKLAYINIZ.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

3 ml’lik 6 ampullük ambalajlarda.

Uyarılar/Önlemler

Uyarılar:   Ciddi hipertansiyon ve dolaşım kollapsı gibi hemodinamik riskler nedeniyle, doğrudan İ.V. uygulama genellikle tavsiye edilmez; mümkün olduğunca intravenöz infüzyon tercih edilmelidir. İntravenöz enjeksiyon çok yavaş yapılsa bile, hipotansiyon, kalp yetmezliği veya ağır solunum yetmezliğini şiddetlendirebilir.  İntravenöz enjeksiyon sadece acil durumlar için saklanmalı ve alternatif tedaviler yetersiz kaldığı takdirde, koroner yoğun bakım ünitelerinde, sürekli elektrokardiyografik kontrol altında kullanılmalıdır.  Ortalama doz 5 mg/kg’dır. Şoka dirençli ventriküler fibrilasyonun kardiyo-pulmoner resüsitasyon durumu dışında, enjeksiyon süresi asla 3 dakikadan az olmamalıdır. Birinci enjeksiyondan sonra (yalnızca bir ampul uygulanmış olsa bile) 15 dakikadan önce ikinci     bir enjeksiyon yapılmamalıdır (geri dönüşümsüz kollaps riski). Aynı şırınga içinde hiçbir ilaçla karıştırılmamalıdır. Tedaviye devam edilmesi gerektiğindeintravenöz infüzyona geçilmelidir.  Tedaviye başlamadan önce EKG ve serumda potasyum ölçümlerinin yapılması önerilmektedir. Tedavi sırasında ise transaminazların izlenmesi ve EKG çekilmesi tavsiye edilmektedir.     Kardiyak bozukluklar   Yaşlı hastalarda kalp hızını belirgin bir şekilde azaltabilir.   Amiodaron güçlü bir CYP enzim inhibitörüdür. Dolayısıyla bazı ilaçların serum konsantrasyonlarının artmasına yol açabilir.   QT aralığında uzama, amiodaronun farmakolojik özelliklerinin bir sonucudur. Bu nedenle ilaç, tanısı konmuş veya şüpheli konjenital uzun QT sendromu ve Torsades de Pointes hastalarında kullanılmamalıdır.   Cordarone Ampul, EKG değişikliklerine yol açabilir. Bu "cordaronik" değişiklik, repolarizasyonun uzamasına bağlı olarak QT aralığında uzamaya neden olur. Buna eşlik eden U dalgaları görülebilir; bu amiodaronun terapötik etkisinin bir belirtisi olup, toksisite değildir.   2. veya 3. derece A-V blok, sinoatrial blok veya bifasiküler blok gelişmesi durumunda tedavi kesilmelidir. 1. derece atriyoventriküler blok gelişmesi yakın takip gerektirir.   Yeni aritmilerin başlaması veya tedavi edilen aritmilerin kötüleşmesi, bazen ölümle sonlanması rapor edilmiştir. İlacın etkisiz olmasıyla, bir proaritmik etkinin olmasının birbirinden ayırt edilmesi güçtür; ancak bu durumun kalple ilgili mevcut durumun kötüleşmesiyle ilgili olup olmadığının anlaşılması önem taşır. Diğer antiaritmik ajanlara kıyasla, amiodaron ile daha seyrek olarak proaritmojenik etki bildirilmiştir ve genellikle ilaç etkileşimleri ve/veya elektrolit bozuklukları bağlamında meydana gelmektedir. (bkz. İlaç Etkileşimleri ve Yan Etkiler/Advers Etkiler bölümleri).   Hipertroidizm   Bileşikteki iyot, bazı tiroid testlerinin yanlış sonuç vermesine yol açar (radyoaktif iyodun bağlanması, PBI); Bununla beraber, tiroid fonksiyon testlerinin değerlendirilmesi mümkün olur (T3, T4,TSHus). Hipotiroidi veya hipertiroidizme neden olabilir.   Amiodaron tedavisi sırasında veya tedavinin kesildikten birkaç ay sonrasında hipertiroidizm meydana gelebilir. Genellikle kilo kaybı, aritmi başlaması, anjina ve konjestif kalp yetmezliği gibi hafif seyreden klinik göstergeler görülür ve teşhis serumda aşırı duyarlı TSH düzeyinde bariz bir düşüş tespit edilmesiyle desteklenir. Bu gibi olgularda amiodaronun kesilmesi gerekir. Tedavinin sonlandırılmasını takiben birkaç ay içinde genellikle düzelme meydana gelir; klinik iyileşme tiroid fonksiyon testlerinin normalleşmesinden daha önce gerçekleşir. Tirotoksikozun klinik belirtilerinin ortaya çıktığı ağır olgular, bazen ölümcül olabilir ve acil terapötik yaklaşımı gerektirir. Tedavide anti-tiroid ilaçlar (her zaman etkili olmayabilir), kortikosteroid tedavisi, beta-blokörler kullanılır ve tedavinin her olguya göre kişisel olarak ayarlanması gerekir.   Nöromüsküler bozukluklar   Amiodaron periferik sensoriyomotor nöropati ve/veya miyopatiye yol açabilir. Amiodaron tedavisi sonlandırıldıktan sonraki birkaç ay içinde genellikle düzelir, ancak bazen tam düzelme görülmeyebilir.    Göz bozuklukları   Eğer bulanık görme veya görme yeteneğinde azalma meydana gelirse, derhal fundoskopiyi de içeren tam bir oftalmolojik muayene yapılması gerekir.   Optik nöropati veya optik nevritise neden olabilir. Bunun sonucunda görme yetisinde zayıflık yaşanabilir.   Pulmoner bozukluklar   Tek başına veya genel durum bozukluğuyla birlikte dispne veya kuru öksürük başlaması, pulmoner toksisite olasılığını düşündürmeli ve akciğer grafisi çekilmelidir (Bkz.” Yan Etkiler/Advers Etkiler”). Bu teşhisten şüphelenildiğinde, genel sağlık durumunda bozulmayla (halsizlik, kilo kaybı, ateş) birlikte ya da izole olarak efor dispnesi gelişen hastalarda bir göğüs röntgeni çekilmesi gerekir. Amiodaronun erken dönemde kesilmesi durumunda interstisyel pnömoni genellikle geri dönüşlü olduğundan; böyle bir durumda amiodaron tedavisinin yeniden değerlendirilmesi gerekir ve kortikosteroid tedavisi düşünülmelidir (Klinik belirtiler genellikle 3-4 hafta içinde iyileşmektedir, arkasından daha yavaş olarak, radyolojik iyileşme olmakta ve akciğer fonksiyon testlerinde düzelme bir kaç ay içinde gerçekleşmektedir).   Bazen öldürücü olabilen, ağır solunum komplikasyonu olguları çok seyrek olarak gözlenmiştir ve genellikle cerrahi girişimden hemen sonraki dönemde meydana gelmiştir (erişkinde akut solunum sıkıntısı sendromu); bu durum yüksek bir oksijen konsantrasyonuyla muhtemel bir etkileşim nedeniyle gelişmiş olabilir (İlaç Etkileşimleri ve Yan Etkiler/Advers Etkiler bölümleri)   Karaciğer bozuklukları   Amiodarona başlandığı anda ve tedavi süresince düzenli olarak karaciğer fonksiyon testlerinin (transaminazlar) yakın takibi önerilmektedir. Oral ve intravenöz formlarıyla ve IV amiaodaron uygulamasının ilk 24 saati içinde, akut karaciğer bozuklukları (bazen ölümcül olabilen, ağır hepatoselüler yetmezlik veya karaciğer yetmezliği) veya kronik karaciğer bozuklukları meydana gelebilir. Bu nedenle, eğer transaminazların düzeyi normal aralığın üç katını aşarsa, amiodaron dozunun düşürülmesi veya tedavinin kesilmesi gerekir.   Oral amiodarona bağlı kronik karaciğer bozukluklarının klinik veya biyolojik belirtileri çok az olabilir (hepatomegali, transaminaz düzeyinin normal aralığın 5 katına kadar yükselmesi) ve tedavi kesildiğinde geri dönebilir; ancak ölümle sonlanan olgular rapor edilmiştir.   İlaç etkileşimleri   Sotalol dışındaki beta blokerler (kontrendike kombinasyon), esmolol (kullanımı dikkat gerektiren kombinasyon), verapamil ve diltiazem ile kombine kullanılması, sadece yaşamı tehdit eden ventriküler ritm bozukluklarında düşünülmelidir (Bkz. İlaç Etkileşmeleri).   Kullanım tedbirleri:   Enjektabl amiodaron santral venöz yolla uygulanmalıdır. Periferik venöz yolla uygulama, yüzeyel flebit gibi lokal etkilere neden olabilir. Enjektabl amiodaron, yalnızca infüzyon şeklinde uygulanmalıdır.   Enjektabl amiodaron yalnızca hastane ortamında ve sürekli kontrol (EKG, kan basıncı) altında kullanılmalıdır.   Hipotansiyon, ağır solunum yetmezliği, dekompanse veya ağır kalp yetmezliği olgularında dikkatli olmak gerekir.   Tedavi sırasında güneşe maruz kalmaktan kaçınılmalı ve güneşten korunma önlemleri alınmalıdır.   İzleme   Elektrolit dengesi bozuklukları, özellikle hipokalemi: Proaritmik etki başlangıcını destekleyebileceğinden, hipokaleminin eşlik edebileceği durumlar göz önünde bulundurulmalıdır. Hipokalemi amiodaron uygulamasından önce düzeltilmelidir.   Amiodaronun neden olabileceği karaciğer hasarının saptanması için, karaciğer fonksiyonunun (transaminaz düzeylerinin) amiodaron tedavisine başlar başlamaz ve tedavisüresincedüzenli olarak, yakından takip edilmesi önerilir. (Bkz. “Yan Etkiler/Advers Etkiler”). Oral ve intravenöz formlarla tedavi sırasında ve IV amiodaron uygulamasını takiben ilk 24 saat içinde, akut karaciğer bozuklukları (ağır hepatoselüler yetmezlik veya bazen fatal olabilen karaciğer yetmezliği de dahil olmak üzere) ve kronik karaciğer bozuklukları ortaya çıkabilir. Bu durumda amiodaron dozu azaltılmalı veya, transaminaz düzeylerinin normalin üç katını aşması halinde, tedavi kesilmelidir. Oral amiodaron uygulamasına bağlı kronik karaciğer bozukluklarının klinik ve biyolojik belirtileri minimal olabilir (hepatomegali, normal düzeyin 5 katı serum transaminaz düzeyi) ve tedavi kesildikten sonra geriler. Ancak, fatal seyirli vakalar bildirilmiştir.   Amiodaron hipotiroidizm veya hipertiroidizme neden olabileceği için; özellikle kişisel öyküsünde tiroid bozuklukları bulunan hastalarda, amiodaron tedavisine başlamadan önce klinik ve biyolojik (usTSH) takip önerilmektedir. Bu takibin hem tedavi sırasında, hem tedavi sonlandırıldıktan sonraki birkaç ay boyunca sürdürülmesi gerekir. Tiroid disfonksiyonundan şüphelenildiğinde, serumda aşırı-duyarlı TSH (usTSH) seviyesi ölçülmelidir. Bu takibin hem tedavi sırasında, hem tedavi sonlandırıldıktan sonraki birkaç ay boyunca sürdürülmesi gerekir. Tiroid disfonksiyonundan şüphelenildiğinde, serumda aşırı-duyarlı TSH (usTSH) seviyesi ölçülmelidir.   Özellikle, kronik olarak antiaritmik ilaç kullanımı bağlamında; pacemaker veya implante edilebilir kardiyoverter defibrilatörün hız ayarlama eşiğinde ve/veya ventriküler defibrilasyonda artış olduğu bildirilen olgular bulunmaktadır; bu durum potansiyel olarak ilacın etkililiğine tesir yapmaktadır. Bu nedenle, amiodaron tedavisi öncesinde ve tedavi sırasında bu tip cihazların işlevlerinin yerinde olduğunun tekrar teyit edilmesi önerilmektedir.   Tiroid hormonundaki anormallikler   Amiodaron iyot içerir ve bu yüzden radyoaktif iyot tutulumuna karışabilir. Ancak, tiroid fonksiyon testlerinin (serbest-T3, serbest-T4, usTSH) yorumlanabilirliğini etkilemez. Amiodaron tiroksinin (T4), triiyodotironine (T3) periferik dönüşümünü inhibe eder ve klinik olarak ötiroid olan hastalarda izole biyokimyasal değişikliklere neden olabilir (serumda serbest-T4 düzeyinde artış, serbest-T3 düzeyinde hafif düşüş veya normal düzeyde olması gibi). Bu gibi olgularda amiodaron tedavisinin kesilmesi için bir neden yoktur. Genellikle hafif şiddette olan aşağıdaki klinik belirtiler mevcut olduğunda, hipotiroidizmden şüphelenilmelidir: Kilo alma, soğuğa karşı toleranssızlık, aktivitede azalma, aşırı bradikardi. Serumda usTSH düzeyinde belirgin bir artış görülmesi, teşhisi destekler. Tedavinin kesilmesinden sonra, ötiroidizm genellikle 1-3 ay içinde elde edilir. Yaşamı tehdit eden durumlarda, L-tiroksin ile birlikte amiodaron tedavisi devam ettirilebilir. L-Tiroksinin dozu, TSH düzeylerine göre ayarlanır.   Pediyatrik hastalar   Amiodaronun pediatrik hastalardaki güvenliliği ve etkililiği kanıtlanmamıştır. Bu nedenle pediatrik hastalarda kullanımı önerilmez.   Enjektabl amiodaron içeren ampuller içinde benzil alkol bulunur (bkz. Kontrendikasyonlar Bölümü). Bu koruyucu maddeyi içeren intravenöz solüsyonları uygulanmasını takiben, yenidoğanlarda (yaşı 1 aydan küçük) ölümcül “ gasping sendromu” olguları rapor edilmiştir. Gasping sendromunun başlangıcında hipotansiyon, bradikardi ve kardiyo-vasküler kolaps gibi çarpıcı semptomlar görülebilir.   Anestezi   Cerrahi girişim öncesinde, anestezist hastanın amiodaron ile tedavi edildiği konusunda uyarılmalıdır.   Amiodaron ile kronik tedavi, yan etkiler bakımından, genel veya lokal anesteziklerin hemodinamik risklerinin artmasına neden olabilir. Bunlar özellikle bradikardik ve hipotansif etkiler, azalmış kardiyak output ve ileti bozukluklarıyla ilgili yan etkilerdir.   Pulmoner bozukluklar   Bunlara ek olarak, amiodaronla tedavi edilen hastalarda, nadir vakalarda cerrahiden hemen sonra akut solunum sıkıntısı gözlenmiştir. Bu nedenle, böyle hastalara suni solunum uygulanırken, hastaların dikkatle gözlenmesi önerilir. (BKz. “Yan Etkiler/Advers Etkiler”).   GEBELİK VE LAKTASYON   Gebelik:   Gebelik Kategorisi D’dir.   Klinik olarak, gebeliğin ilk üç aylık döneminde uygulanan amidaronun potansiyel malformatif etkisini değerlendirmeyi mümkün kılacak yeterli veri henüz bulunmamaktadır.   Fötal tiroid bezi, son adet döneminden 14. hafta sonra iyot bağlamaya başladığından, ilacın bu dönemden önce uygulanması halinde fötal tiroid bezi üzerinde herhangi bir etki oluşturması beklenmez. Bu dönemden sonra ilacın kullanımına bağlı aşırı iyot yüklenmesi, fötusta biyolojik veya hatta klinik (guatr) hipotiroidizme neden olabilir.   Fötusun tiroid bezi üstündeki etkileri göz önüne alındığında, sağlayacağı yarar risklerinden fazla olmadığı müddetçe; amiodaron hamilelik sırasında kontrendikedir.   Laktasyon:   Amiodaron ve metaboliti, iyotla beraber, anne sütüne maternal plazmadan daha yüksek derişimlerde geçer. Yenidoğanda hipotiroidizm riski nedeniyle, bu ilaçla tedavi sırasında emzirme kontrendikedir.   Araç ve Makina Kullanmaya Etkisi   Amiodaron ile ilgili güvenlilik verilerine göre, amiodaronun araç veya makine kullanımı becerilerini bozduğuna dair her hangi bir kanıt bulunmamaktadır

