İlaç Sınıfı Beşeri Yerli İlaç
İlaç Alt Sınıfı İEGM Tüm İlaç Fiyat Listesi
İlaç Firması KARUM
Birim Miktarı 28
ATC Kodu B01AC04
ATC Açıklaması Klopidogrel
NFC Kodu BC
NFC Açıklaması Ağızdan Katı Film Kaplı Tabletler
Kamu Kodu A04226
Orijinal / Jenerik Türü Jenerik
2023 Fiyatı Bilinmiyor
Satış Fiyatı 49,91 TL (2 Mart 2020)
Önceki Satış Fiyatı 44,54 TL (18 Şubat 2019)
Barkodu
Kurumun Karşıladığı 23,16 TL
Reçete Tipi Normal Reçete
Temin Yeri İlacınızı sadece eczaneden alınız !
Bütçe Eşdeğer Kodu E274A
Başlıklar
  1. İlaç Etken Maddeleri
  2. İlaç Prospektüsü
    1. Doz Aşımı
    2. Endikasyonlar
    3. Farmakodinamik Özellikler
    4. Farmakokinetik Özellikler
    5. Farmasötik Şekli
    6. Formülü
    7. İlaç Etkileşmeleri
    8. Kontraendikasyonlar
    9. Kullanım Şekli Ve Dozu
    10. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    11. Ruhsat Sahibi
    12. Ruhsat Tarihi Ve Numarası
    13. Saklama Koşulları
    14. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    15. Uyarılar/Önlemler
    16. Üretim Yeri
    17. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    18. Doz Aşımı
    19. Endikasyonlar
    20. Farmakodinamik Özellikler
    21. Farmakokinetik Özellikler
    22. Farmasötik Şekli
    23. Formülü
    24. İlaç Etkileşmeleri
    25. Kontraendikasyonlar
    26. Kullanım Şekli Ve Dozu
    27. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    28. Ruhsat Sahibi
    29. Ruhsat Tarihi Ve Numarası
    30. Saklama Koşulları
    31. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    32. Uyarılar/Önlemler
    33. Üretim Yeri
    34. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    35. Ambalajın Niteliği Ve İçeriği
    36. Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler
    37. İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler
    38. İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir
    39. İlaç Nasıl Kullanılır
    40. İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır
    41. İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır
    42. Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası
    43. Beşeri Tıbbi Ürünün Adı
    44. Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki
    45. Doz Aşımı Ve Tedavisi
    46. Etkin Maddeler
    47. Farmakodinamik Özellikler
    48. Farmakokinetik Özellikler
    49. Ambalajın Niteliği Ve İçeriği
    50. Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler
    51. İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler
    52. İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir
    53. İlaç Nasıl Kullanılır
    54. İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır
    55. İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır
    56. Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası
    57. Beşeri Tıbbi Ürünün Adı
    58. Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki
    59. Doz Aşımı Ve Tedavisi
    60. Etkin Maddeler
    61. Farmakodinamik Özellikler
    62. Farmakokinetik Özellikler
    63. Farmasötik Form
    64. Gebelik Ve Laktasyon
    65. Doz Aşımı
    66. Endikasyonlar
    67. Farmakodinamik Özellikler
    68. Farmakokinetik Özellikler
    69. Farmasötik Şekli
    70. Formülü
    71. İlaç Etkileşmeleri
    72. Kontraendikasyonlar
    73. Kullanım Şekli Ve Dozu
    74. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    75. Saklama Koşulları
    76. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    77. Uyarılar/Önlemler
    78. Yan Etkileri / Advers Etkiler
    79. Ambalajın Niteliği Ve İçeriği
    80. Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler
    81. İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler
    82. İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir
    83. İlaç Nasıl Kullanılır
    84. İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır
    85. İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır
    86. Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası
    87. Beşeri Tıbbi Ürünün Adı
    88. Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki
    89. Doz Aşımı Ve Tedavisi
    90. Etkin Maddeler
    91. Farmakodinamik Özellikler
    92. Farmakokinetik Özellikler
    93. Doz Aşımı
    94. Endikasyonlar
    95. Farmakodinamik Özellikler
    96. Farmakokinetik Özellikler
    97. Farmasötik Şekli
    98. Formülü
    99. İlaç Etkileşmeleri
    100. Kontraendikasyonlar
    101. Kullanım Şekli Ve Dozu
    102. Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri
    103. Saklama Koşulları
    104. Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği
    105. Uyarılar/Önlemler
    106. Yan Etkileri / Advers Etkiler

İlaç Etken Maddeleri

  • klopidogrel hidrojen sülfat (75 mg)

İlaç Prospektüsü

Doz Aşımı

Aşırı dozda Ketorolak alındığında özellikle gastrointestinal yan etkilerde artma ve kanama görülebilir. Özel bir antidotu yoktur. Bu durumda mide boşaltılmalı, semptomatik ve destekleyici tedavi uygulanmalıdır.

Endikasyonlar

Sadece postoperatif ve şiddetli akut ağrıların kısa süreli tedavisi için kullanılır.

Farmakodinamik Özellikler

Analjezik, antienflamatuar ve antipiretik etkili bir nonsteroid antienflamatuardır. Etkisini prostaglandin sentezini inhibe ederek gösterir. ANALJEZİK ETKİSİ DİĞER NSAI İLAÇLARDAN ÖNEMLİ ÖLÇÜDE FARKLI DEĞİLDİR. MORFİNDEN DAHA ETKİLİ OLDUĞU DA KANITLANMAMIŞTIR.

Farmakokinetik Özellikler

Oral kullanımı takiben 1 saat içinde belirgin analjezi oluşturur ve bu etki 2-3 saat içinde maksimum düzeye ulaşır. Analjezinin etkisi 4-6 saattir.Karaciğerde metabolize olur. Ketorolak ve metabolitleri esas olarak idrarla (% 91.4), geri kalan bölümü ise (% 6.1) feçesle atılır. 

Farmasötik Şekli

Tablet

Formülü

Her film tablet : 10 mg Ketorolak Trometamol, Diğerleri : Titanyum dioksid ihtiva eder.  

İlaç Etkileşmeleri

Ketorolak trometamol; aspirin, salisilatlar, diğer NSAI ilaçlar, adrenokortikoidler, glukokortikoidler, alkol, potasyum süplemanları ve kortikotropin ile birlikte verildiğinde ülser ve gastrointestinal kanamalara yol açar. Oral antikoagülanlar, heparin, trombolitik ajanlar ve platelet agregasyon inhibitörleri ile birlikte alındığında gastrointestinal ülserasyon ve kanama riski artabilir. Ketorolak kullanımı sırasında kanama süresi uzayabilir, karaciğer fonksiyon testleri özellikle de serum transaminaz aktivitesi etkilenebilir. Antihipertansif ve diüretiklerle beraber Ketorolak kullanımında dikkatli olunmalıdır. Diğer bazı NSAI ilaçlarla yapılan çalışmalarda antihipertansif etkilerinin azaldığı ya da değiştiği gösterilmiştir. Aynı şekilde prostaglandin sentezinin inhibisyonuna bağlı olarak diüretiklerin etkisini azaltabilir. İnsülin ve oral antidiyabetiklerin hipoglisemik etkilerini arttırabilir. Böyle durumlarda antidiyabetik ajanların yeniden dozlarının ayarlanması gerekli olabilir. Sefamandol, Sefaperazon, Sefotetan, Moksalaktam ile NSAI’ların birlikte kullanımı, her iki grup ilacın da pıhtılaşma üzerine olan  etkileri nedeni ile kanama riskini arttırabilir. Altın bileşikleri ile Ketorolak’ ın birlikte kullanımı renal yan etkileri arttırabilir. Valproik asit ile birlikte kullanımından platelet agregasyonu inhibisyonuna neden olabilir. Verapamil ve Nifedipinin birlikte kullanımı, bağlanmamış (serbest) biçimdeki ilaçların plazma konsantrasyonunu arttırabileceğinden dikkatli olunmalıdır. Lityum tuzları, fenitoin veya metotreksat ile kullanımı, bu maddelerin kan konsantrasyonlarının ve metotreksat’ın toksisitesinin artmasına neden olur. Probenesid ile birlikte kullanıldığında Ketorolak’ın klirensi düşer ve plazma konsantrasyonu artar. Pentoksifilin ve nefrotoksik ilaçlarla da etkileşebileceği göz önünde tutulmalıdır.  

Kontraendikasyonlar

Astım Nedeni ne olursa olsun hipovolemi vakaları Dehidrasyon Peptik ülser veya koagülasyon bozuklukları hikayesi Ketorolak trometamol veya diğer steroid yapısında olmayan antienflamatuar ilaçlara hipersensitivite durumları, aspirin veya diğer prostaglandin sentezi inhibitörlerine allerji durumları (böyle hastalarda ciddi anafilaksi benzeri reaksiyonlar gözlenmiştir), nazal poliplerin kısmi veya tüm sendromu Hamilelik, doğum veya emzirme durumları Renal bozukluklar Karaciğer bozuklukları GI ve/veya serebrovasküler kanamanın şüphelenildiği veya teyit edildiği durumlar Hemorajik diyatez Yüksek kanama riskli ameliyatlara giren hastalarda veya tamamlanmamış hemostazisli kişilerde Diğer steroid yapısında olmayan antienflamatuarların birlikte kullanıldığı durumlar Lityum tuzlarının birlikte alındığı durumlar Pentoksifilinin birlikte kullanıldığı durumlar Probenesidin birlikte kullanıldığı durumlar Fenitoinin birlikte kullanıldığı durumlar Digoksinin birlikte kullanıldığı durumlar Antikoagülan tedavi gören hastalarda 16 yaşın altındaki çocuklarda 65 yaşın üstündeki yaşlılarda

Kullanım Şekli Ve Dozu

4 – 6 saat ara ile birer tablet (10 mg) alınır. Günlük maksimum doz 40 mg’dır. Maksimum tedavi süresi 5 gündür. Parenteral ketorolak verilen ve daha sonra oral forma dönen hastalarda günlük toplam kombine doz, yaşlılarda 60 mg’ı diğer kişilerde 90 mg’ı geçmemelidir.  

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Her ampulde 30 mg Ketorolak Trometamol ihtiva eden 5 ve 10 ampullük ambalajlarda.

Ruhsat Sahibi

Deva Holding A.Ş. Halkalı Merkez Mah.Basın Ekspres Cad. No: 1  34303 Küçükçekmece – İstanbul

Ruhsat Tarihi Ve Numarası

30.12.1992 – 163 / 8

Saklama Koşulları

Oda sıcaklığında (15-30 °C) saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

Her tablette 10 mg Ketorolak Trometamol ihtiva eden 10 ve 20 tabletlik blister ambalajlarda.

Uyarılar/Önlemler

PREOPERATİF İŞLEMLERDE, ROMATİZMAL HASTALIKLAR, KANSER GİBİ KRONİK HASTALIKLARDA VE BELİRTİLEN ENDİKASYONLAR DIŞINDA KESİNLİKLE KULLANILMAZ. 65 yaşın üstündeki hastalar ile 16 yaşından küçük çocuklarda kesinlikle kullanılmaz. Kullanımına karar verilmeden önce hastanın renal ve karaciğer fonksiyonları, hemoraji, GI sorunlar, koagülasyon sorunları, allerji hikayesi, hamilelik ve emzirme durumu, birlikte kullandığı diğer ilaçlar sorulmalı ve değerlendirilmelidir. Kontrendike vakalarda kesinlikle kullanılmamalıdır. Nonsteroid antienflamatuarların kullanımı ile sıvı retansiyonu ve ödem görülebildiğinden, ketorolak; kardiak dekompansasyon, hipertansiyon ve benzer hallerin mevcudiyetinde dikkatle kullanılmalıdır. Ketorolak kısa süreli tedavi için endikedir. Oral yolla 5 GÜNDEN DAHA UZUN SÜRE KULLANILMAMALIDIR. 