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Aşağıda listelenen advers etkilerin sıklığı aşağıdaki açıklama doğrultusunda tanımlanmıştır:   Çok yaygın (≥ 1/10); yaygın (≥ 1/100 ila ≤ 1/10); yaygın olmayan (≥ 1/1.000 ila ≤ 1/100); Seyrek(≥ 1/10.000 ila ≤ 1/1.000); çok seyrek (≤1/10.000), bilinmiyor(eldeki verilerden hareketle tahmin edilemiyor).   Herbir aralık grubunda, istenmeyen etkiler azalan şiddete göre sıralanmıştır.   Kan ve lenf sistemi hastalıkları:   Çok seyrek: Trombositopeni Aplastik anemi Bağışıklık sistemi hastalıkları:   Çok seyrek: Anafilaktik şok Bilinmiyor: Anjiyonörotik ödem (Quincke ödemi) Endokrin hastalıkları: Yaygın: Tablet formu kullanıldığında hipotroidizm ve bazen ölümcül olabilen hipertroidizm Uygunsuz Antidiüretik Hormon Sekresyon Sendromu Amiodaron tedavisinin kesilmesinden aylar sonra ortaya çıkan hipertiroidizm vakaları bildirilmiştir.   Psikiyatrik hastalıkları:   Bilinmiyor: Anoreksi  Sinir sistemi hastalıkları:    Çok seyrek: Duyusal, motor veya miks tipte periferik nöropati ve miyopati Tremor veya diğer ekstrapiramidal semptomlar Serebellar tipte ataksi İntrakranyal hipertansiyon (psödotümör serebri) Kabuslar da dahil olmak üzere uyku bozuklukları Başağrısı Ayrıca baş dönmesi, yorgunluk, hafıza zayıflığı, koordinasyon zayıflığı bildirilmiştir.   Göz hastalıkları:   Çok sık: Genellikle pupillanın altındaki bölgeyle sınırlı mikro birikimler Korneal mikro birikimler Çok seyrek: Bulanık görme Görmede azalma Göz dibinde papilla ödemi ile birlikte optik nöropati (optik nörit) Şiddetli ışıkta renkli halkaların görülmesi veya bulanık görme Kardiyak hastalıkları:   Sık: Genellikle orta şiddetteki bradikardi Seyrek: Proaritmik etki Sinoatrial blok ve değişik derecelerde AV blok gibi ileti bozuklukları Çok seyrek: Özellikle yaşlılarda ve/veya sinüs düğümü disfonksiyonu olan hastalarda amiodaron kullanımının bırakılmasını gerektirecek şekilde belirgin bradikardi ve sinüs aresti Amiodaronun aritmi yapıcı etkisi birçok antiaritmik ajana göre zayıftır ve belirli ilaç kombinasyonları (Bkz. “İlaç Etkileşmeleri”) ve elektrolit denge bozukluklarında ortaya çıkar.   Vasküler hastalıklar:   Yaygın: Kan basıncında orta dereceli ve geçici düşüş Aşırı hızlı uygulamadan sonra veya doz aşımına bağlı ağır hipotansiyon veya dolaşım kollapsı vakaları Çok seyrek: Sıcak basması Vaskülit Solunum, göğüs bozuklukları ve mediastinal hastalıkları: Çok seyrek: Diffüz interstisyel veya alveoler pnömopati  Bronşiolitis obliterans organize pnömoni (BOOP) Genellikle interstisyel pnömopatilere eşlik eden plörezi Özellikle astmatik vakalarda bronkospazm; Genellikle bir interstisyel pnömoniyle ilişkili olarak, bazen fatal sonuçlanabilen ve bazen cerrahi girişimden hemen sonra ortaya çıkan (yüksek dozda oksijenle etkileşme olasılığı üzerinde durulmuştur) akut solunum sıkıntısı sendromu Özellikle astımlılarda, ağır solunum yetmezliği durumunda bronkospazm ve/veya apne Efor dispnesi. Bu tür pnömopatiler, pulmoner fibrozise ilerleyebilir.   Gastrointestinal hastalıklar:   Çok seyrek: Bulantı Kusma Anoreksi Konstipasyon AST veya ALT düzeylerinde artma Tat alma bozuklukları Epididimit Alopesi Genellikle yükleme tedavisi sırasında ortaya çıkarlar ve dozun azaltılmasıyla geriler.   Hepato-bilier hastalıkları: Çok seyrek: Transaminaz düzeylerinde, dozun azaltılmasıyla, hatta kendiliğinden gerileyebilen, genellikle orta dereceli (normalin 1,5-3 katı) yükselme Yükselmiş serum transaminaz seviyeleri ve/veya sarılıkla birlikte görülen, bazen fatal olabilen ve tedavinin kesilmesini gerektiren, akut hepatopati Uzun süreli tedavi sırasında (oral yolla) görülen kronik hepatopati vakaları. Histolojik görünüm psödo-alkolik hepatitteki gibidir. Belirsiz klinik ve laboratuar bulguları (sürekli olmayan hepatomegali, normal düzeyin 1.5-5 katı serum transaminaz düzeyi), karaciğer fonksiyon parametrelerinin düzenli monitorizasyonunu gerektirir. Serum transaminaz yüksekliği –orta derecede bile olsa- 6 aydan uzun süren bir tedaviden sonra ortaya çıkarsa, kronik karaciğer hasarını akla getirmelidir. Klinik ve laboratuar bulgularındaki bozukluklar, genellikle tedavi kesildikten sonra geriler. Gerilemeyen birkaç vaka bildirilmiştir Deri ve deri altı doku hastalıkları:   Yaygın: Uzun süreli ve yüksek dozda tedavide, deri üzerinde mavimsi veya kurşuni renkte pigmentasyonlar ortaya çıkabilir; bu pigmentasyonlar tedavinin kesilmesinden sonra yavaş yavaş kaybolur (10-24 ay).   Çok seyrek: Terleme Fotosensitivite Radyoterapi sırasında eritem Deri döküntüleri Eksfoliyatif dermatit Alopesi Bilinmiyor: Saç dökülmesi Ürtiker Böbrek ve idrar hastalıkları:   Seyrek: Serum kreatinin düzeylerinin orta derecede yükseldiği böbrek yetmezliği Epididimit Genel bozukluklar ve uygulama bölgesine ilişkin hastalıkları:   Yaygın: Ağrı Eritem Ödem Nekroz Damar dışına kaçma İnfiltrasyon, inflamasyon Endurasyon Tromboflebit Yüzeyel flebit Sellülit İnfeksiyon Renk değişiklikleri Diğer yan etkiler:   Koku alma yeteneğinde anormallik görülebilir.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.  

Doz Aşımı

Bilinen bir antidotu yoktur. Böyle bir durumda destekleyici tedavi uygulanmalı, hastanın yeterli sıvı alması sağlanmalıdır. Peritonal diyaliz ve hemodiyaliz bir ölçüde yarar sağlar

Endikasyonlar

Siprofloksasin, erişkinlerde maddeye duyarlı mikroorganizmaların neden olduğu şu enfeksiyonlarda endikedir: Escherichia coli, Klebsiella pneumonia, Enterobacter cloacae, Serratia marcescens, Proteus mirabilis, Providencia rettgeri, Morganella morganii, Citrobacter diversus, Citrobacter freundii, Pseudomonas aeruginosa, Metisiline  duyarlı Staphylococcus epidermidis, Staphylococcus saprophyticus, ve Enterococcus faecalis’in neden olduğu Ürogenital Sistem Enfeksiyonlarında; Escherichia coli ve Proteus mirabilis’in sebep olduğu kronik bakteriyel prostatitlerde; Escherichia coli, Klebsiella pneumonia alt türleri, Enterobacter cloacae, Proteus mirabilis, Pseudomonas aeruginosa, Haemophilus influenzae, Haemophilus parainfluenzae veya penisiline duyarlı Streptococcus pneumoniae’nın neden olduğu alt solunum yolu enfeksiyonlarında ayrıca Moraxella catarrhalis’in sebep olduğu kronik bronşitin akut alevlenmesinde; Haemophilus influenzae veya Klebsiella pneumonia’nın neden olduğu nazokomiyal pnömonilerde; Haemophilus influenzae, penisiline duyarlı Streptococcus pneumoniae ve Moraxella catarrhalis’in sebep olduğu akut sinüzitte; Escherichia coli, Klebsiella pneumonia alt türleri, Enterobacter cloacae, Proteus mirabilis, Proteus vulgaris, Providencia stuartii, Morganella morganii, Citrobacter freundii, Pseudomonas aeruginosa, Metisiline  duyarlı Staphylococcus aureus, Metisiline  duyarlı Staphylococcus epidermidis ve Streptococcus pyogenes’in neden olduğu deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarında; Enterobacter cloacae, Serratia marcescens ve Pseudomonas aeruginosa’nın neden olduğu kemik ve eklem enfeksiyonlarında; Metronidazol ile kombine olarak kullanıldığında Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa, Proteus mirabilis, Klebsiella Pneumonia ve Bacteroides fragilis’in neden olduğu komplike intraabdominal enfeksiyonlarda; Piperasilin sodyum ile kombine olarak febril nötropenik hastaların ampirik tedavisinde; Aerobik Bacillus anthracis’e maruz kalınımı sonrası hastalığın ilerlemesini ve insidansını azaltmak amacıyla inhalasyonal şarbonda; Siprofloksasin, çocuklarda E. Coli’nin sebep olduğu komplike üriner sistem enfeksiyonlarında, bakteri diğer antibiyotiklere dirençli, sadece kinolonlara duyarlı ise kullanılabilir.

Farmakodinamik Özellikler

Müstahzarın etkin maddesi olan Siprofloksasin, birçok gram-negatif ve gram-pozitif mikroorganizmaya karşı tesirli, geniş spektrumlu, bakterisid etkiye sahip, kinolon grubundan bir maddedir. Bu grup maddeler jiraz inhibitörleri olarak da bilinmektedir. Siprofloksasin mikst enfeksiyonlarda ve diğer antibiyotiklere (aminoglikozidler, penisilinler ve sefalosporinler dahil) dirençli mikroorganizmaların yol açtığı enfeksiyonlarda da endikedir. Siprofloksasin’in etkili olduğu belli başlı gram-pozitif ve gram-negatif mikroorganizmalar şunlardır: Escherichia coli, Shigella, Salmonella, Citrobacter, Klebsiella, Enterobacter, Serratia, Hafnia, Edwardsiella, Proteus (indol-pozitif ve indol-negatif), Providencia, Morganella, Yersinia, Vibrio, Aeromonas, Plesiomonas, Pasteurella, Haemophilus, Gardnerella, Campylobacter, Pseudomonas, Legionella, Neisseria, Moraxella, Acinetobacter, Flavobacterium, Alcaligenes, Brucella, Streptococcus, Staphylococcus, Listeria, Corynebacterium, Bacteroides, Fusobacterium, Peptococcus, Peptostreptococcus, Clostridium, Eubacterium, Actinomyces, Veillonella, Chlamidia, Mycoplasma, Ureaplasma, Mycobacterium. Siprofloksasin anaeroblara, Ureaplasma ve bazı Mycobacterium türlerine karşı daha az hassas olduğundan kullanımından önce bu mikroorganizmaların antibiyotiğe hassasiyeti tetkik edilmelidir.