Üretim Yeri

Deva Holding AŞ Gültepe Kavşağı No: 199/A  4.Levent/İstanbul

Yan Etkileri / Advers Etkiler

En önemli advers etkisi gastrointestinal ülserasyon, kanama ve perforasyondur. Bu etkiler kullanımın herhangi bir anında ve herhangi bir belirti vermeden ortaya çıkabilir. Çeşitli ülkelerde yapılan ruhsatlandırma sonrası çalışmalar ve ilaç advers etkisi bildirimlerinden bu açıdan risk faktörleri şöyle saptanmıştır : 65 yaşın üstü, peptik ülser hikayesi, antikoagülanlar ve diğer NSAI ilaçlarla birlikte tedavi; ketorolak dozu, parenteral yolla 2 günü aşan tedavi. Özellikle renal sorunları olan hastalarda, interstitial nefritten akut böbrek yetmezliğine kadar değişen reaksiyonlar görülebilir. Anafilaksi, bronkospazm, vasküler kollaps, ürtiker, anjiyoödem, Stevens-Johnson sendromu ve vesiküler büllöz döküntülerle ortaya çıkan hipersensitivite reaksiyonları da bildirilmiştir. Ayrıca ödem, görmede farklılık, astım, dispne, sık idrara çıkma, mental depresyon, oliguri, stomatitis, sersemlik, hazımsızlık, diyare, başağrısı ve terlemede artış bildirilmiştir. Daha ender olarak öfori hali, sinirlilik, ağız kuruluğu, aşırı susama, asteni ve myalji görülebilir.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Doz Aşımı

Yüksek düzeyde dozaşımını takiben hipotansiyon ve bradikardi gibi önemli kardiyovasküler etkiler beklenir. Devamında kalp yetmezliği, kardiyojenik şok ve kalp durması olabilir. Solunum problemleri, bronkospazm, kusma, bilinç bozukluğu ve genel nöbetler de gelişebilir.     İlacın alındığı ilk saatlerde gastrik lavaj ve kusturma faydalı olabilir.   Genel uygulamalara ilave olarak hayati işaretler, gerektiğinde yoğun bakım altında, izlenmeli ve düzeltilmelidir.   Hastalar sırt üstü pozisyonda yatırılmalıdırlar. Bradikardi varsa 0.5-2 mg intravenöz atropin ve/veya 1-10 mg intravenöz glukagon (gerekli durumlarda 2-5 mg/saat’lik yavaş intravenöz infüzyonla devam edilir) uygulanabilir. Pacemaker tedavisi gerekli olabilir. Aşırı hipotansiyon halinde intravenöz sıvılar uygulanabilir. Ek olarak, 5-10 mikrogram’lık intravenöz noradrenalin kan basıncı cevabına göre tekrarlanarak verilebilir veya 5 mikrogram/dak’lık noradrenalin kan basıncına ayarlı infüzyonla uygulanabilir. Aerosol formunda veya gerektiğinde intravenöz yolla uygulanan salbutamol veya diğer beta2-agonistleri ile bronkospazm tedavi edilebilir. Nöbet halinde, diazepam veya klonazepamın yavaş intravenöz enjeksiyonu önerilir.   Şok semptomlarının eşlik ettiği şiddetli doz aşımı vakalarında, tarif edilen destek tedavi yeterli uzunlukta sürdürülmelidir, ör. hasta stabilize oluncaya kadar, çünkü uzamış yarı ömür ve karvedilolün daha derin kompartmanlardan tekrar dağılımı beklenebilir.  

Endikasyonlar

Konjestif kalp yetmezliği: Kinetra stabil hafif, orta ve şiddetli kronik kalp yetmezliğinde sıvı retansiyonu olan hastalarda diüretik, digoksin ve ADE (Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim) inhibitörleri gibi standart tedavilerle birlikte endikedir.  Hipertansiyon: Kinetra hipertansiyon tedavisinde endikedir. Miyokardiyal enfarktüsü takip eden sol ventriküler bozukluk: Kinetra, miyokardiyal enfarktüsün akut fazını geçirmiş ve sol ventriküler ejeksiyon fraksiyonu £ % 40 (semptomatik kalp yetmezliği ile birlikte veya değil) olan, klinik olarak stabil hastalarda kardiyovasküler mortaliteyi düşürmede endikedir. 

Farmakodinamik Özellikler

Karvedilol, antioksidan özelliklere sahip, vazodilatör bir non-selektif beta bloker ajandır. Vazodilatasyon, başlıca alfa-1-reseptör antagonizması ile gerçekleşir.   Karvedilol, periferik vasküler rezistansı vazodilatasyonla azaltır ve renin – angiotensin – aldosteron sistemini beta reseptör blokajı ile baskı altına alır. Plazma renin aktivitesi azalır ve sıvı retansiyonu nadirdir.   Karvedilolün intrensek sempatomimetik aktivitesi yoktur ve propranolol gibi membran stabilize edici özelliklere sahiptir.   Karvedilol iki stereoizomerden oluşan bir rasemattır. Non-selektif beta adrenerjik reseptör blokaj etkisinden S(-) enansiyomeri sorumludur, buna karşılık her iki enansiyomer de eşit derecede alfa-1 adrenerjik reseptör blokaj  aktivitesi gösterir.   Karvedilol reaktif oksijen radikallerini ortadan kaldıran kuvvetli bir antioksidan ve bir antiproliferatif ajandır. Karvedilol ve metabolitlerinin bu özellikleri, in-vitro ve in-vivo deneysel çalışmalarda ve bazı insan hücre tipleri üzerinde yapılan in vitro çalışmalarda kanıtlanmıştır.   Yapılan klinik çalışmalar, karvedilol tarafından sağlanan vazodilatasyon ve beta blokaj etkileri arasındaki dengenin aşağıdaki sonuçlara yol açtığını göstermiştir: Saf beta bloker ajanlarla görülen kan basıncındaki azalma ile ortaya çıkan total periferik dirençteki artış karvedilol kullanan hipertansif hastalarda gözlenmez. Kalp atış hızı hafifçe azalır. Renal kan akışı ve renal fonksiyon değişmez. Periferik kan akışı korunur bu nedenle diğer beta bloker ilaçlara sıkça görülen ekstremitelerde soğukluk karvedilolle nadiren gözlenir.  Karvedilol, stabil anginası olan hastalarda anti-iskemik ve anti-anginal özellikler gösterir. Akut hemodinamik çalışmalarda karvedilolün ventriküler ön yük ve ard yükünü azaltığı gösterilmiştir.  Karvedilol, sol ventriküler disfonksiyonu veya kronik kalp yetmezliği olan hastalarda, hemodinamik özellikler üzerinde olumlu etkiler gösterir ve sol ventriküler ejeksiyon fraksiyonunu ve boyutlarını iyileştirir.

Farmakokinetik Özellikler

Karvedilolün mutlak biyoyararlanımı insanlarda yaklaşık % 25’dir. Biyoyararlanım stereo-selektiftir, R-formunun biyoyararlanımı % 30 ve S-formununki ise % 15’dir. Doruk  plazma konsantrasyonlarına tek oral dozu takiben yaklaşık 1 saatte ulaşılır. Doz ve serum konsantrasyonları arasındaki ilişki lineerdir. Biyoyararlanım ve doruk serum konsantrasyonu yemeklerden etkilenmez ancak doruk serum konsantrasyonuna ulaşma zamanı ilaç yemeklerle birlikte alındığında gecikir. Karvedilol son derece lipofiliktir, plazma proteinlerine yaklaşık % 98-99 oranında bağlanır. Dağılım hacmi yaklaşık 2 l/kg’dır, karaciğer sirozu bulunan hastalarda bu değer daha yüksektir. Oral uygulamayı takiben ilk geçiş metabolizması yaklaşık       % 60-75’dir.   Karvedilol, ileri derecede metabolize edilir. Radyoaktif olarak işaretlenmiş karvedilolün sağlıklı gönüllülere oral yolla uygulanmasını takiben, eğri altında kalan alan (EAA) ölçüldüğünde, karvedilol plazmadaki toplam radyoaktivitenin sadece %7’sidir. Karvedilol primer olarak aromatik halka oksidasyonu ve glukuronidasyon ile metabolize edilir. Oksidatif metabolitler, daha sonra glukuronidasyon ve sülfasyon konjügasyonu ile metabolize edilirler. Fenol halkasındaki demetilasyon ve hidroksilasyon, b-reseptör bloke edici aktiviteye sahip üç aktif metabolit üretir. Preklinik çalışmalar baz alındığında, b-blokaj aktivitesinde, 4’-hidroksifenil metaboliti, karvedilolden 13 kat daha fazla etkilidir. Karvedilol ile karşılaştırıldığında, üç aktif metabolit zayıf vazodilatör aktivite gösterir. Aktif metabolitlerin plazma konsantrasyonları, karvedilol için gözlenenlerin 1/10’u oranındadır ve benzer farmakokinetiğe sahiptir. Karvedilolün, sağlıklı gönüllülere oral yolla uygulanmasını takiben, R(+)-karvedilol plazma seviyeleri, S(-)-karvedilolden yaklaşık olarak 2 – 3 kat daha fazla ilk geçiş metabolizmasına uğrar. Ortalama görünür terminal eliminasyon yarılanma ömrü, R(+)-karvedilol için 5 – 9 saat, S(-)-enansiyomeri için 7 – 11 saat aralığındadır.   İnsan karaciğer mikrozomlarındaki R(+) ve S(-)-karvedilol metabolizmalarından sorumlu primer P450 enzimleri; CYP2D6 ve CYP2C9 ve daha az kapsamlı olanları ise; CYP3A4, 2C19, 1A2 ve 2E1’dir. Karvedilol, daha kapsamlı metabolizerlerle karşılaştırıldığında R(+)-karvedilolden 2 – 3 kat daha fazla plazma konsantrasyonları sergileyen zayıf debrizokin metabolizerleri ile genetik polimorfizmin etkilerine bir örnektir. Buna karşılık, S(-)-karvedilol plazma seviyeleri zayıf metabolizerlerde sadece %20-25 oranında artar. Bu durum, bu enansiyomerin, sitokrom P450 2D6 tarafından, R(+)-karvedilolden daha az kapsamlı olarak metabolize edildiğini gösterir. Zayıf S-mephenytoin metabolizerlerinde, karvedilolün farmakokinetiği farklı değildir.   Ortalama eliminasyon yarı ömrü 6-10 saat arasındadır. Plazma klirensi yaklaşık 590 ml/dak’dır. Eliminasyon başlıca safra yoluyla olur. Atılım esas olarak feçesledir. Çok az bir kısmı çeşitli metabolitleri halinde renal yolla atılır.   Karvedilol farmakokinetiği yaş ile değişiklik gösterir. Karvedilol plazma seviyeleri yaşlılarda, gençlere kıyasla % 50 daha yüksektir. Sirozlu karaciğer hastaları üzerinde yapılan bir çalışmada, sağlıklı gönüllülere kıyasla karvedilol biyoyaralanımı dört kat daha fazla ve doruk plazma seviyeleri beş kat daha yüksek bulunmuştur. Karvedilol başlıca feçesle atıldığı için renal bozukluğu olan hastalarda önemli düzeyde akümülasyon olmaz. İlk geçiş metabolizmasının düşük olması nedeniyle karaciğer bozukluğu olan hastalarda biyoyaralanım % 80’e kadar yükselir.

Farmasötik Şekli

Tablet

Formülü

Her  tablet, 25 mg karvedilol içerir.   Yardımcı maddeler: Laktoz monohidrat, sakkaroz.

İlaç Etkileşmeleri

Karvedilol, önemli oksidatif metabolizmaya uğradığından, karvedilolün metabolizması ve farmakokinetiği sitokrom P450 enzimlerinin indüksiyonu veya inhibisyonundan etkilenebilir.   CYP2D6 inhibitörleri; debrizokin’in zayıf metabolizerleri: CYP2D6’nın güçlü inhibitörleri (kinidin, fluoksetin, paroksetin ve propafenon gibi) ve karvedilolün etkileşimleri çalışılmamıştır, ancak bu ilaçların karvedilolün R(+) enansiyomerinin kan seviyelerini yükseltmesi beklenebilir. Klinik çalışmalardaki yan etkilerin önceki olayları kapsayan analizleri, doz artışı süresince zayıf 2D6 metabolizerlerinin daha yüksek oranda baş dönmesine neden olduğunu göstermektedir. Bu durum muhtemelen a-bloke edici R(+) enansiyomerinin yüksek konsantrasyonlarının vazodilatör etkilerinden kaynaklanmaktadır.   Katekolamin tüketici ajanlar: Hem b-bloke edici özellikte ajanları hem de katekolaminleri tüketebilen ilaçları (örn; rezerpin, monoamin oksidaz inhibitörleri) birlikte kullanan hastalar, hipotansiyon ve/veya şiddetli bradikardi belirtileri için yakından gözlenmelidir.   Klonidin: Klonidinin, b-bloke edici özellikteki ajanlarla birlikte uygulanması kan basıncı ve kalp atım hızını yavaşlatıcı etkileri potansiyalize eder. Klonidin ve b-bloke edici özellikteki ajanların birlikte kullanımına son verilirken, ilk olarak b-bloke edici ajan kesilmelidir. Klonidin tedavisi, birkaç gün sonra ve doz kademeli olarak azaltılarak kesilmelidir.   Siklosporin: Kronik vasküler reddetme sorunu yaşayan böbrek transplantlı hastalarda karvedilol tedavisinin başlamasını takiben siklosporinin ortalama vadi konsantrasyonlarında hafif artışlar gözlenmiştir. Hastaların yaklaşık %30’unda siklosporin konsantrasyonlarını terapötik aralıkta tutabilmek için siklosporin dozu düşürülmek zorunda kalınmıştır, diğerlerinde doz ayarlaması gerekmemiştir. Bu hastalarda, grubun ortalamasına bakıldığında, siklosporin dozu yaklaşık %20 oranında azaltılmıştır. Doz ayarlamalarında bireyler arası çeşitlilikten dolayı, karvedilol tedavisine başlandıktan sonra, siklosporin konsantrasyonlarının yakından takip edilmesi ve siklosporin dozunun uygun bir şekilde ayarlanması önerilir.   Digoksin: Digoksin ve karvedilol birlikte uygulandığında digoksin konsantrasyonları yaklaşık %15 oranında artmıştır. Hem digoksin hem de karvedilol, AV kondüksiyonunu yavaşlatır. Bu sebeple, karvedilolün başlangıç, ayarlanma ve kesilme aşamalarında digoksinin izlenmesi önerilir.   Hepatik metabolizma indükleyicileri ve inhibitörleri: Rifampin, karvedilol plazma konsantrasyonlarını yaklaşık %70 oranında düşürür. Simetidin EEA değerlerini %30 oranında arttırır, fakat Cmax değerinde bir değişikliğe sebep olmaz.   Kalsiyum kanal blokerleri: Karvedilol diltiazemle birlikte uygulandığında izole vakalarda kondüksiyon bozukluğu (nadiren hemodinamik bozuklukla birlikte) görülmüştür. Eğer karvedilol, diğer b-bloke edici özellikteki ajanlarda olduğu gibi, verapamil veya diltiazem tipi kalsiyum kanal blokerleri ile birlikte oral yolla uygulanırsa EKG ve kan basıncı izlenmelidir.   İnsülin veya oral hipoglisemikler: b-bloke edici özellikteki ajanlar insülin veya oral hipoglisemiklerin kan şekeri düşürücü etkilerini arttırabilir. Bu sebeple, insülin veya hipoglisemik ilaç kullanan hastalarda kan şekerinin düzenli olarak izlenmesi önerilir.   Gliburid: Sağlıklı gönüllülerde, karvedilol (günde bir defa 25 mg) ve tek doz gliburidin kombine uygulanmasında, her iki bileşik arasında klinik bağlantılı farmakokinetik etkileşim olmamıştır.   Hidroklorotiazid: Hipertansiyonlu hastalarda 25 mg tek oral doz karvedilol, 25 mg tek oral doz hidroklorotiazid farmakokinetiğini değiştirmemiştir. Aynı şekilde, hidroklorotiazid’ün karvedilol farmakokinetiğine etkisi olmamıştır.   Torsemid: Sağlıklı gönüllüler üzerinde yapılan çalışmalarda, günde bir defa 25 mg karvedilol ve günde bir defa 5 mg torsemidin 5 gün süreyle kombinasyon halinde uygulanması, tek başlarına uygulanmalarıyla karşılaştırıldığında, farmakokinetikleri üzerinde önemli bir fark göstermemiştir.   Varfarin: Karvedilolün (günde iki defa 12.5 mg), kararlı hal protrombin zaman oranları üzerinde bir etkisi olmamıştır ve sağlıklı gönüllülerde varfarin ile birlikte uygulanması, R(+)- ve S(-)- varfarin farmakokinetiğini değiştirmemiştir.