Farmakokinetik Özellikler

Siprofloksasin’in 30 ve 60 dakikalık enfüzyon solüsyonları ile, uygulama başladıktan sonra ulaştığı serum konsantrasyonları (mg/l olarak) aşağıdaki tabloda yer almaktadır.   Enfüzyon uygulamasına başladıktan sonraki süre (saat) içinde Siprofloksasin ortalama serum konsantrasyonları (mg/l). Saat 0.5 0.75 1.00 1.50 2.00 2.50 4.00 4.50 8.0 8.50 12.0 12.50 100mg İ.V. (30 dk.) 1.8 0.8 0.50 0.40   0.30   0.20   0.10   0.04 200mg İ.V. (30 dk.) 3.4 1.40 1.00 0.70   0.50   0.30   0.10   0.10 400mg İ.V. (60 dk.) 3.2 3.50 3.90 1.80   1.20   0.70   0.4   0.20 Siprofloksasin’in serum yarı ömrü yaklaşık 4-6 saat, dağılma hacmi yaklaşık 2-3 l/kg, renal klirensi ise 0.18-0.3 l/saat/kg’dır. Serum proteinlerine yaklaşık % 20-30 oranında bağlanır. Siprofloksasin’in dokulara nüfuz gücünün yüksek ve pseudomonas’a karşı aktif oluşu önem taşır. Madde, dokularda serum düzeyinin 2-12 katına varan konsantrasyonlara ulaşır ve aşağıda yer alan tabloda belirtildiği gibi büyük ölçüde böbreklerden, küçük bir oranda da feçesle itrah edilir.                               Siprofloksasin Atılım (dozun % ´si)         İntravenöz uygulama       İdrar   Feçes

Farmasötik Şekli

Flakon

Formülü

Her flakon; 400 mg Siprofloksasin, Diğerleri: Laktik asit çözeltisi (% 20 w/w) 625.6 mg, Sodyum klorür 1800 mg, Apirojen bidistile su q.s. 200 ml ihtiva eder.

İlaç Etkileşmeleri

Tizanidin: Tizanidin ile birlikte verildiğinde, tizanidin serum derişimi artmakta, hipotansiyon şiddetlenmekte ve sedatif etkiler artmaktadır. Tizanidin, siprofloksasin ile birlikte kullanılmamalıdır. Teofilin: Diğer bazı kinolonlarda olduğu gibi, siprofloksasin ile birlikte uygulandığında da teofilin’in serum konsantrasyonu artıp, eliminasyon yarılanma ömrü uzayabilir. Bu da sonuçta teofilin ile bağlantılı advers reaksiyonların sıklığında artışa neden olabilir. Eğer iki ilacın birlikte kullanımı gerekiyor ise teofilin serum düzeyleri izlenmeli ve dozu uygun şekilde ayarlanmalıdır. Kafein: Siprofloksasin dahil bazı kinolonlar kafein klerensini azaltarak serumdaki eliminasyon yarlanma ömrünü uzatabilirler. Çok değerli (multivalan) katyon içeren ürünler: Siprofloksasin’de dahil kinolonların, çok değerli katyon içeren ürünlerle beraber kullanımı (örn. magnezyum/alüminyum antasitler, sükralfat, didanozin, kinapril, kalsiyum, demir, çinko) ilacın emilimini düşürebilir; serum ve idrar seviyelerinin beklenenden daha düşük çıkmasına neden olabilir. Fenitoin: Siprofloksasin ile birlikte kullanıldığında fenitoin’in serum düzeyinde azalma ya da artış meydana gelebildiği bildirilmiştir. Gliburid: Birlikte kullanımın nadiren şiddetli hipoglisemiye sebep olduğu bildirilmiştir. Siklosporin: Siprofloksasin dahil bazı kinolonların siklosporin ile birlikte kullanımı sonucunda serum kreatinin düzeylerinde geçici yükselmelere sebep oldukları bildirilmiştir. Antikoagulan ilaçlar: Kinolonların, varfarin ve türevleriyle birlikte kullanımının antikoagulan etkide artışa sebep olduğu bildirilmiştir. Bu ürünler birlikte kullanıldığında, hastaları protrombin zamanı veya diğer uygun koagulasyon testleri ile izlemek gerekir. Probenesid: Birlikte kullanımda siprofloksasin’in renal tübüler sekresyonunu azaltıp serum düzeyinin yükselmesine neden olmaktadır. Her iki ilacı birlikte kullanan kişilerde bu durum göz önünde bulundurulmalıdır. Metotreksat: Siprofloksasin ile metotreksat’ın beraber kullanımı, metotreksat’ın böbrek tübüler taşınmasını engelleyebilir ve ilacın plazma seviyelerinin yükselmesine neden olabilir. Bu durum metotreksat’ a bağlı toksik reaksiyonları artırabilir. Bu nedenle metotreksat ile birlikte siprofloksasin kullanan hastalar, dikkatle takip edilmelidir. Metoklopramid: Metoklopramid, oral siprofloksasin’in emilimini önemli şekilde hızlandırır ve ilacın maksimum plazma konsantrasyonlarına ulaşma süresini kısaltır. Ancak siprofloksasin’ in biyoyararlanımında anlamlı değişiklik olmaz. Non-steroidal anti-enflamatuvar ilaçlar: Pre-klinik çalışmalarda, non-steroidal anti-enflamatuvar ilaçlar (asetil salisilik asit hariç) kinolonlarla birlikte çok yüksek dozlarda kullanıldığında, konvülziyonlara neden olduğu gösterilmiştir.  Antibiyotikler : Siprofloksasin, aminoglikozidler ve beta-laktam antibiyotikler ile birlikte kullanıldığında aditif ve sinerjik etki sağlar. CYP üzerine etkileri: CYP1A2’yi güçlü, CYP3A4’ü zayıf inhibe eder. Artmış etki/toksisite: Siprofloksasin: glibürid, ropivakain, teofilin ve CYP1A2 substratlarının (örn. aminofilin, fluvoksamin, meksiletin, mirtazapin, ropinirol ve trifluoperazin) etkisini veya toksisitesini artırabilir. Laboratuvar Testlerine Etkileri: Laboratuvar ölçümlerinde ilaç kullanımı ile ilişkisi olup olmadığı bilinmeyen değişimler şunlardır: Karaciğer – ALT (%1.9), AST (%1.7), alkalen fosfataz (%0.8), LDH (%0.4), serum bilirubin (%0.3) değerlerinde artış. Hematolojik – eozinofili (%0.6), lökopeni (%0.4), trombositopeni (%0.1), trombositoz (%0.1), pansitopeni (%0.1). Böbrek – serum kreatinin (%1.1), BUN (%0.9) değerlerinde artış. Kristalüri, silendirüri ve hematüri olguları da bildirilmiştir. Görülme sıklığı %0.1’in altında olan diğer değişimler ise şunlardır: serum gammaglutamil transferaz ve amilaz düzeylerinde artış, kan şekeri ve hemoglobin düzeyinde azalma, ürik asid artışı, anemi, kanama diatezi, monositoz ve lökositoz.