Kontraendikasyonlar

Karvedilole veya tabletin içerdiği diğer bileşenlere karşı aşırı duyarlılığı olan hastalarda   Sıvı retansiyonu ve intravenöz inotropic destek gerektiren aşırı yükleme görülen hastalarda   Obstruktif hava yolları hastalığı ve karaciğer yetmezliğinde   Diğer beta bloker ajanlarla olduğu gibi; bronkospazm veya astım hikayesi, 2. ve 3. dereceden A-V kalp bloğu, şiddetli bradikardi (< 50 bpm), kardiyojenik şok, hasta sinüs sendromu (sino-atriyal blok dahil), şiddetli hipotansiyon (sistolik kan basıncı <85 mmHg), metabolik asidoz ve phaeochromocytoma (alfa reseptör blokajıyla yeterince kontrol altına alınamamış ise) durumlarında kontrendikedir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Kinetra tabletler sıvı ile birlikte alınmalıdır. Kronik kalp yetmezliği olan hastalar Kinetra tabletleri gıdalarla birlikte almalıdırlar.   Doktor tarafından başka şekilde önerilmediği takdirde;   Konjestif kalp yetmezliği Kinetra ile tedaviye yanlızca doktor kontrolü altında, hastanın durumu iyice değerlendirildikten sonra başlanmalıdır. Her doz ayarlanması öncesinde, dozun yükseltileceği gün hasta kalp yetmezliği konusunda deneyimli bir hekim tarafından klinik durumunun stabil kaldığından emin olmak amacıyla klinik bakımdan değerlendirilmelidir. Kinetra dozu, yapılan son ziyaretten bu yana kalp yetmezliği kötüleşen veya dekompanse veya stabil olmayan kronik kalp yetmezliği bulguları olan hastalarda yükseltilmemelidir. Doz bireysel gerekliliklere göre ayarlanmalıdır. Diüretik ve/veya digoksin ve/veya ADE inhibitörleri kullanan hastalarda söz konusu ilaçların dozajı Kinetra tedavisine başlanmadan önce stabil hale getirilmelidir.   Yetişkinler: Başlangıç tedavisi için önerilen doz iki hafta boyunca günde iki defa 3.125 mg’dır. Bu dozun tolere edilmesi durumunda, doz iki haftadan daha kısa sürede olmamak üzere, günde iki defa 6.25 mg’a, devamında günde iki defa 12.5 mg’a ve sonrasında günde iki defa 25 mg’a yükseltilmelidir. Doz hasta tarafından tolere edilebilen en yüksek seviyeye kadar yükseltilmelidir. Şiddetli kronik kalp yetmezliği olan hastalarda ve hafiften orta dereceye kronik kalp yetmezliği olup vücut ağırlığı 85 kg’ın altında olan hastalarda önerilen maksimum günlük doz günde iki defa 25 mg’dır. Hafif veya orta derecede kronik kalp yetmezliği olup vücut ağırlığı 85 kg’ın üzerinde olan hastalarda önerilen maksimum günlük doz günde iki defa 50 mg’dır. Sistolik kan basıncı 100 mmHg’nin altında olan hastalarda doz yükseltilirken renal ve/veya kardiyak fonksiyonlar bozulabilir. Bu nedenle doz yükseltilmeden önce söz konusu hastalardaki renal fonksiyon ve kötüleşen kalp yetmezliği semptomları veya vazodilatasyon her defasında bir hekim tarafından değerlendirilmelidir. Kalp yetmezliği kötüleşmesi, vazodilatasyon veya sıvı retansiyonunun geçici hallerinde diüretik veya ADE inhibitörlerinin dozları ayarlanabilir veya Kinetra tedavisi modifiye edilebilir veya Kinetra kullanımına geçici olarak son verilebilir. Bu şartlar altında, kötüleşen kalp yetmezliği semptomları veya vazodilatasyon stabilize edilmeden Kinetra dozu artırılmamalıdır. Kinetra kullanımına iki haftadan daha uzun süre ara verilmesi halinde, tedaviye günde iki defa 3.125 mg dozuyla başlanmalıdır ve yukarıdaki dozlama önerileri doğrultusunda doz artırılmalıdır. Yaşlılar: Yaşlı hastalardaki dozlama önerileri yetişkilerdekiyle aynıdır. Çocuklar: Çocuklarda (18 yaş altındaki) emniyeti ve etkinliği kanıtlanmamıştır.   Miyokardiyal infaktüsü takip eden sol ventriküler bozukluk Dozaj bireysel gerekliliklere göre ayarlanmalı ve doz artımı süresince hasta izlenmelidir. Kinetra ile tedavi, hasta hemodinamik olarak stabil olduktan ve sıvı retansiyonu minimize edildikten sonra başlatılmalıdır. Başlangıç için önerilen doz günde iki defa 6.25 mg’dır, 3 ila 10 günden sonra arttırılır. Günde iki defa 12.5 mg’a gösterilen tolerans baz alınarak hedef doz olan günde iki defa 25 mg’a yükseltilir. Daha düşük başlangıç dozu (günde iki defa 3.125 mg) kullanılabilir ve/veya, eğer klinik olarak endike ise (örn.; kan basıncı veya kalp atım hızı veya sıvı retansiyonuna bağlı olarak) arttırma hızı yavaşlatılabilir. Eğer yüksek dozlar tolere edilemiyorsa, hastalar düşük dozlarda idame ettirilmelidir. Miyokardiyal infaktüsün akut fazı süresince IV veya oral yoldan b-blokerler ile tedavi gören hastalarda önerilen doz rejimi değiştirilmelidir.    Hipertansiyon Günde tek doz olarak kullanılması önerilir.   Yetişkinler: Başlangıç tedavisi için önerilen doz ilk iki gün için günde bir defa 12.5 mg’dır. Tedavinin devamında önerilen doz günde bir defa 25 mg’dır. Bu doz hastaların çoğunda yeterli olmakla birlikte, eğer gerekiyorsa doz günde bir defa veya bölünmüş dozlar halinde, önerilen maksimum günlük doz olan 50 mg’a yükseltilebilir.   Doz en az iki hafta aralıklarla ayarlanmalıdır.   Yaşlılar: Yaşlılarda başlangıç dozu olarak günde 12.5 mg önerilir. Bu doz bazı vakalarda yeterli kontrolü sağlamıştır. Eğer cevap yetersizse doz günde bir defa veya bölünmüş dozlar halinde, önerilen maksimum günlük doz olan 50 mg’a yükseltilebilir.   Çocuklar: Çocuklarda (18 yaş altındaki) emniyeti ve etkinliği kanıtlanmamıştır   Hepatik bozukluk: Kinetra hepatik bozukluğu olan hastalarda kontrendikedir.   Renal bozukluk: Sistolik kan basıncı 100 mmHg’nin üzerinde ise dozun ayarlanması gerekmez.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Kinetra 12.5 mg 30 ve 90 Tablet   Kinetra 6.25 mg 30 Tablet

Ruhsat Sahibi

SANOVEL İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş.   Büyükdere Cad. 34398 Maslak / İSTANBUL