Kontraendikasyonlar

SİPROFLOKSASİN, siprofloksasin’e ya da kinolon türevi antibakteriyel ilaçlardan herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı bulunan kişilerde kontrendikedir. Tizanidin ile birlikte uygulanması kontrendikedir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Doktor tarafından başka şekilde önerilmediği takdirde Ciflosin 400 mg / 200 ml İ.V. İnfüzyon Solüsyonu aşağıda yer alan dozlarda tatbik edilmelidir. Erişkinler: Solunum Sistemi Enfeksiyonları: Günde 2 defa 200-400 mg. Komplikasyonlu Üriner Sistem Enfeksiyonları: Günde 2 defa 200 mg. Streptokokal pnömoni, kistik fibrozda nüks eden enfeksiyonlar, kemik ve eklem enfeksiyonları, septisemi, peritonit gibi ağır ve hayati tehlike yaratan enfeksiyonlarda (özellikle enfeksiyon amili pseudomonas, stafilokok veya streptokok olduğunda): Günde 3 defa 400 mg. “Endikasyonlar” bölümünde belirtilen diğer enfeksiyonlar: Günde 2 defa 200-400 mg. Doz ayarlaması, piyasada mevcut Ciflosin 100 mg / 50 ml İ.V. İnfüzyon Solüsyonu ve 200 mg / 100 ml İ.V. İnfüzyon Solüsyonu ile yapılabilir. İntravenöz tedavi döneminden sonra, tedavi oral yoldan sürdürülebilir. Yaşlı hastalarda doz, hastalığın şiddeti ve kreatinin klirensi göz önüne alınarak tayin edilmeli, mümkün olduğunca düşük ancak etkin dozlar uygulanmalıdır.   Tedavi Süresi: Tedavi süresi hastalığın ciddiyetine bağlıdır ve ateş düştükten ve klinik semptomlar kaybolduktan sonra 3 gün daha ilaca devam edilmelidir.   Çeşitli enfeksiyonlar için ortalama tedavi süreleri: Akut ve komplikasyonsuz gonore ve sistit: 1 gün. Böbrek, idrar yolları ve karın içi enfeksiyonları: 7 gün. İmmün sistemi zayıflamış hastalar: Tüm nötropenik dönem. Osteomyelit: Maksimum 2 ay. Diğer enfeksiyonlar: 7-14 gün. Chlamydia enfeksiyonlarında ve strepkokokal enfeksiyonlarda (sonradan komplikasyon görülebileceği için) tedavi en az 10 gün sürdürülmelidir.    Böbrek Fonksiyon Bozukluğunda Doz Ayarlaması: Kreatinin klirensi 31-60 ml/dak/1.73 m2 veya serum kreatinin konsantrasyonu 1.4-1.9 mg/100 ml olduğunda: Maksimum günlük İ.V. doz 800 mg. Kreatinin klirensi 30 ml/dak/1.73 m2 veya daha düşük; ya da serum kreatinin konsantrasyonu 2 mg/100 ml veya daha yüksek olduğunda: Maksimum günlük İ.V. doz 400 mg olmalıdır. Hemodiyaliz uygulanan hastalara da bu doz uygulanmalı ancak diyaliz günlerinde ilaç, diyalizden sonra verilmelidir. Böbrek fonksiyonları azalmış CAPD (Ayakta sürekli peritonal diyaliz) hastaları: Önerilen doz intraperitoneal olarak dializatın her litresi için 50 mg olup, 6 saatte bir (günde 4 defa) uygulanır. Karaciğer fonksiyon bozukluğunda doz ayarlanmasına gerek yoktur.   Uygulanışı: Ciflosin 400 mg / 200 ml İ.V. İnfüzyon Solüsyonu 60 dakikanın üstünde bir sürede, intravenöz enfüzyon şeklinde verilmelidir. Enfüzyonun geniş bir vene ve yavaş olarak tatbiki, venöz irritasyon riskini azaltır. Ciflosin 400 mg / 200 ml İ.V. İnfüzyon Solüsyonu, direkt olarak veya aşağıda yer alan ve Ciflosin 400 mg / 200 ml İ.V. İnfüzyon Solüsyonu ile geçimli olduğu kanıtlanan infüzyon solüsyonlarına ilave edilerek uygulanabilir: Serum fizyolojik, % 5 veya % 10’luk dekstroz çözeltisi, Ringer solüsyonu, laktatlı Ringer solüsyonu, % 0.225 veya %0.45 sodyum klorür içeren % 5’lik dekstroz çözeltisi, % 10 fruktoz solüsyonu. Ciflosin 400 mg / 200 ml İ.V. İnfüzyon Solüsyonu ışığa duyarlıdır. Bu nedenle flakonlar kullanımdan hemen önce kutudan çıkartılmalıdır. Ciflosin 400 mg / 200 ml İ.V. İnfüzyon Solüsyonu, yukarıda belirtilen solüsyonlar dışında herhangi bir enfüzyon solüsyonu ile karıştırılmamalıdır. Ciflosin 400 mg / 200 ml İ.V. İnfüzyon Solüsyonu; müstahzarın pH’sında dayanıksız olan tüm enfüzyon solüsyonları ve ilaçlarla (Ör: Penisilinler, heparin solüsyonu) geçimsizdir. Bu durum özellikle alkali çözeltiler için söz konusudur.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Her flakonda 100 mg Siprofloksasin’e eşdeğer Siprofloksasin laktat ihtiva eden 50 ml’lik flakonlar. Her flakonda 200 mg Siprofloksasin’e eşdeğer Siprofloksasin laktat ihtiva eden 100 ml’lik flakonlar. Her film tablette 250 mg Siprofloksasin’e eşdeğer Siprofloksasin hidroklorür monohidrat ihtiva eden 14 film tabletlik ambalajlar. Her film tablette 500 mg Siprofloksasin’e eşdeğer Siprofloksasin hidroklorür monohidrat ihtiva eden 10 film tabletlik ambalajlar. Her film tablette 750 mg Siprofloksasin’e eşdeğer Siprofloksasin hidroklorür monohidrat ihtiva eden 10 ve 14 film tabletlik ambalajlar.

Ruhsat Sahibi

DEVA HOLDİNG A.Ş. Halkalı Merkez Mah. Basın Ekspres Cad. No:1  34303  Küçükçekmece-İSTANBUL

Ruhsat Tarihi Ve Numarası

14.10.1999 – 194 / 4

Saklama Koşulları

25 °C’nin altındaki oda sıcaklığında ve ışıktan koruyarak saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Her flakonda 400 mg Siprofloksasin’e eşdeğer Siprofloksasin laktat ihtiva eden 200 ml’lik flakonlar.

Uyarılar/Önlemler

GEBE KADINLARDA VE EMZİREN ANNELERDE SİPROFLOKSASİN’İN GÜVENİLİRLİĞI VE ETKİNLİĞİ KANITLANMAMISTIR. Siprofloksasin pediatrik hastalarda (18 yaşından küçüklerde) sadece, endikasyonlar kısmında belirtildiği durumda kullanılmalıdır.   Siprofloksasin dahil kinolon türevleri ile tedavi edilen hastalardan bazılarında konvülsiyonlar, kafa içi basıncında artış ve toksik psikoz geliştiği bildirilmiştir. Siprofloksasin ayrıca merkezi sinir sistemi (MSS) ile ilgili baş dönmesi, konfüzyon, tremor, sanrı, depresyon ile nadiren intihar düşünceleri ve girişimleri gibi bazı olaylara neden olabilir. Bu reaksiyonlar ilk dozun alımını takiben de ortaya çıkabilir. Hastalarda bu reaksiyonlar ortaya çıktığında ilaç alımı derhal kesilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Tüm kinolonlar gibi, siprofloksasin de nöbete neden olabilecek veya nöbet eşiğini düşürecek MSS ile ilgili problemleri bulunan (örn. ciddi serebral ateroskleroz, epilepsi), belirli ilaçları kullanan ya da böbrek yetmezliği olan hastalarda dikkatli kullanılmalıdır.   SİPROFLOKSASİN İLE BİRLİKTE TEOFİLİN KULLANAN HASTALARDA CİDDİ VE ÖLÜMCÜL REAKSİYONLAR GELİŞTİĞİ BİLDİRİLMİŞTİR. Bunlar arasında kardiyak arrest, nöbet, status epileptikus ve solunum yetmezliği gibi reaksiyonlar vardır. Yalnızca teofilin kullanan hastalarda da benzer ciddi advers etkiler oluştuğu bildirilmekle birlikte, bu reaksiyonların siprofloksasin kullanımıyla artabilme ihtimali henüz dışlanamamıştır. Birlikte kullanımdan kaçınmak mümkün olamadığında, teofilin serum düzeyleri izlenmeli ve doz ayarlaması uygun şekilde yapılmalıdır.   Kinolon tedavisi uygulanan hastalarda ilk dozun alınmasını takiben ciddi, nadiren de öldürücü olabilen aşırı duyarlılık (anaflaktik) reaksiyonlarının gelişebildiği bildirilmiştir. Oluşan reaksiyonlardan bazısına kardiyovasküler kollaps, bilinç kaybı, ürperme, farenks ya da yüzde ödem, dispne, ürtiker ve kaşıntı eşlik etmiştir. Olgulardan çok azının özgeçmişinde aşırı duyarlılık reaksiyonu deneyimi olduğu bilinmektedir. Ciddi anaflaktik reaksiyonlar meydana geldiğinde hastaya acil olarak epinefrin tedavisi uygulanmalıdır. Hava yolu açık tutularak oksijen desteği verilmeli, intravenöz yoldan steroid uygulanmalıdır.   Diğer ilaçlar gibi siprofloksasin kullanımı sırasında da kızarık döküntüler, ateş, eozinofili, sarılık veya ölümcül hepatik nekroz ile kendini belli eden az sayıda şiddetli aşın duyarlılık reaksiyonu olgusuna rastlanmıştır. Anılan reaksiyonların siprofloksasin kullanımıyla ilişkili olma ihtimali henüz dışlanabilmiş değildir. Deride kızarık döküntü ya da aşırı duyarlılığa ait başka bir işaret oluştuğunda siprofloksasin tedavisi hemen durdurulmalıdır.   Siprofloksasin dahil tüm antibakteriyel ajanların kullanımı sırasında psödomembranöz kolit olguları bildirilmiştir ve bu komplikasyonun şiddeti hafif-orta dereceden hayatı tehdit edici düzeye kadar uzanabilir. Bu yüzden, antibakteriyel ajan ile tedavi başlangıcını takiben ishal gelişen hastalarda bu tanıyı göz önünde bulundurmak önemlidir.   Antibakteriyel ajanlarla yapılan tedavide kolonun normal florası değişerek Clostridia türü bakterilerin aşırı çoğalması için uygun bir ortam oluşur. Araştırmalar Clostridium difficile tarafından üretilen bir toksinin antibiyotiğe bağlı kolitin primer nedeni olduğunu göstermiştir.   Psödomembranöz kolit tanısı konduktan sonra hastaya uygun olan tedaviler başlatılmalıdır. Hafif psödomembranöz kolit vakalarında neden olan ilacın kesilmesi genellikle tedavi için yeterlidir. Orta ve yüksek şiddet ile seyreden vakalarda sıvı-elektrolit uygulaması, protein desteği ve Clostridium difficile kolitine karşı klinik olarak etkili bir antibakteriyel ilaç ile tedavi uygulanmalıdır.   Siprofloksasin ve diğer kinolonların, kullanan kişilerde cerrahi müdahaleyi gerektirecek ve uzun süre fonksiyon kaybına neden olabilecek şiddette aşil ve diğer tendonlarda rüptürlere neden olduğu bildirilmiştir. Tendonlarından birinde ağrı, inflamasyon veya rüptür gelişen hastalarda siprofloksasin tedavisi durdurulmalıdır.   Siprofloksasin’in sifiliz tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmamıştır. Gonore tedavisi sırasında kısa bir zaman süresinde yüksek dozda uygulanan antimikrobiyal ajanların sifilizin kuluçka süresindeki işaret ve bulgularını maskeleyebileceği veya geciktirebileceği bildirilmiştir. Gonore tanısı almış tüm hastalara, sifiliz için uygun serolojik testler de uygulanmalıdır. Siprofloksasin ile tedavi edilen hastalar üç ay süre ile sifiliz açısından serolojik testlerle izlenmelidir.   İnsanlarda idrarın genellikle asit olması nedeniyle siprofloksasin kullanımına bağlı kristalüriye nadiren rastlanmaktadır. Siprofloksasin kullanan hastalara idrarın alkali olmasına yönelik girişimler uygulanmamalıdır. İdrarın yoğunluğunu azaltmak amacıyla hastaların bol miktarda sıvı almaları önerilir.   Kinolonlar sinirlilik, ajitasyon, uykusuzluk, bunaltı, kabus görme ve paranoya gibi MSS ile ilgili olaylara neden olurlar.   Böbrek fonksiyonları bozuk olan hastalarda siprofloksasin dozunun uygun şekilde ayarlanması gerekir (bkz. KULLANIM ŞEKLİ ve DOZAJ).   Kinolon sınıfından bazı ilaçları kullanırken doğrudan güneş ışığına maruz kalan hastalarda orta ve hatta ciddi fototoksisite ile kendini gösteren abartılı güneş yanığı reaksiyonları saptanmıştır. Siprofloksasin kullanımı sırasında aşırı güneş ışığından veya yapay ultraviyole ışıktan sakınılmalıdır. Fototoksisite geliştiğinde ilaç alımı sonlandırılmalıdır.   Etkili her ilacın kullanımında olduğu gibi, uzun süreli tedaviler uygulanırken hastaların böbrek, karaciğer ve hematopoetik fonksiyonlarının belirli aralıklar ile tetkik edilmesi önerilir.   Uzun QT sendromu/Torsades de Pointes’e neden olabilen ilaçlar ile birlikte kullanıldığında uzun QT sendromu veya Torsades de Pointes oluşma riskini arttırabilir. Bu nedenle bu tür ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır.   Gebe kadınlarda ve emziren annelerde kullanımı: Gebelikte kullanım kategorisi C’dir. Gebe kadınlarda yapılmış yeterli sayıda iyi kontrollü inceleme mevcut değildir. Bu kategorideki ilaçlar eğer hekim ilacın gebe kadına sağlayacağı yararın, fetüs üzerindeki potansiyel riskini haklı göstereceğine inanıyorsa kullanılabilir. Siprofloksasin anne sütüne geçer. Bu nedenle emziren annelerde güvenirliği ispat edilmediğinden kullanılmamalıdır. Kullanılması gerekli ise tedavi süresince anne emzirmeye ara vermelidir.   Araç ve makine gibi dikkat gerektiren durumlarda kullanımı: Siprofloksasin hastanın araç ve makine kullanma kabiliyetini azaltabilir. Bu durum özellikle alkolle birlikte alındığında görülür.