Ruhsat Tarihi Ve Numarası

30.09.2005 – 206/59

Saklama Koşulları

25°C’nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

30 ve 90 tabletlik blister ambalajlarda

Uyarılar/Önlemler

Karvedilol tedavisinin kesilmesi: Karvedilol tedavisi gören koroner arter rahatsızlığı olan hastalar, tedaviye aniden son verilmesi konusunda uyarılmalıdırlar. b-blokerlerle tedavinin aniden kesilmesini takiben, anginası olan hastalarda anginanın şiddetlendiği ve miyokardiyal infaktüs ve ventriküler aritmi bildirilmiştir. Son iki komplikasyon angina pektorisin şiddetlenmesine öncülük ederek ya da etmeyerek meydana gelir. Diğer b-blokerlerde olduğu gibi, karvedilol tedavisine son verilmesi planlandığında, hasta dikkatle gözlenmeli ve fiziksel aktiviteyi minimumla sınırlandırması önerilmelidir. Karvedilol tedavisi 1-2 haftanın üzerinde, mümkün olan bir sürede kesilmelidir. Eğer angina kötüye gider veya akut koroner yetmezlik gelişirse, en azından geçici olarak, karvedilol derhal yeniden düzenlenmelidir. Çünkü koroner arter hastalık yaygındır ve tanınmayabilir, sadece hipertansiyon ve kalp yetmezliği için tedavi edilen hastalarda bile karvedilol tedavisinin aniden kesilmemesi mantıklı olacaktır.  Karaciğer hasarı: Karvedilol ile yapılan hipertansiyon tedavisinde, hafif hepatoselüler hasar nadir olarak meydana gelir. Hipertansif hastalar üzerinde yapılan kontrollü çalışmalarda, advers etki olarak bildirilen karaciğer fonksiyon anormallikleri sıklığı, karvedilol kullanan hastalarda %1.1, plasebo kullanan hastalarda %0.9’dur. Primer olarak hafif ve orta derecede konjestif kalp yetmezliği üzerine yapılan kontrollü çalışmalarda, advers etki olarak bildirilen karaciğer fonksiyon anormallikleri sıklığı, karvedilol kullanan hastalarda %5, plasebo kullanan hastalarda %4.6’dır. Benzer olarak, şiddetli kalp yetmezliği olan hastalar üzerinde yapılan uzun süreli, plasebo kontrollü çalışmalarda, advers etki olarak bildirilen karaciğer fonksiyon anormallikleri sıklığında, karvedilol ve plasebo kullanan hastalar arasında bir fark görülmemiştir. Ek olarak, muhtemelen, daha az hepatik konjesyona yol açan kardiyak fonksiyonlarda ve/veya gelişmiş hepatik kan akışında karvedilol sebepli ilerlemeler sebebiyle, karvedilol ile tedavi edilen hastaların, plasebo tedavisi görenlere göre daha düşük hepatik transaminaz değerlerine sahip oldukları görülmüştür.   Karaciğer hasarı geri dönüşümlüdür ve minimal klinik semptomatoloji ile kısa ve/veya uzun süreli tedaviden sonra meydana gelir. Karvedilol kullanımının neden olduğu karaciğer fonksiyonu anormalliklerinden dolayı ölümle sonuçlanan vaka bildirilmemiştir. Karaciğer disfonksiyonunun ilk semptom veya belirtileri görüldüğünde (kaşıntı, idrarda koyuluk, sürekli anoreksi, sarılık, sağ üst karın kadranı hassasiyeti veya açıklanamayan nezle benzeri semptomlar) laboratuvar testleri uygulanmalıdır. Eğer hastada, karaciğer hasarı veya sarılık olduğuna dair bir laboratuvar kanıtı bulunursa, karvedilol kullanımına son verilmeli ve yeniden başlatılmamalıdır.   Periferal Vasküler Hastalık: b-blokerler, periferal vasküler rahatsızlığı olan hastalarda, arteryal yetersizlik semptomlarını hızlandırabilir veya kötüye gitmesine sebep olabilirler. Böyle durumlarda gerekli önlemler alınmalıdır.   Anestezi ve Majör Cerrahi: Eğer karvedilol tedavisinin perioperatif olarak sürdürülmesi gerekliyse, eter, siklopropan ve trikloretilen gibi miyokardiyal fonksiyonu deprese eden anestetik ajanlar kullanıldığında, özel dikkat gösterilmelidir.   Diyabet ve Hipoglisemi: Genel olarak, b-blokerler hipogliseminin, taşikardi belirtilerini maskeleyebilirler. Selektif olmayan b-blokerler, insülin sebepli hipoglisemiyi güçlendirip, serum glikoz seviyelerinin düzelmelerini geciktirebilirler. Spontane hipoglisemi gösteren hastalar veya insülin ya da oral hipoglisemik ajanları kullanan diyabetli hastalar bu olasılıklara karşı dikkatli olmalıdırlar. Konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda, hipogliseminin kötüye gitme riski vardır.   Tirotoksikoz: b-adrenerjik bloke etme, taşikardi gibi hipertiroidizmin klinik belirtilerini maskeleyebilir. b-bloke edicilerin ani geri çekilmelerini, hipertiroidizm semptomlarının kötüleşmesi veya tiroid hücumunun hızlanması takip edebilir.   Genel   Karvedilol b-bloke edici aktiviteye sahip olduğundan, özellikle iskemik kalp hastalığı olan hastalarda kullanımına aniden son verilmemeli, 1-2 haftanın üzerinde bir sürede kesilmelidir.   Klinik çalışmalarda, karvedilol, hipertansif hastaların yaklaşık %2’sinde ve konjestif kalp yetmezliği olan hastaların %9’unda bradikardiye sebep olmuştur. Eğer nabız hızı 55 vuruş/dakikanın altına düşerse, doz azaltılmalıdır.   Senkop veya aşırı hipotansiyon olasılığını düşürmek için, tedaviye konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda günde iki defa 3.125 mg ve hipertansif hastalarda günde iki defa 6.25 mg ile başlanmalıdır. Daha sonra doz, yavaş bir şekilde, önerilen miktarlarda arttırılmalı ve ilaç yiyeceklerle birlikte alınmalıdır. Yaralanma sonucu senkop meydana gelebileceğinden, hasta tedavinin başlangıcında araç ve makina kullanmaması konusunda uyarılmalıdır. Konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda karvedilol kullanımı, nadir olarak, böbrek fonksiyonlarının kötüye gitmesiyle sonuçlanmıştır. Düşük kan basıncı (sistolik kan basıncı <100 mm Hg), iskemik kalp hastalığı ve difüze vasküler hastalığı ve/veya böbrek yetersizliği temeli olan hastalar risk altındadır. Karvedilol kullanımına son verildiğinde böbrek fonksiyonları başlangıç değerlerine döner. Bu risk faktörlerini taşıyan hastalarda, karvedilolün doz artışı süresince böbrek fonksiyonunun izlenmesi ve böbrek fonksiyonlarının kötüye gitmesi durumunda dozun azaltılması ya da ilacın kesilmesi önerilir.   Karvedilolün doz artışı esnasında kalp yetmezliğinin veya sıvı retansiyonunun kötüye gitmesi durumu oluşabilir. Böyle semptomlar meydana gelirse, diüretikler arttırılmalı ve karvedilol dozu klinik stabilite yeniden elde edilene kadar ilerletilmemelidir. Bazı durumlarda karvedilol dozunu düşürmek veya geçici olarak kullanımını durdurmak gerekebilir. Böyle episodlar, karvedilolün daha sonraki başarılı titrasyonunu ya da karvedilole olumlu yanıt verilmesini engellemez. Şiddetli kalp yetmezliği olan hastalar üzerinde yapılan plasebo kontrollü bir çalışmada, ilk 3 ay süresince kalp yetmezliğinin kötüye gitmesi durumu, karvedilol ve plasebo için benzer düzeylerde bildirilmiştir. Tedaviye 3 aydan daha uzun süre devam edildiğinde, kalp yetmezliğinin kötüye gitmesi, karvedilol ile tedavi edilen hastalarda plaseboya göre daha az sıklıkta bildirilmiştir. Uzun süreli tedavi esnasında gözlenen kalp yetmezliğindeki kötüye gitme durumunun, karvedilol tedavisinden çok, hastanın, hastalık temelini taşımasıyla ilgili olması daha muhtemeldir.   Feokromositomu olan hastalarda, herhangi bir b-bloke edici ajan kullanılmadan önce, a-bloke edici ajan başlatılmalıdır. Karvedilol hem a-, hem de b-bloke edici farmakolojik aktiviteye sahip olmasına rağmen, bu şartlarda kullanımı ile ilgili bir deneyim yoktur. Bu sebeple, feokromositomu olmasından şüphe edilen hastalarda karvedilol uygulanması esnasında önlem alınmalıdır.   Selektif olmayan b-bloke edici aktiviteye sahip ajanlar, Prinzmetal varyant angina’sı olan hastalarda göğüs ağrısına neden olabilir. a- bloke edici aktivite böyle semptomları önleyebiliyor olmasına rağmen, bu hastalarda karvedilol ile bir klinik deneyim bulunmamaktadır. Bununla beraber, Prinzmetal varyant angina’sı olduğundan şüphe edilen hastalara karvedilol uygulanırken dikkat edilmelidir.   Diyabetle birlikte konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda karvedilol tedavisi, hipoglisemik tedavinin kuvvetlenmesine yanıt veren hipogliseminin kötüye gitmesine yol açabilir. Karvedilol dozuna başlandığında, ayarlanırken veya kesildiğinde kandaki glikoz miktarının izlenmesi önerilir.   Anafilaktik Reaksiyon Riski   Çeşitli alerjenlere karşı şiddetli anafilaktik reaksiyon hikayesi olan hastalar, tesadüfi, diyagnostik veya terapötik olarak tekrarlanan durumlara karşı daha reaktif olabilirler. Bu hastalar, alerjik reaksiyonların tedavisinde kullanılan epinefrinin genel olarak kullanılan dozlarına cevap vermeyebilirler.   Alerjik Olmayan Bronkospazm (örn; kronik bronşit ve amfizem)   Genel olarak, bronkospastik hastalığı olanlar b-blokerleri kullanmamalıdırlar. Karvedilol, ancak hastalar diğer antihipertansif ajanlara yanıt vermediği ya da tolere edemediği zamanlarda dikkatle kullanılabilir. Eğer karvedilol kullanılacaksa, en küçük etkili dozun kullanılması mantıklıdır, böylelikle endojen ve egzojen b-agonistlerinin inhibisyonu minimize edilmiş olur.   Konjestif kalp yetmezliği olan hastalar üzerinde yapılan klinik çalışmalarda, hastalıklarının oral veya inhale ilaçlarla tedavi istemeyen bronkospastik hastalığı olan hastalar kaydedilmiştir. Böyle hastalarda, karvedilolün dikkatle kullanılması önerilir. Dozlam önerileri yakından takip edilmeli ve eğer doz artışı süresince bronkospazm gözlenirse doz azaltılmalıdır.   Gebelik ve emzirme döneminde kullanımı : Gebelik  kategorisi C   Karvedilolün hamile kadınlarda kullanılmasıyla ilgili yeterli deneyim yoktur.   Gebelerde ve emziren annelerde karvedilol kullanılması düşünüldüğünde risk/fayda oranı iyice değerlendirilmelidir. Yapılan hayvan çalışmalarında karvedilolün teratojenik etkisi olduğuna dair bulgu yoktur. Tavşanlarda yanlızca yüksek dozların ardından embriyotoksisite görülür. Bu bulguların insanlarla ilgisi bilinmemektedir. Beta blokerler plasental perfüzyonu azaltarak uterus içi fetüs ölümüne, immatüre ve prematüre doğumlara yol açabilirler. Buna ek olarak hayvan çalışmalarında karvedilolün plasental bariyeri geçtiği ve anne sütüne karıştığı bildirilmiştir, bu nedenle alfa ve beta blokajının insan fetüsü ve yeni doğan bebekler üzerindeki muhtemel etkileri göz ardı edilmemelidir. Diğer alfa ve beta bloker ajanlarla birlikte görülen etkilere, perinatal ve neonatal distres (bradikardi, hipotansiyon, solunum yolu depresyonu, hipoglisemi, hipotermi) dahildir. Postnatal periyoddaki bebekler üzerinde kardiyak ve pulmoner komplikasyon riski daha yüksektir.   Araç ve makina kullanmaya etkisi:   Kan basıncında değişiklik yapan diğer ilaçlarda olduğu gibi, karvedilol kullanan hastalar başdönmesi veya ilgili semptomlar yaşamları halinde araç ve makina kullanmamaları konusunda uyarılmalıdırlar. Bu durum özellikle tedavinin başlangıcı, tedavide değişiklik yapılması ve ilacın alkolle birlikte kullanılması hallerine mahsustur.   Tabletler laktoz içermektedir. Nadir kalıtımsal galaktoz intoleransı, Lapp laktaz yetmezliği yada glikoz-galaktoz malabsorpsiyon problemi olan hastaların bu ilacı kullanmamaları gerekir.   Tabletler sakkaroz içermektedir. Nadir kalıtımsal früktoz intoleransı, glikoz-glaktoz malabsorpsiyon veya sükraz-izomaltaz yetmezliği problemi olan hastaların bu ilacı kullanmamaları gerekir.

Üretim Yeri

SANOVEL İLAÇ SAN. VE TİC. A.Ş.   Çanta 34580 Silivri / İSTANBUL

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Hastalıkların altyapısındaki farklılılardan dolayı advers etkiler ayrı ayrı belirtilmiştir.   Konjestif kalp yetmezliği   En sık bildirilen yan etki baş dönmesidir. Diğer sık rastlanan yan etkiler bradikardi, postüral hipotansiyon, hipotansiyon, gastrointestinal etkiler (bulantı, diyare, kusma), ödem (genel, periferik, dependent ve jenital ödem, bacak ödemi, hipervolemi ve aşırı sıvı yüklenmesi), anormal görme, trombositopeni, hiperglisemi (daha önceden diabetes mellitusu olan hastalarda), kilo alma ve hiperkolesterolemidir.   Nadiren senkop, dozun yükseltilmesi sırasında A-V bloğu veya kalp yetmezliği, akut renal bozukluk ve yaygın vasküler rahatsızlığı veya renal yetersizliği olan hastalarda renal anormallikler bildirilmiştir.   Baş dönmesi, anormal görme ve bradikardi haricindeki advers etkilerin sıklığı doza bağlı değildir.   Hipertansiyon   Yan etki profili konjestif kalp yetmezliğinde gözlenenle benzerdir ancak yan etkilerin insidansı hipertansiyon hastalarındagenel olarak daha azdır.   Esas olarak tedavinin başlangıcında veya doz artırılırken semptomatik postüral hipotansiyon gelişebilir, ancak ilaç önerildiği gibi kullanıldığında insidans en aza indirilir. Genel olarak baş dönmesi, baş ağrısı, halsizlik, gastrointestinal rahatsızlıklar (mide bulantısı, abdominal ağrı, diyare, nadiren konstipasyon ve kusma), bradikardi, hipotansiyon (nadiren senkop) görülür. Bu etkiler genellikle hafif ve geçici olup tedavinin erken safhalarında gerçekleşir. Diğer sık görülen etkiler ekstrimitelerde ağrı, gözyaşı salgısında azalma ve predispozisyonu olan hastalarda astım ve dispnedir.    Nadiren depresif ruh hali, uyku bozukluğu, parestezi, hırıltılı soluma, nezle benzeri semptomlar ile nadir ve izole vakalarda cilt reaksiyonları (ör. alerjik ekzantem, izole vakalarda ürtiker, pruritus ve lichen planus benzeri reaksiyonlar) olabilmektedir. Psoriyazis niteliğinde cilt lezyonları meydana gelebilir veya mevcut lezyonlar fazlalaşabilir.   Periferik sirkülasyonda azalma (ekstremitelerde soğukluk) veya periferik ödem zaman zaman meydana gelebilir. Nadiren A-V bloğu, angina pektoris, aralıklarla beliren topallama olan hastalarda semptomların fazlalaşması, Raynaud’s fenomeni ve kalp yetersizliğinin ilerlemesi görülebilir.   Nadiren burun tıkanıklığı meydana gelebilir.   İzole vakalarda, serum transaminazlarında değişiklikler, trombositopeni ve lökopeni bildirilmiştir.   Çok nadir vakalarda seksüel impotans, görmede bozukluk, gözde irritasyon, ağız kuruluğu ve işeme bozukluğu bildirilmiştir.   İlacın beta reseptörlerini bloke edici özelliklerine bağlı olarak gizli diabetes mellitus kendini belli edebilir, görünür diabet şiddetlenebilir ve kan glukozu karşıt regülasyonu inhibe edilebilir.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE, LÜTFEN DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Ambalajın Niteliği Ve İçeriği

KOLROS’un araç ve makine kullanmaya etkisini belirlemek üzere çalışma yapılmamıştır. Ancak, KOLROS’un farmakodinamik etkilerine dayanarak araç ve makine kullanma yeteneğini etkilemesi beklenmez. Araç ve makine kullanırken, tedavi sırasında sersemlik görülebileceği akılda tutulmalıdır.

Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler

Kullanılmamış olan ürünler ya da atık materyaller “Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” ve “Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmelik”lerine uygun olarak imha edilmelidir.

İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler

KOLROS 20 mg film tablet

İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir

Doz aşımının spesifik bir tedavisi yoktur. Doz aşımı durumunda semptomatik tedavi uygulanmalı, gerekli destekleyici önlemler alınmalıdır. Karaciğer fonksiyon testleri ve CK düzeyleri izlenmelidir. Hemodiyaliz etkili değildir.

İlaç Nasıl Kullanılır

Rosuvastatin kalsiyum (20 mg rosuvastatine eşdeğer miktarda)

İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır

Geçerli değil.

İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır

Güvenliliğe ilişkin farmakolojik çalışmalar, tekrarlanan doz toksisitesi, genotoksisite, karsinojenik potansiyel ile ilgili konvansiyonel çalışmalar, insanlar üzerinde özel bir zararlı etkisinin olmadığını göstermiştir. hERG geni üzerine etkileri spesifik testlerle değerlendirilmemiştir. Klinik çalışmalarda gözlenmeyen, ancak hayvanlarda klinik maruziyet seviyesine benzer maruziyet seviyelerinde gözlenen advers reaksiyonlar şunlardır: Fare ve sıçanlarla yapılan tekrarlanan doz toksisite çalışmalarında rosuvastatinin farmakolojik etkisine bağlı olarak histopatolojik karaciğer değişimleri gözlenmiştir. Bu değişimler, köpeklerle yapılan çalışmalarda safra kesesi üzerine etkilerle birlikte daha az önemli seviyede gözlenmiştir; maymunlarla yapılan çalışmalarda gözlenmemiştir. Ayrıca, maymunlarda ve daha yüksek dozlarda köpeklerde testiküler toksisite gözlenmiştir. Üreme üzerine toksisitesi farelerde, terapötik düzeyin çok üstünde olan maternal dozlarda, yavruların büyüklüğü ve ağırlıklarının azalması ve gebe hayvanın yaşam süresinin azalması ile kanıtlanmıştır.

Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası

Oral yoldan kullanılır.

Beşeri Tıbbi Ürünün Adı

Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki

KOLROS 20 mg Film Tablet

Doz Aşımı Ve Tedavisi

Raf ömrü 24 aydır.

Etkin Maddeler

04.08.2011-234/1

Farmakodinamik Özellikler

25ºC’nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız.

Farmakokinetik Özellikler

Laktoz monohidrat. mikrokristalin selüloz, kroskarmelloz sodyum, kolloidal silikon dioksit. magnezyum stearat. hipromelloz 2910/5. makrogol 6000. titanyum dioksit (E 171).talk. kırmızı demir oksit (E 172)

Ambalajın Niteliği Ve İçeriği

Sağlıklı gönüllülerde test edilen herhangi bir dozda i.v. KYTRIL uygulaması sonrası (200 mikrogram/kg’a kadar), istirahat EEG’si (elektroensefalografisi) üzerinde veya psikometrik testler üzerinde klinik olarak anlamlı etkisi gözlenmemiştir.Yapılan çalışmalarda, KYTRIL’in araç ve makine kullanımı üzerine etkisini gösteren hiçbir veri bulunmamaktadır.

Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler

Özel bir gereksinim yoktur.

İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler

 KYTRIL ROCHE 2 mg film tablet

İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir

Bir tablet 2 mg granisetrona eşdeğer miktarda granisetron hidroklorür içerir.

İlaç Nasıl Kullanılır

Film tablet.

İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır

Bilinen herhangi bir farmasötik geçimsizliği bulunmamaktadır.

İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır

Granisetron veya diğer yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olduğu bilinen hastalarda kullanımı kontrendikedir.

Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası

Ağızdan (yutularak) alınır.

Beşeri Tıbbi Ürünün Adı

29.07.2011

Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki

KYTRIL 2 mg film tablet

Doz Aşımı Ve Tedavisi

60 ay.

Etkin Maddeler

123/25

Farmakodinamik Özellikler

30 oC'nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız.

Farmakokinetik Özellikler

KYTRIL, sitostatik tedaviye (radyoterapi veya kemoterapi) bağlı olarak ortaya çıkan akut ve gecikmiş bulantı ve kusmanın önlenmesi ve tedavisinde endikedir.

Farmasötik Form

F. Hoffmann-La Roche Ltd. CH 4070 Basel, İsviçre

Gebelik Ve Laktasyon

Laktoz monohidrat, hipromelloz, sodyum nişasta glikolat, mikrokristalize selüloz, magnezyum stearat ve film kaplama maddesi olarak hipromelloz, titanyum dioksit E171, makrogol  400, polisorbat 80 içerir.

Doz Aşımı

Klamoks® ile doz aşımı seyrektir. Doz aşımı oluşur ise gastrointestinal semptomlar ve sıvı elektrolit dengesi bozuklukları belirgin olabilir. Bunlar sıvı-elektrolit dengesi göz önüne alınarak semptomatik olarak tedavi edilmelidir. Gerektiğinde Klamoks® hemodiyaliz ile dolaşımdan uzaklaştırılabilir.

Endikasyonlar

Klamoks® aşağıda belirtilen duyarlı mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonların kısa süreli tedavisi için kullanılır.   Alt Solunum Yolu Enfeksiyonları (beta laktamaz üreten H. influenzae ve M. catarrhalis suşlarının neden olduğu)    Otitis Media (beta laktamaz üreten H. influenzae ve M. catarrhalis suşlarının neden olduğu)    Sinüzit (beta laktamaz üreten H. influenzae ve M. catarrhalis suşlarının neden olduğu)    Deri ve Yumuşak Doku Enfeksiyonları (beta laktamaz üreten S. aureus, E. coli suşlarının ve Klebsiella türlerinin neden olduğu)   İdrar Yolu Enfeksiyonları (beta laktamaz üreten E. coli suşlarının, Klebsiella türlerinin ve Enterobacter türlerinin neden olduğu)   Yukarıda bahsedilen durumların dışında, Klamoks® içeriğindeki amoksisilin sayesinde ampisiline duyarlı mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlarda da etkilidir. Bu özelliği sayesinde beta laktamaz üreten mikroorganizmalar ile ampisiline duyarlı mikroorganizmaların birlikte neden olduğu mikst enfeksiyonların tedavisinde de, başka bir antibiyotik eklenmesine gerek kalmadan kullanılır.   S. pneumoniae in vitro olarak ampisiline veya penisilinlere göre amoksisiline karşı daha yüksek oranda duyarlı olduğu için, ampisiline veya penisilinlere orta derecede duyarlı olan S. pneumoniae suşları amoksisilin ve Klamoks®’ a tamamen duyarlıdır.   Bakterilerin direnç geliştirmelerini azaltmak ve antibiyotiklerin etkinliğini sürdürebilmek için, duyarlı mikroorganizmaların neden olduğu düşünülen veya kanıtlanan enfeksiyonların tedavisinde Klamoks® kullanılmalıdır. Antibiyotik seçiminde varsa kültür ve antibiyogram bilgileri kullanılabilir. Bu verilerin eksikliğinde, ampirik tedavi seçiminde bölgesel epidemiyolojik ve duyarlılık bilgilerinden yararlanılabilinir.   Cerrahiyi ilgilendiren süreçlerde, etken organizmaları ve bu organizmaların Klamoks®’ a olan duyarlılığını değerlendiren bakteriyolojik çalışmalar yapılmalıdır.

Farmakodinamik Özellikler

Klamoks® BID 625 mg film kaplı tablet, yarı sentetik bir penisilin türevi olan amoksisilin ile beta laktamaz enzim inhibitörü potasyum klavulanat içeren oral kullanıma uygun geniş spektrumlu antibakteriyel kombinasyondur. Amoksisilin ampisilinin bir analoğu olup 6-aminopenisillanik asit yapısından türetilmiştir. Klavulanik asit ise Streptomyces clavuligerus’ un fermantasyonu ile elde edilir. Penisilinlere yapıca benzeyen bir beta laktam olan Klavulanik asid çok geniş spektrumda beta laktamaz enzimi aktif bölgelerine bağlanarak enzimi inaktive eder. Klavulanik asit penisilinler ve sefalosporinlere karşı oluşan ve plazmidlerle taşınan dirençten sorumlu beta laktamaz enzimleri üzerinde de etkilidir.

Farmakokinetik Özellikler

Klavulanik asit amoksisilinin farmakokinetik özelliklerini değiştirmez.   Emilim   Amoksisilin ve klavulanik asid oral yolla uygulamadan sonra gastrointestinal sistemden iyi derecede emilir. Amoksisilinin oral biyoyararlanımı yaklaşık olarak % 90, klavulanik asitin % 75’tir. Emilimi açlık veya tokluktan etkilenmez. Klamoks® yiyeceklerden bağımsız olarak alınabilir.   Amoksisilin ve klavulanik asid oral yolla uygulamadan yaklaşık 1 saat sonra plazma doruk konsantrasyonuna ulaşır. Klamoks® uygulamasından sonra elde edilen amoksisilin düzeyi tek başına amoksisilin uygulanması ile elde edilen serum düzeyi ile eşdeğerdir. Oral amoksisilin dozları artırıldıkça gastrointestinal kanaldan emilen kısmı hafifçe azalmasına rağmen, serum doruk konsantrasyonu ve eğri altındaki alan doğrusal olarak artış gösterir.   Her iki komponentin de plazma proteinlerine bağlanma oranları düşüktür (amoksisilin için ~ % 20, klavulanik asit için ~ % 30) ve yaklaşık %70’i serumda serbest halde kalır.   Dağılım   Amoksisilin ve klavulanik asitin orta kulak sıvısı, peritoneal sıvı, plevral sıvı, idrar, intestinal mukoza, kemik, safra kesesi, akciğer, kadın üreme sistemindeki dokular, safra gibi tüm doku ve sıvılara dağılımı iyidir. Amoksisilin beyin omurilik sıvısına (BOS) düşük oranda geçer, ancak inflamasyon durumunda BOS’a geçişi de artar.   Metabolizma   Uygulanan amoksisilin miktarının yaklaşık % 10’u, klavulanik asitin ise % 50’den daha az miktarı karaciğerde metabolize olur.   Atılım   Başlıca böbrekler aracılığı ile atılır.   Böbrek fonksiyonları normal olan kişilerde oral yolla uygulama sonrasında yarılanma süresi amoksisilin için yaklaşık 1,3 saat, klavulanik asit için yaklaşık 1 saattir.   Amoksisilinin %50-78’i ve klavulanik asitin % 25-40’ı uygulamadan sonraki ilk altı saat içinde idrarla değişmeden atılır.   Mikrobiyoloji   Amoksisilin birçok gram pozitif ve gram negatif mikroorganizmaya karşı bakterisidal etkili geniş spektrumlu yarı sentetik bir antibiyotiktir. Amoksisilin beta laktamaz tarafından parçalanmaya duyarlıdır, bu nedenle etki spektrumu beta laktamaz enzimini üreten organizmaları kapsamaz.   Yapısal olarak penisilinlere benzeyen ve bir beta laktam olan Klavulanik asit ise, birçok penisilin ve sefalosporini etkisiz hale getiren bakterilerdeki beta laktamaz enzimini etkisiz hale getirir. Özellikle, klinik olarak önemi olan ve aktarılabilen ilaç direncinden sorumlu plazmid aracılı beta laktamazlara karşı yüksek etkinliği vardır.    Amoksisilin/Klavulanik asit kombinasyonunun aşağıdaki mikroorganizmaların birçok suşuna karşı, hem in vitro ortamda, hem de Endikasyonlar bölümünde belirtilen klinik enfeksiyonlarda etkili olduğu gösterilmiştir.   Gram Pozitif Aeroblar:   Staphylococcus aureus & (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   & Metisilin/oksasiline karşı dirençli olan stafilokokların amoksisilin/klavulanik asit’e de dirençli olduğu düşünülmelidir.   Gram Negatif Aeroblar:   Enterobacter türleri (İn vitro olarak birçok Enterobacter türü dirençli olarak görülse de, bu mikroorganizmaların neden olduğu idrar yolu enfeksiyonlarında klinik olarak Klamoks®’un etkili olduğu gösterilmiştir.)   Escherichia coli (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   Haemophilus influenzae (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   Klebsiella türleri (bütün suşları beta laktamaz üretmektedir)   Moraxella catarrhalis(beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   İn Vitro Olarak Duyarlı Olduğu Gösterilenler:   Amoksisilin/Klavulanik asit in vitro ortamda, Streptococcus pneumoniae # türlerinde (%90 veya daha fazlası) 2 mcg/mL veya daha düşük, Neisseria gonorrhoeae türlerinde (%90 veya daha fazlası) 0,06 mcg/mL veya daha düşük, stafilokok ve anaerobik bakteri türlerinde (%90 veya daha fazlası) 4 mcg/mL veya daha düşük, listelenen diğer mikroorganizma türlerinde (%90 veya daha fazlası) 8 mcg/mL veya daha düşük MİK değerlerine sahiptir.   # Amoksisilin in vitro olarak S. pneumoniae’ ya karşı ampisilin ve penisilinlere göre daha yüksek oranda etkili olduğu için, ampisiline veya penisilinlere orta derecede duyarlı olan S. pneumoniae suşları amoksisilin’e tamamen duyarlıdır.   Gram Pozitif Aeroblar:   Enterococcus faecalis * x   Staphylococcus epidermidis  (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   Staphylococcus saprophyticus  (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   Streptococcus pneumoniae * x   Streptococcus pyogenes * x   Streptococcus viridans * x   Gram Negatif Aeroblar:      Eikenella corrodens  (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   Neisseria gonorrhoeae*  (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   Proteus mirabilis*  (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   Anaerobik Bakteriler:      Bacteroides fragilis dahil olmak üzere Bacteroides türleri (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   Fusobacterium türleri (beta laktamaz üreten ve üretmeyen)   Peptostreptococcus türleri x   * Kontrollü ve uygun klinik çalışmalar bu mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonların tedavisinde amoksisilinin etkililiğini göstermiştir.   x Bu mikroorganizmalar beta laktamaz üretmedikleri için tek başına amoksisiline duyarlıdır.

Farmasötik Şekli

Film Kaplı Tablet

Formülü

Her film kaplı tablette; 500 mg Amoksisiline eşdeğer Amoksisilin trihidrat, 125 mg Klavulanik asite eşdeğer Potasyum klavulanat, boyar madde olarak titanyum dioksit (E171) bulunur.