Üretim Yeri

Mefar İlaç San. A.Ş. Barbaros Hayrettin Paşa Cad. No: 81  Kartal / İSTANBUL

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Bildirilen advers olayların çoğunluğu hafif ya da orta şiddette olaylardır ve ilacın kesilmesini takiben herhangi bir tedaviye gerek olmadan kendiliğinden düzelmişlerdir. Klinik araştırmaya katılan hastaların %3.5’i advers olay nedeniyle siprofloksasin kullanımını bırakmıştır. İlaç ile ilgili olan ya da olmayan ve en sık rastlanan yan etkiler şunlardır: bulantı (%5.2), ishal (%2.3), kusma (%2), karın ağrısı (%1.7), baş ağrısı (%1.2), huzursuzluk (%1.1) ve kızarık döküntüler (%1.1).   Siprofloksasin kullanmakta olan hastaların %1 ‘inden daha azında oluşan olaylar: Tüm Vücut: ayak ağrısı   Kardiyovasküler Sistem: çarpıntı, atrial flatter, ventriküler ektopi, senkop, hipertansiyon, anjina pektoris, miyokard enfarktüsü, kardiyopulmoner arrest, serebral tromboz   Merkezi Sinir Sistemi: baş dönmesi, uykusuzluk, kabus görme, sanrı, manik reaksiyon, irritabilite, tremor, ataksi, konvülsif nöbetler, letarji, sersemlik hissi, güçsüzlük, kırıklık, anoreksi, fobi, depersonalizasyon, depresyon, parestezi   Sindirim Sistemi: ağız içi mukozasında ağrı, ağız içinde kandidiyazis, yutma güçlüğü, bağırsak perforasyonu, kanama, kolestatik sarılık   Kas-İskelet Sistemi: eklem ağrısı, sırt ağrısı, eklem katılığı, boyun ya da göğüs kafesi ağrısı, gut bulgularının alevlenmesi   Renal / Ürogenital Sistem: interstisyel nefrit, nefrit, böbrek yetmezliği, poliüri, üriner retansiyon, üretral kanama, vajinit, asidoz, meme ağrısı   Solunum Sistemi: dispne, burun kanaması, larenks ya da akciğer ödemi, hıçkırık, hemoptizi, bronkospazm, akciğer embolisi   Deri / Aşırı Duyarlılık: kaşıntı, ürtiker, ışığa duyarlılık, yüzde kızarma, ateş, anjiyoödem, yüz, boyun, dudaklar, konjonktiva veya ellerde ödem, kütanöz kandidiyazis, aşırı pigmentasyon, eritema nodozum Alerjik reaksiyonlar, ürtikerden anaflaktik şoka kadar değişen şiddette ortaya çıkabilmektedir.   Duyu Organları: bulanık görme, renklerin algılanmasında bozulma, aşırı parlak görme, görme keskinliğinde azalma, diplopi, gözlerde ağrı, kulak çınlaması, işitme kaybı, dilde kötü tat   Araştırmacılar, karşılaşılan birçok olgudaki bulantı, kusma, tremor, irritabilite ya da çarpıntı gibi yakınmaların, siprofloksasin ile etkileşim sonucunda teofilin düzeyinin artışına bağlı olduğunu belirtmişlerdir.   Pediatrik hastalarla yapılan çalışmada kas iskelet sistemine ait hafif ve orta şiddetli yan etkiler gözlenmiştir. Bu etkiler kontrol grubuna göre daha sık gözlenmesine rağmen. genellikle tedavinin kesilmesini takip eden 30 gün içerisinde ortadan kalkmıştır. Pediatrik hastalarda ortaya çıkan yan etkiler: artralji, anormal yürüyüş, burkulma, bacak ağrısı, sırt ağrısı, artroz, kemik ağrısı, ağrı, miyalji, kol ağrısı ve eklemde azalmış hareket kabiliyeti olarak sayılabilir.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ   Pazarlama sonrası dönemdeki advers olaylar: İlaç kullanımı ile ilişkili olup olmadığına bakılmaksızın, siprofloksasin dahil kinolon sınıfı ilaçların tüm dünyadaki kullanımında oluştuğu bildirilen ilave advers olaylar şunlardır: Ajitasyon, agranülositoz, albuminüri, anaflaktik reaksiyonlar, anosmi, kandidüri, serumda kolesterol düzeyi artışı, konfüzyon, kabızlık, deliryum, hazımsızlık, yutma güçlüğü, eritema multiforme, eksfolyatif dermatit, sindirim sisteminde şişkinlik, hemolitik anemi, hepatik nekroz, postürel hipotansiyon, methemoglobinemi, miyalji, myastenia gravis alevlenmesi, miyoklonus, nistagmus, pankreatit, serumda fenitoin düzeyi değişimleri ve potasyum artışı, protrombin zamanında uzama, psödomembranöz kolit, toksik psikoz, böbrek taşları, Stevens-Johnson sendromu, tat alma duyusunun kaybı, tendinit, tendon hasarı, toksik epidermal nekroliz, serumda trigliserid düzeyi artışı, vajinal kandidiyaz, vaskulit.

Doz Aşımı

Semptomlar: Somnolans, koma, ekstrapiramidal semptomlar, konvülsiyonlar, şok, hiper veya hipotermi. Kalbi etkilediği bilinen ilaçlarla beraber fazla dozda alındığında elektrokardiyografide değişiklikler rapor edilmiştir. Tedavi: Tedavi semptomatik ve destekleyicidir. Solunum ve kardiyovasküler sistemleri destekleyici önlemler alınmalıdır. Kan basıncı daha da düşebileceğinden epinefrin (adrenalin) kullanılmamalıdır. Konvülsiyonlar diazepamla ve ekstrapiramidal semptomlar biperidenle tedavi edilebilir.