İlaç Etkileşmeleri

Probenesid amoksisilinin böbrekte tübüler sekresyonunu azalttığından, probenesidin Klamoks® ile birlikte kullanılması amoksisilin kan seviyelerinde yükselme ve uzun süreli etki gelişmesine yol açar.   Diğer geniş spektrumlu antibiyotiklerde olduğu gibi Klamoks® oral kontraseptiflerin etkinliğini azaltabilir ve hastalar bu konuda uyarılmalıdırlar.   Amoksisilin / klavulanik asit kullanan bazı hastalarda kanama zamanı ve protrombin zamanının uzadığı bildirilmiştir. Klamoks®, antikoagülan tedavi gören hastalara dikkatle uygulanmalıdır.   Laboratuar Testleri Etkileşmeleri   Klamoks®’un oral yoldan kullanılmasını takiben ortaya çıkan yüksek amoksisilin idrar konsantrasyonları idrarda glukoz testlerinin sonuçlarını etkileyebilir ve yalancı pozitif değerlendirmeye neden olabilir. Bu yönden enzimatik glukoz oksidaz reaksiyonlarına (Aminotransferaz, serum alanin aminotransferaz) dayalı glukoz testleri tercih edilmelidir. Amoksisilin’in hamile kadınlara verilmesi total konjüge estriol, estriolglukuronid, konjuge estron ve estradiol düzeylerinde geçici azalmalara yol açabilmektedir.

Kontraendikasyonlar

Penisilinlere alerjisi olduğu bilinen kişilerde kontrendikedir. Diğer beta laktam antibiyotiklerle çapraz reaksiyona dikkat edilmelidir. Önceden amoksisilin/klavulanik asid veya penisilin tedavisi ile birlikte sarılık veya karaciğer fonksiyon bozukluğu öyküsü bulunanlarda kontrendikedir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Hafif-orta şiddetli enfeksiyonların tedavisinde erişkinler ve 12 yaşından büyük çocuklara (40 kg ve üzerindeki çocuklar) için önerilen doz on iki saat aralıklarla günde iki defa Klamoks® BID625 mg’lık tablettir (b.i.d. kullanım).   Tedavi durum gözden geçirilmeksizin 14 günden daha uzun süre sürdürülmemelidir.   Dental enfeksiyonlarda (örn. dentoalveolar abse) erişkinlerde önerilen 5 gün süre ile günde iki kez 1 adet Klamoks® BID625 mg tablettir.   Böbrek fonksiyon bozukluklarında doz aşağıdaki tabloya göre ayarlanmalıdır. Hafif dereceli fonksiyon bozukluğu (kreatinin klirensi > 30 mL/dak) Orta dereceli fonksiyon bozukluğu (kreatinin klirensi 10-30 mL/dak) Şiddetli dereceli fonksiyon bozukluğu (kreatinin klirensi < 10 mL/dak) Doz ayarlamasına gerek yoktur. Enfeksiyonun şiddetine göre günde 2 defa 625 mg tablet veya günde 2 defa 1 adet 1000 mg tablet verilir. Günde 2 defa 625 mg tablet verilir (1000 mg tablet verilmemelidir). Günde 1 defa 625 mg tablet verilir (Bu doz aşılmamalıdır). Hepatik bozuklukta doz dikkatle ayarlanmalı ve düzenli aralıklarla karaciğer fonksiyonları izlenmelidir.   Tabletler bütün olarak ve çiğnenmeden yutulmalıdır. Gerektiğinde tabletler ikiye bölünerek ve yine çiğnenmeden yutulabilir.   Klamoks® yemek zamanından bağımsız olarak gastrointestinal kanaldan iyi absorbe edilir.   Gastrointestinal entolerans riskini en alt düzeye indirmek için Klamoks® yemeklerin başlangıcında alınmalıdır.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Klamoks® – BID 1000 mg Film Tablet, 10 tablet Al / Al blister Klamoks® – 625 mg Film Tablet, 15 tablet Al / Al blister Klamoks® – BID Fort 400/57 mg Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz (70 mL) Klamoks® – BID 200/28 mg Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz (70 mL) Klamoks® 312.5 mg Fort Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz (100 mL ) Klamoks® 156.25 mg Pediatrik Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz (100 mL )

Saklama Koşulları

25°C’nin altında, oda sıcaklığında, kuru bir yerde saklayınız. Çocukların göremeyeceği ve erişemeyeceği yerlerde, ambalajında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

10 ve 14 film tablet Al/Al blister ambalajlarda.

Uyarılar/Önlemler

Penisilin tedavisi sırasında ciddi ve ölümcül olabilen alerjik (anaflaktoid) reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Bu tür reaksiyonlar genellikle parenteral tedavi sırasında ortaya çıkmaktaysa da, oral yolla penisilin tedavisi sırasında da gelişebilir. Genellikle çeşitli alerjenlere aşırı duyarlı olanlarda veya daha önce penisilinlere ve sefalosporinlere aşırı duyarlılık göstermiş kişilerde bu tür alerjik reaksiyonlar sık görülmektedir. Tedaviye başlamadan önce ayrıntılı hasta hikayesinin alınması uygun olur.   Bu tür ciddi bir anaflaktoid reaksiyonun ortaya çıkması halinde adrenalin, intravenöz steroid verilmesi, oksijen tedavisine başlanması, hava yolunun açık tutulması, hatta entübasyon gerekebilir.   Tüm antibakteriyel ilaçlara bağlı olarak hafif veya ciddi derecede psödomembranöz kolit gelişebildiği bildirilmiştir. Antibiyotik kullanmakta olan hastalarda diyare geliştiğinde bu olasılık akla getirilmelidir.   Antibakteriyel ilaç ile tedavi sırasında kolonun normal florasının bozularak klostridium’ların çoğalması mümkündür.   Penisilinler çok düşük toksisiteleri olan antibiyotiklerden olmakla birlikte uzun süreli tedaviler sırasında böbrek, karaciğer ve hematopoetik sistemlerin fonksiyonlarının kontrolü önerilmektedir. Mononükleozisli vakalarda ampisilin tedavisi deri döküntülerine neden olabilir. Bu nedenle mononükleozis vakalarında ampisilin benzeri ilaçlar (amoksisilin gibi) verilmemelidir.   Tedavi sırasında patojenler ve mantarlarla süperenfeksiyon oluşabilir. Böyle bir durumda ilaç kesilmeli ve uygun tedaviye başlanmalıdır.   Böbrek Hastalarında   Klamoks® BID 625 mg film tablet kreatinin klerensi 10 mL/dak’ nın altında olan hastalarda önerilmez.   Karaciğer Yetmezliğinde   Dozlar dikkatli ayarlanmalı ve düzenli aralıklarla karaciğer fonksiyonları izlenmelidir.   Klamoks® BID 625 mg film  aspartam içermediğinden fenilketonüride kullanılabilir.   Gebelikte Kullanımı   Gebelik kategorisi: B’ dir   Yapılan çalışmalarda insanlarda kullanılan optimal dozların 10 katına kadar dozlarda uygulanmasının üreme fonksiyonları ve fötus üzerine herhangi bir olumsuz etkisi saptanmamıştır. Yine de insanlarda yapılmış kontrollü çalışmaların yetersiz olması nedeniyle, hamilelerde yarar/zarar oranı değerlendirilerek kullanılmalıdır.   Laktasyonda Kullanımı   Klamoks® süt verme döneminde kullanılabilir. Anne sütüne eser miktarlarda salgılanıyor olması ile ilişkili olarak duyarlılık riski dışında, bebek üzerinde herhangi bir zararlı etkisi yoktur.   Araç ve Makine Kullanımına Etkileri   Amoksisilin klavulanik asitin araç ve makine kullanımı üzerine etkisi olduğunu gösteren bir çalışma bulunmamaktadır.  

Yan Etkileri / Advers Etkiler

Klamoks® BID 625 mg Film Kaplı Tablet genellikle iyi tolere edilen bir ilaçtır. Klinik gözlemlere göre ortaya çıkan yan etkiler hafif ve geçici nitelikte olup en sık görülenler; diyare, bulantı, deri döküntüleri, ürtiker, kusma ve vajinittir. Diyare özellikle yüksek dozlarla yapılan tedavi sırasında ortaya çıkar. Daha seyrek görülen yan etkiler ise karında rahatsızlık hissi, gaz oluşması ve baş ağrısıdır. Ampisilin grubu antibiyotiklerin kullanımına bağlı olarak gelişebilen advers etkiler: Gastrointestinal: Diyare, bulantı, kusma, hazımsızlık, gastrit, stomatit, mukokütanöz kandidiazis, enterokolit, hemorajik veya psödomembranöz kolit. Oral yolla tedavi sırasında çıkan gastrointestinal yan etkiler Klamoks®’un yemeklerin başlangıcında alınması ile azaltılabilir. Aşırı duyarlılık reaksiyonları: Deri döküntüleri, ürtiker, anjioödem, anaflaksi, eritema multiforme, Stevens-Johnson sendromu ve nadiren eksfolyatif dermatit. Bu tür reaksiyonlar antihistaminiklerin kullanımıyla kolayca kontrol altına alınabilir, gerekirse kortikosteroidler kullanılabilir. Bu tür reaksiyonların oluşması halinde hekim aksini belirtmedikçe tedavi derhal kesilmelidir. Karaciğer: Ampisilin grubu antibiyotik kullanımına bağlı olarak hafif bir ALT ve/veya AST artışı bildirilmiş olmakla beraber bunun klinik önemi bilinmemektedir. Karaciğer fonksiyon bozukluğu, serum transaminaz, bilirubin ve/veya alkalen fosfataz seviyelerinde artış çok seyrek ve genellikle geri dönüşlüdür. Bildirilen ciddi olgularda, hemen her zaman, altta yatan ciddi hastalık ve eş zamanlı başka bir ilaç tedavisi bulunmaktadır. Böbrek: Nadiren interstisyel nefrit ve hematüri bildirilmiştir. Kan ve lenfatik sistem: Penisilin tedavisi sırasında anemi, trombositopeni, trombositopenik purpura, eozinofili, lökopeni ve agranülositoz bildirilmiştir. Genellikle tedavinin kesilmesi ile bu etkiler geri döner. %1’den daha seyrek olmak üzere hafif trombositoz gözlenmiştir. Merkezi sinir sistemi: Geri dönüşlü olarak hiperaktivite, ajitasyon, anksiete, konfüzyon, sersemlik ve uykusuzluk hali bildirilmiştir.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.

Ambalajın Niteliği Ve İçeriği

Klacid Oral Süspansiyon 250 mg/5 ml: 2500 mg klaritromisin içeren granül şeklinde 50 ml'lik şişede veya 5000 mg klaritromisin içeren granül şeklinde 100 ml’lik şişede, 5 ml’lik şırınga ve kaşık ile beraber satışa sunulmuştur. Hazırlanması bölümünde belirtilen 26 ml su 50 ml şişeye ve 52 ml su 100 ml şişeye uygun şekilde ilave edildiğinde her iki hacim için de 5 ml’de 250 mg klaritromisin içerir.

Araç Ve Makine Kullanımı Üzerindeki Etkiler

Klaritromisinin araç ve makina kullanımı üzerine herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.

İlacı Kullanmadan Önce Dikkat Edilmesi Gerekenler

Kullanılmamış olan ürünler ya da atık materyaller “Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği” ve “Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Kontrolü Yönetmeliği”ne uygun olarak imha edilmelidir.

İlacın Olası Yan Etkileri Nelerdir

KLACID 250 mg/5 ml Oral Süspansiyon İçin Granül 

İlaç Nasıl Kullanılır

Aşırı miktarlarda klaritromisin alımının, gastrointestinal (mide – barsak ile ilgili) semptomları vermesi beklenebilir. Bipolar bozukluk öyküsü olan bir hastada 8 g klaritromisin almış ve mental durumda değişmeler, paranoid davranışlar, hipokalemi ve hipoksemi görülmüştür. Aşırı doza eşlik eden advers reaksiyonlar, absorbe edilmemiş ilacın uygun eliminasyonu ve destekleyici tedavi ile kontrol altına alınmalıdır. Diğer makrolidlerle olduğu gibi, klaritromisinin serum seviyeleri hemodiyaliz veya peritoneal diyalizden etkilenmez.

İlaç Nedir Ve Niçin Kullanılır

Her 5 ml süspansiyonda 250 mg klaritromisin

İlaç Saklanma Koşulları Nasıldır

Süspansiyon için granül

Beşeri Tıbbi Üründen Arta Kalan Maddelerin İmhası

Mevcut değil.

Beşeri Tıbbi Ürünün Adı

Ağızdan alınır.

Diğer Tıbbi Ürünler İle Etkileşimler Ve Diğer Etki

09.11.2010

Doz Aşımı Ve Tedavisi

KLACID 250 mg/5 ml Oral Süspansiyon İçin Granül 

Etkin Maddeler

24 ay

Farmakodinamik Özellikler

122/65

Farmakokinetik Özellikler

Karbopol 974 P, povidon K90, saf su, hidroksipropilmetilselüloz ftalat (HP-55), hint yağı, aseton, etanol, silikon dioksid, sukroz, ksantan zamkı, meyve aroması, potasyum sorbat, sitrik asid anhidr, titanyum dioksid, maltodekstrin.        

Doz Aşımı

Sağlıklı gönüllülere klopidogrel’in tek 600 mg’lık dozunun (8 standart 75 mg’lık tablete eşdeğer) oral olarak uygulanmasından sonra hiçbir advers etki bildirilmemiştir. Kanama zamanı günde 75 mg’lık terapötik doz ile gözlenen değere benzer olup 1.7 oranında uzamıştır.   Klopidogrel’in farmakolojik aktivitesine karşı herhangi bir antidot bulunmamıştır. Eğer kanama zamanındaki uzamanın acil olarak düzeltilmesi gerekiyorsa, trombosit transfüzyonu ile klopidogrel’in etkisi tersine çevrilebilir.

Endikasyonlar

Aterotrombotik olayların azaltılması : • Geçirilmiş miyokard infarktüsü, geçirilmiş strok veya periferik arter hastalığı Geçirilmiş miyokard infarktüsü, geçirilmiş strok veya periferik arter hastalığı öyküsü olan hastalardaki fatal olan veya olmayan yeni bir iskemik strok, yeni bir miyokard infarktüsü ve diğer vasküler ölümlerin kombine sonlanım oranının düşürülmesi. • Akut koroner sendrom Medikal olarak tedavi edilmesi gereken veya perkütan koroner girişim yapılan (stentli veya stentsiz) veya koroner arter bypass graft cerrahisi (CABG) geçirenler de dahil olmak üzere akut koroner sendromu olan (unstabil angina ya da Q dalgasız miyokard infarktüsü) hastalardaki; kardiyovasküler ölüm, miyokard infarktüsü veya strok kombine sonlanım oranının yanısıra kardiyovasküler ölüm, miyokard infarktüsü, strok veya refrakter iskemi kombine sonlanım oranının azaltılması.

Farmakodinamik Özellikler

Klopidogrel, bir trombosit agregasyon inhibitörüdür. Klopidogrel, adenozin difosfatın (ADP) trombositteki reseptörüne bağlanmasını ve bu yolla selektif olarak GPIIb/IIIa kompleksinin ADP-uyarımlı aktivasyonunu ve bunun sonucu olarak da trombosit agregasyonunu inhibe eder. Trombosit agregasyonunun inhibe edilmesi için klopidogrel’in biyotransformasyona uğraması gereklidir. Ancak, bu ilacın aktivitesinden sorumlu olan bir aktif metabolit izole edilmemiştir. Klopidogrel, serbestlenen ADP tarafından trombosit aktivasyonunun artmasını bloke ederek diğer agonistlerin neden olduğu trombosit agregasyonunu da inhibe eder. Klopidogrel fosfodiesteraz aktivitesini inhibe etmez. Klopidogrel, trombosit ADP reseptörünü irreversibl olarak modifiye ederek etki gösterir. Sonuç olarak, klopidogrel’e maruz kalan trombositler geri kalan yaşam süresinde etkilenirler ve normal trombosit fonksiyonuna geri dönüş trombosit siklusu ile tutarlı bir hızda oluşur. Trombosit agregasyonunun doza bağlı inhibisyonu tek oral doz halinde klopidogrel uygulamasından 2 saat sonra oluşur. Günde 75 mg’lık tekrarlanan dozlarda, birinci günden itibaren ADP-uyarımlı trombosit agregasyonunda önemli bir inhibisyon sağlanmıştır. Bu inhibisyon progresif olarak artarak 3. gün ile 7. gün arasında kararlı duruma ulaşmıştır. Kararlı durumda, günde 75 mg’lık bir dozla gözlenen ortalama inhibisyon % 40 ile % 60 arasında bulunmuştur. Trombosit agregasyonu ve kanama zamanı genellikle, tedavinin kesilmesinden sonraki 5 gün içinde kademeli olarak başlangıç değerlerine geri dönmüştür.

Farmakokinetik Özellikler

Klopidogrel, günde 75 mg’lık tekrarlanan oral dozlardan sonra hızla absorbe edilir. Klopidogrel metabolitlerinin üriner atılımına dayanılarak, absorbsiyonun en az % 50 olduğu bildirilmiştir. Klopidogrel’in büyük bir kısmı karaciğerde metabolize edilir. İnaktif haldeki ana metabolit plazmada sirküle olan bileşiğin yaklaşık % 85’ini gösteren karboksilik asit türevidir. Bu metabolitin doruk plazma seviyeleri (tekrarlanan 75 mg’lık oral dozlardan sonra yaklaşık 3 mg/l) dozajdan yaklaşık 1 saat sonra elde edilmiştir. Dolaşımdaki ana metabolitin kinetiği klopidogrel’in 50-150 mg’lık doz aralığında lineerdir (plazma konsantrasyonları dozla orantılı olarak artmaktadır). Klopidogrel ve dolaşımdaki ana metabolit sırasıyla % 98 ve % 94 oranlarında insan plazma proteinlerine in vitro olarak reversibl bağlanır. İnsanlarda 14C-işaretli klopidogrel’in bir oral dozunun uygulanmasını takiben 5 gün içinde, alınan dozun yaklaşık % 50’si idrarla ve yaklaşık % 46’sı feçesle atılmıştır. Tek ve tekrarlanan uygulamadan sonra dolaşımdaki ana metabolitin eliminasyon yarı-ömrü 8 saat olarak bildirilmiştir. Klopidogrel’in günde 75 mg’lık tekrarlanan dozlarından sonra, orta derecede renal yetmezliği olan vakalar (kreatinin klerensi 30-60 ml/dak) veya sağlıklı gönüllülerle karşılaştırıldığında, dolaşımdaki ana metabolitin plazma seviyeleri şiddetli renal yetmezliği olan hastalarda (kreatinin klerensi 5-15 ml/dak) daha düşük bulunmuştur. ADP-uyarımlı trombosit agregasyonunun inhibisyonu sağlıklı kişilerde gözlenenden daha düşük (% 25) olmasına rağmen, kanama zamanındaki uzama günde 75 mg klopidogrel alan sağlıklı gönüllülere benzer bulunmuştur. Ayrıca, tüm hastalarda klinik toleransın iyi olduğu bildirilmiştir. Sağlıklı gönüllüler ile siroz hastalarında (Child-Pugh sınıfı A veya B) yapılan tek ve çoklu doz çalışmalarda, klopidogrel’in farmakokinetik ve farmakodinamik özellikleri değerlendirilmiştir. 75 mg klopidogrel/gün dozuyla 10 gün süreyle yapılan günlük dozaj emniyetli olup iyi tolere edilmiştir. Siroz hastalarındaki tek doz ve kararlı durumda klopidogrel’in Cmax değeri normal gönüllülerden birkaç kat daha yüksek bulunmuştur. Ancak, klopidogrel’in ADP-uyarımlı trombosit agregasyonu ve kanama zamanı üzerindeki etkisiyle birlikte dolaşımdaki ana metabolitin plazma seviyeleri bu gruplar arasında karşılaştırılabilir düzeydedir.

Farmasötik Şekli

Film tablet

Formülü

Her film tablet, 75 mg klopidogrel’e eşdeğer klopidogrel hidrojen sülfat içerir. Yardımcı maddeler: Titanyum dioksit, kırmızı demir oksit, laktoz monohidrat.

İlaç Etkileşmeleri

Varfarin : Klopidogrel’in varfarin ile birlikte uygulanması kanama şiddetini artırabileceği için önerilmez.   Glikoprotein IIb/IIIa inhibitörleri : Klopidogrel, glikoprotein IIb/IIIa inhibitörleri ile tedavi edilen hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.   Asetilsalisilik asit : Asetilsalisilik asit, ADP-uyarımlı trombosit agregasyonunun klopidogrel aracılığı ile oluşan inhibisyonunu değiştirmemiştir. Fakat, klopidogrel asetilsalisilik asit’in kollajen-uyarımlı trombosit agregasyonu üzerindeki etkisini potansiyalize etmiştir. Bununla birlikte, klopidogrel’in bir gün süreyle günde iki defa 500 mg asetilsalisilik asit ile birlikte uygulanması klopidogrel kullanımının neden olduğu kanama zamanındaki uzamayı önemli derecede artırmamıştır. Klopidogrel ve asetilsalisilik asit arasında yüksek kanama riskine yol açan bir farmakodinamik etkileşim olabilir. Bu nedenle, birlikte kullanım sırasında dikkatli olunmalıdır.   Heparin : Sağlıklı gönüllüler üzerinde yapılan bir klinik çalışmada, klopidogrel heparin dozunun modifikasyonunu gerektirmemiş veya heparinin koagülasyon üzerindeki etkisini değiştirmemiştir. Heparin’in klopidogrel ile birlikte uygulanması klopidogrel’in neden olduğu trombosit agregasyonunun inhibisyonunu etkilememiştir. Klopidogrel ve heparin arasında yüksek kanama riskine yol açan bir farmakodinamik etkileşim olabilir. Bu nedenle, birlikte kullanım sırasında dikkatli olunmalıdır.   Trombolitikler : Klopidogrel, rekombinant doku plazminojen aktivatörü (rt-PA) ve heparin’in birlikte uygulanmasının emniyeti yakın zamanda miyokard infarktüsü geçirmiş olan hastalarda değerlendirilmiştir. Klinik olarak önemli kanama insidansı, rt-PA ve heparin’in asetilsalisilik asit’le birlikte uygulanmasında gözlenen insidansa benzer bulunmuştur. Klopidogrel’in diğer trombolitik ajanlarla birlikte uygulanmasının emniyeti henüz saptanmamıştır. Bu nedenle, dikkatli olunmalıdır.   Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar : Sağlıklı gönüllüler üzerinde yapılan bir klinik çalışmada, klopidogrel ve naproksen’in birlikte uygulanması gizli gastrointestinal kan kaybını artırmıştır. Ancak, diğer nonsteroid antiinflamatuar ilaçlarla herhangi bir etkileşim çalışmasının yapılmamasından dolayı, tüm nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar ile gastrointestinal kanama riskinde artış olup olmadığı henüz kesinleşmemiştir. Sonuç olarak, nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar ve klopidogrel birlikte uygulanırken dikkatli olunmalıdır.   Diğer eşzamanlı tedaviler : Klopidogrel, atenolol, nifedipin veya hem atenolol hem de nifedipin ile birlikte uygulandığında klinik olarak önemli herhangi bir farmakodinamik etkileşim gözlenmemiştir. Ayrıca, klopidogrel’in fenobarbital, simetidin veya östrojenle birlikte uygulanması sırasında klopidogrel’in farmakodinamik aktivitesi önemli derecede etkilenmemiştir.   Klopidogrel’le birlikte uygulandıklarında digoksin veya teofilin’in farmakokinetik özellikleri değişmemiştir. Antasitler, klopidogrel’in absorbsiyon derecesini etkilememiştir.   İnsan karaciğer mikrozomları ile yapılan çalışmalar, klopidogrel’in karboksilik asit metabolitinin sitokrom P450 2C9’un aktivitesini inhibe edebileceğini göstermiştir. Bu durum sitokrom P450 2C9 tarafından metabolize edilen fenitoin, tolbutamid ve nonsteroid antiinflamatuar ilaçların plazma seviyelerinin artmasına yol açabilir. Klopidogrel veya asetilsalisilik asit ile tedavi edilen hastalar üzerinde yapılan bir çalışma, fenitoin ve tolbutamid’in klopidogrel ile birlikte emniyetle kullanılabileceğini gösterir.   Diüretikler, beta blokerler, ADE inhibitörleri, kalsiyum antagonistleri, kolesterol düşürücü ajanlar, koroner vazodilatörler, antidiyabetik ajanlar (insulin dahil), antiepileptik ajanlar, hormon replasman tedavisi ve GPIIb/IIIa antagonistleri gibi çeşitli ilaçların klopidogrel ile birlikte uygulanması sonucunda klinik olarak önemli advers etkileşim meydana geldiğine dair herhangi bir bulgu elde edilmemiştir.

Kontraendikasyonlar

Karum, klopidogrel’e veya yardımcı maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olanlarda, şiddetli karaciğer yetmezliğinde, peptik ülser veya intrakraniyal hemoraji gibi aktif patolojik kanama durumlarında ve emzirme döneminde kontrendikedir.

Kullanım Şekli Ve Dozu

Yetişkinler ve yaşlılar   Geçirilmiş miyokard infarktüsü, geçirilmiş strok veya periferik arter hastalığı Karum (Klopidogrel), günde bir defa 75 mg’lık tek doz halinde verilmelidir.   Akut koroner sendrom Akut koroner sendromu (unstabil angina ya da Q-dalgasız miyokard infarktüsü) olan hastalarda, klopidogrel tedavisine 300 mg’lık tek bir yükleme dozuyla başlanmalı ve daha sonra günde bir defa 75 mg’lık doz ile devam edilmelidir (günde bir defa 75 mg – 325 mg aspirin ile birlikte).   Klopidogrel yemekle birlikte veya yemek aralarında alınabilir.   Çocuklar ve adolesanlar Klopidogrel’in 18 yaşından küçük çocuklardaki etkinliği ve emniyeti henüz saptanmamıştır.

Piyasada Mevcut Diğer Farmasötik Dozaj Şekilleri

Saklama Koşulları

25°C’nin altındaki oda sıcaklığında saklayınız.