Endikasyonlar

Akut ve kronik şizofreni ile özellikle halüsinasyonlar, delüzyonlar ve düşünce bozuklukları ile birlikte ajitasyon, huzursuzluk, düşmanlık duyguları ve saldırganlık gibi semptomlarla kendini gösteren diğer psikozlarda endikedir. Manik depresif hastalığın manik fazında endikedir.   Psikomotor hiperaktivite, ajitasyon, şiddet ve diğer davranış bozukluklarının eşlik ettiği mental gerilikte endikedir.   Paranoid fikirler, konfüzyon ve/veya dezoryantasyon ya da senil demansların eşlik ettiği davranış bozukluklarında da endikedir.

Farmakodinamik Özellikler

Etki mekanizması: Zuklopentiksol tioksanten grubundan bir nöroleptiktir. Nöroleptiklerin antipsikotik etkisi dopamin reseptörlerini bloke edişleriyle etkileriyle ilintilidir, ayrıca 5-HT (5-hidroksitriptamin) reseptörlerini bloke ederek bu etkiye katkıda bulunmaları da olasıdır.   İn vitro: Zuklopentiksolün D1 ve D2 dopamin reseptörlerine, a1-adrenoseptörlerine ve 5-HT2 reseptörlerine afinitesi yüksektir ancak kolinerjik müskarin reseptörlerine afinitesi yoktur. Histamin (H1) reseptör afinitesi düşüktür, a2-adrenoseptörlerini bloke edici aktiviteye sahip değildir.   İn vivo: D2 bağlanma yerlerine afinitesi, D1 reseptörlerine afinitesinden yüksektir. Zuklopentiksolün nöroleptik (dopamin reseptörlerini bloke edici) aktivitesi için yapılan tüm davranış çalışmalarında kuvvetli bir nöroleptik olduğu gösterilmiştir. İn vivo test modellerinde, D2 dopamin bağlanma yerlerine (in vitro) afinitesi ve günlük ortalama oral antipsikotik dozları arasında korelasyon saptanmıştır. Lokomotor aktivitesinin inhibisyonu ve alkol ile barbitüratın endüklediği uyuma zamanının uzaması, zuklopentiksolün sedatif etkisine işaret etmektedir. Diğer çoğu nöroleptikler gibi, zuklopentiksol serum prolaktin seviyesini arttırır. Klinik kullanım: Zuklopentiksol; akut ve kronik psikozların tedavisi, hiperaktif ve yıkıcı davranışları olan mental handikaplı hastalar ile paranoid fikirleri ve davranış bozuklukları olan senil demanslı hastaların idaresi amacıyla kullanılmaktadır. Halüsinasyonlar, delüzyonlar ve düşünce bozuklukları gibi şizofreninin nükleer semptomlarının önemli ölçüde azaltılması veya tamamıyla giderilmesinin yanında zuklopentiksolün; düşmanlık duyguları, kuşkuculuk, ajitasyon ve saldırganlık gibi eşlik eden semptomlar üzerinde de belirgin etkisi bulunmaktadır. Zuklopentiksol geçici ve doza bağımlı bir sedasyon oluşturabilir ancak bu tür bir başlangıç sedasyonu hastalığın akut fazında yararlı olabilmektedir. Özgün olmayan sedatif etkiye karşı tolerans çabuk gelişmektedir.

Farmakokinetik Özellikler

Emilim: İntramüsküler enjeksiyon sonrası maksimum serum konsantrasyonuna 0.25-2 saat arasında ulaşılmıştır. Oral alımından sonra maksimum serum seviyelerine yaklaşık 4 saatte ulaşılmıştır. Zuklopentiksol gıdadan bağımsız olarak alınabilir. Oral biyoyararlanımı yaklaşık % 44’tür. Dağılım:   Görünür dağılım hacmi (Vd)b yaklaşık 20 l/kg’dir. Plazma proteinine bağlanması yaklaşık % 98-99’dur.   Biyotransformasyon:   Zuklopentiksol metabolizması üç ana yoldan etki eder – sülfoksidasyon, yan zincir N-dealkilasyonu ve glüküronik asit konjügasyonu. Metabolitlerinin psikofarmakolojik aktivitesi yoktur. Zuklopentiksol beyin ve diğer dokulardaki metabolitlere üstünlük sağlar.   Eliminasyon:   Zuklopentiksolün eliminasyon yarı ömrü (t1/2b) yaklaşık 20 saattir ve ortalama sistemik klirensi (Cls) yaklaşık 0.86 l/dakikadır. Zuklopentiksol genellikle feçesle ve bir kısmı da (yaklaşık % 10) idrarla atılır. Dozun sadece yaklaşık % 0.1’i değişmeden idrarla atılır, böbreklerdeki ilaç yükü azdır.   Emziren annelerde zuklopentiksol az miktarda anne sütüyle atılır. Sabit halde; oral olarak veya dekanoatla tedavi gören kadınlarda doz öncesi ortalama süt konsantrasyonu / serum konsantrasyonu oranı yaklaşık 0.29’dur.   Doğrusallık:   Kinetiği doğrusaldır. Sabit halde plazma seviyelerine yaklaşık 3-5 günde erişilir. Günde tek doz 20 mg oral zuklopentiksole eşdeğer ortalama minimum sabit hal seviyesi yaklaşık 25 n/mol’dür. Yaşlı hastalar:   Farmakokinetik parametreler hastaların yaşından oldukça bağımsızdır.   Azalmış böbrek işlevi:   Yukarıda verilen eliminasyon özellikleri gözönüne alındığında, azalmış böbrek işlevinin ana drogun serum seviyeleri üzerinde çok fazla etkisi olmadığı farz edilebilir.   Azalmış karaciğer işlevi:   Veri yoktur.   Polimorfizm:   Bir in vivo araştırma, metabolizma yollarının bir kısmının spartein/debrisokin oksidasyonu (CYP2D6) genetik polimorfizmine maruz olduğunu göstermiştir.   Farmakokinetik/Farmakodinamik ilişki:   Hastalık derecesi az veya orta olan şizofren hastalarda idame tedavisine rehber olarak 2.8 – 12 ng/ml (7-30 nmol/l) minimum (hemen doz alımı öncesi ölçülen konsantrasyon) serum konsantrasyonu önerilir.

Farmasötik Şekli

Film Tablet

Formülü

Etkin madde: Her film tablet, 25 mg Zuklopentiksol’e eşdeğer Zuklopentiksol dihidroklorür içerir. Yardımcı maddeler: Titandioksit (E171), kırmızı demir oksit (E172).

İlaç Etkileşmeleri

Kullanımda önlem gerektiren kombinasyonlar: Zuklopentiksol, alkolün sedatif etkisini ve barbitüratlarla diğer merkezi sinir sistemi ilaçlarının etkilerini arttırabilir. Nöroleptikler antihipertansif ilaçların etkilerini arttırabilir veya düşürebilir; guanetidin ve benzer etkili maddelerin antihipertansif etkisi azalır. Nöroleptiklerin lityum ile beraber kullanımı nörotoksisite riskini arttırır. Trisiklik antidepresanlar ve nöroleptikler karşılıklı olarak birbirlerinin metabolizmasını inhibe ederler. Zuklopentiksol, levodopa ve adrenerjik ilaçların etkilerini azaltabilir. Metoklopramid ve piperazinin beraber kullanımı ekstrapiramidal semptomların riskini arttırır. Zuklopentiksol CYP2D6 tarafından kısmen metabolize edildiğinden, bu enzimi inhibe ettiği bilinen ilaçların beraber kullanımı zuklopentiksol klirensinin azalmasına sebep olabilir. Ortostatik hipotansiyona neden olan diğer ilaçlarla birlikte verildiğinde dozaj ayarlaması yapılması gerekli olabilir. Ekstrapiramidal etkileri ortadan kaldırmak için verilen trisiklik antidepresanların ve antimuskarinik antiparkinson ilaçların antimuskarinik etkisini arttırabilir. Antipsikotik ilaçlar, QT aralığını uzatan ilaçlarla (örn. antiaritmikler, antihistaminikler, antimalaryaller ve sisaprid) beraber kullanıldıklarında aritmi riskini arttırırlar. Geçimsizlik: Yoktur.