Ticari Sunum Şekli Ve Ambalaj İçeriği

28 ve 90 film tabletlik blister ambalajlarda

Uyarılar/Önlemler

Kanama ve hematolojik istenmeyen etki risklerinden dolayı, tedavi sırasında kanama oluşumuyla ilgili klinik semptomlar görüldüğünde hemen kan hücresi sayımının tayini ve/veya diğer uygun testlerin yapılması göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer antitrombositik ajanlarda olduğu gibi, klopidogrel, travma, cerrahi veya diğer patolojik durumlardan dolayı kanama artışı riski altında olabilen hastalarda ve asetilsalisilik asit, nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, heparin, glikoprotein IIb/IIIa inhibitörleri veya trombolitikler ile tedavi edilen hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Hastalar özellikle tedavinin ilk haftasında ve/veya kardiyak yöntemler veya ameliyattan sonra gizli kanama dahil olmak üzere herhangi bir kanama belirtisinden dolayı dikkatle takip edilmelidir. Klopidogrel’in warfarin ile birlikte uygulanması kanama şiddetini artırabileceği için önerilmez. Eğer herhangi bir hastaya cerrahi operasyon uygulanacaksa ve bir antitrombositik etki gerekmiyorsa, klopidogrel cerrahi operasyondan 7 gün önce kesilmelidir. Klopidogrel kanama zamanını uzatır. Bu nedenle, kanamaya eğilimi olan lezyonların (özellikle gastrointestinal ve intraoküler) görüldüğü hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Hastalar, herhangi bir cerrahi operasyon yapılmadan önce ve yeni bir ilaç almadan önce, klopidogrel kullandıklarını doktorlara ve diş hekimlerine bildirmelidir. Klopidogrel kullanımını takiben ve bazen de kısa süreli bir uygulamadan sonra çok seyrek olarak trombotik trombositopenik purpura (TTP) bildirilmiştir. TTP, trombositopeni, mikroanjiyopatik hemolitik anemi, nörolojik bulgular, renal disfonksiyon ve ateş ile karakterize edilir. TTP acil tedavi gerektiren bir durumdur. Herhangi bir veri bulunmamasından dolayı, ST-segment yükselmesi olan akut miyokard infarktüsünün görüldüğü hastalarda, miyokard infarktüsünü takiben ilk birkaç gün içinde klopidogrel tedavisine başlanmamalıdır. Ayrıca, klopidogrel akut iskemik inme (7 günden daha az) görülen hastalarda da önerilemez. Renal yetmezliği olan hastalar ile kanama diyatez’i görülebilen orta derecede hepatik yetmezliği olan hastalarda klopidogrel ile terapötik deneyim sınırlıdır. Bu nedenle, klopidogrel bu hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Tabletler laktoz içermektedir. Nadir kalıtımsal galaktoz intoleransı, Lapp laktaz yetmezliği ya da glikoz-galaktoz malabsorpsiyon problemi olan hastaların bu ilacı kullanmamaları gerekir. Gebelik ve emzirme döneminde kullanımı Gebelik kategorisi B’dir. Gebe kadınlarda yeterli ve kontrollü çalışmalar yapılmamıştır. Herhangi bir veri bulunmamasından dolayı, klopidogrel’in gebelik sırasında kullanılmaması tavsiye edilir. Klopidogrel’in anne sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir. Bu nedenle, klopidogrel emzirme döneminde kullanılmamalıdır. Çocuklarda kullanımı Klopidogrel’in 18 yaşından küçük çocuklardaki etkinliği ve emniyeti henüz saptanmamıştır. Araç ve makine kullanmaya etkisi Klopidogrel alımını takiben araç kullanımı veya psikometrik performans üzerinde hiçbir bozukluk gözlenmemiştir.

Yan Etkileri / Advers Etkiler

325 mg/gün dozunda uygulanan asetilsalisilik asit ile karşılaştırıldığında, 75 mg/gün dozunda verilen klopidogrel’in iyi tolere edildiği bildirilmiştir. Bu çalışmadaki klopidogrel tolerabilitesi asetilsalisilik aside benzer bulunmuştur.   Hemorajik bozukluklar   Klopidogrel veya asetilsalisilik asit ile tedavi edilen hastalarda, % 9.3’lük bir kanama insidansı bildirilmiştir. Şiddetli vakaların insidansı ise klopidogrel için % 1.4, asetilsalisilik asit için % 1.6 olarak bulunmuştur.   Klopidogrel ile tedavi edilen hastaların % 2’sinde gastrointestinal kanama oluşmuş ve hastaların % 0.7’sinde hospitalizasyon gerekmiştir. Asetilsalisilik asit ile tedavi edilen hastalarda ise, sırasıyla % 2.7 ve % 1.1’lik oranlar bildirilmiştir.   Asetilsalisilik asit ile karşılaştırıldığında, diğer kanama durumlarındaki insidansın klopidogrel tedavisi uygulanan hastalarda daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Ancak, şiddetli vakaların insidansı her iki tedavi grubunda benzer bulunmuştur. Bu tedavi gruplarında en sık bildirilen advers etkiler: purpura/çürük/hematom ve epistaksis’tir. Daha az sıklıkta bildirilen diğer advers etkiler ise hematom, hematüri ve göz kanaması (başlıca konjunktival)’dır.   İntrakraniyal kanama insidansı, klopidogrel ile tedavi edilen hastalarda % 0.4, asetilsalisilik asit verilen hastalarda ise % 0.5 olarak bildirilmiştir.   Plasebo + asetilsalisilik asit ile karşılaştırılarak klopidogrel + asetilsalisilik asit uygulaması, hayatı tehdit edici veya fatal kanamalarda istatistik olarak önemli bir artışla ilişkili bulunmamıştır. Fakat, majör, minör ve diğer kanama durumlarındaki riskin klopidogrel + asetilsalisilik asit uygulamasıyla önemli derecede daha yüksek olduğu görülmüştür. İntrakraniyal kanama insidansı ise her iki grupta % 0.1 olarak bildirilmiştir.   Klopidogrel + asetilsalisilik asit ve plasebo + asetilsalisilik asit uygulamasıyla görülebilen majör kanama oranlarının asetilsalisilik asit’in dozuna bağlı olduğu bildirilmiştir.   Hematolojik   Klopidogrel veya asetilsalisilik asit ile tedavi edilen hastalarda, klopidogrel verilen hastaların % 0.04’ünde ve asetilsalisilik alan hastaların % 0.02’sinde şiddetli nötropeni (< 0.45 x 109/l) gözlenmiştir. Klopidogrel tedavisinde bir aplastik anemi vakası görülmüştür.   Şiddetli trombositopeni insidansı (< 80 x 109/l) klopidogrel verilen hastalarda % 0.2, asetilsalisilik alan hastalarda ise % 0.1 olarak bildirilmiştir.   Plasebo + asetilsalisilik asit ile karşılaştırılarak klopidogrel + asetilsalisilik asit’le tedavi edilenhastalarda, trombositopeni veya nötropeni görülen hasta sayısı her iki grupta benzer bulunmuştur.   Klopidogrel veya asetilsalisilik asit tedavisi ile plasebo + asetilsalisilik asit’le karşılaştırılarak klopidogrel + asetilsalisilik asit tedavisinde gözlenen diğer advers etkiler:   Santral ve periferal sinir sistemi bozuklukları:Baş ağrısı, baş dönmesi, vertigo ve parestezi gibi advers etkilerden herhangi biri.   hepatik ve safraya bağlı bozukluklar   Gastrointestinal bozukluklar: Klopidogrel alan hastalardaki gastrointestinal etkilerin (karın ağrısı, dispepsi, gastrit ve konstipasyon) sıklığı aspirin alanlara (% 29.8) kıyasla % 27.1 bulunmuştur. Klopidogrel + aspirin verilen hastalardaki bu gastrointestinal etkilerin sıklığı plasebo + aspirin verilenlere (% 12.5) kıyasla % 11.7 bulunmuştur.   Klopidogrel alan hastalardaki peptik, gastrik veya duodenal ülserlerin sıklığı aspirin alanlara (% 1.2) kıyasla % 0.7 bulunmuştur. Klopidogrel + aspirin verilen hastalardaki peptik, gastrik veya duodenal ülserlerin sıklığı plasebo + aspirin alanlara (% 0.3) kıyasla % 0.4 bulunmuştur.   Aspirin grubuyla karşılaştırıldığında (% 3.4), klopidogrel grubundaki hastaların % 4.5’unda diyare vakaları bildirilmiştir. Ancak, bunlar nadiren şiddetli olmuştur (klopidogrel = % 0.2 ve aspirin = % 0.1). Klopidogrel + aspirin verilen hastalardaki diyare sıklığı plasebo + aspirin alanlara (% 2.2) kıyasla % 2.1 olarak bildirilmiştir.   Döküntü ve diğer deri bozuklukları:Klopidogrel alan hastalardaki deri ve apendiks bozukluklarının sıklığı aspirin verilen hastalara (% 13.1) kıyasla        % 15.8 bulunmuştur. Klopidogrel + aspirin verilen hastalardaki döküntü veya diğer deri bozukluklarının sıklığı plasebo + aspirin alanlara (% 3.5) kıyasla % 4.0 olarak bildirilmiştir.   Klopidogrel veya asetilsalisilik asit ile tedavi edilen hastalar üzerinde yapılan kontrollü klinik çalışmalarda klopidogrel verilen hastaların ³ % 2.5’unda oluşan advers etkiler:   Tüm vücut:Göğüs ağrısı, gribe benzer semptomlar, ağrı, yorgunluk.   Kardiyovasküler bozukluklar:Ödem, hipertansiyon   Santral ve periferal sinir sistemi bozuklukları:Baş ağrısı, baş dönmesi   Gastrointestinal sistem bozuklukları:Karın ağrısı, dispepsi, diyare, bulantı   Metabolik ve beslenme bozuklukları:Hiperkolesterolemi   Kas-iskelet sistemi bozuklukları:Artralji, sırt ağrısı.   Trombosit, kanama ve pıhtılaşma bozuklukları:Purpura, epistaksis   Psikiyatrik bozukluklar:Depresyon   Solunum sistemi bozuklukları:Üst solunum sistemi enfeksiyonu, dispne, rinit, bronşit, öksürük   Deri ve apendiks bozuklukları:Döküntü, prurit.   Üriner sistem bozuklukları:Üriner sistem enfeksiyonu.   Plasebo + asetilsalisilik asit ile karşılaştırılarak klopidogrel + asetilsalisilik asit’le tedavi edilen hastalar üzerinde yapılan kontrollü klinik çalışmalarda klopidogrel verilen hastaların ³ % 2’sinde oluşan advers etkiler:   Tüm vücut:Göğüs ağrısı.   Santral ve periferal sinir sistemi bozuklukları:Baş ağrısı, baş dönmesi   Gastrointestinal sistem bozuklukları:Karın ağrısı, dispepsi, diyare.   Klopidogrel veya asetilsalisilik asitle tedavi edilen hastalar ile plasebo + asetilsalisilik asit ile karşılaştırılarak klopidogrel + asetilsalisilik asit’le tedavi edilen hastalar üzerinde yapılan kontrollü klinik çalışmalarda klopidogrel verilen hastaların % 1 – % 2.5’unda oluşan diğer advers etkiler:   Otonomik sinir sistemi bozuklukları:Senkop, çarpıntı.   Tüm vücut:Asteni, ateş   Kardiyovasküler bozukluklar:Kardiyak yetmezlik.   Santral ve periferal sinir sistemi bozuklukları:Bacak krampları, hipoestezi, nöralji, parestezi, vertigo.   Gastrointestinal sistem bozuklukları:Konstipasyon, kusma   Kalp hızı ve ritim bozuklukları:Atrial fibrilasyon.   Karaciğer ve safra bozuklukları:Hepatik enzimlerde artış.   Metabolik ve beslenme bozuklukları:Gut, hiperürisemi, non-protein azot artışı.   Kas-iskelet sistemi bozuklukları:Artrit, artroz.   Trombosit, kanama ve pıhtılaşma bozuklukları:Gastrointestinal hemoraji, hematom, trombositlerde azalma.   Psikiyatrik bozukluklar:Anksiyete, uykusuzluk.   Kırmızı kan hücresi bozuklukları:Anemi.   Solunum sistemi bozuklukları:Pnömoni, sinüzit.   Deri ve apendiks bozuklukları:Ekzema, deri ülserasyonu.   Üriner sistem bozuklukları:Sistit.   Görme bozuklukları:Katarakt, konjunktivit.   Pazarlama sonrası deneyim   En sık bildirilen pazarlama sonrası advers etki kanamadır. Vakaların çoğu ilk ayda görülmüştür.   Kanama : Fatal sonuçlar (özellikle intrakraniyal, gastrointestinal ve retroperitoneal hemoraji) gösteren bazı vakalar; ciddi deri kanaması (purpura), kas-iskelet kanaması (hemartroz, hematom), göz kanaması (konjunktival, oküler, retinal), epistaksis, solunum sistemi kanaması (hemoptizis, pulmoner hemoraji) ve hematüri bildirilmiştir. Ayrıca, asetilsalisilik asit ile birlikte klopidogrel veya asetilsalisilik asit ve heparin ile birlikte klopidogrel alan hastalarda ciddi hemoraji vakaları bildirilmiştir.   Hematolojik :Çok seyrek olarak, trombotik trombositopenik purpura, şiddetli trombositopeni (trombosit sayımı £ 30 x 109/l), agranülositoz, anemi ve aplastik anemi/pansitopeni vakaları bildirilmiştir.   Üriner sistem bozuklukları :Glomerülopati ve anormal kreatinin düzeyleri bildirilmiştir.   Hepatik ve safra’ya bağlı bozukluklar :Çok seyrek olarak, anormal karaciğer fonksiyon testi ve hepatit vakaları gözlenmiştir.   Allerjik bozukluklar : Aşırı duyarlılık reaksiyonları (makular veya eritematoz döküntü, ürtiker, eritema multiform ve/veya prurit) bildirilmiştir. Çok seyrek olarak, bronkospazm, anjiyoödem, anafilaktoid reaksiyonlar, ateş, artralji ve artrit gözlenmiştir.   Santral ve periferal sinir sistemi bozuklukları:Konfüzyon, hallüsinasyonlar, tat bozuklukları.   BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.
(Visited 92 times, 1 visits today)
İçerik faydalı oldu mu?
EvetHayır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close Search Window