Kontraendikasyonlar

Dolaşım yetersizliğinin sebep olduğu kollaps, herhangi bir sebepten (mesela alkol, barbitürat veya opiat entoksikasyonu) merkezi sinir sistemi depresyonu, koma durumları, kan diskrazileri, faokromositom. Clopixol® , bileşenlerinin herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olan hastalarda kontrendikedir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Erişkinler: Dozaj, hastanın koşullarına göre bireysel olarak ayarlanmalıdır. Genel olarak, ilk başta küçük dozlarla başlanmalı ve terapötik cevaba göre mümkün olan en kısa sürede optimal etkin seviyeye yükseltilmelidir. İdame dozu genellikle tek doz olarak yatmadan önce verilebilir.  Akut şizofreni ve diğer akut psikozlar. Ciddi akut ajitasyon halleri.Mani: Genellikle günde 10-50 mg. Orta ve şiddetli vakalarda ilk başta 20 mg/gün. Gerektiğinde, her 2-3 günde bir 10-20 mg arttırılarak günde 75 mg veya daha fazla doza çıkılır. Maksimum günlük doz 150 mg’dir. Kronik şizofreni ve diğer kronik psikozlar: İdame dozu genellikle günde 20-40 mg’dir. Mental geriliğe sahip hastalarda ajitasyon: Günde 6-20 mg. Gerektiğinde, günde 25-40 mg’ye çıkılır. Senil hastalarda ajitasyon ve konfüzyon: Günde 2-6 mg (tercihen günün geç saatlerinde verilmelidir). Gerektiğinde, günde 10-20 mg’ye çıkılır. Azalmış böbrek işlevi: Zuklopentiksol, böbrek işlevi azalmış hastalara olağan dozlarda verilebilir. Azalmış karaciğer işlevi: Doza dikkat edilmelidir ve mümkünse serum seviye tespiti tavsiye edilir. Kullanım yöntemi: Tabletler suyla beraber yutulur.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

50 film tabletlik ambalajlarda, ‘Clopixol® 2 mg film tablet’ 50 film tabletlik ambalajlarda, ‘Clopixol® 10 mg film tablet’   20 ml’lik ambalajlarda, ‘Clopixol® 20 mg/ml damla’   1 ml 1 ampullük ambalajlarda, ‘Clopixol® Acuphase 50 mg/ml IM enjektabl solüsyon’   1 ml 1 ampullük ambalajlarda, ‘Clopixol® Depot 200 mg/ml IM enjektabl solüsyon’

Saklama Koşulları

Clopixol® film tablet, 30°C’nin altında oda sıcaklığında saklanmalıdır. Çocukların göremeyeceği, erişemeyeceği yerlerde ve ambalajında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Polipropilen kapaklı, baskılı kilitli, pistonlu plastik şişede 50 film tablet.

Uyarılar/Önlemler

Uyarılar: Nöroleptik malign sendrom (hipertermi, rijidite, dalgalanmalı bilinç durumu, otonom sinir sisteminin kararsızlığı) gelişme olasılığı her nöroleptikte vardır. Bu risk, daha kuvvetli ilaçlarda daha fazla olabilir. Ölümlü vakalar arasında geçmişinde organik beyin sendromu, mental gerilik, opiat ve alkol bağımlılığı olan hastalar daha fazladır.   Tedavi: Nöroleptiğin kesilmesi. Semptomatik tedavi ve genel destekleyici önlemlerin kullanılması.   Dantrolen ve bromokriptin kullanılabilir.  Semptomlar, oral nöroleptikler kesildikten sonra bir haftadan fazla ve depo formları kesildikten sonra daha da fazla sürebilir.   Önlemler:   Diğer nöroleptikler gibi zuklopentiksol; organik beyin sendromu, konvülsif bozukluklar ile ileri hepatik ve kardiyovasküler hastalıklar, aritmi, ciddi solunum yolları hastalığı, böbrek yetmezliği, epilepsi, Parkinson hastalığı, dar açılı glokom, prostatik hipertrofi, hipotroidizm, hipertroidizm ve myasthenia gravis’i olan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.    Diğer psikotroplar için geçerli olduğu gibi zuklopentiksol; diyabetik hastalarda antidiyabetik tedavi ayarlaması için gerekli insülin ve glükoz seviyelerini değiştirebilir.   Çocuklarda kullanım:   Klinik tecrübe olmadığından önerilmez. Hamilelik ve emzirme döneminde kullanımı Gebelik kategorisi ‘C’dir Hamilelik: Hastaya olan yararı fetüse olabilecek zararından fazla değilse; zuklopentiksol hamilelikte kullanılmamalıdır. Hamileliğin geç döneminde veya çalışırken nöroleptiklerle tedavi gören annelerin bebekleri; letarji, tremor ve fazla uyarılabilme gibi entoksikasyon belirtileri gösterebilirler ve apgar skorları düşük olabilir. Emzirme: Zuklopentiksol anne sütünde düşük konsantrasyonlarda bulunduğundan, terapötik dozlarda kullanıldığında bebeği etkilemez. Bebek tarafından alınan doz, ağırlığa bağlı anne dozunun (mg/kg) % 1’inden daha azdır. Klinik açıdan önemli görüldüğünde zuklopentiksol tedavisi sırasında emzirmeye devam edilebilir ancak özellikle doğumdan sonraki ilk 4 hafta olmak üzere bebeğin gözlemlenmesi önerilir. Araba veya diğer makineleri kullanma yeteneğine etkileri : Zuklopentiksol sedatif bir ilaçtır. Psikotrop tedavisi gören hastaların genel dikkat ve konsantrasyon seviyelerinde bozukluk görülebilir; bu nedenle, araba veya diğer makineleri kullanma yetenekleri hakkında uyarılmaları gerekir.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

İstenmeyen etkilerin çoğu doza bağımlıdır. Bu etkilerin sıklığı ve ciddiyeti tedavinin erken evresinde daha çok görülür ve tedavinin devamında azalır. Klinik çalışmalar: Klinik çalışmalarda (N=635) görülen başlıca yan etkiler şöyledir:  Deri ve apandaj bozuklukları Yaygın (>1/100, <1/10):     Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Terleme artışı, ışığa karşı duyarlılık, sebore, kaşıntı, deri bozukluğu   İsilik Merkezi ve periferal sinir sistemi bozuklukları Çok yaygın (>1/10):   Yaygın (>1/100, <1/10): Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Ekstrapiramidal bozukluklar*, baş dönmesi Baş ağrısı Konvülsiyonlar, konuşma bozukluğu, ataksi Görme bozuklukları Yaygın (>1/100, <1/10):   Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Göz merceğinde ayarlama bozukluğu, görme bozukluğu   Midriazis Psikiyatrik bozukluklar Çok yaygın (>1/10):     Yaygın (>1/100, <1/10):         Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Somnolans, uykusuzluk, konsantrasyon bozukluğu, depresyon Anksiyete, sinirlilik, ajitasyon, sersemlik, apati, amnezi, rüya görme bozukluğu, libido azalması, anoreksi, halüsinasyon, konfüzyon İştah artışı, libido artışı, melankoli, paronirya Gastro-intestinal sistem bozukluklar Çok yaygın (>1/10): Yaygın (>1/100, <1/10):   Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Ağız kuruluğu Salya artışı, kabızlık, kusma, ishal, bulantı Karın ağrısı, karaciğer fonksiyon testlerinde anormallikler. Metabolizma ve beslenme bozuklukları Yaygın (>1/100, <1/10):   Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Kilo artışı, kilo azalması   Susama Genel kardiyovasküler bozukluklar Yaygın (>1/100, <1/10): Postüral hipotansiyon, hipotansiyon Kalp hızı ve ritim bozuklukları Yaygın (>1/100, <1/10): Taşikardi/palpitasyon Solunum sistemi bozuklukları Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Nazal konjesyon, nefes darlığı İdrar sistemi bozuklukları Yaygın (>1/100, <1/10): İşeme bozuklukları Erkek üreme sistemi bozuklukları Yaygın (>1/100, <1/10):   Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Boşalma bozukluğu, erektil disfonksiyon Jinekomasti Kadın üreme sistemi bozuklukları Yaygın (>1/100, <1/10): Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Adet bozukluğu Lohusalık harici süt salgılanması, vajina kuruluğu, anorgazmi Genel olarak vücut Çok yaygın (>1/10): Yaygın (>1/100, <1/10): Yaygın değil (>1/1000, <1/100): Asteni Malez, ağrı Senkop, yorgunluk, kızarıklıklar, alerjik reaksiyon Karaciğer üzerine etkiler: Karaciğer işlev testlerinde geçici hafif değişiklikler görülmüştür. Özellikle tedavinin erken evresinde ekstrapiramidal bozukluklar görülebilir. Çoğu durumda bu yan etkiler, dozun azaltılması ve/veya antiparkinson ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Antiparkinson ilaçlarının rutin olarak profilaktik kullanımı önerilmez. Israrlı akatizide, bir benzodiazepin veya propanolol kullanılabilir. Uzun dönemli tedavide bazı hastalarda tardif diskinezi görülebilir. Antiparkinson ilaçları bu semptomları azaltmaz, hatta alevlendirebilir. Dozun azaltılması veya mümkünse, tedavinin sonlandırılması önerilir. Şu ekstrapiramidal semptomlar rapor edilmiştir: Tremor ve hipertoni, hiperkinezi, hipokinezi, distoni, tardif diskinezi, yürüme bozukluğu, akut diskinezi ve istemdışı göz hareketleri. Pazarlama sonrası raporlar: Nöroleptik malign sendrom rapor edilmiştir. Sık olmasa da, karaciğer işlev testlerinde geçici hafif değişiklikler görülmüştür. Zuklopentiksolün sebep olmuş olabileceği istisnai hepatit ve/veya sarılık vakalarına rastlanmıştır. BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE, DOKTORUNUZA  BAŞVURUNUZ.
(Visited 30 times, 1 visits today)
İçerik faydalı oldu mu?
EvetHayır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close Search Window